Dünya İnsan Hakları Haftası vesilesiyle İsviçre'nin Basel kentinde bir araya gelen çok sayıda devrimci kurum, politik tutsakların serbest bırakılmasını istedi.
Aralarında İGİF (İsviçre Göçmen İşçiler Federasyonu), ATİK (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu), CDK Basel (Demokratik Kürt Toplum Merkezi), SYKP (Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi), TSP (Tutsakların Sesi Platformu) BİR-KAR (İşçilerin Birliği Platformu), İDHF (İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu) ile PDD'nin (Proleter Devrimci Duruş) çağrısıyla bir basın açıklaması düzenlendi.
Claraplatz'ta düzenlenen eylemde TSP adına bir konuşma yapan Hasan Sevim, Türkiye ve Kürdistan'da siyasi tutsaklara yönelik işkence uygulamalarına dikkat çeken bir konuşma yaptı.
Ardından hazırlanan ortak basın metni okundu. Açıklamada, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni imzalayan devletlerin bugün bildirgenin dışına çıkarak suç işlediği belirtildi.
Türk devletinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan şahsında tüm siyasi tutsaklara tecrit uyguladığı ve Özgürlük Gerillaları’na yönelik kimyasal gaz saldırılarıyla savaş ve insanlık suçu işlediğine dikkat çekilen açıklamanın devamında, Türk devletinin bu uygulamalarına destek veren Avrupa devletlerinin politikalarına değinildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “İsveç’in Kürt siyasi mülteci Mahmut Tat'ı faşist Türk devletine teslim etmesi örneğinde olduğu gibi, Kürdistan'a kimyasal bombalar yağdıran, köy ve kasabaları bombalayan, sivilleri katleden, savaş suçları işleyen Türk devletine her türlü destek verilmektedir. Onlarca siyasi tutsak, Avrupa cezaevlerinde sıkı tecrit koşullarında tutuluyor. Ayrıca oradaki zulme karşı sokağa çıkan faşist Türk devletine karşı direnen herkesin hayatının tehlikede olduğunu da hepimiz çok iyi biliyoruz. Örneğin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde göstericiler ataerkil devletin şiddetine maruz bırakıldı ve çok sayıda gösterici insanlık dışı yöntemlerle tutuklandı. Türkiye'de HDP'li siyasetçiler, belediye başkanları, sosyalistler, devrimciler, avukatlar, sendikacılar, işçiler, öğrenciler, kadınlar, gençler ve çocuklar hukuksuzca tutuklanıp cezalandırılıyor. Örneğin Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türk devletinin Kürt özgürlükçü gerillalara karşı kimyasal silah kullanmasına ilişkin soruşturma açılması çağrısı yaptığı için tutuklandı. Bunlar açıkça toplumu bir bütün olarak sindirme politikalarının bir parçasıdır.
Faşist Türk devleti, Güney Kürdistan'da Zap, Metîna ve Avaşîn'e yönelik saldırılarında 17 Nisan 2022'den bu yana 150 kez kimyasal silah kullandı. Onlarca Kürt Özgürlük Savaşçısı bu saldırılarda ölümsüz oldu. Kobanê ve Rojava'daki diğer birçok merkez sürekli bombalanıyor, onlarca sivil ölüyor ve yüzlercesi yaralanıyor. Türk devletinin bu insanlık suçuna tüm Avrupa sessiz kalıyor. Türkiye cezaevlerinde on binlerce siyasi tutuklu var. Bu hapishanelerde tutsaklara yönelik en ağır hak ihlalleri gerçekleşiyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 23 yılı aşkın süredir İmralı adasında hücre hapsinde tutuluyor ve hala kimsenin onu orada ziyaret etmesine izin verilmiyor. 30 yıldır tutuklu olan ve 1 Aralık'ta tahliye olması gereken Şadiye Manap, yeniden tutuklanarak tahliyesine engel olundu. Eski HDP liderleri Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen 6 yıldır hukuka aykırı bir şekilde cezaevinde bulunuyor. Türk devleti tutsaklar üzerindeki baskısını artırırken tutsak yakınlarına yönelik saldırılarını da artırıyor.”
Eylem, açıklama ardından politik tutsakların serbest bırakılmasına yönelik sloganların atılmasıyla sonlandırıldı.