25 yılı aşkın süredir İmralı Ada Hapishanesinde ağır tecrit koşullarında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan hiçbir haber alınamıyor. Türk devleti uluslararası platformlarda ‘disiplin’ cezaları ve avukat görüş yasakları ile bu duruma zoraki bir hukuksal açıklama getirmeye çalışsa da konunun uzmanları, İmralı tecridinin hiçbir hukukla açıklanmayacağına işaret etmeye devam ediyor.
İmralı’da yaşanan tecridin doğrudan muhatabı olduğu gibi, İmralı’ya tek girme yetkisine de sahip olan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ise, tüm talepler karşısında her defasında “konuyu yakından takip ediyoruz” diyerek veya iç hukuku işaret ederek eylemsiz kalmaya devam ediyor.
İmralı’da yaşanan tecridin boyutunu ve bu tecride karşı CPT’nin görev ve sorumluluklarını konunun uzmanlarından birisi olan ve farklı tarihlerde Abdullah Öcalan’ı İmralı’da 3 kez ziyaret eden CPT eski üyesi Dr. Jean-Pierre Restellini ile konuştuk.
‘CPT NORMLARINA GÖRE MUTLAK TECRİTTEN ASLA BAHSEDİLEMEZ’
CPT’nin normlarına göre mutlak tecritten asla bahsedilemeyeceğini ifade eden Dr. Jean-Pierre Restellini, “Bu durumda, Abdullah Öcalan söz konusu olduğunda, şu anki durumunun ne olduğu hakkında çok fikrim yok. Bildiğiniz gibi kendisi yıllarca tam bir tecrit altındaydı. Daha sonra Türk yetkililer nihayetinde bazı yoldaşlarını İmralı’ya getirmeyi kabul ettiler. Onun ruhsal durumu açısından bu iyi bir gelişmeydi. Sonrasında onu gördüğümde çok daha iyiydi. Daha sonra neler yaşandı, uzun zamandır onun durumdan doğrudan haberdar değilim” dedi.
‘AVUKAT VE AİLE GÖRÜŞ YASAĞI GERÇEK BİR SORUN’
İmralı’dan 40 aydır hiçbir haber alınamamasının büyük bir sorun teşkil ettiğinin altını çizen Dr. Restellini, “Abdullah Öcalan'ın ne ailesiyle ne de avukatıyla bu kadar uzun süre görüştürülmemesinin sorunlu olduğu açık ve bu benim de bakış açım. Bu gerçek bir sorun. CPT'nin en azından Abdullah Öcalan'la ilgili son ziyareti sırasında gözlemlediklerini yayınlayabilmesi için devletin yanıt vermesi gerekiyor. Ve Türk yetkililer yanıt vermiyor. Bu oldukça akıllıca, çünkü sözleşmeye göre devlet yanıtını yayınlamadığı sürece CPT de raporunu yayınlayamaz. Bana bunun kabul edilmesinin zor bir strateji olduğunu söyleyeceksiniz çünkü bu, ilgili devletin hiçbir şey yapmaması için bir yol. Daha önceki bir röportajda da söylediğim gibi, bazı ülkelerin yanıt vermesi çok uzun zaman alıyor, hatta bazen yıllar alıyor. ‘Bakın, evet, alıkonulma koşulları kabul edilebilir değildi ama bu bizim hatamız değildi, önceki hükümetin hatasıydı’ demek için hükümetin değişmesini bekliyorlar. Türkiye'de durum hiç de böyle değil” diye kaydetti.
‘AZERBAYCAN AÇIKLAMASI FARKLI OLSA DA FİKİR AYNI’
CPT’nin Azerbaycan’a dönük yaptığı kamuoyu açıklamasını hatırlattığımız CPT eski üyesi Jean-Pierre Restellini, şunları söyledi: “CPT çok katı kurallara göre çalışır. Prensip olarak bir kamuoyu açıklaması, durumun gerçekten skandal olduğu ve devletin yanıt veremediği çok özel bazı durumlar için ayrılmıştır. Dolayısıyla bilemiyorum, ilginç bir soru ama belki de Türk makamlarının yanıt vermemesine ilişkin bir kamuoyu açıklamasına benzer bir şey yapma fikrini gündeme getirmeli. Azerbaycan'daki durum kabul edilemez olarak değerlendiriliyor. Aynı şey değil, durum biraz farklı. Azerbaycan söz konusu olduğunda, bu sadece bir kişiyi değil, tüm tutukluları ilgilendiriyordu. Her halükârda eğer doğru anladıysam, belirli kategorilerdeki tutuklular söz konusuydu. Ama temel fikrin aşağı yukarı aynı olduğuna katılıyorum.
‘CPT’Yİ SORGULAMAYA DEVAM ETMELİYİZ’
Günün sonunda CPT'yi sorgulamaya devam etmemiz gerekiyor. Bence nerede durduğumuzu görmek için sık sık bilgi istemek iyi bir fikir olacaktır. Eğer bana söyledikleriniz doğruysa, yani gerçekten Abdullah Öcalan avukatlarıyla ya da ailesiyle bu kadar uzun süredir temas kurmadıysa, bu kabul edilemez zor bir durum. Bu çok açık”.
