DAİŞ vahşetini Türk ordusu sürdürüyor

Türk ordusunun gerilla alanlarındaki vahşetinin DAİŞ uygulamalarının devamı olduğunu belirten PÎK Genel Başkanı, “Kurdistan’da yaşayan bütün canlıları, kendi cenazelerini bile imha ediyorlar. İslam’da bu günah ve yasaktır” dedi.

Türk ordusunun Güney Kurdistan’da gerilla alanlarına yönelik 14 Nisan’da başlattığı işgal saldırıları sürüyor. Gerilla direnişini kıramayan Türk ordusu, savaş alanında kimyasal silah kullanımı ve kendi cenazelerine yönelik insanlık dışı uygulamalarla gündeme geliyor. 

Gerilla alanlarında yaşanan savaşı ve Türk ordusunun kendi asker cenazelerini bombalaması ve yakması gibi eylemleri ANF’ye değerlendiren Partiya Îslamiya Kurdistan (PÎK) Genel Başkanı Hikmet Serbilind, Türk devletinin tüm Kürtleri yok etmeyi esas aldığını ve soykırım savaşının gerilla alanlarında tüm Kürtlere karşı yürütüldüğünü söyledi. 

KÜRTLER YEKVÜCUT KARŞI ÇIKMALI 

Türk ordusunun gerilla karşısında bir başarılı olamadığını ve bunun için yasaklı silahlar kullandığını belirten Serbilind, “Türk devletine göre tüm Kürtleri imha etmek mübahtır. Tarihteki Kürt ayaklanmalarında yine zehirli gazlar kullandılar. Dersim’de, Zîlan’da Kürt halkına zehirli gazlarla saldırdılar. Geçmiş dönemlerde birçok defa gerillaya karşı kullandılar. Kürt halkı bu barbarlığa karşı birlik ve beraberlik içinde yekvücut karşı çıkmalı. Ulusal bir ruhla hareket etmeli. Kürt halkının bu imha politikalarına karşı birlikte hareket etmeleri farzdır. İmhayı sadece gerilla güçlerine karşı uygulamıyor, her yerde Kürtlere karşı uyguluyor. Rojava’da uyguluyor, eğittiği DAİŞ ve benzeri çeteleri Kürtlere karşı savaştırıyor. Türk devleti kendi varlığını ve bekasını Kürtlerin imhası üzerine kurmuş. Kürtlerin bütün kazanımlarını kendisi için bir tehdit olarak görüyor. Dünyanın her yerinde Kürtlere karşı düşmanlık yapıyorlar. Türk devletinin bu insanlık dışı, barbarca saldırıları Kürtler için ulusal bir meseledir. Ulusal bir dayanışma ve beraberlik içinde bu saldırılara karşı hareket etmeleri farzdır” dedi. 

BM’Yİ HAREKETE GEÇİRMELİ

Kimyasal silahların kullanımının uluslararası antlaşmalarla yasaklandığını ve bu antlaşmalara Türk devletinin de taraf olduğunu hatırlatan Serbilind, Kürt halkının birlik ve beraberlik içinde taraf devletler nezdinde bir kamuoyu oluşturmalarının farz olduğunu söyledi. 

Serbilind, Türk devletinin gerilla güçlerine karşı kimyevi silah kullanımının Birleşmiş Milletler (BM) kontrolünde bir heyet tarafından incelenmesi için bütün Kürtlere harekete geçmeleri yönünde çağrıda bulundu.  

Türk ordusunun kimyasal silahı sadece gerilla güçlerine karşı değil bütün Kürt halkına karşı kullandığının anlaşılması gerektiğini vurgulayan Serbilind, “Kürdistan coğrafyasında yaşayan bütün canlıları imha ediyorlar. Ki inancımız İslam’a göre, kimyevi silah kullanmak yasak ve en büyük günahtır. Savaş alanlarında canlıları, çocukları, kadınları, yaşlıları korumak farzdır. Ve onlara karşı bu silahlar kullanılmamalı. Hiçbir silah bunlara zarar vermemelidir. Maalesef Türk devleti, ellerinde bulunan dönemin en modern silahlarını Kürtlere karşı kullanıyor. Her yerde SİHA’ları kullanarak Kürtleri katlediyor. Kürtlerin yaşadığı tüm alanları bombalıyorlar. Onlar için hedef sadece gerilla değil Kürt halkının tümüdür. Ulusal bir ruhla hareket edip Türk devletinin savaş suçlarını tespit etmeliyiz, uluslararası mahkemelerde yargılanmasını sağlamalıyız. Elimizdeki tüm kanıtları uluslararası kuruluşlara ulaştırmalıyız. BM kontrolünde bir heyetin Güney Kürdistan’a gidip kimyasal silah kullanımını yerinde denetlenmesini sağlamalıyız. Elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Bu konuda Kürtlerin birlikte hareket etmesi farzdır. Allah’ın emridir. Bütün Kürtlerin artık şunu anlaması lazım; Türk devletinin hedefi sadece bir parti ve gerilla güçleri değildir, tüm Kürtler Türk devletinin hedefindedir.” 

