Comité T, 172 sayfalık 2023 raporunda “Kurdistan kökenliler söz konusu olduğunda terörle mücadeledeki sapmalara” da dikkat çekiliyor.
Raporun Kürtlere ilişkin bu bölümünde özellikle Türk devletinin açıklamalarına benzer bir yaklaşıma dikkat çekiliyor.
Raporda, “Belçika'da Kürt azınlıklara sahip ülkelerden gelen insanların durumu, çoğunluğunun siyasi mülteci olarak gelmesi itibariyle özel bir durumdur. Bu diasporanın büyük bir bölümünün geniş anlamda Kürt ulusalcı hareketini desteklediği, hatta aralarında Kürdistan İşçi Partisi (PKK), Demokratik Birlik Partisi gibi Kürtlerin siyasi hakları için mücadele eden çeşitli hareketlere sempati duyduğu görülüyor” denildi.
TÜRK DEVLETİNİN GÖRÜŞLERİ ETKİLİ OLUYOR
Belçika istihbarat servisi VSSE’nin (Devlet Güvenlik) PKK sempatizanı olduğundan şüphe edilen kişilere ilişkin notlarının “endişe verici yorumlar” içerdiği ve Türk devlet vizyonunun Belçikalı yetkililer üzerinde etkili olduğuna vurgu yapılıyor.
Raporda, “PKK yanlısı olduğu şüphesi altında olan kişilerle ilgili dosyalarda Devlet Güvenlik Notları bazen uygun olmayan siyasi düşünceler veya tehdit olarak kabul edilen konuların endişe verici bir yorumunu içermektedir. Arka planda, Türk devletinin görüşlerinin, Belçika yetkililerinin 30 Kasım 1998 tarihli istihbarat ve güvenlik hizmetleri yasasının tehdit olarak kabul edilen unsurlar hakkındaki algılarını etkilediği görülmektedir” diye belirtiliyor.
TÜRK DEVLETİNİN ARGÜMANLARI İLE HAREKET EDİLİYOR
Comité T, “Gözlemlediğimiz notlar arasında bazı sorunlu noktalar bulunmaktadır” derken şu örnekleri veriyor:
“Örnek olarak, PKK'nin ‘Anti-Türk bir ideolojiyi teşvik ettiği’ iddiası ortaya çıkmaktadır. Bu iddianın anlamı sorguluyoruz; bu hareketin yerel hükümete karşı olsa da Türk devletinin varlığını zan altında bırakmayan bir politik motivasyonlarının analizi yerine, daha çok Türk devletinin argümanlarının bir parçasına benziyor. Ayrıca, Türkiye'nin birçok analist tarafından otoriter bir eğilimle suçlandığı, bireylerin ve grupların temel haklarının özellikle ihlal edildiği bilinmektedir. Bununla birlikte Türk devletinin Amnesty International dahil birçok hareketi ‘Türkiye karşıtı bir ideoloji’ geliştirmekle suçladığı ve yöneticilerini terör örgütü üyeleri olarak takip ettiği belirtilmelidir. Son olarak, Türkiye'de mülteci olarak tanınan Türk vatandaşları için Türkiye'nin zulmeden bir aktör olduğunun altını çiziyoruz, bu da Türk yetkililere karşı bir tür düşmanlık anlaşılabilir hale getirebilir.”
PKK BELÇİKA GÜVENLİĞİNİ TEHDİT ETMİYOR
Raporda istihbarat servisi notlarında kaynak gösterilmeden veya dayanak oluşturulmadan PKK’ye ilişkin başka iddiaların olduğuna yer veriliyor. İstihbarat PKK’nin Belçika’da “ideolojik kamplar” organize ettiğini iddia ederken, raporda devamla şunlara yer veriliyor: “PKK'nin "ayaklanmacı" ve "devrimci" karakterinin ve Ortadoğu'daki silahlı çatışmalara katılımının etkisi "problematik olabilir" denilmesi de dikkat çekicidir. Gerçekten de ayaklanmacı ve devrimci bir hareket olarak Ortadoğu'daki bir çatışmada yer almasından dolayı bu unsurlar reddedilemez olsa da bu unsurların Belçika'nın güvenliği için bir tehdit oluşturduğunu gösteren bir şey yoktur. Aksine, Kürt hareketlerinin Suriye ve Irak'taki rolünün, Belçika topraklarında gerçek bir tehlike oluşturan İslam Devleti'ne karşı mücadelede belirleyici olduğu savunulabilir.”
BELÇİKA’DA ŞİDDET PKK’DEN GELMİYOR, KÜRTLER ŞİDDETİN HEDEFİ
Comité T, “Son olarak, bu notlarda ‘PKK'nin şiddet oluşturabileceği veya en azından kamu düzenini bozabileceği’ ifade edilse de, şu ana kadar Belçika'da meydana gelen şiddet ve kamu düzeni bozucu olayların daha çok Kürt çevrelerini hedef aldığı belirtilmelidir” vurgusu yapılıyor.
TERÖR LİSTESİ SİYASİDİR, HUKUKİ DEĞİL
Raporda oluşturulan “terör listeleri” de sorgulanıyor ve zan altına alınıyor.
