Abdullah Öcalan tıpkı Mandela gibi sahiplenilmeli

27 Kasım’da açlık grevine giren siyasi tutsaklar, Afrika’da Mandela nasıl sahiplenildiyse tüm dünyada Abdullah Öcalan ve fikirlerinin de sahiplenilmesi gerektiği mesajını veriyor.

Zindanlarda siyasi tutsakların “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” talebiyle 27 Kasım’da başlattığı dönüşümlü açlık grevi eylemleri devam ediyor. 

ANF’ye konuşan ÖHD’den Avukat Eda Önal, açlık grevine başlayan tutsakların tamamında eylemin amacı ve motivasyonundan kaynaklı yüksek bir moral ve heyecan söz konusu olduğunu belirtirken, tutsakların temennilerinin Abdullah Öcalan ve İmralı Ada Hapishanesi’ndeki diğer tutsaklar üzerindeki tecridin kaldırılması olduğunu iletiyor.

ÖNCÜLÜK EDEBİLECEK TEK İSİM ÖCALAN

Avukat Eda Önal, hapishanelere yaptıkları ziyaretler sonucunda tutsakların dışarıya olan mesajlarını ise şöyle aktarıyor: “Eylemleri ile yurtsever halka, sivil toplum örgütlerine ve demokratik topluma mesaj vermek istiyorlar. Tüm demokratik çevrelere Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması ve Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda harekete geçme çağrısında bulunuyorlar. Bu topraklarda demokrasiye ve onurlu bir barışa öncülük edebilecek tek kişinin Abdullah Öcalan olduğunu ifade ediyorlar.

Daha önce bunun için sayısız girişim de olduğunu kendilerinin de bu eylem ile Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılması ile Kürt halkının hak ettiği statüye erişmesini hedeflediklerini iletiyorlar. Tüm dünyada eylemliliklerin yoğunlaşması ve tecrit sona erene kadar mücadelenin devam etmesi çağrısında bulunduklarını iletiyorlar. Oturma eylemleri, mitingler, yürüyüşler gibi birçok eylemle haklı taleplerinin tüm dünyaya duyurulması gerektiğini, Afrika’da Mandela nasıl sahiplenildiyse tüm dünyada Abdullah Öcalan ve fikirlerinin de sahiplenilmesi gerektiğini çünkü Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin tüm dünya halkları için umut olduğunu söylüyorlar.

İDARELER BASKI OLUŞTURMAYA BAŞLADI

Cezaevi idarelerinin yeni başlayan açlık grevlerine olan tutumunu sorduğumuz Eda Önal, geçmiş yıllarda yaşananları da hatırlatarak şunları söylüyor: Hapishane idareleri daha önceki açlık grevlerinde ve çeşitli direniş biçimlerinde mahpusların eylemlerini kırmak amacıyla çeşitli disiplin cezaları vermişti. Mahpuslara gözdağı verip sindirmeye ve caydırmaya çalışmışlardı. Örneğin açlık grevine giren mahpusa hücre cezası vererek koşullu salıverme hakkının engellenmesine sebebiyet vererek mahpusu eylemden caydırmaya çalışmışlardır.

Nitekim 3 kez üst üste hücre cezası alan bir mahpus infaz yasası gereği almış olduğu cezanın tamamını çekmek zorunda kalmakta. Hapishane idareleri de bu durumdan faydalanarak çeşitli disiplin cezaları veriyor. Çeşitli hapishanelerde hali hazırda idarenin açlık grevine giren mahpuslara baskı oluşturduğu, koğuşlarda baskın aramaların yapıldığı ve tutanaklar tutulduğuna dair müvekkillerimizden ve müvekkillerimizin ailelerinden duyumlar alıyoruz. Hapishane idarelerinin bu yönlü tutumlarından vazgeçmeleri gerektiğini ve mahpusların taleplerinin yerine getirilmesi noktasında üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri gerektiğini düşünmekteyiz.”