Kürdistan’ı Savun Girişimi’nden kimyasala karşı küresel eylem çağrısı
Kürdistan’ı Savun Girişimi, Türk devletinin kimyasal saldırılarının durdurulması için 30 Kasım’dan 3 Aralık’a kadar küresel çapta eyleme çağırdı.
Kürdistan’ı Savun Girişimi, Türk devletinin kimyasal saldırılarının durdurulması için 30 Kasım’dan 3 Aralık’a kadar küresel çapta eyleme çağırdı.
Yazılı bir açıklama yapan Kürdistan’ı Savun Girişimi Türk devletinin gerillaya karşı kimyasal saldırılarına dikkat çekmek ve uluslararası sessizliği kırarak, saldırıların durdurulmasını sağlamak için küresel eylem çağrısında bulundu.
Kürdistan’ı Savun Girişimi, “Türkiye daha önce hiç 2022’de olduğundan daha fazla savaş suçu işlememişti. Uluslararası kamuoyunun Ukrayna’daki savaşa odaklanması, Türkiye’nin Kürdistan’ı işgalinin, yoğun kimyasal silah kullanımı ve insansız hava aracı saldırıları da dâhil olmak üzere çok sayıda savaş suçu vakasına yol açtığını örtbas etmek için kullanılamaz” dedi.
Açıklamada devamla şunlar belirtildi:
“Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına ilişkin ciddi iddialara rağmen, uluslararası toplum ve OPCW gibi sorumlu kurumları şimdiye kadar Türkiye’yi sorumlu tutmadı ve konuyu ciddi bir şekilde soruşturmayı ihmal etti. Gerek Türkiye’nin 2018/19 yıllarında uluslararası hukuku açıkça ihlal eden Kuzey-Suriye/Rojava işgalleri, gerekse şimdi Güney-Kürdistan/Kuzey-Irak’ı işgal girişimleri nedeniyle sürekli uluslararası protestolar düzenlenmektedir.
Hükümet yetkililerinin ya da uluslararası kurum temsilcilerinin tepkileri şimdiye kadar çoğunlukla kayıtsızlık ile aktif engelleme arasında değişti. OPCW, gazeteci ve araştırmacıların raporlarını almayı bile reddetmektedir. Ayrıca Güney Kürdistan’da kimyasal silahlarla saldırıya uğrayan gerilla mevzilerinden Avrupa’ya götürülen örneklerin analiz edilmesi için farklı ülkelerdeki laboratuvarlara yapılan tüm talepler reddedildi. Bu durum Türk devletini, herhangi bir hesap verebilirlik beklentisi olmaksızın suç politikasını sürdürme konusunda cesaretlendirmektedir. Aynı zamanda dünya çapında birçok hükümet Türkiye’nin Kürt halkına ve özgürlük hareketine yönelik saldırılarını meşru müdafaa ve terörle mücadele olarak gerekçelendirdi.
Öyle görünüyor ki Kürdistan Özgürlük Hareketi ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen radikal demokrasi, ekoloji ve kadın özgürlüğü paradigmasıyla, bölgesel ve uluslararası hegemonik güçlerin iktidar çıkarları için bir engel teşkil ediyor. Rojhilat’tan (Doğu Kürdistan) İran’daki ayaklanmalara yayılan ve artık tüm dünyada haykırılan “Jin Jiyan Azadî” sözü, kadın özgürlük mücadelesinin sloganı haline geldi. Kadınların ve halkların özgürlük çağrısını susturmak için bu insanlık dışı savaş suçlarını işlemeye hazırlar.
Bu nedenle suçlarınızı görüyoruz, toplum ve demokrasi güçleri olarak bölgedeki kadınların ve halkların talepleri doğrultusunda küresel dayanışma hareketine katılacağız ve işlenen savaş suçları ve hükümetlerimizin suç ortaklığı karşısında sessiz kalmayacağız. Sessiz kalamayız.
Türkiye’nin devam eden savaş suçları, Türkiye’nin uluslararası toplumun sessizliğinden cesaret aldığını ve istediği her yerde savaş suçu işlemesi için kendisine yeşil ışık yakıldığını düşündüğünü açıkça göstermektedir. Bu sessizliğin talihsiz sonucu, Türkiye’nin savaş suçlarına ortak olmak anlamına gelmektedir. Uluslararası toplum, Türkiye’nin NATO üyeliğini araçsallaştırmasına teslim olmak yerine, kimyasal silah kullanımı iddialarını ciddiye almalı, uzmanların konuyu incelemesini sağlamalı ve Güney Kürdistan/Kuzey Irak’ta ve başka herhangi bir yerde savaş suçu işlemeyi durdurması için Türkiye’ye baskı yapmalıdır.
BM’nin tüm kimyasal savaş kurbanlarını anma günü olan 30 Kasım’dan başlayarak 3 Aralık’a kadar yaratıcılığınızı ve dayanışmanızı kullanarak harekete geçmeye (go-in’ler, sokak tiyatroları, flash mob’lar, stadyum eylemleri, halka açık video gösterimleri vb) ve 3 Aralık’ta bölgelerinizdeki gösterilere katılmaya çağırıyoruz.
Suçlarınızı görüyoruz! Hükümetlerin kendi çıkarlarını insan haklarının önüne koymalarına ve savunmaları gereken sözleşmelerin ihlal edilmesini görmezden gelmelerine izin veren suç ve suç ortaklığı sessizliğini bozalım.
Hükümetlerin suç ortaklığına karşı cevabımız halkların birliği ve dayanışması olmalıdır!”