'Zamanı geldi' kampanyasına küresel destek
Abdullah Öcalan'a Özgürlük — Kürdistan'a Barış İnisiyatifi tarafından Kürt Halk Önderi'nin özgürlüğü talebiyle başlatılan "Zamanı geldi" kampanyasına küresel çapta yoğun destek geldi.
Abdullah Öcalan'a Özgürlük — Kürdistan'a Barış İnisiyatifi tarafından Kürt Halk Önderi'nin özgürlüğü talebiyle başlatılan "Zamanı geldi" kampanyasına küresel çapta yoğun destek geldi.
"Zamanı geldi. Abdullah Öcalan'a özgürlük" kampanyasına uluslararası alanda imza atan kişi ve kurumların listesi, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla inisiyatif tarafından açıklandı. Kampanyaya katılanların listesine inisiyatifin internet sitesinden (www.freeocalan.org) ulaşılabilir.
Kampanyaya onlarca kurum ve yüzlerce araştırmacı, akademisyen, yönetmen, sanatçı, parlamenter, yazar, siyasetçi ve aktivist imzaları ile katıldı. İnisiyatif, "Öcalan’ın özgürlüğüne olan talebimiz, kitapları aracılığıyla farklı entelektüel ve siyasi çevrelerde yer alırken, farklı dillere çevrilirken ve felsefesinin farklı yerlerde uygulanmasıyla giderek artan bir destek buluyor" dedi.
İnisiyatif şu açıklamada bulundu:
"Son yıllardaki gelişmeler, Kürt sorunu çözülmeden Türkiye ve Ortadoğu'daki pek çok sorunun çözülemeyeceğini kanıtladı. Abdullah Öcalan Kürtler için sadece güçlü bir lider ve özgürlüğün sembolü değil, aynı zamanda bölgede demokratikleşme ve barışı sağlamak için kapsamlı bir program öneren tek kişidir. Dolayısıyla 1999 yılında Abdullah Öcalan'ın kaçırılıp İmralı Adası Cezaevine konulmasından bu yana dünyanın dört bir yanındaki Kürt halkı ve dostları Kürt sorununa adil ve siyasi bir çözümü teşvik ederken, onun tecrit ve hapis cezasının son bulması için mücadele ediyor.
Abdullah Öcalan'ın tecridine son vermeyi amaçlayan son kitlesel protesto, HDP (Halkların Demokratik Partisi) Milletvekili Leyla Güven'in 2018/19 yılında açlık grevi başlatmasıyla gerçekleşti. İki yüz gün süren bu açlık grevine, cezaevinde ve dünyanın dört bir yanında üç binin üzerinde kişi katıldı ve sekiz kişi hayatını kaybetti. Uluslararası Girişim kapsamında, açlık grevine ve taleplerine dikkat çekmek için 12 Ocak 2019'da “Abdullah Öcalan ve Tüm Siyasi Tutukluların Tecritinin Sona Erdirilmesi” çağrısı yaptık. Dünya çapında yaygın bir destek vardı ve 23 Ocak 2019'da elli Nobel Ödülü sahibi ayrı bir çağrı ile çağrımızı desteklediklerini açıkladı. Açlık grevi neticesinde Öcalan'a yönelik tecrit geçici olarak kaldırılarak avukatlarının onu beş kez ziyaret etmesine izin verildi.
Ancak, Türk makamlarının, Öcalan’ın ailesi ve avukatları tarafından ziyaret edilmesine ilişkin yasal hakkına artık keyfi kısıtlamalar uygulamama yönündeki tekrarlanan sözlerine rağmen, 2020 yılında Öcalan'a yalnızca bir ziyaret ve bir telefon görüşmesi izni verildi. Kürt halkı, deneyimledikleri şiddet ile Abdullah Öcalan’ın ağırlaştırılmış tecridi arasındaki bağın farkındadır. Dolayısıyla Öcalan’ın tecridine ek olarak Türkiye’nin Suriye’nin Kürt nüfuslu kuzeyindeki birkaç şehri işgal etmesi, Irak’taki Kürt özerk bölgesine yönelik hava saldırıları ve kitlesel tutuklamalar, yargısız infazlar ve Türkiye'deki Kürtlere yönelik işkence eşlik etmesi Kürtleri şaşırtmadı.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve dolayısıyla CPT dahil Avrupa Konseyi kurumlarının kararlarına bağlı olmasına rağmen, Türkiye, İmralı Adası Cezaevini bir kanunsuzluk yeri olarak kullanmaya devam etmekte engellenmemektedir. İnsan hakları kriterlerini karşılamayı taahhüt ettiği Avrupa'dan herhangi bir yaptırım almadan Öcalan'ı ne kadar uzun tecrit altında tutulabilirse, Türkiye herhangi bir tepki görmeden Kürtleri bastırıp saldırabileceğini daha çok hissediyor.
Öcalan, açlık grevinin ardından ilk ziyaretinde avukatlarına verdiği mesajda toplumsal uzlaşma ve barış görüşmeleri çağrısını yineledi: “Etnik kökene ve tek bir ulusa dayalı coğrafyaların oluşturulması, köklerimizi ve kökenlerimizi inkar eden insanlık dışı bir modernite uydurmasıdır.”
Ve devamında “Tüm halklardan ve kültürlerden eşit, özgür ve demokratik bir ülke yaratmak için hepimize büyük bir sorumluluk düşüyor" dedi.
Bugün, 10 Aralık 2020, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1948'de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni kabul etmesinin yetmiş iki yılını işaret ediyor. Abdullah Öcalan'dan bir kez daha haber alamadık ve bugün Türkiye'nin dört bir yanındaki cezaevlerinde yeni bir açlık grevinin başlamasının üzerinden on üç gün geçti. Öcalan'ın Kürt halkının izolasyonunu sona erdirme ve Türkiye ve büyük Ortadoğu'daki tüm insanların barış içinde bir arada yaşayabileceği bir ortam yaratma çabalarında merkezi bir rol oynayabileceği ve oynaması gerektiği konusunda ısrar ediyoruz.
Öcalan’ın özgürlüğüne olan talebimiz, kitapları aracılığıyla farklı entelektüel ve siyasi çevrelerde yer alırken, farklı dillere çevrilirken ve felsefesinin farklı yerlerde uygulanmasıyla giderek artan bir destek buluyor. Öcalan'ın özgürlüğüne yönelik son çağrımızın, dünyanın dört bir yanından çeşitli demokratlar, barış savunucuları ve aktivistler tarafından imzalanmasının nedeni, fikirlerinin insanların kalplerinde ve zihinlerinde yankılanmasıdır.
Herkesi İmralı Adası Cezaevindeki rejim yıkılıncaya ve hedeflerimize ulaşılana kadar bu talebi ilerletmeye ve vazgeçmemeye çağırıyoruz."