PCF kendi internet sitesinde yayınladığı açıklamada, NATO zirvesi sırasında “Türk rejimine verilen tavizlerin büyük bir tepkiye” yol açtığını belirtti.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği karşısındaki Türk vetosunu kaldırmak amacıyla yapılan pazarlığa tepki gösteren PCF, “Ankara tiranı, despotik şiddetini reddeden herkesi ‘terörist’ olarak adlandırmaya alışık ve Avrupalı liderler de bu kurguyu sürdürmeye devam ediyor” dedi.
Türk istihbarat servislerinin 2013’te Paris’te üç Kürt kadın devrimcinin katledilmesinde olduğu gibi Avrupa kıtasında “Kürt militanları öldürmekten çekinmediğine” dikkat çeken PCF, “Bu, NATO'nun halkların haklarını ve özellikle de İslam Devleti'ne (DAİŞ) karşı mücadelede müttefikimiz olan Kürtleri küçümsediğinin kanıtıdır” diye ekledi.
Finlandiya ve İsveç’in Türkiye’ye silah ambargosunun da kaldırıldığına işaret eden PCF, Türk devletinin son haftalarda Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik yeni işgal tehditlerini de hatırlattı.
PCF, “Avrupa'nın gözü Ukrayna'dayken, R.T. Erdoğan medyanın sessizliği altında yeni suçlar işlemek için bu fırsatı değerlendirmeye niyetli” ifadelerini kullandı.
Fransa’da Emmanuel Macron hükümetinin de diğer Avrupa başkentleri gibi “dramatik bir şekilde sessiz kaldığını” belirten PCF, şunları kaydetti:
“Avrupa Birliği, her türlü yeni Türk istilasına karşı çıkmak için sesini duyurmalıdır.
Fransız Komünist Partisi (PCF) bu kapitülasyonları kınıyor, Türkiye ve kuzey Suriye'deki demokratik güçlerle dayanışmasını ifade ediyor.
(PCF) Bölgedeki silah yasasını sona erdirmek ve Kürtlerin özgürce seçme ve kendi kaderlerini inşa etme hakkına saygı gösterilmesi için seferberlik çağrısında bulunuyor.
Bunun için Fransa, her yerde savaş mantığını sürdüren NATO'nun bu pazarlıklarından kendisini kurtarmalı ve aşağılık çıkarlar sunağında cesaretiyle hayranlık uyandıran bir halkın varlığını mühürleyen oligarşik kulüplerin toplantılarını mahkûm etmelidir.”