GÖRÜNTÜLÜ

Av. Jan Fermon: Abdullah Öcalan bir savaş esiridir, Kızılhaç müdahale edebilir

İmralı tecridinin illegal bir uygulama olduğunu söyleyen ceza ve uluslararası hukuk uzmanı Av. Jan Fermon, “Türkiye reddetse de Abdullah Öcalan bir savaş esiridir. Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Öcalan’ın durumuna müdahil olabilir” dedi.

TECRİTE KARŞI MÜCADELE

İmralı Ada Hapishanesinde 25 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 3 yıl aşkın bir süredir hiçbir haber alınamıyor. İncommunicado yani mutlak bir iletişimsizlik haline tabi tutulan Abdullah Öcalan’ın aile ve avukat görüş hakkı tamamen gasp edilmiş durumda. Türk devleti İmralı’da ortaya koyduğu sistemle sadece kendi iç hukukunu değil, aynı zamanda altında imzası olduğu uluslararası sözleşmeleri de açıktan ihlal ediyor. İmralı’ya tek girme yetkisine sahip olan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve uluslararası hukuku korumak ve uygulamakla yükümlü olan kurum ve kuruluşlar Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu koşullar karşısında ortaya koyduğu tavırla İmralı tecridini daha da derinleştiriyor.

Öte yandan 10 Ekim’de küresel çapta startı verilen “Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa çözüm” hamlesi kapsamında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a özgürlük talep edenlerin bu tecride dönük öfkesi de büyüyor.  Bu kapsamda dünyanın farklı yerlerinden gelen 100'ü aşkın avukatın katımıyla 11 Nisan’da Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen hukuk konferansında, İmralı’da tecridine karşı kolektif bir şekilde hukuki ve siyasi bir mücadelenin verilmesi gerektiği kararı alınmıştı.

Bu konferansın önemli katılımcılarından birisi de ceza hukuku, insancıl hukuk ve uluslararası hukuk uzmanlarından Brüksel Barosu Avukatlarından Jan Fermon’du. Jan Fermon ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tecrit koşullarının hukuki boyutunu ve bu tecride karşı nasıl bir mücadele yürütülmesi gerektiğini konuştuk.


‘ULUSLARARASI HUKUKA GÖRE BU TECRİT İLLEGALDİR’

“Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit aslında bir mahkeme tarafından hükmedilmeyen sert bir yaptırımdır” diyen Av. Jan Fermon devamla şunları kaydetti: “Bu durum, bu tecrit uygulamasını yasadışı ve cezalandırıcı kılmaktadır. Bazı durumlarda tecrit, bir soruşturmanın parçası olarak üçüncü şahıslarla teması engellemek için ya da bir tutsağın cezaevinin güvenliği için risk teşkil etmesi halinde uygulanabilir.

Ancak Abdullah Öcalan’ın durumunda böyle bir durum söz konusu değil. Burada açıkça mahkemenin verdiği cezanın ötesinde yasa dışı olarak uygulanan bir ceza söz konusudur. Uluslararası hukuka göre bu durum tamamen illegal ve yasa dışıdır”.

‘BAŞKA YOLLAR ARAMAK HEPİMİZİN GÖREVİ’

CPT’nin İmralı tutumuna değinen Av. Jan Fermon, “CPT bir dizi iç kurala göre çalışmaktadır. Bu kurallardan biri, bir raporu ancak söz konusu devlet raporu inceleme, görüş bildirme fırsatı bulduktan sonra yayınlamasıdır. Dolayısıyla, CPT kendi kurallarını uygular. Ancak, Öcalan’ın durumunu duyurmak için hangi yolların olduğunu, başka hangi imkanların bulunduğunu görmek ve aramak da bizim görevimizdir” dedi.

‘KIZILHAÇ HAREKETE GEÇİRİLEBİLİR’

Abdullah Öcalan’ın tabi tutulduğu tecrit koşullarına her ortamda dikkat çekilmesinin elzem olduğunun altını çizen Av. Jan Fermon, “Sayın Öcalan’ın durumuna Uluslararası Kızılhaç’ın müdahalesi olasılığını da araştırmamız gerekiyor. Bunların hepsi araştırılması gereken şeyler. Sayın Abdullah Öcalan’ın durumu oldukça özel. Öcalan’ın kendisi Türkiye’deki iç silahlı çatışmanın bir parçası olarak mahkûm edilmiş ve normalde bu durumun mahkûm statüsü üzerinde etkilerinin olması gerekir. Savaş esiri, sıradan bir mahkumla aynı durumda değildir” diye ekledi.

‘SAVAŞ ESİRİ STATÜSÜ TANINABİLİR’

“Uluslararası Kızılhaç’ın bu davaya müdahil olma olasılığını araştırmanın önemli olduğunu düşünüyorum” diye kaydeden Av. Jan Fermon, şunları ekledi: “Kürt Hareketi’nin Sayın Öcalan için savaş esiri statüsü talep etmesinin oldukça etkili olabileceğini düşünüyorum. Bu durum, tartışmayı terörizm paradigmasından uzaklaştırıp silahlı çatışma gerçeğine geri döndürmeyi mümkün kılacaktır. Bir silahlı çatışma var ve bu silahlı çatışma kapsamında Türk otoriteleri tarafından mahkûm edilen insanlar var. Bu tutsaklar savaş esiri olarak kabul edildiğinde Türk makamları bu tutsaklara bu statüye uygun muamele yapmak zorunda kalacaktır”.