‘ABDULLAH ÖCALAN’DAN HABER ÇIKMAMASI İÇİN HER YOLU DENİYORLAR’
Türk devletinin Abdullah Öcalan’dan dışarıya haber çıkmasını engellemesi için her yolu denediğini ifade eden Dr. Jean-Pierre Restellini, “Abdullah Öcalan’ın diğer üç mahkumla konuşup konuşamadığını bile bilmiyoruz. Bu endişe verici, orası kesin. Bakın, bu karmaşık bir durum değil. Siz de benim kadar iyi biliyorsunuz ki, Türkiye Öcalan'ı ‘boğmak’, temaslarını engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapmak istiyor. Onunla tutuklu bulunan diğer üç kişinin aileleriyle temas kurması halinde dışarıya bilgi sızabileceğinden korkuyorlar. Bunu önlemek için de diğer tutukluları da tecrit ediyorlar. Bu da elbette kabul edilemez bir durum. Sanırım herkes bu noktada hemfikir” diye ekledi.
‘TECRİT AĞIR SAĞLIK SORUNLARINA YOL AÇIYOR’
Mutlak tecridin ağır sağlık sorunlarına yol açtığını da ifade eden Dr. Jean-Pierre Restellini, “Bazı tam izolasyon durumlarında uzman olarak hareket etmek zorunda kaldım. Tam izolasyon psikiyatrik çöküşlere yol açabilir. Tamamen yalnız oldukları için duvarlarla konuşan mahkumlar tanıyorum ve akıllarını korumalarının tek yolu duvarlarla konuşmaktı. Bu psikiyatrik çöküşün bir aşamasıdır. Devamında ağır sağlık sorunlarını neden oluyor” dedi.
‘MUTLAK İZOLASYONDAN KESİNLİKLE KAÇINILMALIDIR’
CPT’ye göre her şart altında bir tutsağın aile ve avukat görüş hakkının korunması gerektiğinin altını çizen Restellini, CPT’nin bir tutsağın yetkililer tarafından tecrit edilmesinin gerekçelerini değerlendirmek için hangi kriterleri kullandığına dönük sorumuzu ise şu şekilde cevapladı: “Tecrit tam anlamıyla uygulanamaz. En azından aile ve avukatlarla temas kurulmalıdır. Prensip olarak avukatlarla temas garanti altına alınmalıdır. Ancak haftalarca, aylarca, yıllarca bir hücrede tek başınaysanız, avukatlarla temasınızın olmaması da kabul edilebilir bir durum değildir. Bu çok açık. Yani mutlak izolasyondan kesinlikle kaçınılmalıdır”.
‘CPT TÜRKİYE’NİN TUTUMUNA DÖNÜK AÇIKLAMA YAPABİLİR’
İmralı tecridinin geldiği aşama dikkate alındığında CPT’nin sorumluluğu gereği net olarak ne yapması gerektiği sorumuza dönük ise CPT eski üyesi Jean-Pierre Restellini şunları kaydetti:
“Bahsettiğimiz gibi ve yeni olması gereken şey, Türkiye’nin tutumuna ilişkin bir açıklama yapmak. CPT’deki meslektaşlarımla da konuşacağım. Türkiye'nin son ziyaretle ilgili herhangi bir cevap vermemesi konusunda kamuoyuna açıklama yapmak düşünülmelidir. Türkiye’nin bu tutumu, sonuç olarak CPT’nin işleyişinin bir ihlalidir.
‘Türk hükümetinden herhangi bir yanıt gelmediğinden dolayı son İmralı raporunu kamuoyuna duyuramıyoruz’, şeklinde uluslararası kamuoyuna dönük bir açıklama yapılabilir.
‘CPT TEKRAR İMRALI’YA GİTMEYİ DÜŞÜNMELİ’
Abdullah Öcalan’ın durumu karşısında CPT’nin yapması gereken başka bir olasılık da, İmralı’ya giderek yeni bir ziyaret düzenlemek olabilir. Bu en iyi çözüm olabilir. Şahsen ben olsaydım, yaşanan durumu kendi gözlerimle tekrar görmeyi tercih ederim. Son raporun yayınlanmasını talep etmek önemli. Ancak zaten bunun üzerinden bir süre geçti ve aktüel durumu bilmiyoruz. Yeni ziyaret için sahaya geri dönmek ve gerçek bir ziyaret gerçekleştirmek daha iyi olur.”
Jean-Pierre Restellini kimdir?
İsviçreli Doktor Jean-Pierre Restellini 30 yılı aşkın Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi bünyesinde uzman olarak çalıştı. Uzun bir dönem Cenevre Cezaevleri Hekimliği Bölümü Başkanlığını yürüten Restellini, aynı zamanda CPT bünyesindeki çalışmalarına paralel olarak 2009-2015 yılları arasında İsviçre İşkenceyi Önleme Ulusal Komisyonu Başkanlığı görevini de yürüttü.
CPT bünyesinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın esir tutulduğu İmralı Cezaevi’nin de arasında olduğu dünyanın dört bir yanından yüzlerce cezaevini ziyaret eden Jean-Pierre Restellini’nin “Avrupa hapishanelerinde tıbbi denetleme yapan bir hekimin seyahat günlükleri” adlı bir kitabı da bulunuyor.