Dünya Gençlik Konferansı: Kapitalizmin feminizmi kullanmasına karşı dikkat edilmeli

Paris'teki Dünya Gençlik Konferansı'nda konuşan kadınlar, "Kapitalizmin feminizmi kullanmasına karşı dikkat edilmeli" mesajını verdi.

Paris'te düzenlenen Dünya Gençlik Konferansı 3. ve son gününde devam ediyor.

Ronahi ve Youth Writing History ağıyla ortak olarak düzenlenen konferans sürüyor. Konferansın uluslararası düzeydeki etkileri de devam ediyor.
Konferans 3. günün sabahında Katalonya’dan Arran ve Ortadoğu Gençlik İnisiyatifi’nden Medya'yı konuk etti.

Katalan temsilci, feminizmin önemine ve bunu araçsallaştırıp içini boşaltmaya çalışan neoliberalist kurum ve devletlere dikkat çekti.

Kapitalist sistemin feminizmi kullanmaya çalıştığını vurgulayan temsilci, "AB entegrasyonu adı altında kadın hakları bize ‘tolerans ve insan hakları’ adı altında sunulsa da bu aslında böyle değil. Onların aslında istedikleri feminizme müdahale ederek onu manipüle etmektir. Bizler bu kavramı nasıl anlamalıyız? Buradaki devletler kadına olan şiddeti sadece göçmenlere yıkarak bazı adımları da bu yönde atıyor. Örneğin İspanya’da kadın haklarını savunmanın ötesinde göçmenlere karşı yasalar çıkarıldı. Tüm çalışmalar zengin ve beyazların haklarını savunmasına yönelik olarak sürüyor. Örneğin Macaristan ve Brezilya gibi ülkeler feminizme karşı ülkelerdir. Bunlar feminizmi gericilik ve basitlik olarak görüyor. Fakat olaya hakim olduğumuz zaman bunun bir kültür olarak göründüğünü ifade edebilir" şeklinde konuştu.

'ROJAVA DEVRİMİ KADIN MÜCADELESİNİ BÜYÜTTÜ'

Ortadoğu Gençlik İnisiyatifi'nden Medya da şunları ifade etti:

"Rojava devriminden önce kadınların yaşamı çok daha kötüydü. Daha öncesinde kendileri adına karar alamıyorlardı. Kendi haklarını sömüren bir tarz vardı. Böyle bir zihniyet Rojava'da vardı. Kadını sadece bir aile kurma, devlete köle eden, hizmetçi eden bir tarz vardı. Kadınları fuhuşa yönelten bir tarz vardı, kadının her parçasını kapitalist sistemin içinde satmaya çalışan bir sistem vardı. Rojava ve Ortadoğu'da böyle bir durum vardı. Şunu söyleyebilirim ki yüz yıllarca bu böyle devam etti. Aileye ve ölüme karşı bir başkaldırı durumu yoktu. Arkadaşlar cins yönünden de değerlendirmeler yaptılar. Aynı zamanda kadını estetikten de uzaklaştırmaya çalıştılar. Kadını doğadan koparmak istediler. Özellikle bunu belirtmek istiyorum, özellikle genç kadın üzerinde bu saldırılarını arttırdılar. Fakat Rojava devriminden sonra buna karşı büyük bir mücadele var. Efrîn'den Serekaniye'ye kadar. Gün geçtikçe bunu daha da azaltıyorlar. Bundan dolayı en çok özgürlük isteyen genç kadınlar oldu.

Belki Avrupa'da konferans yapıyoruz ama dünyanın birçok yerinde kadınlar bu eziyeti görmektedir. Belirttiğim gibi benim geldiğim bölgede de sistem kadın üzerinde bu şekilde işkence ve yok etme politikası izlemektedir. Rojava devrimiyle, 2011 yılından günümüze kadar bu mücadele gün geçtikçe artmaktadır. Normal seviyede olmayan bir mücadele var. Özgün bir şekilde mücadele var. Öz savunma temelinde kendilerini geliştiriyorlar.

TC devletinin işgalinden de bahsetmek istiyorum, keşif uçaklarıyla TC devleti öncü kadınları hedef almaktadır. Aynı zamanda bu devrimi kadınların gerçekleştireceğini bildiğinden dolayı öncü kadınlara, öncü genç kadınlara bunu yapmaktadır. Bu saldırılar kimyasal saldırıya kadar gidiyor. Eğer bu öncülerden bahsetmek gerekirse birçok arkadaş var. TC devletinin bu saldırıları da erkek egemen zihniyetinden gelmektedir."