Dr. Mansouran: Türk devletinin kimyasal kullandığı açıkça ortadadır

İsviçre’den Dr. Abbas Mansouran, Türk devletinin kimyasal suçlusu olduğunu belirtti, bağımsız hakim ve avukatlar ile ailelerin girişimde bulunması gerektiğini söyledi.

Türk devletinin kimyasal silahlar ile işlediği savaş suçlarına karşı Küresel çapta tepkiler yağmaya devam ediyor. Avrupa ve dünyanın her yerinden aydın, siyasetçi, yazar ve akademisyenleri, Türk devletinin gerilla alanlarına dönük kimyasal saldırılarına tepki gösteriyor.

İsviçre’den Dr. Abbas Mansouran da Türk devletinin, Tabun, Klor ve Mustard gazlarını yoğun şekilde kullandığının altını çizdi. Dr. Mansouran, BM üzerinden, kimyasal silahlarla katledilenlerin aileleri ve avukatları aracılığı ile açılacak bir dava ile OPCW’ye kimyasalları yerinde inceleme baskısı oluşturulabileceğine de dikkat çekti.

'GÖRÜNTÜLERİ İZLEDİM, KİMYASAL KULLANILDIĞI ÇOK AÇIK'

Türk devletinin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerinde gerillaya karşı kimyasal ve yasaklı bombalar kullandığını ortaya koyan bir video yayımlandı. PKK'nin paylaştığı videoda iki gerillanın kimyasal silahtan nasıl etkilendiği çok net görülüyor. Siz bu videoyu izlediniz mi? Sizin ilk değerlendirmeniz nedir?Hangi kimyasal kullanılmış olabilir?
Öncelikle Kürt halkının ve Kürdistan’ın her parçasındaki özgürlük savaşçılarının, bu tarihsel ve cesur direnişini selamlamak istiyorum. Yayımlanan videoları, fotoğrafları ve dökümanları inceledim. Açıkça görülüyor ki Türk otoriteler ve Türk ordusu yasaklı kimyasal silah kullanıyor ve insanlığa karşı bir savaş suçu işleniyor. Türkiye bunu ilk kez yapmıyor, uzun süredir bu savaş suçunu işliyorlar. 1992 ve 1995 ile 2019’da Serêkaniyê’de ve 2019’dan bu yana da Kürdistan dağlarında bu yasaklı kimyasallarla Türkiye savaş suçu işlemeye devam ediyor.

HANGİ KİMYASALLAR KULLANILMIŞ OLABİLİR?

Sizin ilk değerlendirmeniz nedir bu görüntülere ilişkin? Hangi kimyasal kullanılmış olabilir?

Benim deneyimime dayanarak söylüyorum, Türkiye’nin sarin bombası kullanmış olma ihtimali çok yüksektir, daha önce bu bomba Suriye tarafından da kullanılmıştı. Belki de bu kullanılanlar arasında Tabun gazı da vardır. Klorofine yani klor gazı sülfür SM, veya dediğim gibi sarin gazı GB, veya Mustard gazı AD kullanılmış olması büyük bir ihtimaldir. Bu silahlar ve gazlar yasaktır, bu gazlar kas sisteminde çökmeye neden oluyor ve sinir sistemine direkt olarak etki ediyor. Bunlar çok tehlikeli gazlar. Bu gazları araştırmak ve kullanıldığını kanıtlamak  aslında küçük çaplı araştırmalarla yapılıyor, çok yüksek teknolojilerde bir araştırma yapılması gerekmiyor. Bu gazları test etmek, bu gazlara maruz kalanlar üzerinde, toprak örnekleri üzerinden veya bombaların kalıntılarından da araştırılarak ispatlanabilir. Biliyoruz ki bu bombaları Türkiye üretiyor ve bazı silah fuarlarında gösteriyor, hatta satışını da yapıyor.

