İdare Gözlem Kurulları tahliye haklarını gasp ediyor

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, İdare ve Gözlem Kurullarının tutsakların şartlı tahliye ve denetimli serbestlik haklarının ellerinden alınması için kurulan kurullar olduğunu belirtti.

CEZAEVLERİNDE İŞKENCE

Cezaevlerinde yeni bir uygulama olarak 2020 yılında hayata geçirilen İdare Gözlem Kurulları hem siyasi hem de adli binlerce tutsağın infazlarının yakılmasının önünü açtı. Belli aralıklarla toplanan kurullar, her ne kadar şartlı tahliyeleri değerlendirmek için toplandığı söylense de bugüne kadar binlerce tutsağın infazlarının yakılmasında ve cezaevinden çıkışlarının engellenmesinde rol aldı.

İdare Gözlem Kurulları, kamuoyunda daha çok cezası biten tutsaklara yönelik verdiği kararlar ve bu kararların gerekçeleri ile gündeme geldi. Kurullar, "yeteri kadar kitap okumadı", "fazla kitap okudu", "kurslara katılmadı", "yaptığının suç olduğunu idrak etmedi" gibi nedenlerle binlerce tutsağın cezaları bittiği ya da şartlı tahliye hakkı kazandıkları halde serbest bırakılmasını engelledi.

Kurulların yönetmeliğinde, kurulların görevleri arasında tutsakları sınıflandırmak, davranışlarını izlemek ve buna göre bir puan ve ödül sistemi bulunuyor. Bu sistem ile tutsağın tahliyesinin ne zaman yapılacağına karar veriliyor.

İHD’nin verilerine göre, 2023 yılı sonuna kadar aralarında siyasi tutsakların da bulunduğu 426 tutsağın infazı İdare Gözlem Kurulu kararları ile belli bir süre ertelendi.

İdare Gözlem Kurullarının tahliyelerin ertelenmesine dair öne sürdüğü gerekçelerden bazıları ise şöyle:

Yeterince kitap okumadı

Fazla kitap okudu

Sohbetlere katılmadı

Kurslara katılmadı

Pişman değil

Suçu idrak etmedi

Çıplak aramaya karşı çıktı

Açlık grevine katıldı

Kızlarına ‘örgüt üyelerinin ismini verdi’

Pişman değilim dedi

Pişman olmadığını ima etti

Kürtçe şarkı söyledi

İDARE VE GÖZLEM KURULLARI 30 YILLIK TUTSAKLARIN TAHLİYESİ ÖNCESİ KURULDU

Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nden Abdullah Azad Gürbüz, ajansımıza yaptığı değerlendirmede, İdare Gözlem Kurullarının tam olarak 30 yılı dolduran ve tahliyesi gelen siyasi tutsakların tahliye olmaya başlamasından kısa bir süre önce kurulduğuna dikkat çekti. Gürbüz, “Aslında İdare ve Gözlem Kurulları çok uzun zamandır vardı; ancak, iyi hâl değerlendirmeleri ve tutsakların koşullu salıverilmesini erteleme yetkileri, 5275 sayılı infaz kanununun 89. maddesindeki değişiklik ile ‘Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik’in 29/12/2020 tarihinde Resmî Gazete ’de yayımlanıp yürürlüğe girmesiyle oluşmuştu. Yani, tam da hapishanelerde 30 yılını doldurup tahliye olmaya başlayacak çok sayıda siyasi tutsaktan önce.” dedi.

Kurulların bir değerlendirme yapmak yerine tutsakların infazının ertelenmesi üzerine kurulan bir oluşum olduğunu ekleyen Gürbüz, şöyle devam etti: “İdare ve gözlem kurulları çok büyük oranda, bir değerlendirme yapmaktan ziyade tutsakların infazını uzatan bir oluşumdan ibaret. Uzatma kararlarına baktığımızda keyfi tutum her haliyle gözümüze çarpıyor. Bu kararların gerekçeleri, ‘elektriği fazla kullanma’, ‘sudan tasarruf etmeme’, ‘kütüphaneden az kitap almış olma’ şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu nedenle tarafsız bir gözlem kurulu değerlendirmesinden bahsedilemez. Çoğu zaman tutsak, kurul önüne dahi çıkarılmadan dosya üzerinden ‘değerlendirme’ yapılıyor. Kurul üyeleri arasında cezaevi savcısı dışında herhangi bir hukukçu da bulunmuyor. Geri kalan kurul üyeleri büyük oranda hapishane personelleri ve hal böyleyken adil kararlar beklemek mantık dışı olur.”