‘NATO TÜRKİYE’YE TEPKİ GÖSTERMEK İSTEMİYOR’

İmralı’da yaşanan hukuksuzluk karşısında yaşanan sessizliğe de değinen Av. Jan Fermon, “Türkiye’nin uluslararası toplumun etkili üyeleri tarafından desteklendiği çok açık. Bana göre, İncirlik üssü NATO’nun erişimine kapatılırsa bu durum değişebilir. Dolayısıyla, kilit bir jeostratejik konumda bulunan bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin pek çok şeyi göze alabileceği siyasi bir gerçeklik var; çünkü NATO ülkeleri Türkiye’ye karşı tepki göstermek istemiyor. Ben Batı’nın sessizliğini bu şekilde yorumluyorum” dedi.

‘ULUSLARARASI BASKI KURMAK ÖNEMLİ’

“İmralı tecridine karşı yaşanan sessizliği kırmak ve bir şeylerin değişmesini sağlamak bize düşüyor” diyen Av. Jan Fermon şunları kaydetti:

 “Uluslararası hukuku koruyan ve bunun uygulanmasını sağlayan bir ‘polis’ mekanizması yok. Uluslararası hukukun ‘polisi’ bizleriz. Hükümetleri uluslararası hukuka saygı duymaya ve uygulamaya ikna etmek için harekete geçmesi gerekenler dünya halklarıdır. Gerçek olan bu.  Dolayısıyla, Sayın Öcalan’ın tutukluluğu konusunu masaya yatırmak için baskı yapmak ve uluslararası bir hareket kurmak için akla gelebilecek her kapıyı çalmaya devam etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum”.

‘DÜNYA HALKLARI İSTERSE BU DURUMU DEĞİŞTİRİR’

Abdullah Öcalan’ın üzerindeki hukuksuzluğu kaldırılması ve özgürlüğünün sağlanması için ısrar etmenin önemli olduğunu vurgulayan Av. Jan Fermon, “Israr etmek ve azim çok önemli. Bence tek bir çözüm var; ısrar etmek. Nelson Mandela özgür kaldı çünkü dünya halkları ısrar etti. Uluslararası bu polis gücü (halk) Güney Afrika’ya ‘Mandela’yı serbest bırakmalısınız’ dedi. Nelson Mandela bir süreden sonra serbest bırakıldı; çünkü belli noktada dünya halklarının Mandela’nın serbest bırakılması için Apartheid rejimine karşı uyguladığı baskı o kadar büyük hale geldi ki, başta ABD olmak üzere batılı hükümetlerimiz pes etmek zorunda kaldı ve Güney Afrika’ya Apartheid’in sona erdirilmesini ve Mandela’nın serbest bırakılmasını fiilen dayattı. Sayın Öcalan’ın durumun da bizim de benzer bir durumda olduğumuza inanıyorum.

Uluslararası toplumun diğer üyeleri durumun, Türkiye’ye Kürt sorunun çözümünü ve Sayın Öcalan’ın özgür kalmasını dayatması gerektirecek kadar zorlaştığını hissedene kadar harekete geçmeye devam etmeliyiz” dedi.

‘ULUSLARARASI MEKANİZMALARI DÜNYA HALKLARI HAREKETE GEÇİRİYOR’

Birleşmiş Milletler'in (BM) değil, dünya halklarının istediği taktirde uluslararası hukuka saygı duyulduğunu işaret eden Av. Jan Fermon, “Bana göre BM, ülkeler arasında işbirliği için önemli bir uluslararası örgüttür. Ama, BM uluslararası bir ‘polis’ gücü değildir. Güvenlik Konseyi yaptırım gibi bazı tedbirler uygulayabilir. Ancak, bildiğimiz üzere BM Güvenlik Konseyi ancak dünya halklarının baskısı karşısında bir karar almaktan başka çaresi kalmadığında harekete geçiyor.  Bu durum, özellikle ABD üzerinde kurulacak baskıya bağlıdır. Bunu şimdi Gazze'de görüyoruz. Küresel baskının o kadar büyük olduğu bir dönemde, ABD artık vetosunu kullanmaya cesaret edemedi ve Güvenlik Konseyi en azından Gazze'de ateşkes çağrısında bulunan bir kararı kabul etmeye başladı. Bir sonraki adım, dünya halklarının Gazze'deki durum nedeniyle İsrail'e yaptırım uygulamak için harekete geçtiği bir durum olacaktır. Mekanizmalar bu şekilde işliyor. Bu mekanizma, Güney Afrika'da olduğu gibi bugün de Gazze'deki durumla ilgili işliyor. Uluslararası mekanizmaların, Kürt halkının ve Sayın Abdullah Öcalan'ın durumuyla ilgili olarak Türkiye ile de bu şekilde işleyeceğine inanıyorum” dedi.