'ULUSLARARASI KURUMLAR VE DEVLETLER SUÇA ORTAK OLUYOR'

6 aydır süren savaşta defalarca açıklama yapan, görüntü, fotoğraf vb. yayımlayan PKK, yetkili kurumları harekete geçmeye çağırdı. Ancak uluslararası kurumlar sessizliğini koruyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ne yazık ki organizasyonlar ve BM Konseyi ile diğer enstitüler, böylesi konularda kendilerini çok iyi pazarlıyorlar fakat bu kurumlar aslında halklar için çalışmıyorlar. Devletler için çalışıyorlar, Birleşmiş Milletler, devletler için çalışıyor, örneğin Türkiye bir NATO üyesi, NATO üyesi ülkeler BM’nin en önemli ülkeleridir. Bu ülkeler birbirini destekliyor, sessizlik bu yüzdendir. Ben 2019’da Serêkaniyê’deyken BM’ye bir delegasyon gönderilmesi ve kimyasalların araştırılmasına yardımcı olmalarını istemiştim. O zamanlarda bile Süeymaniye’den Hewlêr’e gelip bu kimyasal saldırılara maruz kalan insanlar üzerinde test yapmayı bile kabul etmemişlerdi. Devletler hiçbir zaman bu konuda bize yardımcı olmamıştır. Bu sessizlikleri ile Türkiye’nin suçlarına destek oluyor ve aslında bu suçlara ortak oluyorlar.

Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) yapılan tüm çağrıları görmezden gelirken, son olarak yaptığı bir açıklamada, "devletlerin başvurusu olmadan işlem yapamayız" dedi. Zaten AKP-MHP ile KDP ortaklığında yapılan bu saldırı için hangi devletin nasıl bir başvuru yapması gerekiyor? Nasıl bir yol izlenmeli?
Bu çok trajik bir durumdur. Bu aslında suçlulara kendi suçlarını araştırmaları konusunda talepte bulunmaktır. Bu aynı zamanda komik bir durumdur, bu suçu işleyenleri mahkemeye davet edip suçlarına tanık olmalarını sağlamak komik bir durumdur. Aynı zamanda da çok üzücü bir durumdur. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), bu kurum BM’nin üyesi değildir. OPCW, BM üyesi değil ama paralel bir kurumdur ve BM ülkelerindeki savaş suçlarını da araştırması gerekiyor. OPCW aslında bu testlerin yapılması için doğru adrestir ama yapmıyorlar, görevlerini yerine getirmiyorlar. OPCW’nin sessizliği aslında bu suçları işleyenlerin bu suçlara devam etmesine neden oluyor, savaş suçlarına devam ediyorlar.

'BAĞIMSIZ HAKİM VE AVUKATLAR ÇAĞRI YAPMALI, AİLELER GİRİŞİMDE BULUNMALI'

Bir savaş suçu işleniyorsa ve kanıtlarıyla ortaya konuluyorsa yetkili uluslararası kurumların harekete geçmesi için daha ne yapılması gerekiyor? Uluslararası yetkili kurumlara dair ne söylemek istersiniz?

Ben optimistik değilim, özellikle BM için değilim fakat insanların fikirleri için optimistik düşünüyorum, şu anda milyonlarca insan özgürlük istiyor. Bence uluslararası bir tribünal kurulmalıdır, Vietnam savaşında olduğu gibi. Geçmişte de yapılmıştı, bağımsız hakimlerin ve avukatların Den Haag veya Lahey’e çağrı yapması gerekiyor. Uluslararası bir tribünal kurulmalıdır. Uluslararası bağımsız avukatlar ve hakimlerin savcıların bu çağrıyı yapması gerekiyor. Böylelikle uluslararası kurumlar da hareketlendirilebilir. Bu bir savaş suçudur ve insanlık suçudur da aynı zamanda. Eğer Türk devletine karşı, kimyasal silahlarla katledilen kişilerin aileleri bir mahkemede bir dosya açarsa, bu daha etkili olabilir, açılacak dosyada zaten OPCW araştırma yapmak zorunda olacak. Bu dosyada kimyasal ile insanların katledildiği kanıtlanmak zorunda kalınacak. BM veya diğer kurumlardan bunu beklemek yerine hemen ailelerin bu dosyayı hazırlaması ve uluslararası mahkemelere tribünaller üzerinden gitmesi gerekiyor.

Eğer aileler OPCW’ye başvuruda bulunursa veya ilgili kurumlara baskı kurarsa bu kimyasal saldırıların incelenmesi ve araştırılması sağlanabilir mi?
Evet, bunu zorlamalıyız, sadece OPCW değil BM de aynı zamanda harekete geçirilmelidir, dünyada birçok avukat ve insan hakları savunucusu bu konuda çalışma yürütmek isteyecektir elbette. Bu araştırmaların yapılması için birçok insan OPCW’ye ve ilgili kurumlara resmiyette baskı sağlayabilmesinin yolu bu şekilde açılacaktır.

