Fransa’nın Strasbourg kentinde bulunan Avrupa Parlamentosu’nda Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Avukatlar Birliği (ELDH) ile Uluslararası Hukuk ve Demokrasi Derneği (MAF-DAD) tarafından organize edilen ve AP'deki Sol Parti (Die Linke), Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakı (S&D) iş birliğiyle “Türkiye'de Hak ve Özgürlükler: Hukuk, Cezaevleri ve Kürt Sorunu” başlıklı bir konferans düzenleniyor.
'Türkiye’de Haklar ve Özgürlükler: Hukuk, Cezaevleri ve Kürt Meselesi' konferansının açılış bölümünde konuşan AP Sol Parti Eşbaşkanı Martin Schirdewan, İmralı'daki tecride, Türkiye'deki seçimlere ve seçimler sonrasında Avrupa devletlerinin tutumuna değindi, "Biz sessiz kalmayacağız. Avrupa devletlerinin ve liderlerinin iki yüzlü davranmalarını kınayacağız. Biz Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yargı kararlarının yerine getirilmediğini biliyoruz. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararı sürüncemede bırakıldı. Türkiye ve Kurdistan'daki gelişmeleri takip ediyoruz. Orada mücadele edenleri destekliyoruz" dedi.
İlk oturumda moderatörlüğünü sosyal aktivist ve IACTA üyesi, Feminist Kooperatif avukatı Paula Martin Ponz’in yaptığı “Türkiye’de siyasetin yargılanması” paneline Asrın Hukuk Bürosu avukatı Faik Özgür Erol, Katalonya’dan ELDH Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Louis Lemkow, Türkiye İnsan Hakları Davalarını Destekleme Projesi (TLSP) ve Middlesex Üniversitesi'nden Prof. Philip Leach ve AP üyesi Fabio Massimo konuşmacı olarak katıldı.
'AVRUPA KÜRT DAVASINI DESTEKLEMELİ'
AP Yeşiller Grubu üyesi François Alfonsi ise "Ben Korsikalıyım, biz de haklarımız için mücadele ediyoruz. Siz Kürtlerin hakları için mücadele ettiği gibi. Abdullah Öcalan yıllarca tecrit içinde yaşıyor. Aile ve avukatların ziyaret etmesine izin verilmiyor. HDP son seçimlerde Erdoğan’ın büyük başarıya ulaşmasının önünde engel oldu. Adil ve demokratik bir seçim olmadı. Demokrasiden diktaya geçiş oldu. Avrupa Kürt davasının destekçisi olmalıdır" diye konuştu.
Konferansı organize eden ELDH Eşbaşkanı Prof. Bill Bowring, "Londra’da hukuk profesörü ve avukatım. Eşbaşkanım Barbara Spinelli Kürt hakları için çalışması nedeniyle Türkiye’ye giremiyor. Biz Türkiye’de pek çok mahkemeyi izledik. Cezaevlerini de gezdik. İmralı'yı da ziyaret ettik. Türkiye ile ilgili pek çok davada görev aldım. Özgür Gündem davasında görev aldık. Düşünce özgürlüğü konusunda içtihat kararları haline geldi bu davalar” dedi.
'TÜRKİYE ÜZERİNDE BASKI KURULMALI'
MAF-DAD Başkanı Heike Geisweid, şunları söyledi:
"Biz MAF-DAD’ı yıllar önce kurduk. Temel insan hakları ve medeni hakları korumak için kurduk. Mücadelemiz sonucunda Türkiye’de DGM'ler kaldırıldı. Bugün diğer mahkemeler de hukukun üstünlüğü önünde engelleri oluşturuyor. Avrupa’nın eleştirileri nedeniyle Türkiye’de cezaevi sistemi değiştirildi. F Tipleri getirildi. Ancak bununla beraber tecrit önemli bir olay oldu.
AİHM kararlarına rağmen Abdullah Öcalan insan hakları ihlaline maruz kalıyor. Yıllardır aile ve avukatları ile komik nedenlerle görüşemiyor. Türkiye’de iktidar siyasi rakiplerine karşı hukuk kullanıyor. Ayrıca 2015 sonrasında PKK, TKP/ML, DHKP-C gibi örgütlerin militanlarına karşı çatışmalar yaşandı. 2015 son baharından 2016 ilk baharına kadar çok ciddi insan hakları ihlalleri yaşandı. Cizre, Sur, Nusaybin gibi kentler yıkıldı. 179 sivil öldürüldü. 2016’da HDP eşbaşkanları, yüzlerce üyesi, sivil toplum örgütü üyeleri tutuklandı. On binlercesi korkunç hapis cezalarına maruz kaldı. Belirsiz muğlak 'terör' hukuk tanımı nedeniyle.
