İktidar esnek çalışmayı ‘müjde’ diye sunuyor

Ekonomist Özgür Müftüoğlu, iktidar medyasının ‘müjde’ diye duyurduğu İş Kanunu’ndaki değişikliği, aslında esnek çalışma olduğunu, esnekliğin de işveren tarafından belirleneceğini söyledi.

Şu anda OECD ülkeleri içerisinde çalışma saatlerinin en uzun; buna karşın ücretlerin en az olduğu Türkiye’de açlık sınırının altında bir gelirle çalışıldığını, asgari ücretin bile birkaç ay sonra açlık sınırını altına ineceğini hatırlatan ekonomist Özgür Müftüoğlu, “Emek piyasasını esnekleştirmenin, iş kanunlarını esnekliğe göre yeniden düzenlemenin sınırı yok. Ne kadar düzenlerseniz düzenleyin sermaye hep daha fazla esneklik istiyor. Bunun çok daha ötesini sürekli olarak dayatıyor. Bu dipsiz bir kuyu gibi” dedi.

AKP-MHP iktidarı, bir süredir yeni İş Kanunu taslağı üzerinde çalışıyor. Taslağın detayları henüz net olmasa da, önceki gün iktidar medyası tarafından “mesai saatleri kısalacak” olarak servis edilen değişikliğin bazı hatları kamuoyuna yansıdı. Sabah’ın “Milyonlarca çalışanı ilgilendiren yeni düzenleme! Mesai saatleri kısalıyor” başlığı ile verdiği haberin detaylarında, haftalık çalışma saatlerinin 45 saatten 40’a indirilmesinin planlandığı belirtiliyor. Detaylara inmeden ağırlıklı olarak ‘çalışan odaklı düzenleme yapılacak’ gibi cümlelerle ‘müjde’ gibi duyurulan yasa çalışmasında şimdilik en net olarak çalışma saatlerine dair veriler yer alıyor. Ekonomist Özgür Müftüoğlu, müjde olarak verilen çalışma saatlerinin düşürülmesinin ne anlama geldiğini ANF’ye değerlendirdi.

SERMAYE HEP DAHA FAZLA ESNEKLİK İSTİYOR

Müftüoğlu, duyurulan bu değişikliğin, emek piyasasını esnek çalışmaya itecek bir düzenleme olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bu durum, yeni değil. AKP’den de önce 90’lardan bu yana Türkiye’deki emek piyasasının esnekleşmesi, zaten IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği tarafından sürekli olarak isteniyordu. AKP de 2002’den itibaren yapılan uyum programıyla birlikte bunu aslında 4857 sayılı yasayla hayata geçirdi. Daha önceden yasal olmayan yoldan, fiili olarak bir taşeron çalıştırmasıyla vesaire gibi yollar vardı. Bunu 2003’te yasallaştırdı. Bu öyle bir şey ki; emek piyasasını esnekleştirmek, iş kanunlarını esnekliğe göre yeniden düzenlemenin sınırı yok. Ne kadar düzenlerseniz düzenleyin, sermaye hep daha fazla esneklik istiyor. Bunun çok daha ötesini sürekli olarak dayatıyor. Bu dipsiz bir kuyu gibi.”

ESNEK ÇALIŞMA ÇALIŞANIN LEHİNE DEĞİL

Esnekliğin zaten ilk olarak 90’larda getirildiği zaman yine benzer bir şekilde ‘Çalışanlar istedikleri saatlerde çalışacaklar. İsterlerse evden çalışacaklar, isterlerse iş yerinden çalışacak’ gibi bir propagandayla tanıtıldığını hatırlatan Müftüoğlu, şöyle devam etti: “Esnek çalışmayı, çalışanın lehineymiş gibi gündeme getirdiler. Oysa o zaman da biz bunun böyle olmadığını, aynı zamanda güvencesizliği beraberinde getirdiğini söylüyorduk ve buradaki esnekliğin, çalışanların çalışma koşullarını kendilerine göre belirleme esnekliği değil, tam tersine işverenlerin işçiyi istedikleri gibi şekillendirmesi anlamına geldiğini belirttik. Ben derslerde buna, ‘oyun hamuru’ gibi derdim eskiden. Çalışanı istediği şekle sokabilecek, istediği süre çalıştırabilecek, iş varken çalıştıracak; yokken çalıştırmayacak, istediği zaman işten çıkartacak, istediği zaman işe alacak ve bütün bunlar olurken de işverene bunun bir yükü, maliyeti olmayacak.”