DİN ÜZERİNDEN ALGI OLUŞTURUYOR

İşgalcinin Kürtlere yönelik kirli savaşta dini söylemler üzerinden algı oluşturduğuna da dikkat çeken Serbilind, “İslam dini mazlumların dinidir. Mazlumların hakkını savunan bir dindir. Savaş hiçbir zaman başkalarının topraklarını gasp etmek için yapılmaz. Ancak hakları gasp edilen, zulme uğrayanlar savunma için savaş yaparlar. Kürt halkı mazlumdur. Kendi toprağında zulüm görüyor. Türk devleti Kürdistan coğrafyasında Kürtlere zulmediyor. Bütün kirli savaş yöntemlerini Kürtlere karşı kullanıyor.” 

CENAZELERİN İMHA EDİLMESİ HARAMDIR, ZULÜMDÜR

Türk ordusunun savaş alanında kendi askerlerinin cenazelerini imha etmesinin İslam dinine göre haram olduğunu ifade eden Serbilind, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kendi cenazelerini yakıyorlar. Cenazeleri gerilla eline düşmesin diye yakıyorlar. Zorla savaşa sürdükleri zavallı halkın çocuklarının cesetlerini yakıyorlar. Bu İslam’a göre bir zulümdür. Bu iktidar hep İslam’ı kullandı. Kürtlere karşı geliştirilen bu kirli savaşı da bir “cihat” olarak görüyor. Düşünün, kendi askerinin cenazesini yakan bir devlet. İslami geleneklere göre bir cenaze defnedilmeli, toprağa gömülmeli hatta yıkanmalı. Eğer bu savaş alanında olsa, imkân olmasa bile o cenazenin insanca gömülmesi gerekir. Türk devleti yoksul halkın çocuklarını “cihat”, “vatan” adı altında Kürtleri öldürmek için zorla savaşa götürüyor. Savaşta ölen askerlerin cenazelerini ailelerine vermeyerek, kendi iktidarlarına karşı kamuoyu oluşmasın diye cenazelerini yakıyor.”  

DAİŞ İLE ORTAK ANLAYIŞTA

Rivayet edilen “Bir ölünün kemiklerini kırmak, yaşayan bir insanın kemiklerini kırmak gibidir” hadisine atıfta bulunan Serbilind, “Bir cenazeyi yakmak, canlı bir insan yakmak gibidir. Türk devleti bu vahşeti ile Allah’a ve peygambere karşı da savaş açmış görünüyor. Mazlum insanların çocuklarını kirli bir savaşa gönderiyorlar. Ve ölen çocukların da cesetlerini yakıyorlar. Düşünün, bu bir travma oluşturuyor insanın üzerinde. Kendi çocuğunun cesedini görmeyen insan ne yapar? Yıllarca onu bekleyecektir. Onun annesi, babası, kardeşi, akrabası ve çevresi yıllarca beklenti içinde olur. Ayrıca iki halkı arasında düşmanlığı pekiştiriyor. İnsanlığı birbirine düşman ettirmek için böyle bir iblisi harekette bulunmuşlardır. Ben Müslümanım, insanım , demokratım diyen herkesin Türk devletinin bu vahşetine karşı çıkması lazım. Bu anlayış, iktidarın DAİŞ ile aynı anlayışta olduğunu ortaya koyuyor. Onlar DAİŞ’i eğittiler. Onların kontrolünde ve desteğinde insanları canlı canlı yakıyordu. Ölü cesetlerini yakıyordu. DAİŞ anlayışını bunlar devam ettiriyor.”