“Bu notlarda Devlet Güvenlik, PKK dahil Kürt örgütlerini terör örgütleri olarak sınıflandırmaktadır. Belçika yetkilileri bu şekilde hareket etse de bunun büyük bir kısmı Avrupa terör örgütleri listesinde yer almaları nedeniyledir. Ancak, bu Avrupa düzeyindeki kayıt siyasi bir olaydır ve hukuki değildir: Bu listeler esas olarak politik çıkarlara göre belirlenmekte olup, çok çeşitli gruplar bu listelerde yer alıyor veya yer alabilirler ve kayıtlar değişken kriterlere dayanabilir. Ayrıca, herhangi bir silahlı grup genellikle mücadele ettiği devlet tarafından en azından terörist olarak kabul edilir.
Özel olarak PKK konusunda, bu kayıt (terör listesine alınma) başlangıçta 2002 yılında Türk devletinin talebi üzerine yapıldı. Bununla birlikte, bu kayıtlar daha sonra defalarca yargı kararlarıyla iptal edildi.
Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi'nin 15 Kasım 2018 tarihli kararıyla, PKK'nin ilgili listede yer almasını ve aynı yönde ilerleyen tüm sonraki kararları iptal etti (liste altı ayda bir gözden geçirilir ve bu gözden geçirmeler yeni kararlara yol açar).”
BELÇİKA KENDİ YASAL TANIMI İLE SINIRLI KALMALI
Raporda terör listelerinden şu sonuç çıkarılıyor:
“Bu sonuç olarak, Belçika yetkililerinin Belçika'daki terörizm yasal tanımıyla sınırlı kalmaları ve belirli bir hareketi terör örgütü olarak nitelendirmeye yönelik yabancı yetkililerin baskısından etkilenmemeleri gerektiği anlamına gelmektedir. Avrupa terör örgütleri listesi bir idari belgedir ve bu listede yer alma, Avrupa Birliği Bakanlar Kurulu'na, yani yürütme yetkisine bağlıdır.
Bu nedenle, istihbarat ve güvenlik servislerinin sadece bu temelde Kürt hareketlerini terörist olarak nitelendirmekten kaçınmaları gerekmektedir. Ancak, özellikle, bu hareketlerin Avrupa terör örgütleri listesine kaydedilmesinin, Kürt vatandaşların, Kürt hareketine sempati duysunlar veya duymasınlar, Belçika'da nasıl muamele gördüğü üzerinde etkisi olmamalıdır.”
Belçika’da PKK’nin “terörist örgüt” olarak tanımlanmayacağına yönelik mahkeme kararını da hatırlatan Comité T, terör listelerini esas alan Belçika istihbarat servislerinin notları ile yetinilemeyeceğini kaydetti.
İSTİHBARATIN GÖRÜŞÜYLE MÜLTECİ STATÜSÜ GERİ ALINIYOR
Comité T şunları ifade etti:
“Belçika yönetim kararlarının bu tür uygunsuz düşüncelerle kirletilmesi, yabancılar hukuku açısından da bir etkiye sahiptir.
Gerçekten de, suçlamalar veya dava olmaksızın, Devlet Güvenlik'in bu tür görüşleri temelinde Belçika vatandaşlığı başvuruları reddedilen kişiler oldu. Bu durumda, bu görüşlerde yer alan bilgilere itiraz etme ve bunları sorgulama imkânının olmadığı bir durumla karşı karşıya kaldılar.
Daha da endişe verici olan, Belçika vatandaşlığı elde etme süreçlerinde gerekli olan Devlet Güvenlik görüşleri daha sonra Mülteciler ve Vatansızlar Genel Komiserliği (CGRA) tarafından bireylerin mülteci statülerinin geri alınmasını haklı çıkarmak için kullanıldı.
Burada, bu tür bir akıl yürütmenin döngüsel bir riskini görüyoruz: aktivistler Kürt hareketine katılımları nedeniyle mülteci olarak kabul edilirken, aynı eylemlerden dolayı mülteci statüleri geri alınıyor.
Bazı durumlarda, geri alma kararları terör örgütüne üyelik şüphesiyle temellendiriliyor. Oysa Adalet Mahkemesi 2010 yılından bu yana sadece bir “terörist” örgüte üyeliğin, mülteci statüsünden otomatik olarak dışlanma gerektirmediğine karar vermiştir.”
ANLAŞILMASI ZOR BİR DURUM
Comité T, analizini şöyle sonuçlandırıyor: “Görünüşe göre Türk devleti, muhaliflere karşı hukuki bir savaş yürütmekte ve bunlar Belçika'da mülteci olanlara karşı da ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Devlet Güvenlik veya CGRA gibi bazı resmi kuruluşların böyle bir saldırıya yardım etmeleri, Türkiye’deki insan haklarının felaket durumu da göz önüne alındığında, hem endişe verici hem de anlaşılması zor bir durumdur.”
COMITE T NEDİR?
Terörle Mücadele Teyakkuz Komitesi (Comité T), 2005 yılında sivil toplumun aktörlerinin öncülüğünde kuruldu. Komite, vatandaşların insan hakları ve temel özgürlükleri üzerinde potansiyel olarak zararlı bir etkiye sahip olan terörle mücadele mevzuatının yaygınlaşmasıyla ilgili endişelerini dile getirmek için oluşturuldu
Comité T, terörle mücadelenin meşruiyetini vurgulamakla birlikte, hukukun üstünlüğünün ve içerdiği temel garantilerin korunmasından hareket ediyor. Komite, çalışmalarının hem gözlemsel hem de eleştirel olmasını amaçladıklarını belirtiyor. Terörle mücadele tedbirlerini ve bunların insan hakları üzerindeki etkilerini derinlemesine incelemeyi amaçlayan yıllık raporlar hazırlanıyor.