12. KALKINMA PLANI VE OVP’DE ZATEN VARDI

AKP’nin bugün artık 4857 sayılı yasayla bile yetinmediğine işaret eden Müftüoğlu, bundan da büyük esnekliği getirmeye çalıştığını söyledi. Müftüoğlu, şunları ifade etti: “En son iktidarın hazırladığı 12. Kalkınma Planı’nda da Orta Vadeli Program’da (OVP) da bunlara özellikle yer verilmişti. Bunlar yıllarca öncesinin olduğu gibi yine sanki çalışanlara bir avantaj sağlayacakmış, onlar için olumlu bir şeymiş gibi getiriyorlar. Seçim sürecine de denk getirerek bir taşla birkaç tane kuş vuralım hesabındalar, çünkü seçimde zaten emekçi kesimlere verebilecekleri, söyleyebilecekleri gerçekçi hiçbir şey yok. Türkiye, şu anda OECD ülkeleri içerisinde çalışma saatlerinin en uzun olduğu ülke; haftalık 60 saatlere kadar çıkıyor çalışma süresi. Ücretlerin de buna karşılık en az olduğu ülke, şimdi ücret ve çalışma saati birliklerine bakmamız lazım. Bizde zaten açlık sınırının altında bir gelirle çalışıyor işçiler. Şu andaki asgari ücretimiz bile asgari açlık sınırıyla hemen hemen aynı seviyede, birkaç ay sonra zaten altına gelmiş olacak. Normal şartlarda çalışma 45 saat de olsa çalıştığı zaman elde ettiği gelirle zaten geçinemiyor işçi. Ek iş yapmak zorunda kalıyor ya da çocuğu çalışıyor. Birincisi, ücretle doğrudan bağlantısını kurduğunuz zaman vahim bir durum ortaya çıkıyor. İkincisi sosyal güvenlikle bağlantısını kurduğunuz zaman da vahim. Orada prim ödeyerek birtakım sosyal haklar elde ediliyor ama neredeyse özellikle genç emekçiler, yani emek piyasasına yeni girenler için zaten emekli olmak mümkün değil.”

İŞ CİNAYETLERİ ARTACAK

Henüz AB’den ‘ithal edilmemiş’ ama getirildiğinde kıdem tazminatını ortadan kaldıracak bir düzenlemeye de dikkat çeken Müftüoğlu, şunları ekledi: “Orada da part-time çalışanların sosyal güvenlik hakkı elde edebilmeleri gibi bir düzenleme yapılıyor ama bunu bize getirdikleri zaman kıdem tazminatını ortadan kaldırmanın bir yolu olarak kullanacaklar. Şöyle ki; kıdem tazminatını bir yıl çalıştığınız zaman hak edersiniz. Burada bir yıl doldurduktan sonra bu parayı fona devredelim, diyorlar ama parayı çıkınca vermiyorlar, bilmem kaç yaşına geleceksin, o bilmem kaç yaşına geldiğin zaman bu paranın bilmem ne kadarını alacaksın, diyorlar. Bunun bir gerçekliği yok. Yani önce kuralsızlığı geçiriyorlar, sonra da kuralsızlığı kural haline gitmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla bu zaten son derece kötü olan çalışma koşullarını daha da kötüleştirecektir. Bu düzenleme bırakın çalışma sürelerini azaltmayı, insanların yaşamlarını sürdürmek için başka başka işlerle çalışmak zorunda bırakacak. Sosyal güvenlik hakkını da olumsuz yönde etkileyecektir. Toplamda bir başka etkisi de iş cinayetleri olacaktır. İki işte birden çalışan, geçim derdi olan, yetersiz beslenme gibi birçok faktörle boğuşan çalışanın dikkati daha dağınık olur. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte iş cinayetlerinin de artması kuvvetle muhtemel.”