Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinin tartışıldığı “Kapitalist Moderniteye Meydan Okumak” şiarıyla düzenlenen konferansın 4’üncü gününde PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan bir mesaj gönderdi.
Duran Kalkan görüntülü mesajında şunları söyledi:
“Öncelikle konferansa katılan herkesi ve izleyicileri Önder Apo ve parti yönetimimiz adına saygıyla selamlıyorum. Yüzyıldır soykırım altında bulunan ve yakın geçmişte de ağır bir deprem felaketi yaşayan halkımıza yardımda bulunanlara teşekkür ediyorum.
PKK HAREKETİ BİR DEVRİMCİ HAREKETTİR
Şüphesiz, toplumlara demokratik sosyalist bilincin dışarıdan verildiği, toplumsal bilinçlenme ve örgütlenmenin kendiliğinden olmadığı fikri doğrudur. Tarihsel-toplum diyalektiği gerçeğin böyle olduğunu bize göstermektedir. Bu bilinçlendirme görevini de şüphesiz devrimci aydınlar yapmaktadır. İşte PKK hareketi de 1973’den itibaren böyle bir aydın-gençlik hareketi olarak doğan ve kendisini öncü parti biçiminde somutlaştıran bir devrimci harekettir, bir özgürlük hareketidir.
PKK, 1970’li ve 80’li yıllarda, bu öncü parti fonksiyonlarını çok yönlü bir biçimde oynamaya çalışmıştır. Fakat, daha çok siyasi ve askeri boyutlar öne çıkmış, onun fikirsel-ideolojik boyutları daha tali planda kalmıştır. Aslında bu, Önder Apo ve PKK gerçeğinin böyle olmasından çok, başta bizler olmak üzere, tüm parti kadroları ve halkımız gibi, herkesin de, Önder Apo’yu ve PKK’yi böyle görmesinden kaynaklanmıştır. Yani daha çok başkan, komutan, lider, yönetici fonksiyonları öne çıkartılmıştır. Oysa düşünür, bilge, teorisyen, eğitici, propagandacı boyutları geride kalmıştır. Oysa Önder Apo gerçeği, kuşkusuz diyalektik bir gelişme içinde olan bir gerçeklik olarak başlangıçtaki durumu günümüzdeki düzeyiyle olmasa da, yine de bütün bu alanlarda bir bütünlüğü ifade etmektedir. Ulusal düzeyde de olsa, bir önderlik çıkışını temsil etmektedir. Nitekim Önder Apo’ya sorulduğunda, o zamanda en güçlü silahının dili olduğunu hiç çekinmeden ifade etmiştir. Yani kendisinin bir eğitici ve propagandacı olduğunu ifade etmek istemiştir. Hayata geçirebildiği kadar siyasi ve askeri mücadeleyi aslında böyle bir dil gücüne, yani eğitim ve örgütlenmeye dayanarak gerçekleştirmeye çalışmıştır.
PARADİGMA DEĞİŞİMİYLE TEORİK-İDEOLOJİK BOYUTU ÖNE ÇIKTI
Uluslararası komploya karşı mücadele içerisinde gerçekleştirilen paradigma değişimiyle ise, bu gerçeklik çok daha net bir biçimde açığa çıkmıştır. PKK, devlet ve iktidar odaklı bir parti olmaktan çıkıp, kadın özgürlüğüne ve ekolojiye dayalı demokratik-toplumcu bir partiye dönüştükten itibaren, onun fikir boyutu, düşünce boyutu, teorik-ideolojik öncülük boyutu daha çok öne çıkmıştır. Öncü parti tanımlamasında önemli bir değişim yaşanmıştır. Önceki paradigmaya göre, öncü partilik boyutu kısmen eğitim ve örgütlenmeyi içerse de, esas olarak yönetimi, siyasi ve askeri yöneticiliği içerirken, yeni paradigmayla birlikte bu daha çok eğiticilik ve örgütleyicilik haline dönüşmüştür. PKK, paradigmasal olarak yaşadığı köklü değişimi, öncülük tanımında da yaşamıştır. Nitekim, demokratik ulusun bedeni olarak demokratik konfederalizmi yani siyasi-askeri alanı tanımlarken, onun ruhu olarak parti öncülüğünü tanımlamıştır. Parti öncülüğünü, demokratik toplumun ya da demokratik ulus toplumunun ruhu olarak ifade etmiştir. Yani, onun duygu, düşünce ve eğitim gerçeği olarak tanımlamıştır. İşte PKK’de değişim, önderlik gerçeğinin yaşadığı köklü paradigma değişimiyle bu biçimde açığa çıkmıştır. Bu bakımdan önderlik hareketi biçimindeki gelişmeyi, yeni öncülüğün daha çok Önderliğe dayanması durumunu doğru anlamamız gerekir.
