Aba: Türkiye, 'umut hakkı'na hukuki yaklaşmıyor
TİHV Amed Temsilcisi Murat Aba, Türkiye'nin 'umut hakkı'na hukuki değil, siyasi olarak yaklaştığını ifade ederek, 'umut hakkı’nın toplumsal bir sorun olarak ele alınması gerektiğini söyledi.
TİHV Amed Temsilcisi Murat Aba, Türkiye'nin 'umut hakkı'na hukuki değil, siyasi olarak yaklaştığını ifade ederek, 'umut hakkı’nın toplumsal bir sorun olarak ele alınması gerektiğini söyledi.
Türk hükümetinin, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tanıdır bir yıllık sürenin dört ayını geride bırakmasına rağmen olumlu bir adım atmadığını hatırlatan TİHV Amed Temsilcisi Murat Aba, AKP iktidarının 'umut hakkı'nı politik bir baskı aracı olarak kullanmaya çalıştığını vurguladı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Mart 2014’te Önder Apo'nun şartlı salıverilme imkânı olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesine aykırı bularak ihlal kararı verdi. AHİM’in, Önder Apo’ya verilen cezanın, ‘umut hakkı’ gözetilerek tekrar gözden geçirilmesi yönünde hüküm vermesine ve aradan geçen 10 yıllık süreye rağmen herhangi bir adım atılmadı. Avrupa Konseyi'nin karar organı Bakanlar Komitesi, Eylül’deki oturumunda ‘umut hakkı'nın bir an önce düzenlemesi için Türk devletine bir yıl süre tanıdı. ANF’ye konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Amed Temsilcisi Av. Murat Aba, "Bu hak, bir süre cezaevinde kaldıktan sonra kişinin çıkabilmesini tanımlıyor" dedi.
TÜRKİYE, ADIM ATMIYOR
'Umut hakkı'nın devreye girmesi adına Türkiye’nin herhangi olumlu adım atmadığını belirten Aba, şunları söyledi: "Türkiye’de 'umut hakkı' maalesef kullanılmıyor. Bakanlar Komitesi, 10 yılın sonunda Eylül 2024’te Türk hükümetine bir yıllık süre tanıdı. Bu kararın üzerinden yaklaşık dört ay geçmesine rağmen hala bir değerlendirme yok. Aslında hukukçular olarak 'umut hakkı'ın hukuki bir mesele, hukuki bir kavram olduğunu ve bunun üzerinden tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. 'Umut hakkı’nın ayrımsız ve amasız her insan için uygulanması gerekiyor. Maalesef burada 'umut hakkı' meselesinde taraflarından birinin Abdullah Öcalan, Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan olmasından dolayı bu kadar tartışılıyor. Avrupa Konseyi, Türkiye'deki durumu gördüğü halde bir düzenleme yapmıyor ve sürekli ek süreler veriyor ya da bu durumun kabul edilemez olduğunu ve kaygı verici olduğunu söylüyor. Bizim temel talebimiz; Türkiye, Avrupa Birliği'ne üye olmaya çalışıyorsa Avrupa Birliği standartlarında bir mevzuatı ve yasası olması lazım. Hukuki anlamda da insan hakları hukukuna da uygun olması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de uygun olması gerekir. Türkiye, bunu uygulamak istemiyor, elinde bir koz olarak görmek istiyor. Biz hukukçular bunun böyle değerlendirilemeyeceğini, 'umut hakkı'nın da olması gerektiğini söylüyoruz.”
BU SORUN TOPLUMSAL BİR SORUNDUR
AKP iktidarının 'umut hakkı'nı politik bir baskı aracı olarak kullanmaya çalıştığına dikkat çeken Aba, şöyle konuştu: “Türkiye’nin ‘umut hakkı'nı tanımamasının hukuki olarak bir altyapısı yok. Türkiye, belirli zaman aralıklarında bunu bir kart olarak kullanıyor. Türkiye'ye dair Avrupa Birliği'nin bir yaptırımı yok maalesef. Durum böyle olunca Türkiye'ye bu kararları uygulamama konusunda cesaret alıyor. Kanaat önderleri, sivil toplum örgütleri ve hukukçuların 'umut hakkı'nı gündemde tutması gerekiyor. Bu hak, evrensel bir haktır. Bu meselenin toplumsal bir mesel olduğunu topluma da tekrardan hatırlatmak gerekiyor. Bu hakkın tanınması için topyekun bir çalışma yürütmeliyiz.”