Avrupa Demokratik Güçbirliğ (ADGB) yaptığı yazılı açıklama ile PKK yasağının yıl dönümü nedeniyle 18 Kasım günü Almanya'nın başkenti Berlin'de yapılacak yürüyüşe katılma çağrısı yaptı. ADGB açıklaması şöyle:
"Berlin’de Alman devletinin hukuksuz bir şekilde sürdürdüğü PKK’nin yasaklanmasının 30.
yıl dönümüne karşı 18 Kasım’da merkezi bir yürüyüş düzenlenmektedir. Almanya’da İçişleri
Bakanlığı kararıyla 26 Kasım 1993’te yasaklanmasından bu yana PKK adına siyasi faaliyet yürütme,
PKK’ye ait bayarak ve sembollerin taşınması suç sayıldı. Yürüyüşler, konferanslar, örgütlenme ve
toplanma hakkı çok defa engellendi. Derneklere, iş yerlerine ve evlere sayısız baskın yapılarak;
binlerce dava açıldı, cezalar kesildi, siyaset yasağı getirildi, yüzlerce siyasetçi tutuklandı. İnsanlar
yıllardır Almanya’da yaşamalarına ve çalışmalarına rağmen Alman vatandaşlığına alınmama/
çıkartılma, sınır dışı etme tehditleri vb. yöntemlerle krıminalize edildi.
Aynı şekilde Münih Yüksek Bölge Mahkemesi’nde (OLG) 2015’te başlayıp 2020’ye kadar süren
ve kamuoyunda “Münih Komünistler Davası” olarak bilinen TKP/ML davasında, 2020 Haziran’ına
kadar parça parça tüm tutsaklar, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiler. Federal Yüksek
Mahkeme (BGH) 5 Haziran 2023 tarihinde temyizi reddederek 2 yıl 9 ay ile 6 yıl 6 ay arasında
değişen hapis cezalarını onadı. Bu kararla birlikte, yargılananlar tekrar hapishaneye girecekler.
Oysa bu insanlar Almanya’da herhangi bir suç işlemediler, sadece siyasal düşüncelerinden dolayı
yargılandılar...
Aynı nedenlerle, Grup Yorum üyeleri, Türkiye'de devrimci faaliyetlere destek verdikleri iddiası
ile, 129.a maddesinden devrimci çalışmaları ve kültürel faaliyetlerinden dolayı 1.5 yıldan beri
Düsseldorf’ta tutuklular ve yargılanıyorlar.
AB’nin motor gücü olarak bilinen Almanya’da, demokrasi her geçen gün yeni yasaklarla biraz
daha tırpanlanarak “yok” hükmüne getirilmeye çalışılırken, demokrasi mücadelesinde yer alanlara
karşı da saldırılar büyümekte. Bu saldırılarda en büyük pay, 60 yıldır Almanya’nın ekonomisine
katkı sunan Türkiye ve Kurdistanlı göçmenlere ve onların örgütlerine düşmekte. Alman devleti
göçmen işçi ve emekçilere, “bu devletin ekonomisinin kalkınması için ömrünüzü ve tüm enerjinizi
son damlasına kadar harcayın ama siyaset yapmayın, siyasal düşüncelerinizi yaymayın” diyor
adeta. Sürekli yenilenen yasalar ve polislerin yetki alanları genişletilerek bu politikalar
resmileştirilmekte.
Alman devleti, sürekli yükselişte olan, poliste ve ordu içinde dahi küçümsenemeyecek
boyutlarda örgütlenmiş olan faşist harekete karşı sessiz kalırken, TC devleti ile çıkar ilişkileri ve
talepleri doğrultusunda, Almanya’da faaliyet sürdüren muhalif, ilerici, devrimci kurumlara, kişilere
ilişkin saldırılarını sürekli yükseltmektedir. Böylece Türkiye ve Kurdistan halkının, demokratik hak
ve taleplerinin bastırılmasına, Kurdistan’da, Kuzey Suriye’de, Rojava’da sürdürülen katliama ortak
olmaktadır. Sürdürülen bu tutum sorunları çözmediği gibi derinleştirmekte, Almanya
demokrasisine ve uluslararası hukuka da zarar vermektedir.
