AKP yeni müfredatla kendi iktidarını sürdürecek nesiller yaratmayı hedefliyor

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) başkanı Cuma Erçe, yeni müfredatın, AKP'nin parti devleti olma ve kendi devamlılığını sağlayacak nesilleri yetiştirme hedefinin ürünü olduğunu belirtti.

YENİ EĞİTİM MÜFREDATI

Milli Eğitim Bakanlığı, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adıyla yeni müfredatını 26 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında "değerlendirilmelerle geliştirilebilmesi için" basın ve kamuoyu ile paylaşmıştı. Bu süre zarfında bakanlığa kurumsal ve bireysel olarak 67 binin üzerinde eleştiri ve değerlendirme iletildi. Eğitimcilerin, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının, baroların itirazlarına rağmen müfredat Talim ve Terbiye Kurulu'nun onayından geçti.

Müfredatın, AKP'nin parti devleti olma ve kendi devamlılığını sağlayacak nesilleri yetiştirme hedefinin ürünü olduğunu belirten Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) başkanı Cuma Erçe, "Bahsettikleri dindar ve kindar nesiller için bu müfredatı oluşturdular. Kendi iktidarlarını sürdürecek kuşakları yaratmayı yasal ve anayasal düzlemde bu müfredat ile garanti altına aldılar. Bunun karşısında durmak sadece Alevilerin, eğitim sendikalarının veya baroların değil tüm toplumsal muhalefetin boynunun borcu. AKP ortak, güçlü ve dirayetli bir mücadele hattının örülmemesinden faydalanarak kendini git gide kurumsallaştırıyor" dedi.

Cuma Erçe yeni müfredata dair ANF'nin sorularını yanıtladı.

Müfredata dair değişim talepleri uzun süredir dile getiriliyordu. AKP "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ile eleştirilen her konuyu adeta topluma meydan okurcasına daha da katmerli bir hale getirdi. Sizce bu değişimle ne planlandı?

Şunun tespitiyle başlamak gerekiyor; bu müfredat ve tamamen bir parti devleti oluşturma amacının tezahürüdür. Fırsat eşitliğini de cinsiyet eşitliğini de ortadan kaldıran, eğitime şimdiye kadarki en yüzeysel bakış açısı ve en pragmatist amaçlarla yaklaşan bir müfredatla karşı karşıyayız. Laiklikten, bilimsellikten, çağdaşlıktan alabildiğine uzak bir sistem zaten vardı. Ama bu müfredat değişikliği ile var olan uygulamalar anayasal güvence altına alındı. Parti devletinin sürdürülme aygıtı haline getirildi okullar. Bahsettikleri dindar ve kindar nesillerin istedikleri doğrultuda yetişmesini devlet güvencesi ve yasal garanti altına aldılar.

"Değerler Eğitimi" adı altında din derslerinin dolaylı yoldan arttırılması ve bu dersleri imamlar ile vaizlerin vermesi söz konusuydu. Bu müfredatta eğitimde dinin etkisinin daha da arttığını söylemek mümkün mü?

Herkes biliyor ki okullar uzunca bir süredir cemaatlerin, tarikatların etkinlik alanı durumunda. Onlarla yapılan protokoller var. ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum) kapsamında 2023-2024 eğitim öğretim yılı başında 2500 proje için Milli Eğitim Bakanlığı cemaatler ve tarikatlarla anlaştı ve Diyanet ile ortak imza atıldı. Bunlar tek tek hayata geçirildi, değerler eğitimi adı verilen derslere imam ve vaizler girdi. O zaman da söyledik, değer diye tanımladıkları her şey Sünni İslam'ın inanç ve kültür dairesi etrafında. Çoğu itaat ve biat kültürü ile alakalı. Sorgulamayan, kendisine verilenle yetinen, eleştirmeyen, mutlak surette itaat eden nesiller hedefliyorlar. Program buna göreydi bu müfredat da bunun boyutlandırılmış halidir. 7000 küsur sayfalık program içerisinde 500 küsur sayfa din derslerine ve dolaylı yoldan dini eğitimi amaçlayan yan programlara ayrılmış. Fen dersleri için ayrılan sadece üç sayfa. Seyreltme adı altında fen derslerinin sayısı da azaltıldı. Bilimden, sanattan, edebiyattan ve genel anlamda kültürden yoksun nesiller şekillendirecek bu program.

Bakanlık programın değerlendirme ve eleştirilerle genişletilebileceğini söyledi ancak program olduğu gibi kabul edildi. AKP sizce olduğu gibi geçireceği bir programı neden ön değerlendirmeye açtı?

