İsviçre Federal İstihbarat Servisi’nin (SRC) 2020 Durum ve İsviçre Güvenlik Raporunu yayınladı. Toplamda 100 sayfadan oluşan raporda, İç ve Dış tahditlerin yanı sıra, Avrupa ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere de yer verilirken, Türkiye, İran, Avrupa, ABD, Rusya ve Çin gibi ülkelerin politikalarına ayrıntılı bir şekilde yer ayrıldı.
‘ABD İÇİN EN ÖNEMLİ TEHDİT ÇİN’
ABD’nin güvenlik politikasının merkezinde ve egemen olduğu liberal dünya düzeni karşısında güç olarak gördüğü Rusya ve Çin’in yer aldığının belirtildiği raporda, “ABD ana tehdit olarak, ekonomik gücü nedeniyle Çin’i görmektedir. Ancak dünya lideri olma gücünü kuruyor” denildi.
ABD Başkanı Donald Trump’un 2017’den itibaren liberal ve çok taraflı dünya düzenine ve batı ittifak sistemine büyük zarar verdiğinin de ifade edildiği raporda, şu tespitler yapıldı:
“Ekonomik gücü ve askeri kapasitesi göz önüne alındığında, ABD genel olarak en güçlü aktör olmaya devam ediyor. Ayrıca, tek güç olma rolünü elinde tutarak dünyadaki müttefik ağlarından ve yumuşak güç politikasında faydalanmaya devam ediyor. Ancak artık, Avrupalı müttefiklerinin Rusya’dan, Ortadoğu’dan ve Kuzey Afrika’dan gelen tehlikelerin üstesinden kendilerinin gelmesini bekliyor.
ABD Ortadoğu’da hala güçlü bir askeri varlığını sürdürmektedir, ancak, Hint-Pasifik bölgesine yönelik jeostratejik yeniden dengeleme hedefi, Avrupa’nın yanı sıra Ortadoğu’nun da aleyhine olmasına rağmen devam etmektedir. Yine İran ile mücadele ısrarlı bir şekilde devam ediyor.”
‘ÇİN, DÜNYADA YENİ GÜÇ DENGELERİNE YOL AÇIYOR’
Çin’in yeni yüzyılda bölgesel düzeyde liderlik iradesini giderek daha fazla empoze ettiğine dikkat çekilen raporda, Çin’e dönük şu analizlerde bulunuldu:
“Çin aynı zamanda ABD’nin jeostratejik hakimiyetini sorguluyor. Silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu ile birlikte Çin’in yükselişi, dünyada yeni güç dengelerine yol açıyor. ABD ile Çin arasındaki stratejik rekabet, uluslararası politika üzerinde büyük bir etki yaratmaya devam ediyor, edecek.
Ticaret politikasına ek olarak, teknolojik üstünlük için giderek artan şiddetli rekabet, ABD-Çin rekabetinin merkezinde yer alıyor. Çin, Yeni İpek Yolu aracılığıyla yeni pazarlara erişiyor ve altyapı projelerine ve doğal kaynakların çıkarılmasına yatırım yapıyor. Çin, Yeni İpek Yolu ile hayata geçirdiği limanlar, yollar, ulaşım, madenler ve barajlarla kendisine yeni alanlar açıyor ve daha çok bölgeyi kontrol etmeyi hedefliyor. Halihazırda bugün dünyadaki ana ticaret ortaklarından biridir ve ekonomik gücü sayesinde, Batı ülkeleri de dahil olmak üzere bağımlılıklar ve yeni jeopolitik gerçeklikler yaratmaktadır. Çin’in ekonomik büyümesi, büyük güç olma ideolojisi şimdilik Çin’in Komünist partisinin iktidarda kalmasını garanti ediyor.”
Çin, Yeni İpek Yolu ile pazarlar açıyor ve bunları kendi topraklarına bağlıyor.
RUSYA:
Rusya’daki iktidarın oldukça istikrarlı olduğunun belirtildiği raporda Rusya’nın politikasına ilişkin şu tespitler yer aldı:
“Rusya, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana ABD’nin egemen olduğu dünya düzeninden kopmak ve kendisini çok kutuplu bir dünya düzeni içinde önemli bir kutup olarak kurmak hedefiyle sistematik bir güç politikası izliyor. Rusya Hükümeti, güvenlik politikası açısından temel zorluklarını batı kanadına, Doğu Avrupa’ya yerleştiriyor.
