Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için Türkiye ve Kurdistan’daki cezaevlerinde başlatılan dönüşümlü açlık grevi eylemi 16'ıncı gününde devam ediyor. İzmir Kırıklar 1 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde açlık grevinde olan tutsaklar, eylemlerine ilişkin mektup gönderdi.
Mektupta, İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılar ile katliamları kınayan tutsaklar, “Bu yaşananlardan dolayı büyük öfke ve üzüntü duyduğumuzu belirtmek istiyoruz. Çok açık bir gerçektir ki bugün Gazze’de yaşanan insanlık dramına karşı çıkmak insanın olmasının temel erdemlerinden biridir. Ancak orada yaşananlar için Türkiye’de bağırıp çağıran, timsah gözyaşları döken hükümet ve birçok kesim bir kez olsun dönüp Kürt halkına yaşatılan dramı görmezler. Kürt’ün imhasını reva görenlerin Filistin’de yaşananlar için döktüğü timsah gözyaşlarıdır” dedi.
KÜRTLERE KARŞI ‘CADI AVI’ KAMPANYASI YÜRÜTÜLÜYOR
Bu çağda Kürt halkının kendi dilinde eğitim görmediğini, mahkemelerde anadilinde savunma yapabilmek için tercüman ücreti ödemeye zorlandığı kaydedilen mektupta, şu ifadelere yer verildi: “Kültüründen, sosyal benliğinden vazgeçmediği için soykırıma tabi tutuluyor. Kürt dağları her gün kimyasal silahlarla bombalanıyor, şehirlerine sivil insandan çok asker-polisler dolduruluyor. Köylerinde sistematik olarak sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Bir zamanların ‘cadı avı’ kampanyası yürütülüyor. Siyasi soykırım operasyonları ile her ay onlarca, bazen binlerce Kürt tutuklanıp hapishaneye konuluyor. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan dünyada eşi benzeri görülmemiş biçimde ulusal ve evrensel hukukun dışında özel-tek kişilik bir hukuk rejimiyle mahkum ediliyor. En temel hukuki haklardan bile yararlanamıyor. Yüzlerce ağır hasta konumundaki Kürt tutsak serbest bırakılmıyor. Hapishanede 30 yıl gibi korkunç bir zamanı geride bırakan Kürt siyasi tutsaklar, infaz sürelerini tamamlamış olmalarına rağmen serbest bırakılmıyorlar.”
BOYUN EĞDİRME ZİHNİYETİNDEN VAZGEÇİLMELİ
Tüm baskılara rağmen Kürt halkının boyun eğmediğini belirten tutsaklar, “Boyun eğmeyeceği özelde son elli yıllık genelde de 200 yıllık savaştan açıkça anlaşılmaktadır. Haliyle artık Kürt sorununu, Kürt’e boyun eğdirerek halletme zihniyetinden vazgeçilmelidir. Bu zihniyetin sadece Kürdistan değil tüm Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu sürekli bir kriz-kaos ortamında tuttuğu tüm anti demokratik uygulamaların, yozlaşmaların, ekonomik buhranların gerekçesi kılıfı haline getirildiği görülmektedir” dedi.
ONUR MÜCADELESİNE DESTEK VERİN
Türkiye'nin ve Ortadoğu’nun, bu yaşanan ekonomik krizden, siyasi bunalımdan, demokrasi ve özgürlük sorunlarından kurtulmasının başlıca yolunun Kürt sorununun adil, demokratik bir yöntemle çözülmesinden geçtiğine dikkat çekilen mektupta, sorunun çözüm yolunun ise Kürt halkının kendine baş müzakereci olarak seçtiği Abdullah Öcalan’ın özgürlük koşullarına ulaştırılması ile mümkün olduğu kaydedildi.
Kurdistan ve Türkiye halklarını, “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” hamlesine aktif katılmaya davet eden tutsaklar, “Biz siyasi tutsaklar, bu sorunun çözülmesi için 27 Kasım 2023’ten itibaren süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemine başladık. Şayet bu haklı taleplerimiz yerine getirilmezse eylemlerimizin dozajını artırarak sürdüreceğiz. Onur sahibi olduğunu düşünen herkesi bu onur mücadelesine destek vermeye çağırıyoruz” diye belirtti.
ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ
Kayseri Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki kadın tutsaklar da avukatları aracılığıyla mesaj gönderdi. Eylemlerinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için önemli bir adım olduğunu belirten kadın tutsaklar, şu ifadelere yer verdi: “Biz beş arkadaş başlatılan dönüşümlü açlık grevine katıldık. Sayın Abdullah Öcalan, halklar açısından önemli bir ihtiyaç. Artık gün bu gündür. Bu durum bekleyebileceğimiz bir durum değildir. Kürt halkı bu atılımı sahiplenmeli ve mücadelesini daha da yükseltmelidir. Tutukluların amacı ve isteği Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüdür. Bunun için bize düşen neyse onu yapacağız. Bizler, halkımızın ve dostlarımızın da bu atılıma katılmalarını istiyoruz. Umudumuz ve inancımız her geçen gün daha da büyüyor. Ne olursa olsun, mutlaka kazanacağız. Zafer bizimdir.”