'KDP KÜRDİSTAN HALKININ ÖLÜMÜNE YOL AÇIYOR, HEMEN YANLIŞTAN DÖNMELİ'

Zap ve Avaşîn'e dönük saldırılarda Türkiye'ye istihbari ve lojistik her türlü desteği veren KDP, kimyasal gaz ve bombalara karşı gerillaya giden gaz maskelerine de el koymuştu. El koyduklarını üstelik video çekerek paylaştılar. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Umarım, KDP girdiği yoldan geri döner ve bu davranışlarını değiştirir. Yaptıklarını tarih yanlış olarak yazacak, KDP’nin yaptıkları, Kürdistan’ın tamamına etki ediyor, büyük bir utanç duymaları gerekiyor, Türkiye’ye yardım ederek ve insanların katledilmesine yol açarak kendilerini karalıyorlar. İleride elbette bu saldırılarda ölen insanların kardeşleri, aileleri KDP’den hesabını soracaktır. Umarım, KDP bu yaklaşımını derhal değiştirir ve insanların katledilmesine yardım etmekten vazgeçer çünkü bu suça ortak oluyor ve Kürdistan halkının ölmesine neden oluyorlar.

'100'DEN FAZLA KİŞİNİN KİMYASALLA KATLEDİLDİĞİNİ GÖRMÜŞTÜM'

Siz daha önce de Rojava’da Türk devletinin kimyasal saldırılarına ilişkin yerinde inceleme yapmış ve beyaz fosfor kullanıldığını belgelemiştiniz… O dönem hazırladığınız raporda hangi tespitler vardı?

Türkiye’nin saldırıları sonrasından Serêkaniyê’de ve Qamîşlo’da yaralılara yardım etmek için oraya gitmiştim. Hesekê hastanesinde ilk kez bazı yaralılar da görmüştüm, orada 100’den fazla kişinin kimyasal saldırılar sonucunda öldüğünü görmüştüm. İsviçre'ye gönderdiğim örneklerde ve burada laboratuvarlarda yapılan incelemelerde beyaz fosfor bombası kullanıldığı kanıtlanmıştı. 18 sayfalık bir rapor hazırlamıştım, diğer doktorlardan da destek alarak fotoğraf ve videolar ile hayatını kaybedenlerin vücutlarından örneklerle bir dosya hazırlamıştım. Tüm bu dosyalar, BM’ye gönderilmişti, ne yazık ki  korona süreci araya girdi ve bu açmış olduğumuz mahkeme geciktirildi, şu anda uluslararası insan hakları mahkemesi bu dosyaların yeniden görülmesini öneriyor ve bu davalar halen devam ediyor.

Hazırladığınız raporun OPCW'ye sunulduğunu biliyoruz. Buradan herhangi bir sonuç çıktı mı?
Bunu hatırlattığınız için teşekkürler. OPCW’ye bu konuda bir görüşme talebinde bulunmuştum, ofislerini ziyaret etmek istedim. İlk günden bu yana kabul etmişlerdi. Fakat ben Paris üzerinden oraya gitmeye çalışırken bana haber gönderdiler ve yüz yüze görüşmemize gerek olmadığını söylediler. Bir grup fizikçi ve kimyager ile örnekleri araştırabileceklerini söylemişlerdi ve benimle görüşmediler. Ben sadece laboratuvardan çıkan dökümanları, kanıtları da onlara verdim, beyaz fosforun kullanıldığı açıkça ortadadır fakat OPCW sadece bunun kullanılmasının yasak olduğunu söyledi, bize o zamanlarda da yardımcı olmadılar.

Herhangi bir kuruma başvuracak mısınız, ya da bölgede inceleme yapmak için gidecek misiniz?
Evet, ben de araştırmalara devam edeceğim. İnsan olduğunu söyleyen herkes kendinde bu sorumluluğu görmelidir. Aslında bir grup delegasyon oluşturulup, doktorlardan ve fizikçi araştırmacılardan oluşturulacak bir delegasyon bölgeye gönderilmelidir. Uluslararası boyutta mağdurlar ile de dayanışma gösterilmeli ve Türkiye’nin bu suçlarına karşı, BM ve diğer kurumlarda ciddi dosyalar açılmaldır. Evet, imkan yaratılsa ben de bölgeye gidip araştırmalar yapmak ve bunları şeffaf bir şekilde halk ile paylaşmak isterdim.