SADAT eğittiği sivilleri askeri saldırılarda kullanıyor

SADAT’ın eğittiği sivillerin, Türk ordusunun askeri saldırılarında yer aldıktan sonra devlet tarafından maaşa bağlandıkları öğrenildi.

Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı, 15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra Kürdistan ve Türkiye’de sosyal kırım politikaları uygulayarak toplumu paralize etmeyi amaçlamaktadır. “STK” adı altında özellikle 15 Temmuz’dan sonra açılan dernekler, Erdoğan ve Soylu’ya göbekten bağlı, onların her türlü kirli işlerini yürütüyorlar. 15 Temmuz günü darbeden önce organize edilen ve sokağa salınan paramiliter güçlerin hepsi, söz konusu derneklerin marifetiyle bir araya getirildikleri daha önce basına defalarca yansımıştı. Bu derneklerde görevli olanların bir kısmı önceden, bir kısmı ise sonradan SADAT’ın eğitimlerinden geçiriliyor. 

Peki SADAT nedir? Nasıl kuruldu? Neden bu kadar gündemde? Kürdistan’daki faaliyetleri nelerdir?

SADAT NEDİR? NEDEN GÜNDEME GELİYOR?

Suriye'deki El Nusra örgütüne silah taşıdıkları bilinen SADAT, kendisini "savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren şirket" olarak tanımlıyor. Ancak SADAT hakkında kurulduğu günden bu yana farklı iddialar dile getirildi. 

SADAT, 28 Şubat 2012 tarihinde emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve 23 emekli subay ve astsubay tarafından kuruldu. Şirketin kuruluş içeriğinde, uluslararası alanda askeri ve iç eğitim, savunma danışmanlığı ve mühimmat alımı gibi tanımlar yer alıyor. Şirketin kurucu üyeleri, Savunma Danışmanlık'ın kısaltması olarak kullanılan 'SADAT'ın Arapçada "seyitler" anlamına geldiği için bu ismi seçtiklerini ifade ediyorlar. 

SADAT, kuruluş amacını şu ifadelerle açıklıyor: "Uluslararası alanda Silahlı Kuvvetlerin ve İç Güvenlik Güçlerinin organizasyonu amacıyla, stratejik danışmanlık, özel savunma ve güvenlik eğitimleri ile donatım alanlarında hizmet vererek, İslam Ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmak ve İslam Dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yeri almasına yardımcı olmaktır".

SADAT’IN KURUCUSU ADNAN TANRIVERDİ KİMDİR?

Genelkurmay Özel Harp Dairesi ve KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı'nda yaklaşık 30 yıl görev yapan Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, SADAT’ın kurucusudur. Kara Harp Akademisi'nde eğitmen olarak derslere giren Tanrıverdi’nin öğrencilerinden biri de, Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar’dır. Tuğgeneralliğe yükselen Tanrıverdi, 28 Şubat döneminde resmi olarak "kadrosuzluk" gerekçesiyle emekli edilmiş. Fakat o dönemde birçok askeri personel gibi "islamcı" olarak kategorize edildiği için askeri kariyerine son verilmiş. 

Tanrıverdi, askeri kariyerinden sonra kendisi gibi emekli edilen askerler ile kurulan Adaleti Savunanlar Derneği’ne (ASDER) katıldı ve 5 yıl boyunca kurumun genel başkanlığını pozisyonunda bulundu. Daha sonra Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM) aracılığıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yeniden yapılandırılmasına yönelik fikirleri gündeme gelmeye başladı. SADAT'ı kurmadan önce Tanrıverdi, ABD'de askeri strateji alanından danışmanlık yapan Amerikalı özel şirketlerin işleyişi hakkında çalışmalar yürüttü.

TANRIVERDİ VE ERDOĞAN’IN İLİŞKİSİ 

1994'te Recep Tayyip Erdoğan İstanbul belediye başkanı seçildiğinde, askeriye kanadından nadir destekçileri arasında Tanrıverdi vardı. Erdoğan’ın adaylığı sırasında Tanrıverdi, İstanbul Maltepe’de Tugay Komutanı olarak görev yapıyordu. Bu sırada ortak bir tanıdıkları vasıtasıyla tanışan Erdoğan ve Tanrıverdi’nin ilişkisi zamanla sıkılaşıyor. Erdoğan'ın güvendiği bir isim haline gelen Tanrıverdi, Ağustos 2016'da Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığına atanmıştı. Tanrıverdi, özellikle savunma alanında Erdoğan'ın en önemli danışmanlarından biri oldu. 

Tanrıverdi'nin Aralık 2019’da İstanbul'da düzenlenen bir kongrede yaptığı konuşma büyük tepkilere neden olmuştu. Tanrıverdi’nin, "Mehdi’nin gelişine hazırlanmamız gerekiyor" şeklindeki açıklamasına gelen yoğun tepkiler, Ocak 2020’de hem başdanışmanlık hem de Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyeliği görevlerinden alınmasına sebep oldu. 