Karadeniz ve Akdeniz aynı zamanda Rusya ile bazı batılı devletler arasındaki stratejik rekabet alanlarıdır. Rusya, Başar Esad rejiminin istikrara kavuşmasıyla bağlantılı olarak kendi çıkarlarını da sistematik olarak koruyacak, zamanı geldiğinde Libya’yı da etkileyecek. Suriye’deki Rus askeri varlığı, aynı zamanda Rusya’nın bölgeye etkisinde önemli rol oynuyor. Yakın ve Ortadoğu’daki istikrarsızlık birleştiğinde, bölgede kaynaklanan terör tehdidi, Rusya’nın iç güvenliği için de bir sorundur”
‘COVİD-19 AVRUPA’NIN STRATEJİK PLANLARINI ENGELLİYOR’
Covid-19 salgının AB üzerindeki etkilerine değinilen raporda, salgının uzun vadede Avrupa’yı ekonomik, mali ve sosyal olarak ciddi şekilde etkileyeceği belirtildi.
Salgının ekonomik sonuçlarının güvenlik ve savunmaya yapılan yatırımları etkileyeceğinin belirtildiği raporda, “Pandemi, AB’nin savunma politikasında kendine güvenme yönündeki stratejik hedeflerini ve cabalarını önümüzdeki yıllarda engelleyecektir. An acil zorluklar; Rusya’nın nüfus alanının genişlemesi ve Güney sınırlarında artan baskılar” denildi.
‘IRAN, YAPTIRIMLARA RAĞMEN BÖLGEDE ÖNEMLİ BİR GÜÇ’
İran’ın yaptırımlardan kaynaklı yaşadığı büyük ekonomik zorluklara rağmen bölgede önemli güç olmaya devam ettiğine dikkat çekilen raporda şu ifadelere yer verildi:
“ABD’nin yaptırım kararları, İran ekonomisine zarar veriyor. 2018’de yaptırımların yoğunlaşmasından önce, İran’ın ekonomik performansının üçte biri petrol ihracatına dayanıyordu. Petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte, yaptırımların etkisi daha da güçleniyor, ülkenin Covid-19 salgınına karşı savunmasızlığı da artıyor. İran Uluslararası ticaretten dışlansa da, İran ekonomisinde bir çöküş görünmüyor. İran rejimi, ülke geneline dönem dönem yayılan sosyal ve siyasi protestolara rağmen yüksek bir hayatta kalma kapasitesine sahip.
Finansal kaynaklar azalmış olsa da İran’ın bölgesel etkisi, özellikle Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen’de yükselmeye devam ediyor. İran’ın bölgedeki siyasi ve askeri yatırımındaki süreklilik, sadık kesimler oluşturmada etkilidir. İran rejimi özellikle Ali Hamaney ve Devrim Muhafızları bölgede iyi örgütlenmiş, askeri olarak teçhiz edilmiş ve deneyimli destekçilere sahiptir. Ancak, İran, özellikle Irak’ta direniş ve protestolarla karşı karşıya”.
İran’ın bölgedeki etkisi:
‘ERDOĞAN GÜÇ KAYBEDİYOR, MUHALEFET PARÇALI'
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saldırgan dış politikaya rağmen desteğini kaybetti” denilen raporda, devamla şu tespitler dikkat çekti: “Erdoğan ele aldığı tüm yetkilere rağmen kötü ekonomik durumu düzeltmekte başarısız oldu. İktidardaki AKP, Mart ve Haziran 2019’da yerel seçimlerde ülkenin ana şehirlerinde yenilgiye uğramasından itibaren zayıfladı.
Türkiye’nin Suriye ve Kuzey Irak’a dönük askeri operasyonları halk arasında desteğini kaybetmeye devam ediyor. Aynı şekilde, Bugün Muhalif olan AKP’nin kurucu ortaklarının parti içindeki bölünmeleri daha da genişlettiği görülüyor. Bu zayıflamaya rağmen, ülkedeki muhalefet her zaman ki gibi parçalı ve şimdilik ciddi bir alternatif oluşturmuyor.”