Bizler gerekli incelemeleri yaptık ve eleştirilerimizi kamuoyu ile paylaştık. Sadece Alevi kurumları olarak söylemiyorum bunu, eğitimciler, sendikalar, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, birçok kurum ve kuruluş eleştirilerini dile getirdi. Şunu özellikle belirtmek gerekiyor, teker teker "Şu kısmı değiştirin, şurayı düzeltin" denilerek hataları giderilecek bir program değil bu. Baştan aşağı yanlış. Dolayısı ile bu süreçte yapılan itirazlar neyi ne kadar değiştirecekti? AKP bunun çok iyi farkındaydı. Esasında bir refleks yoklaması yaptı. Toplum tek parti iktidarını tahvil eden ve adeta şeriat düzenine geçişi kolaylaştıran bu eğitim modeline nasıl bir tepki gösterecek diye. Ve maalesef olması gerektiği kadar güçlü bir ses, bir karşı duruş çıkmadı. Belirli kurumlar dışında toplumsal zeminde bu itiraz yaygınlaşmadı.

Siz katıldığınız bir yayında müfredatın ilan zamanlamasının da bilinçli olarak seçildiğine vurgu yapmıştınız. Zamanlama açısından sizce AKP neyi amaçladı?

Bakanlık 26 Nisan’da müfredatı askıya çıkardı, "10 Mayıs tarihine kadar kamuoyunun eleştiri ve değerlendirmesine açtık" dediler. Bu kadar kısa bir sürede 7 bin küsür sayfalık müfredatın sayfa sayfa incelenmesi, derli toplu bir eleştirinin sunulması elbette zordu ve bunu bildikleri için böyle yaptılar. Başka bir şeye daha dikkat çekmek gerekiyor, müfredatın ilan tarihine bakın. Hemen arkasından kamuda tasarruf tedbirleri açıklandı. Bu yönüyle de AKP insanları derin yoksulluk halinde, işsiz kalma korkusuyla karşı karşıya bıraktı. Bugün Türkiye'de insanlar değil yoksulluk, açlık sınırının altında gelirleri ile barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Toplumun ekonomik olarak derin bir kıskaca alındığı ve insanların gündelik olarak dahi yaşamlarını idame ettirmekte zorlandığı bir dönemdeyiz. Elbette toplumsal muhalefetin yeterince ses çıkarmamasının hiçbir geçerli sebebi olamaz. Bugün bu program için sokaklara dökülmek gerekiyordu. Ama demin de söylediğim gibi derin yoksulluk içinde günü kurtarma uğraşı ve algısal parçalılık duyarlılığı azaltıyor.

Dinci gericilikle mücadele belirli kurumların doğal görevi gibi bir algı var." Aleviler zaten buna itiraz eder" diyor herkes. Sizler bu noktada yalnız bırakıldığınızı düşünüyor musunuz?

Elbette duyuyoruz ve bunu her seferinde dile getiriyoruz. Bu ülkede laiklik bir tek Alevilerin derdi olamaz. Herkesi etkiliyor bu durum. Son müfredat konusunda da en çok eğitimcilerle, eğitim sendikaları ile Alevilerin sesi çıktı. Bu müfredattan toplumun bütün kesimleri rahatsızlık duymalı ve tepkisini ortaya koymalı, yalnızca Aleviler değil. Herkes buna karşı çıkmalı. Dindarlar bile. Yapılmaya çalışılanın inançla da alakası yok. Bu tek parti devletini sürdürecek insan yetiştirme programıdır. Buna karşı yeterli bir duyarlılığın oluşmadığı bir gerçek. Birçok kurum itirazlarını dile getirdi ama eğer refleksiniz "gündeme dair söz söyleme" ötesine geçmezse, talebinizi sokağa çıkarak haykırmazsanız, takipçisi olmazsanız bir değiştirme, yaptırım gücü olamazsınız. Bugün toplumsal muhalefet açısından yaşanan sorun budur. Parçalı bir mücadele var. Kürt sorunu sadece Kürtleri ilgilendirmiyor, bu temel hak ve özgürlüklerle alakalı bir sorun. İşsizlik sadece işsizleri, emeklilerin geçim derdi sanki sadece emeklileri ilgilendirmiyor, bu derin yoksullaşma ile alakalı bir sorun. Kadınların yaşadığı sorunlar sadece kadınları ilgilendirmiyor bu toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile alakalı bir sorun. Aynı şekilde yeni müfredat da sadece Alevileri ve eğitimcileri ilgilendirmiyor. Siz ortak talepler noktasında kenetlenebildiğiniz sürece varsınız. AKP 22 yıldır kendini toplumsal muhalefetteki bu gedikler ve kenetlenememe hali üzerinden kurumsallaştırdı.