SADAT’IN FAALİYETLERİ VE BULUNDUĞU ÜLKELER

Danışmanlığa atanmadan önce Tanrıverdi'nin SADAT örgütü ile 15 Temmuz kalkınmasını püskürtmede önemli rol oynadığı biliniyor. O geceye dair en önemli bulgulardan biri de SADAT'ın öncülüğünde sivillere çok sayıda ağır silah dağıtıldığı konusudur. Ayrıca bu silahların şu an kimlerin elinde olduğu bilinmiyor. Söz konusu bulguları kesin dille reddeden Tanrıverdi ise "Sizce 10'dan az danışmanı olan bir şirket, darbe girişiminin bastırılmasında rol oynamış olabilir mi?" diyerek, SADAT'ın böyle bir misyonunun olmadığını söylemişti. Ancak, devletin tüm kirli ilişkilerine ve işleyişine vakıf olan Sedat Peker, ifşaatlarında SADAT’ın nasıl bir paramiliter güç olduğunu tek tek açıklamıştı. 

SURİYE’DEKİ ÇETE ÖRGÜTLERİNE GİDEN SİLAHLAR

SADAT, 2014 Suriye ve Rojava’da katliamlar yapan, kadınları ve çocukları kaçırıp tecavüz eden, yine Suriye ile sınırlı kalmayıp Irak ve Güney Kürdistan topraklarına kadar saldırılarını sürdüren El-Nusra ve DAİŞ çetelerine de tırlar dolusu silahlar gönderdiği ortaya çıkmıştı. Suriye giden silahlar ve diğer kitle imha araçları Kobanê, Şengal, Kerkük, Musul, Reqa, Eyn Îsa, Girê Spî ve Minbic’te Kürtlere karşı kullanıldı. Erdoğan iktidarı her ne kadar çıkıp inkar etse de Türk muhalefeti bile gerçekleri ortaya koyacak raddeye geldi. 

SADAT VE ‘OCAK’ DERNEKLERİNİN İLİŞKİSİ

SADAT’ın bir başka ‘faaliyeti’ de askeri kamplar kurup, eğitimler vermektir. Türk yasalarına göre TSK, emniyet ve MKE dışında hiçbir kurumun silah üretmesi, satması veya kurumsal bazda kullanması yasak olmasına rağmen, SADAT’ın ‘özel şirket’ sıfatıyla askeri eğitimler vermesi ve uluslararası alanda silah satışı yapması dikkat çekicidir. Bu faaliyetlerin devletin izni dahilinde bile olması yasaya aykırı iken, devletin bunlardan faydalanması SADAT’a bir bakıma ‘meşruiyet’ kazandırmış oluyor. 

SADAT, özellikle 2016 yılından sonra açılan ve istinasız hepsinin açılımında ‘ocak’ ibaresinin geçtiği derneklerde görev alanların önemli kısmına da askeri eğitimler verdiği öğrenildi. Hatta TSK’nin kırsal ve sınır ötesi askeri saldırılarında gayri resmi bir sıfatla, ‘tecrübe kazanmaları’ maksadıyla bulundukları aktarıldı. Esasında sivil olan ve hiçbir resmiyeti olmayan bu paramiliterler, rüştünü ispatladıktan sonra Türk devleti tarafından bir şekilde resmi sıfata büründürülerek maaşa bağlandıkları öğrenildi. Bu paramiliterle yapılan sözleşmeler gereği de ölmeleri durumunda tüm bu sürecin gizli tutulacağı, ailelerinin dahi sessiz kalacağı taahhüt edildiği bildirildi. Söz konusu sivillerin çoğu, 2015-2016 yılları arasında Kürdistan’da başlayan öz yönetim direnişlerini bastırmaları için kullanılmışlardı. 

DERNEKLERİN KÜRDİSTAN’DAKİ VARLIKLARI

Söz konusu derneklerin Kürdistan ve Türkiye’de bir iç savaş halinde sahada nasıl olmaları gerektiği ve neler yapabileceklerine ilişkin eğitildikleri de gelen bilgiler arasında. Özellikle Kürdistan’da şubeleri olan bu derneklerde görev alanlar, sadece askeri eğitimler alarak silahlandırılmıyorlar. Aynı zamanda Kürdistan’da kültürel asimilasyon ve ahlaki yozlaşmanın yanı sıra fuhuş ve uyuşturucu gibi toplumu paralize eden faaliyetlerin de yürütülmesinde rol alıyorlar. Hatta Kürdistan’da en öncelikli faaliyetlerinin bu olduğu ve polisler, bekçiler, askerler, korucular başta olmak üzere devlete ve iktidara yakınlıkları ile bilinen ‘Kürtlerin’ de bu ağın içerisinde yer aldıkları bildirildi. Bu derneklerin neredeyse her gün gerek Kürdistan’da gerekse Türkiye’de açıldığını görüyoruz. Kürdistan’da açılanların büyük kentlerde de olsa küçük kent veya ilçelerde de olsa önceden bilinen ailelerden vasıtasıyla gidildiği görülüyor. Zira bilinen ailelerin dışında kalan yurtsever ailelerin böyle bir teklifi kabul etmeyecekleri en başından beri biliniyor zaten. Dolayısıyla devletin nüfusuna ikna olmuş, kendi halkına ihaneti reva görmüş aileler üzerinden Kürdistan’a yerleşmek daha kolay oluyor. 

Yarın: ‘Ocak’ derneklerinin listesi, faaliyetleri ve Silopi’deki Barkın ailesinin devletle ilişkisi