Sömürgeci soykırımcı Türk devleti, Kürt halkının kimliğini tanırsa yok olacağını, tarihe karışacağını düşünüyor. Benzer bir korkuyu inkar ettiği Alevi kimliği konusunda da yaşıyor.
Gerçekte Kürt ve Alevi kimliklerinin tanınması devleti yıkmaz, devleti demokrasiye duyarlı hale getirir; tüm sorunlara akıl ve bilimle, ahlak ve demokratik siyasetle yaklaşmasının yolunu açar.
Türk ismiyle devlette yer alan güruhun hemen hepsi, “ırksız ırkçı” ve “dinsiz dinci” oldukları için yurtseverlik, demokratlık ve ahlaklılık onlara ölüm gibi geliyor. Bunlar demokratikleşmeyi kimliklerine düşman, varlıklarına ters buluyor, ırkçılığı ve dinciliği ise varlık gerekçesi sayıyor.
Emek ve demokrasi güçlerinin halen gerektiği kadar örgütlü ve etkili olamaması, sömürgeci ve soykırımcı AKP-MHP iktidarına, koltuk değneği CHP gibi inkarcılara halkı aldatma, yıkılmışlıklarını da gizleme olanağı veriyor.
Mersin’deki fedai eyleminden sonra sömürgeci soykırımcılık, Kılıçdaroğlu ağzından ‘türban yasası’ tartışması başlattı. Kılıçdaroğlu Türk ordusunun Şubat 2021’de Garê’deki yenilgisinden sonra da cesaretlenmişti. Erdoğan, Kürt halkına karşı savaştan sorumlu iki bakanını ayağına kadar göndermişti.
HPG ve YJA Star gerillasının altı aylık savaş performansı ve Mersin’deki fedai eylemi, sadece AKP-MHP hükümetinde, CHP ve ortaklarında değil, yüz yılık faşist Türk ulus devletinde gizlenemez bir yıkım yaratmıştır.
Kılıçdaroğlu’nun “türban yasası”, akabinde Erdoğan'ın Bahçeli ile görüştükten sonra kamuoyuna “Alevi Bektaşi Kültür Ve Cemevi Müdürlüğü” adıyla açıkladığı şey, iki kişinin ya da partinin seçim hesabı değildir. Bu, devletin hazırladığı bir projedir. Kimi CHP’lilerin, “türban yasası”nı duyunca adeta şok olması, benzer biçimde AKP’lilerin “Aleviler hakkındaki” çıkış karşısında afallaması, bu iki önemli alanda yapılması düşünülenlerin, Genelkurmay ve MİT tarafından siyasilerin haberi olmadan hazırlandığını göstermiştir.
Laik CHP’nin haramzade de olsa Alevi olarak bilinen liderinin bir kesim Müslüman için, iktidar İslamcı AKP’nin Müslüman cilalı liderininse Alevi-Bektaşi toplumu için yasal düzenleme yapıyoruz demesi, Türkiye'de haklı olarak tuhaf karşılandı.
Sömürgeci soykırımcı güçler, kendilerini ulus devletin ikinci yüz yılına Kürtsüz ve Alevisiz girmeye hazırlamıştır. Ancak gerillanın öldürücü vuruşları, bu inançlarını yerle bir etmiştir. Yenildiklerini ve bu stratejilerinin boşa çıkarıldığını itiraf edip halk tabiri ile imana geleceklerine, düşünüp taşındılar; neler yaparsak birkaç gün daha nefes alabilir, zaman kazanabiliriz diyerek bir karar verdiler; Kılıçdaroğlu üzerinden türbanı, Erdoğan üzerinden de Alevi Bektaşi müdürlüğünü gündeme taşıdılar. Türban CHP aklı için, Alevi Bektaşi kimliği ise AKP-MHP aklı için tabudur. Bu gündemle en zor konularda bile değişim yapabilecek kabiliyette oldukları görüntüsü vermek istediler.
TÜRBAN ÇIKIŞI TEHLİKELİ BİR OYUNDUR
Ancak ne CHP’nin türban çıkışı dindarlar için bir çözümdür ne AKP-MHP’nin müdürlüğü Alevi-Bektaşiler için çözümdür. Tam tersi bu oldukça tehlikeli bir oyundur; Alevi inancının inkarının resmileştirilmesidir; AKP ve CHP’ye göre olmayan Aleviliğin yasaklanması, kurumlarının kapatılmasıdır; Müslüman halkın değer yargılarının kanunla istismar edilmesidir; dini duyarlılık kullanılarak Alevilerin tuzağa çekilmesidir. Özcesi bu adım Alevilere saldırmak, demokratik kazanımlarını ortadan kaldırmak için atılmıştır. Bu adımla aynı zamanda Alevi inkarına yasayla ad konulmuştur; O, para getiren turistik bir kültür derekesine düşürülmüştür.