2016’da birçok hukukçu görevden alındı hükümete yakın kişiler atandı. Sonrasında ise seçilmiş kişiler görevden atandı. Kayyumlar atandı. Koronada çok ciddi suçlu bırakıldı, siyasi tutsaklar bırakılmadı. Siyasi tutsakların temel haklarına saygı gösterilmedi. Son seçim sonrası AKP’nin rejimi demokratikleştireceğini düşünmek saflık olur. Avrupa kurumlarının Türkiye üzerinde baskı kurması çok önemli olduğunu düşünüyorum."
'KANUNSUZ UYGULAMALAR İMRALI'DA BAŞLAYIP YAYILDI'
Asrın Hukuk Bürosu'ndan Faik Özgür Erol, "Maalesef Türkiye'de yargı giderek siyasallaşıyor. Eskiden DGM vardı, o mahkemeleri ortadan kaldıran bir irade onlardan beter bir durumu ortaya çıkardı. Artık DMME kararlarını uygulayan bir sistem yoktur. Örneğin DMME, Demirtaş ve Kavala ile ilgili bir karar aldı ama Türkiye bunu uygulamıyor. AKP iktidarı hukuk ve adaleti kontrol altına aldı. Devletin refahı adına tüm norm ve standartlar bir kenara bırakılmıştır. Devletin bekası adına yasal sınırları kaldırıyor, etnik kimlikleri ve diğer inançları linç ediyorlar. AKP, hukuku kendi dışındaki grup ve çevreleri kazanmak için bir araç olarak kullandı" dedi.
Erol, "Suriye'de işgal altındaki bölgeler Guantamano'daki uygulama gibi karanlık bir alandır" diyerek, şunları söyledi: "Kürt bölgelerinde de bu böyledir, özellikle 'sokağa çıkma yasağı' sırasında, alanlar yeniden karardığında. Bu durum göçmenler için de geçerlidir. AKP yönetimi kendisine göre statüsüz yerler yaratıyor. O gün göçmenler Ege bölgesinde bir yerde tutuklandı. Etraflarını çitle çevirerek dışarıdan yiyecek ve içecek verdiler. Hukukta böyle bir şey yok. Bu kanunsuz karanlık alanlar da İmralı'dan başlayarak diğer bölgelere yayıldı."
İSPANYA ÖRNEĞİ
Katalan Avukat-Prof. Luis Lemkow, "Türkiye'de olduğu gibi İspanya'da da siyasi yargı dönüşümü yaşandı. Siyaset, yargıyı tamamen kontrol ediyor. Tabii ki çoğunlukla Franco diktatörlüğü sırasında oldu. Ama devam etti. Özellikle Katalonya'nın bağımsızlık referandumundan sonra hukuku ve adaleti kendi çizgilerinden çıkardılar. Politik olarak hareket ettiler ve politik hedeflerle kararlar aldılar. İspanyol hükümeti ne istiyorsa, yargı karar verdi. Siyasi kararlarla referandumun liderlerini cezalandırdılar" diye konuştu.
Prof. Philip Leach ise şöyle dedi:
"Türkiye ayrıca DMME kararlarına karşı da yolsuzluk yapmaktadır. Kavala örneği de bunu vurgulamaktadır. Osman Kavala, DMME kararı gereğince tahliye edildi. Ancak aynı gün başka bir davadan tutuklandılar. Bu, DMME'yi aldatma ve kararları iptal etme girişimidir. Ama şimdi Avrupa Konseyi'nin kendisi bunu görüyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi birkaç gün önce durumu gözden geçirerek Türkiye'den Kavala ve Demirtaş'ı derhal serbest bırakmasını istedi. Demirtaş davası, Türk yargısının siyasallaşmasına da ışık tutuyor. Bu dava geçen hafta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin gündemine getirildi."
KONFERANS PANELLERLE DEVAM EDECEK
İkinci panelin başlığı ise “cezaevleri, izolasyon ve yargı” olacak. Amed Barosu Başkanı Avukat Nahit Eren, Türkiye’deki ceza infaz sistemini ele alacak. Asrın Hukuk Bürosu’ndan Avukat Cengiz Yürekli, İmralı deneyimi üzerinden tecrit ve cezaevlerindeki durum hakkında bilgi verecek. 2023 Cezaevi Delegasyonu Üyesi Avukat Miriam Fieding uluslararası heyetlerin gözlem ve tavsiyelerini aktaracak. Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nden (ÖHD) Avukat Rengin Ergül ise Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “umut hakkı” kararını değerlendirecek.
Konferansın üçüncü paneli ise “Türkiye için demokratik perspektif” başlığıyla gerçekleşecek ve çözüm yolları üzerinde durulacak. İrlanda’dan Sosyalist Avukatlar Derneği’nden Declan Owens “Çatışma çözümü deneyimleri ve hukukun rolü” başlıklı bir sunum yapacak. Norveç Pen’den Caroline Stockford “Kürtçe savunma hakkı ve Kürt gazetecilere, medyaya yönelik baskıları” ele alacak. AP Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakı Grubu’ndan Giuliano Pisapia ise Türkiye’nin demokratikleşmesinde Avrupa’nın rolü üzerine konuşacak.