İNSAN VE TOPLUMLARA YENİ YOL GÖSTERMEKLE ÖNDER OLUNUR
Çok iyi biliniyor ki, Önder; yol açan, yol bulan, yol çizendir. Türkçe önder, Kürtçe rêber, Farsça rehber deniliyor ve her dilde bunun bir tanımı, karşılığı var. Başkan-lider-komutan-yönetici ise, aslında çizilen yolda yürümeyi içeriyor. Dolayısıyla başkan-komutan-lider-yönetim ile önder-rêber arasındaki farkı iyi görmemiz lazım. Rêber yol bulur, yol çizer, yol açar. Başkan-komutan-yönetici belirlenmiş bu yolda yürümeye çalışır. Rêber, yani önder, eğitir ve örgütler. Başkan-komutan yada yönetici idare eder, yönetir, hükmeder. Rêber, esas olarak zihniyet alanıyla ilgilidir. Düşünce gücüne dayanır. Başkan yada komutan esasta siyasi-askeri gücü ifade etmektedir. Bu bakımdan da başkan-komutan yada yönetici, siyasi-askeri güç tarafindan seçilir yada belirlenirken; Önder, düşünce gücü olarak insanlar ve toplumlar tarafından benimsenir. Yani ona katılınır. Seçimle, dolayısıyla siyasi ve askeri güçle önder olunmaz. Fikir gücüyle, ideolojik güçle, yeni yaşam ortaya koymakla, insanlara ve toplumlara yeni yol göstermekle önder olunur.
Önderlik, tarihten bu yana peygambersel, bilgelik, filozofik, sosyal bilimci olarak yaşanan gelişmelerle ifade ediliyor. Sınıflı uygarlık tarihinin başından bu yana da, askeri güç olarak komutanlık, siyasi güç olarak başkanlık, yöneticilik hep bulunuyor. Bunlar çoğunlukla bir ve aynıymış gibi gösteriliyor. Hatta, kapitalist modernite liberalizmi başkanı, komutanı, yöneticiyi daha demokratikmiş gibi göstermeye, yol çizen önderliği ise daha diktatoryal bir yaklaşımmış gibi göstermeye çalışıyor. Bu kapitalist modernite liberalizminin derin bir çarpıtmasıdır. Gerçekle böyle bir durumun herhangi bir bağı yoktur.
PKK GİBİ BİR ÖNCÜLÜĞE TÜM EZİLEN KESİMLERİN İHTİYACI VAR
Şunu PKK’deki değişimle birlikte açık ve net olarak görüyoruz. Eski tür öncü parti yaklaşımları daha çok iktidar olan, hükmeden, yöneten olurken; yeni paradigma temelinde kendini yeniden yapılandıran PKK ise artık eğiten ve örgütleyen bir öncüdür. Bireye ve topluma yol gösteriyor, yön çiziyor, yardımcı oluyor. Siyasi yönetimi, demokratik konfederalizm temelinde topluma bırakıyor. Komutanlığı, toplumsal öz-savunma temelinde, yine toplumun kendi kendini savunmasına bırakıyor. Böylece aslinda bir ideolojik farklılık ortaya çıkıyor. Yani, iktidar ve devlet düzeninin özel-mülkiyetçi yaşamına karşı demokratik modernite sistemi, özgür birey ve demokratik komün yaşamını öngörüyor. Her şeyin temelinde aslında bu farklılık yatıyor. Böyle bir durumu öncülük kavramındaki değişimi dikkate almak temelinde şunu da ifade etmeliyiz ki, öncü örgütlülük gereklidir. Evet, belirleyici olan nihayetinde pratiktir, eylemdir. Ama eylem örgütle, örgüt de eğitimle gerçekleşir. O bakımdan da, eğitici ve örgütleyici bir güç olmadan, eylem gerçekleşmez. Eylem gücü ortaya çıkmaz. O açıdan da, yeni öncülük de kuşkusuz örgütü önemsiyor. Örgütlü öncülüğü esas alıyor. PKK gibi eğiten ve örgütleyen bir öncülük olduğu zaman, ancak işte demokratik modernite çizgisinde devrimci çalışma yürütülüp, devrimsel gelişmeler sağlanabiliyor.
Eğer devrimi kendiliğinden bir olay ya da bir patlama olarak görmeyecek, bilinçli ve örgütlü bir öncülüğün her koşulda çalışma yürüterek ortaya çıkardığı zihniyetle yaşam tarzı değişimi olarak ele alacaksak, o zaman PKK gibi bir öncülüğe bütün toplumların, tüm ezilenlerin, başta kadınlar ve gençler, işçiler ve emekçiler olmak üzere, tüm ezilen kesimlerin ihtiyacı vardır. Çünkü onların devrimsel değişime ihtiyacı vardır. Kurtuluşa ihtiyacı vardır. Bunun da demokratik modernite kuramı temelinde gerçekleşeceği açıktır. Demokratik modernite kuramını hayata geçiren güç PKK gibi bir öncülüktür. O halde yeni PKK biçimindeki öncülük başta kadınlar, gençler, işçiler ve emekçiler olmak üzere, tüm ezilenler için gereklidir. Ekmek-su kadar önemlidir. Hayati öneme sahiptir.”