Kürdistan özgürlük gerillası, Türkiye'de demokratik değişimi kaçınılmaz kılmıştır. Bu sonuç ırksız ırkçıların ve dinsiz dincilerin sistemi olan TC’yi, büyük bir çıkmaza sokmuştur. Bu aşamadan sonra aklı başında siyasetçilerin yapması gereken şey, İmralı işkence sistemine son vermektir; Kürt sorununun demokratik çözümü önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır; ancak sömürgeci soykırımcı zihniyet o kadar derin ve köklüdür ki komplonun 25.yılında da İmralı işkence sistemini sürdürmek istemektedir. Türkiye'de yaşayan herkes bilmelidir ki Kürt sorununu demokratik yollarla çözümü gündeme gelmez, demokratik çözüm önündeki engeller de ortadan kaldırılmazsa Türkiye asla demokratikleşemeyecektir. Böyle bir Türkiye'de de ne Alevi inanç kimliği sorunu çözülür ne de dindar kesim kimliğini demokratik güvence altına alabilir. Bu yakıcı gerçekliğe rağmen birdenbire gündeme seçim hazırlığı havası verilerek yansıtılan türban yasası ve müdürlük, Türkiye halklarının demokratik taleplerinin millet ve cumhur ittifakınca istismar edilmesidir. Bu yapılan asla demokratikleşme değildir; tam bir Osmanlı oyunudur; Kılıçdaroğlu’nun yardımıyla hazırlanmış ‘hile-i Erdoğan’dır. Kendin çal kendin oynadır; Ergenekon işidir.
CHP AKLI TÜRBAN YASASI KADARDIR
Kılıçdaroğlu devlet görevi icabı, Erdoğan müdürlük kursun diye türban üzerinden gündem yarattı. Kılıçdaroğlu Alevi inkarcılığının yasalaştırılması için Erdoğan ve Bahçeli’ye pas attı. Bu adımlarla CHP Müslüman halka, AKP-MHP ise Alevilere ve Bektaşilere düşman ve karşıt olmadığını göstermeye, dış güçlere de gerektiğinde demokratik adımlar atabilecekmiş mesajı vermeye çalışmıştır. Fakat müdürlük ile Alevileri bölmek, türbanla da dindarlar aldatılmak istenmektedir. Müdürlüğü Kültür Bakanlığına bağlı açacağız, isteyene kadro veririz denilmesi bu amaçladır.
Faşistler, inkarcılar, soykırımcılar son nefeslerini hırlayarak verip öyle ölürler. Bu güruhun CHP’sindeki aklın demokrasisi, “türban yasası” kadardır. AKP-MHP’nin aklı ise Alevi soykırım politikasındaki yöntem değişikliğini demokrasi adımı adıyla sunmak kadardır.
DEMOKRASİ GÜÇLERİ İTTİFAK KURUNCA TELAŞA DÜŞTÜLER
Demek ki bir kez daha görülen şey, Türkiye'nin geleceğinin demokrasi güçlerince belirleneceği olmuştur. Türkiye’yi içine düştüğü çöküşten ancak ve ancak demokrasi mücadelesi verenlerin kurtaracağı kesinleşmiştir. Demokratik Alevi Hareketi de Türkiye demokrasi güçlerinin önemli bir bileşenidir. Demokratik Alevi Hareketi, Alevilere karşı kanuna bağlanmış bir savaş ilan edildiğini görmüştür. Bu saldırıyı birlik içinde karşılayarak boşa çıkaracağını bilecek güçte ve konumdadır. Dindar kesim, AKP'nin kendilerini aldattığını, kullandığını, taleplerini hırsızlığına örtü yaptığını fark etmeye başlamıştır. Aleviler CHP laikliğinin, dindarlar AKP dinciliğinin kendilerine verdiği zararı görmüştür. Beyaz-yeşil-kara Türk faşizmine karşı alternatifin, Emek Ve Özgürlük İttifakı’nın, kesk û sor û zer ile buluşturduğu Anadolu’nun tüm renkleri olduğunun da farkındadır.
Sonuç olarak TC'nin Kürtlere karşı savaşı yoksulluk getirdi, dini duyarlılığı olan kesim AKP-MHP faşist ittifakına verdiği desteği geri çekmeye başladı. Aleviler de Kemalizm’i, onun milliyetçi laikliğini ve CHP’yi eleştirmeye başladı, Emek ve Özgürlük İttifakının temel bileşeni olduğunu ilan etti. Kürdistan ve Türkiye demokrasi ve özgürlük güçleri ittifak kurunca, ırksız ırkçılar ve dinsiz dinciler telaşa düştü.
Böylece faşizme karşı demokrasi mücadelesinin neye kadir olduğu bir kez daha görülmüş oldu.