Suriye’de kalıcı çözüm, demokratik seçenekte
Suriye ve Rojava üzerindeki bütün çelişki ve çatışmalar, ancak Suriye halklarının demokratik birliği ve örgütlülüğüyle kalıcı bir çözüme kavuşabilir.
Suriye ve Rojava üzerindeki bütün çelişki ve çatışmalar, ancak Suriye halklarının demokratik birliği ve örgütlülüğüyle kalıcı bir çözüme kavuşabilir.
Suriye halkları çok boyutlu sorunlarla boğuşuyor. Bir yandan Türk devletinin işgali ve onların emrindeki silahlı grupların halka çektirdikleri, diğer yandan da yoksulluk ve güvenlik kaygıları had safhada. Şam hükümeti ekonomik bir ambargo altında. Halk günlük ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda. Dolar sürekli yükseliyor ve Suriye lirası değer kaybediyor. Bu da piyasaları istikrarsız hale getiriyor; halkın yoksulluğu derinleşiyor.
Şam yönetimi, Şehba ve Halep’teki Kürtlere bu ağır ekonomik duruma rağmen ekstradan bir ambargoyu da kendisi uyguluyor. İlaç, yakıt ve gıda sıkıntısı baş göstermeye başlamış. Kış mevsimi olduğu için soğuklardan yaşlılar ve çocuklar çok olumsuz etkileniyor ve ölümler yaşanıyor. Kuzey-Doğu Suriye’de kalan milyonlarca vatandaştan gümrük vergisi alınıyor. Bu da fiyatları başka biçimde yükseltiyor. Halbuki Halep’in iki mahallesinde ve Şehba’da yaşayan Kürtler, Şam’la Kürt halkı arasında bir yakınlaşma köprüsü olabilir. Qamişlo ve Heseké’de de Şam hükümetinin kısmi bir gücü var. Bu tarafların arasında yakınlaştırıcı bir rol oynamalıydı. Ancak Şam yönetimi böyle yaklaşmıyor. Özerk Yönetim’den şimdiye kadar hükümete bağlı bölgelere karşı herhangi bir ambargo vb uygulanmamış. Bu tür girişimler sürekli hükümet çevrelerinden gelmiştir. Karşı taraf da bazen misilleme yapma ve bu kuşatmayı engelleme yoluna başvurmuştur.
HALKI KENDİNE MECBUR BIRAKMAK
Merkezi ve otoriter yönetim anlayışı halkı ezme ve boyun eğmeye endekslenmiştir. Halkı bezdirmek, yaşamını zorlaştırmak ve kendisine mecbur kılmak için sürekli bir uğraşı vardır. Halkın demokratik temelde sorunlarını dile getirmesine ve örgütlenmesine kesinlikle izin verilmiyor. Basın da halka, muhalefete ve farklı seslere tümüyle kapalıdır. Farklı görüşü olanlar da bunu halka ulaştıramamaktadır. Herkes kendi içinde adeta hapsediliyor ve boğuntuya getiriliyor.
ÖZERK YÖNETİM’İN UMUT VEREN MODELİ
Özerk Yönetim bölgelerindeki halk daha yaratıcı ve özgür. En azından meclisler oluşturulmuş, tartışma ve eleştiri ortamı var. Kültür, dil ve inanç farkı aralarındaki birliğe engel olmuyor. Tersine kadınlar daha özgür ve kimliklerini geliştirmek için hiç olmadık biçimde gelişme gösteriyor. Ortadoğu için umut veren bir model ortaya çıkıyor. Suriye halkları birlikte yaşayarak, tartışarak ve örgütlenerek sorunlarını çözme olanağına kavuşuyor.
ŞAM ZİHNİYET OLARAK 2011 ÖNCESİNDE
Bu demokratik ve özgürlükçü yapılanma, ağır tehdit altında. Bir yandan Türkiye’nin işgali ve yeni saldırı hazırlıkları, bir yandan da Şam hükümetinin karşı faaliyetleri. Özellikle devletçi ve milliyetçi söyleme hız verilmiş durumda. Halkların ortak yaşam iradesini ve kültürünü geliştirmek ve uzun vadede Suriye’yi ayağa kaldıracak projeyi desteklemek yerine ayrıştırıcı bir dil kullanılıyor. Kürt-Arap çelişkisi yaratılmaya ve halklar birbirlerinden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Kürtlerin kimliği, ana dilleriyle eğitim görme ve kültürlerini geliştirme hakları bile kabul edilmiyor. Zihniyet olarak 2011 öncesindeler.
ANKARA, ŞAM’I ORTAK ETMEK İSTİYOR
Rusya ve diğer güçler de kendi çıkarlarını esas alıyor. Halkların geleceğini ve demokrasiyi kendileri için sorun olarak görmüyorlar. Sorunlarını hükümetle çözme ve onu ayakta tutmayı kendileri için yeterli görmekteler. Türk devleti ise korkunç bir düşmanlık ve yıkıcı politikalarla Suriye’ye yaklaştı. Bütün kötülükleri bu topraklara boca etti. İpini koparmış ne kadar çete varsa hepsini etrafına topladı ve işgalde öne sürdü. Şimdi de Suriye hükümetine ‘görüşelim, anlaşalım’ diyor. Bunu da hükümeti yeni bir iç savaşa çekme ve kendi soykırımına ve suçlarına ortak etmek amacıyla yapıyor.
NATO TÜRKİYE’Yİ ŞIMARTTI, GÖZ YUMDU
ABD ve Koalisyon da kendisini DAİŞ’e endekslemiş. Kürt halkının, Türk devleti tarafından soykırıma uğramasına katkı sağlıyor. Türkiye ve Irak’ta ise açıktan Türk faşizminin soykırım savaşına ve politikalarına destek veriyor. ABD ve NATO olmasaydı Erdoğan gibi faşist birisi bugün olmayacaktı. Türk devleti, çoktan sorunu çözmek zorunda kalacaktı. ABD ve NATO’nun bu desteği, Kürt-Türk çatışmasını uzattıkça uzattı ve kayıpları arttırdı. Türkiye’nin Suriye’deki saldırıları ve işgali de bu politikaların sonucudur. Türkiye çok şımartıldı, bütün suçlarına göz yumuldu.
Bütün bu çelişki ve çatışmalar, ancak Suriye halklarının demokratik birliği ve örgütlülüğüyle kalıcı bir çözüme kavuşabilir. Aydınların, yurtseverlerin, emekçilerin, devletlerin politika ve çıkar oyunlarına karşı kendi alternatiflerini oluşturmaları ve birliklerini güçlendirmeleri gerekir.
Kaynak: Ronahi Gazetesi