ERDOĞAN HOŞ GELMEDİN!
Türkiye ve Kurdistan’da 100 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca, Kürt ve azınlık halklara yönelik
inkâr ve imha politikaları, dinci, milliyetçi ve cinsiyetçi politikalarla her geçen gün yükseltilmekte.
Bu sömürü, zulüm, talan ve katliam politikaları, faşist R.T. Erdoğan iktidarı boyunca sınır tanımaz
bir hal aldı. Erdoğan, gerek T.C. sınırları içinde gerekse de sınır ötesindeki saldırılarını sürdürdü.
Başta Türk devletinin ezeli müttefiki Almanya olmak üzere, emperyalist dostlarının destekleri ile bu
saldırılarını yükseltti her defasında.
Türkiye ve Kurdistan’da adalet ve hukukun devlet eliyle katledildiği, halkın üzerine yoksulluk ve
zulüm tehdidiyle korku bulutlarının çökertildi. Çeteler, katiller hapishanelerin bir kapısından girip
öbür kapısından çıkarken, Adli Tıp Kurumu’nun verdiği “cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen
yüzlerce politik hasta tutsağın hukuk dışı yöntemlerle hapishanelerde alıkonmaya devam edilirken,
Hrant Dink’in katili Ogün Samast cezaevinde tahliye edildi. “Terör”, “terörist” söylemleri ile 8
senedir Kuzey Suriye ve Rojava’ya uluslararası antlaşmalara aykırı, hukuksuz havadan, karadan
yapılan saldırılarla sivil halkın katledilmeye devam edildiği bir süreçte, Erdoğan bir kez daha 17 - 18
Kasım’da, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Başbakan Olaf Scholz ile "Ortadoğu’daki gelişmeleri ve tüm siyasi konuları" kapsayacak bir görüşme gerçekleştirmek üzere
Almanya’ya geliyor...
Erdoğan’ın bu ziyarette çok yönlü çıkar hedeflerinin olduğunu biliyoruz. İsrail’in Filistin’e yönelik
saldırısında sözde Filistin’i destekliyormuş gibi görünüp emperyalist efendilerinden farklıymış
görünümünü sergileyerek tabanının ruhunu okşamaya çalışsa da, hala devam eden İsrail – Türkiye
arasındaki ticari ilişkiler, özde bir farkı olmadığının göstergesidir. Bu gerçeklikle İsrail – Filistin
arasında “ara bulucu” olma talebini yükseltip, Ortadoğu’daki pastadan pay kapma hayallerini
büyütmekte. Diğer taraftan her geçen gün daha kötüye giden Türkiye ekonomisini bir süreliğine de
olsa “rahatlatmak” için AB emperyalistlerinden, göçü koz olarak kullanıp biraz para temin etmek,
sınır ötesi saldırılarına yenilerini eklemek için hicazet almak, Almanya’da yaşayan Türkiyeli ilerici -
devrimci kurumların ve Kürt’lerin siyasal çalışmalarını olabildiğince kısıtlatmaya çalışmak için
Almanya’ya gelmektedir.
Berlin’de 18 Kasım’da PKK’nin yasaklanmasının 30. yılına karşı yapılacak yürüyüş, aynı zamanda
Erdoğan’a hoş̧ gelmedin yürüyüşü de olacaktır. Bizler ADGB bileşenleri olarak, yıllardır sürdürdüğü
sömürü, zulüm ve savaş̧ politikalarına karşı Berlin’de Erdoğan’a en iyi cevabı vermek için, tüm
demokratik güçleri 18 Kasım’da Berlin yürüyüşüne katılmaya çağırıyoruz."