HBDH Avrupa: Rojava devrimini korumak görevimizdir

Türk devletinin saldırılarına karşı Cumartesi günü Duisburg'da yapılacak eyleme katılım çağrısı yapan HBDH Avrupa, "Dün Kobanê'de olduğu gibi bugün de Rojava devrimini savunmak, korumak görevimizdir" dedi.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Avrupa, Türk devletinin Rojava, Medya Savunma Alanları'na ve Güney Kurdistan'a yönelik işgal saldırılarına karşı 17 Aralık günü Almanya'nın Duisburg şehrinde düzenlenecek eyleme katılım çağrısında bulundu.

Duisburg Hauptbahnhof önünde yapılacak eyleme ilişkin HBDH Avrupa tarafından yapılan yazılı açıklamada şunlar belirtildi: "Bugün Türkiyeli, Kuzey Kurdistanlı ve Avrupalı devrimci, demokrat örgütler olarak sömürgeci faşist Türk devleti ve bölge faşist devletlerine, emperyalizme karşı ortak direniş hattını örmek gibi önemli bir görevle karşı karşıyayız. Dünyada karşı devrimci dalganın böylesine güçlü olduğu bir süreçte, akıntıya karşı durmak, yol açmak, yol almak kolay değil oldukça anlamlı ve değerlidir. Devrimi halkların yaşamında somut bir gerçekliğe dönüştürme görevinin ortak mücadele hattını büyütmekten geçtiğinin farkındayız.

İşgalci Türk devletinin Rojava kantonlarına yönelik hava saldırıları aralıksız devam ediyor. Şam Hükümeti de Şehba, Şex Meqsud kantonlarına ambargo uygulayarak, işgalci Türk ordusunun saldırılarına destek sunuyor. Bu saldırılar karşısında Rojava devrimini savunmak görevi tüm dünya halklarına, eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten siyasi kuvvetlere düşmektedir. Dün Kobanê'de olduğu gibi, bugün de Rojava devrimini savunmak, korumak bizlere düşmektedir.

Sömürgeci Türk devleti Metina, Avaşin ve Zap alanına, 14 Nisan 2022 tarihinde başlattığı saldırılarda bütün insani ve uluslararası kuralları ayaklar altına alarak kimyasal silah kullanmaya devam ediyor. Tüm kamuoyunun tanık olduğu gibi, 2023 bütçe görüşmelerinden 'savaş bütçesi' çıktı. Ve bu savaşın faturası da her zamanki gibi Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerine çıkarıldı. Halklarımız bir kez daha açlık ve yoksullukla, baskı ve zulümle karşı karşıya bırakıldı. "Gerillaya vur, faşist T.C iktidarını ayakta tut" önümüzdeki sürecin faşist politikası olmaya devam edecektir."

ABDULLAH ÖCALAN'IN YAŞAMINDAN CİDDİ ENDİŞE DUYUYORUZ

Sonunun yaklaştığının farkında olan Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP'nin iktidarını korumak için kendinden olmayan herkese saldırılarını arttıracağına dikkat çekilen açıklamada, "AKP-MHP iktidarı, tutsakların yaşam hakkını gasp etmeye devam ediyor. Sık sık haber merkezlerine yaşamını yitiren hasta tutsakların haberleri düşüyor. En son hasta tutsak Tahir Gürdal bu faşist iktidarın zulüm politikaları sonucu katledildi. Ailelerin ve hak örgütlerinin adalet arayışını yeterince büyütemediğimiz için adalet arayışları sonuçsuz kalıyor. Hasta tutsaklar için adalet arayışı ne yalnız başına tutsak yakınlarının, ne de hak örgütlerinin sorunudur. Bu tüm toplumun en başta da eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten siyasal kuvvetlerin sorunudur.

23 yıldır Kürt Halk Önderi sayın Abdullah Öcalan İmralı zindanında tek kişilik hücrede rehin tutuluyor. Kürt halk önderine uygulanan mutlak tecrit nedeniyle, 22 aydır kendisinden ve yanındaki tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ile Veysi Aktaş'tan haber alınamıyor. Kürt halkı ve dostları olarak Kürt Halk Önderi sayın Abdullah Öcalan'ın yaşamı konusunda ciddi bir endişe taşımaktayız. Sayın Öcalan'ın avukatları ve ailesiyle görüşmesi keyfi hücre cezalarıyla engelleniyor. CPT'nin İmralı'yı 2 kez ziyaret etmesine rağmen bir görüşme gerçekleşmemiş olması oldukça kaygı vericidir. Sayın Öcalan'dan haber alınıncaya kadar Kürt özgürlük güçlerinin haklı talepleri bizlerin de talebi olmaya devam edecektir" denildi.

Jîna Emînî'nin İran rejim güçleri tarafından katledilmesinin ardından başlayan ayaklanmalara değinilen açıklamada son olarak şu ifadeler yer aldı: "Bugün dünyada gericiliğin, emperyalist saldırganlığın ortasında mücadeleyi büyütmek ve direnmek için çok nedenimiz var. İran'da Jîna Emînî'nin 'ahlak polisi' tarafından gözaltına alınarak katledilmesinin ardından başlayan kadın isyanının tüm topluma yayılarak büyümesi aralıksız devam ediyor. İran halkları gerici Molla rejimine karşı eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebini idamlara, katliamlara rağmen ısrarla sürdürmektedir. (...)

Yaşadığımız ülkelerin anti-faşist, anti-kapitalist, anti-militarist tüm kesimleri ile birleşerek ortak direniş hattını örmek ve büyütmek görevimizdir.  Avrupa devletlerinden siyasi sığınma talebi isteyen devrimcilerin siyasi sebeplerle T.C devletine iadesinin önüne geçmeliyiz. Bütün bunlar ve daha fazlası için tüm duyarlı kamuoyunu, halklarımızı 17 Aralık günü, saat 13.00'da Duisburg Hauptbahnhof önünde gerçekleştireceğimiz eyleme katılmaya çağırıyoruz."