SURİYE’DE DEMOGRAFİK YAPI DEĞİŞTİRİLİYOR
Türkiye’nin yayılmacı politikasına da değinilen raporda, şunlara dikkat çekildi: “Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde kontrol ettiği bölgeye Suriyeli Arap Mültecileri yerleştirmeye çalışıyor. Böylelikle Kürtler tarafından özerk bölge olarak edilen buraların demografisi değiştirilebilir. Yine Türkiye, Doğu Akdeniz’de ABD’nin tepkilerine ve Avrupa Birliği’nin (AB) sembolik yaptırımlarına rağmen doğal gaz aramaya devam ediyor. Libya’da Serrac hükümeti ile müzakere ettiği Deniz Sınırlarının Yeniden Tanımlanmasına ilişkin Memorandum ile uluslararası deniz hukukunu da göz ardı ediyor. Erdoğan ayrıca, AB’yi, dış politikasının daha fazla eleştirilmesi durumunda üç milyondan fazla Suriyeli mültecinin Avrupa’ya geçmesine izin vermekle tehdit ediyor.”
‘DAHA DA KÖTÜYE GİDECEK’
Önümüzdeki yıllarda Türkiye acısından yaşanacak gelişmelere dönükte tahminlerde bulunulan raporda, şunlar belirtildi: “Türkiye’nin bölgesel agresif güç gösterisi ve Türkiye’deki iç siyasi gerginlikler devam edecek. Siyasi güç dengesi, yine de Cumhurbaşkanının iktidar partisi lehine değişebilir. Ekonomik durum kırılgan olmaya devam edecek ve daha da kötüye gidecek. Bununla birlikte, uzun zamandır beklenen etkili yapısal reformların uygulanması olası değildir.
Dış politika açısından Erdoğan, Türkiye’yi bölgedeki pek çok konuda ve göç politikasında etkili olan bir aktör olarak konumlandırmak istemeye devam edecek. Rusya ile 2019 sonbaharında Suriye’nin kuzeyinde 'güvenli bir bölge kurma ittifakı', Türkiye’yi Rusya ile daha yakın ittifak kurmaya zorluyor ve bu da ABD ile hiç şüphesiz artan gerilimlere yol açacak.
AB, ABD ve NATO, Türkiye, Rusya ile gergin bir atmosfer ve ittifak olmasına rağmen, geleneksel ortaklıklarından ve ittifaklarından temel olarak vazgeçmeyecek. Erdoğan, Türkiye’nin bağımsızlığını korumak için AB, ABD, Rusya ve Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerini taktiksel olarak uyarlamaya devam edecek.
Türkiye kendisine en büyük tehdit olarak gördüğü PKK’yi kontrol altına almak için Suriye ve Irak’a askeri müdahalede bulunmaya devam edecek ve aynı zamanda milyonlarca mülteciyi Suriye’ye kontrol ettiği bölgelere gönderecek. Türkiye’nin Akdeniz çıkarları bölgedeki, özellikle Mısır ile olan gerilimi daha da güçlendirecek. Akdeniz politikası AB ve NATO ile ilişkileri zorlaştıracak."
“Türkiye’nin 'neo-Osmanlı' dış politikası, Suriye meselesinde Rusya ile daha güçlü bir bağ içeriyor ve NATO ve AB gibi geleneksel ortaklarıyla sürtüşme alanını artıyor” denilen raporda, Türkiye’nin yayılmacı politikası şu şekilde gösterildi:
‘DAİŞ TEHLİKE OLMAYA DEVAM EDİYOR’
Raporun, cihatçı terörizme bölümünde ise DAİŞ’in birçok yerde olduğu gibi hem İsviçre hem de Avrupa için tehlike olmaya devam ettiğine dikkat çekildi.
DAİŞ’in toprak varlığına son verildikten ve Al Bağdadi’nin öldürüldükten sonra örgütün büyük ölçüde güç kaybettiğine dikkat çekilen raporda, şu ifadelere yer verildi: “Küresel olan bu terör yapısı hem Avrupa’da hem de Ortadoğu’da büyük güç kaybetti. Örgütün, Suriye ve Irak’taki taban yapısı hücre örgütlenmesi ve ‘gerilla’ savaşı şeklinde eylemler düzenlemeye çalışıyor. 2017 yılına kadar, DAİŞ’in dış terörist operasyonları planlamak ve yürütmekten sorumlu bir organizasyon birimi vardı. 2019’dan itibaren başka bir lider grubu bu görevi üstlendi. Avrupa hala saldırıların hedefinde. Başarılı olsun veya olmasın, Avrupa’daki saldırılar çok nadiren taban örgütlenmesiyle doğrudan bir bağlantı göstermiştir. El Bağdadi’nin intikamını almak, Yahudi hedeflere saldırmak gibi DAİŞ’in yaptığı çağrılar çok karşılık bulmadı. Ancak, DAİŞ’in saldırı gerçekleştirme motivasyonu var olmaya devam edecektir.
