25 yıldır İmralı Cezaevinde ağır tecrit koşulları altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak iletişimsizlik hali 3 yılı aşkın süredir devam ediyor. İmralı’ya tek girme yetkisine sahip olan ve bir anlamda İmralı tecridinin geleceğini ve sorumluluğunu elinde tutan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ise, ortaya koyduğu tavırla İmralı işkence sistemini daha da derinleştiriyor.
Öte yandan, 10 Ekim’de küresel çapta startı verilen ve ikinci aşamasında devam eden “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” hamlesi de gün geçtikçe farklı toplumsal kesimler arasında yayılarak devam ederken, İmralı tecridine karşı da öfke giderek büyüyor.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride tepki gösterip, Kürt sorununa siyasi çözüm talep eden isimlerden biri de, geçtiğimiz günlerde İmralı tecridine dikkat çekmek amacıyla İsviçre Federal Konsey’e verilen önergenin ortak imzacılarından olan İsviçre Sosyalist Parti Federal Milletvekili Hukukçu Jean Tschopp. Parlamenter Tschopp, İmralı tecridini ve CPT tutumunu ANF’ye değerlendirdi.
‘CPT’NİN İMRALI’YA GİTMEMESİ ENDİŞEYİ ARTIRIYOR’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tecrit koşullarının asla kabul edilemeyeceğini kaydeden Parlamenter Tschopp, “Bugün Abdullah Öcalan’ın hayatta olup olmadığını dahi bilmiyoruz. Tecritle, Öcalan’ın avukat ve aile görüş hakkı tamamen engelleniyor. Öcalan’ın hem kendi statüsünden kaynaklı hem de diğer tutsakların sahip olduğu haklar gibi dışarıyla bağlantısı olması gerekir. İyi biliniyor ki, bir insanı bir olarak tüm dünyadan izole etmek ve ağır koşullar altında tutmak asla kabul edilemez ve insancıl değildir. Bu anlamda bu tecridin insancıl ve hukuksal hiçbir boyutu olamaz” diye ekledi.
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) tecride dönük yaklaşımını da eleştiren Parlamenter Tschopp, “CPT kısa zaman önce Türkiye’deki bazı cezaevlerini ziyaret etmiş ancak İmralı’ya gitmemiş ve gidilmesine izin verilmemiştir. Bu durum asla kabul edilemez ve bunun hiçbir hukuksal boyutu yoktur. Normalde, CPT’nin bütün tutuklu merkezlerine erişimi olmalıdır. İmralı söz konusu olduğunda, uygun tutukluluk koşullarının sağlanmasında merkezi bir öneme sahip olan bu bağımsız organın orada çalışma yapmasının engellenmesi endişe vericidir. CPT’nin İmralı’ya gitmemesi durumu daha da endişe verici hale getirmektedir” diye kaydetti.
‘İSVİÇRE HAREKETE GEÇMELİ’
Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tecrit koşullarına karşı CPT üyesi olan İsviçre’nin harekete geçmesi gerektiğini kaydeden Parlamenter Tschopp devamla şunları ekledi: “İsviçre, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) olmak üzere birçok kuruluş tarafından çeşitli vesilelerle gündeme getirilen Kürt tutsakların koşulları hakkında bilgi edinme hakkına sahiptir. Bu anlamda, İsviçre’nin Türkiye’ye yükümlülüklerini hatırlatması gerektiğini düşünüyorum. Yakın zamanda AİHM Demirtaş davasından dolayı Türkiye’ye bir kınama yaptı. AIHM bir demokraside çoğulculuğun engellenemeyeceğini açıklıyor ve Türkiye’yi siyasi muhaliflere karşı aldığı tedbirler nedeniyle eleştiriyor. Elbetteki, AİHM'in kararları, kabul edilemez olan ve tüm tutsaklara tanınması gereken bir hak olan insani muamele kriterlerini karşılamaya tutukluluk koşulları içinde geçerlidir”.
‘ÖCALAN SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE TEMEL AKTÖR’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde temel bir aktör olduğunu söyleyen Parlamenter Jean Tschopp, “Kürt sorunun çözümü için Öcalan geçmişte yapılan müzakere ve tartışmalara dahil olmuştur. Şu anda tamamen tecrit edilmiş olması, Türkiye’nin Kürt halkıyla müzakere ve tartışma konusunda tam bir isteksizlik içinde olduğunu göstermektedir. Bu tecrit aynı zamanda, Rojava’da olup bitenleri de yansıtmaktadır. Türk devleti pratikleriyle son derece kabul edilemez bir tutum sergilemektedir. Türk devleti kendisine yapılan kınama ve eleştirileri dikkate alarak Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı dahil olmak üzere Kürt sorunun çözümü üzerine eğilmesi gerekir” dedi.
‘İSVİÇRE TARAFLAR ARASINDA ARABULUCU OLABİLİR’
Lozan Antlaşması’nın Kürt ve Kurdistan halkı üzerindeki olumsuz etkilerini hatırlatan Parlamenter Jean Tschopp, bu nedenle İsviçre’nin Kürt sorunun çözümünde rol oynaması gibi bir sorumluluğu olduğunu da söyledi. Tschopp, “İsviçre iyi niyet ve arabulucu geleneğine sahip olan İsviçre, Kürt sorunun çözümü noktasında hizmetlerini sunma noktasında bir rol oynayabilir. İsviçre, uzun yıllardan beridir devam bu çatışmaların son bulması için taraflar arasında arabuluculuk yapabilir” diye ekledi.