Suriye hükümeti, sorunları çözmek için etkili bir girişimde bulunmuyor. Aslında, fazla hareket edecek bir takati de yok diyebiliriz; Rusya ve İran’ın desteğiyle ayakta. Rusya, ABD ve diğer güçler de Suriye halkının sorunlarını kendileri için öncelikli bir mesele olarak görmüyor. Bu güçlerin arasındaki rekabet ve nüfuz savaşı olumsuz yönde etkide bulunuyor. Türkiye ise Kürtleri ortadan kaldırmak için Suriye’yi daha fazla karıştırmayla, yeni çatışmalar ve işgal planları dayatmayla uğraşıyor. Devletler arasındaki rekabet, çelişki ve çatışmalar açık-kapalı biçimde sürüyor. Suriye halkında, geleceğe dair bir umut ve beklenti yok denebilir. Şam hükümeti, devletin bütün olanaklarını elinde tutuyor. Basın da bütünüyle onun denetiminde. Gerçekler halka anlatılmıyor. Hükümet, kendi gündemini ve gerçeğini, Suriye’nin gerçeğiymiş gibi yansıtıyor. Suriye’de bir açıklık ve demokratik bir işleyiş yok. Birçok şey gizli ve perde arkası görüşmelerle, diplomasiyle yürütülüyor. Halk, tamamen politika ve çözüm arayışlarının dışında bırakılmış durumda.
Kuzey ve Doğu Suriye, bu karanlıklarda bir meşale, aydınlık alanı olarak parlıyor. Ama burayı da karartmak ve ortadan kaldırmak için birçok koldan saldırılar sürüyor. Şam hükümeti, Özerk Yönetim’in teslim alınması ve ortadan kaldırılmasına yönelik örtük bir savaş yürütüyor. Şehba ve Halep’teki Kürtlere ambargo uygulamaktan ve eğitim sistemini etkisiz kılmaya kadar her alanda karşı bir çalışma içinde. Özerk bölgelerdeki Araplar arasında milliyetçiliği geliştirerek onları Kürtlerle karşı karşıya getirmeyi ve aralarındaki ittifakı bozmayı istiyor. İstihbarat eliyle bazı aşiretleri silahlandırarak bir iç çatışma ortamı hazırlamakla meşgul.
Türkiye, zaten Suriye’ye çökmüş kara bir bulut gibi. Ne kadar kötülük varsa, onu ortaya salıyor. Elindeki çetelerle halkı yaşamdan bezdirmiş durumda. Onları hem özerk bölgeyi ortadan kaldırmak hem de Şam’ı teslim almak, koşullarını kabul ettirmek için kullanıyor. Halk, ağır bir sömürü ve baskı cenderesine alınmış durumda; örgütlü değil, sesini duyuramıyor. Suriye hakkında herkes konuşuyor, birçok girişim ve toplantı yapılıyor, ancak konuşmayan ve dışarıda bırakılan ise halktır. Politika açık bir şekilde halkla yapılmıyor. Halk iradesini ve taleplerini ortaya koymadıkça açık ki, sağlıklı bir çözüm de ortaya çıkmıyor. Demokrasi bilinci yok, halkın örgütlenmesine olanak tanınmıyor. Bu durumda, tabii ki başkalarının çıkarları ve iradesi dayatılır.
Şam hükümeti, Özerk Yönetim’in barış ve çözüm arayışlarına kulaklarını kapatmış durumda. Diyalog ve görüşmeler var, ancak çözüm için yol alınamıyor. Özerk Yönetim’in ne olduğu ve ne istediği Suriye halkı tarafından bilinmiyor. Hükümet, gerçekleri halka yansıtmıyor; onların ABD’yi desteklediğini ve ajan güçler olduğunu propaganda ediyor. Halkın tepkisini Özerk Yönetim’e yöneltiyor. Bu da önyargıları ve birbirinden uzaklaşmayı beraberinde getiriyor. Halkın çıkarı birleşmekten, örgütlenmekten ve güç olmaktan geçiyor. Egemen güçler ise halkı zayıf düşürmek ve denklemin dışına sürmek için birliğini bozmaya ve örgütlenmesini engellemeye çalışıyor. Egemenler, gerçekleri çarpıtarak halkı yedeklemeye çalışıyor. Suriye hükümetinin tek parti sistemi ve ulus devlet zihniyeti, demokratikleşmenin önünde bir zırh gibi duruyor. Değişimi, kendisi için bir tehlike olarak görüyor. Bölge kaynasa, dünya değişse de onlar değişmeyi düşünmüyor. Hala her şeyin 2011 öncesinde olduğu gibi devam etmesini istiyor.
Bu zihniyet nasıl değişecek, halkın bilinçlenmesi ve örgütlenmesi nasıl sağlanacak? Halkın kaderi ne zamana kadar egemen güçlere bırakılacak? Bunlar önemli sorular. Suriye’de demokrasiden yana olduğunu söyleyen bütün çevrelerin harekete geçmesi gerekiyor. Halkı aydınlatmak ve gücünü harekete geçirmek, temel bir görevdir. Suriye halkı, böyle edilgen ve eli kolu bağlı bir şekilde dış güçlerin, hükümetin siyaset oyunlarını mı seyredecek?
Suriye halklarının barış ve demokrasi talepleri var. Suriye, ancak demokratikleştiği oranda sorunlarını çözer ve iç birliğini sağlar. Yasaklar ve sorunların inkarıyla yol alınamaz. Dünyada her şeye rağmen hala halk hareketleri var; kitleler sokakları dolduruyor, ekonomik, siyasi ve sosyal haklarını istiyorlar. Suriye de bu dünyanın bir parçası ve demokrasiye, barışa en fazla ihtiyaç duyan ülke. Bu açıdan, Suriye halkları ve aydınları üzerlerindeki ölü toprağını atarak ülkelerine ve geleceklerine sahip çıkmalıdır. Meydanları doldurmanın, barış ve demokrasi taleplerini haykırmanın zamanı gelmedi mi? Kuzey ve Doğu Suriye’de halk, etkili bir biçimde politika arenasında; meydanlar oldukça hareketli. Bunu, Suriye’nin tümüyle birleştirme zamanıdır.