DAİŞ’in temel teşkilatı hem personel hem de mali açıdan önemli kaynaklara sahiptir. DAİŞ önemli kadrolarını ve mali kaynaklarını kendisi için güvenli yerlere aktardı. Suriye ve Irak’ta DAİŞ kuşkusuz parçalanmış ve yer altı bir örgüt, ancak bölgesel düzeyde sağlam yapılara sahip. “Hilafetin” yenilgisinden bu tarafa Irak ve Suriye’de çok sayıda saldırı gerçekleştirdi.”
‘TÜRKİYE, DAİŞ İÇİN KİLİT ROL OYNAMAKTADIR’
DAİŞ’in taban örgütünün uluslararası ağlara sahip olduğuna vurgu yapılan raporda, Türkiye’nin bu noktada kilit transit giriş ve çıkışta kilit rol oynadığına vurgu yapıldı.
Raporda şu bilgilere yer verildi: “Türkiye, transit ve geri çekilme bölgesi olarak DAİŞ için kilit bir rol oynamaktadır. DAİŞ temsilcilerinin Türkiye sınırına hemen yakınında yakalandıkları veya öldürüldükleri birkaç kez doğrulandı. Türkiye İç İşleri Bakanı, 2019 yılında ülkesindeki cihatçıların artan varlığını ve faaliyetlerini daha sık görüldüğünü doğruladı. Aynı yıl, DAİŞ, Türkiye’yi 'vilayetlerinden' birisi olarak ilan etti. Yine, DAİŞ bağlantılı gruplar Batı Afrika’daki önemli ölçüde güç kazandı. Örgüt etki alanını Nijer, Mali ve Burkina Faso’ya kadar genişletti.”
*Kırmızı bayraklı yerler: DAİŞ’e biat eden gruplar
*Yeşil Bayraklı yerler: El Kaide bağlantılı veya yakın gruplar
‘EL KAİDE GÜCÜNÜ KORUYOR’
Raporda, El Kaide’nin DAİŞ’e kaptırdığı küresel cihatçı hareket içindeki liderlik rolünü geri alamasa da gücünü koruduğu ve birçok bölgede etkin olmaya devam ettiği belirtildi. El Kaide’nin Suriye’de kendisine bağlı resmi bağlantılı grupları olmadığının ifade edildiği raporda, “Ancak halen Suriye rejimi ile savaşan gruplar arasında El Kaide’ye yakın çeşitli gruplar var. Bu gruplar kimi zaman Asya ve Avrupa’da varlık gösteriyor. Bu gruplar Suriye’deki toprakları kayıp ederlerse, El Kaide adına başka ülkelere dağılacaktır” denildi.
‘PKK, AVRUPA’DA ŞİDDETTEN UZAK DURUYOR’
İsviçre İstihbarat Örgütü raporunda İsviçre’de izlenen örgütler arasında yer alan PKK’nin Avrupa ve bölgesel faaliyetlerine dönük tespitlere de yer verildi.
“Gergin bir duruma rağmen, PKK Avrupa’da pragmatist hareket ediyor” denilen raporda, PKK’ye dönük devamla şunlar belirtildi:
“PKK, AB’nin terör örgütleri listesinden çıkarılma hedefine ulaşmak için şiddet kullanmaktan uzak duruyor. Avrupa’daki Kürt göstericilerle kolluk kuvvetleri arasında yalnızca birkaç çatışma yaşandı. Tipik olarak, bazı protestolar sırasında yaşanan mülke zarar verme olayları protestolara destek veren aşırı sol gruplar tarafından gerçekleştirildi. İsviçre’deki Kürt yöneticiler, şiddet kullanılmasının önüne geçiyor ve protestoların şiddetsiz geçmesini sağlıyor.
PKK, kendi imajı nedeniyle etkin olduğu alanlarda sivil kayıpları önlemeye devam edecek. Türkiye’ye giden batılı turistler PKK’nin saldırılarının hedefinde olmayacak. PKK, önümüzdeki dönemde Avrupa’da şiddetsiz gösteri eylemlerine devam edecek.”