Gürbüz, son olarak; kurul kararları ile tahliyesi gelen siyasi tutsakların hepsinin tahliyelerinin engellendiğini belirtti.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ise İdare ve Gözlem Kurullarının iyi niyetli olmadığını ve mahpuslar aleyhine kararlar verdiğini belirtti. Gülseren Yoleri, bu kurulların mahpusların şartlı tahliye ve denetimli serbestlik hakkını ellerinden aldığını ifade ederek şunları söyledi: “İdare Gözlem Kurulu, 2021 yılının ocak ayında bir düzenleme ile kuruldu ve çalışmaya başladı. Burada 'infaz erteleme' demek kavramsal olarak yanlış olabilir; biz buna 'infaza ara verilmesi' diyoruz. Kurullar, şartlı tahliye, denetimli serbestlik ve açık hapishane şartları üzerinden mahpusların özgürlük haklarını ihlal eden kararlar veriyor. Aslında bu uygulamanın adı infaz yakma değil, şartlı tahliye ve denetimli serbestlik hakkının engellenmesidir. Kamuoyu, bu düzenlemeleri infaz yakma olarak değerlendiriyor, ama infaz yakma farklı bir hukuki durumu işaret ediyor. İnfaz yakmada tekerrür hükümleri ve disiplin cezaları nedeniyle infazın yakılması söz konusu olabilir; burada infazın yakılması, kişinin şartlı tahliye hakkını tamamen ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Normalde infazın 4'te üçünün yatırılması gerekirken, politik mahpuslar için bu, 4'te dördünün yatırılması anlamına geliyor.”

İYİ HAL DEĞERLENDİRME RAPORU ADI ALTINDA ENGELLEMELER YAPILIYO

İdare ve Gözlem Kurulları hayata geçirilmeden önce, mahpusların tahliye tarihleri biliniyor ve süre tamamlandığında tahliye ediliyordu. Ancak Gülseren Yoleri, İdare ve Gözlem Kurullarının şartlı tahliye hakkını engellediğini belirtti. Şu an mahpusların tahliyesi, İyi Hal Değerlendirme Raporu ile değerlendiriliyor. Eğer raporda kişinin iyi halli olmadığı belirtilirse, şartlı tahliyesi 3 ay, 6 ay veya hatta 1 yıl erteleniyor. Bu sistem, mahpusların tahliyesini engelleyen bir uygulama olarak işliyor.

KURULLAR KİŞİNİN DAHA FAZLA CEZAEVİNDE YATMASINA YOL AÇIYOR

Kurulların, mahpusların daha uzun süre hapis yatmasına neden olduğunu söyleyen Gülseren Yoleri, kurulların da yapısının sorunlu olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: “Bu durum, kişiyi daha fazla hapis yatmak zorunda bırakan bir uygulama. İdare ve Gözlem Kurullarının yapısına yönelik eleştiriler var. Tarafsız bir kuruldan söz edemeyiz; kurul, savcıdan imama kadar birçok hapishane görevlisinden oluşuyor. Sağlıklı bir değerlendirme yapıp yapamayacakları sorusu en çok merak edilen konulardan biri. İyi hal değerlendirmeleri yasal düzenleme ile belirlenmiş kriterlere göre yapılıyor. Ancak bu kriterler sosyal haklardan yararlanma, kitap okuma ve kimlerle kaldığı gibi yoruma açık, absürt gelebilecek unsurları içeriyor. Örneğin, bazı mahpuslar kurslara katılmadıkları için infazları ertelenmiş; oysa mahpuslar, katılmak istedikleri kurslar için dilekçe vermiş ve idare, ‘kurs açık değil’ demiş. Ancak buna rağmen, ‘kurslara katılmadığı için iyi halli değildir’ denilerek infazları erteleniyor.”

‘SUÇU İDRAK ETMEDİ’ DENİLEREK, YAPTIĞININ SUÇ OLDUĞUNU KABUL ETMESİ İSTENİYOR

Kurul kararlarında en çok sorunlu kriterin ‘işlediği suçu idrak etme’ olduğunu ifade eden Gülseren Yoleri, bu kriterin özellikle siyasi mahpuslara uygulandığını söyledi: “Özellikle politik nedenlerle içeride olanlar için önemli bir kriter bu. İfade özgürlüğü nedeniyle cezaevine giren bir kişiye, işlediği eylemi suç olarak nitelendirip bunu idrak edip etmediğini sorgulayan bir uygulama var. Örneğin, bir gazeteci ‘haber yaptım’ dediğinde, kurul ‘suçu idrak etmedi’ şeklinde karar verebiliyor. Bu durum, mahpusların şartlı tahliye hakkını tamamen ortadan kaldırıyor,” dedi.

Gülseren Yoleri, İdare ve Gözlem Kurullarının üçer aylık dönemlerle mahpusların durumunu değerlendirmesi gerektiğine dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “Kurulların bu süreci iyi bilmeleri gerekiyor, ancak genellikle mahpuslarla hiç karşılaşmadan ve dosyayı dahi incelemeden rapor düzenliyorlar. İlk raporu emsal alıp, onu düzenleyip yayımlıyorlar. Bu yüzden raporların adaletli bir şekilde düzenlenmesi mümkün değil.

İdare ve Gözlem Kurulları kararları üzerinden yapılan tartışmalarda, itirazların değerlendirmeye alınmadığına dair de şikayetler var. UYAP sisteminde bu kararlara yapılan itirazlarda verilen kararlar sisteme girilmiyor, bu yüzden değerlendirme yapılırken eksik bilgiyle hareket ediliyor. Bu durum, objektif değerlendirme yapma imkanını da ortadan kaldırıyor. Sonuç olarak, mahpuslar yönünden kişi özgürlüğünü tehdit eden bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.”