Avrupa Parlamentosu üyesi Massimiliano Smeriglio’nun ev sahipliğinde “Siyasi Mahkumlar: Tecrit, kötü muamele ve işkence” başlıklı bir konferans düzenlendi. Çok sayıda ülkeden katılımcıların olduğu ve yoğun ilgi gören konferans, Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avrupa Avukatlar Birliği (ELDH), Avrupalı Demokrat Avukatlar (AED) ve Demokrasi ve Uluslararası Hukuk Derneği (MAF-DAD) tarafından organize edildi.
Konferansın sonuç bildirgesinde tecrit ve işkence sistemine vurgu yapılarak, buna karşı mücadele yöntemleri üzerinde duruldu. Bildirgede işkence ve tecridin ortadan kaldırılması için kolektif bir siyasi ve hukuki mücadelenin gerekliliğinin altı çizildi.
TECRİT İNFAZ REJİMİNE DÖNÜŞTÜ
Konferansta şu tespitler yapıldı:
- Başta Türkiye cezaevleri olmak üzere Avrupa genelinde cezaevlerinde işkence ve kötü muamele vakaları her geçen gün daha da belirginleşmektedir. Gözlemler, tecridin bir infaz rejimine dönüştüğünü, keyfi sürgün kararlarının tutuklu ailelerini ve yakınlarını da cezalandırdığını ortaya koymaktadır. Konferans bileşenleri, cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin ciddi sosyo-politik sonuçları olan temel bir sorun teşkil ettiğini vurgular.
- Bask Bölgesi, Katalonya, Macaristan’daki durum, siyasi mahkumları etkileyen ayrımcı infaz yasası ve hijyen koşullarının yetersizliği konferansta tartışılan konular arasındaydı. Zaman kısıtlılığı nedeniyle gündemdeki yerini almasa da Yunanistan’daki durumun da özellikle mülteciler konusunda İngiltere ve Almanya’dan farklı olmadığı bilinmektedir.
TÜRKİYE’DE BİRÇOK AÇIDAN ENDİŞE VERİCİ BİR TABLO VAR
- Siyasi tutsak sayısının çok yüksek olduğu ülkeler arasında yer alan Türkiye ise, birçok açıdan daha endişe verici bir tablo çizmektedir. AKP ve müttefikleri tarafından inşa edilen otoriter rejim sayesinde hukukun üstünlüğü temel bir siyasi baskı aracına dönüştürülmüştür. Türkiye’de siyasi mahpusları hedef alan yeni idari ve hukuki uygulamalar neredeyse her gün pratikleştirilmektedir. Yeni cezaevi modelleri, keyfi ve bildirimsiz sürgün uygulamaları, disiplin gerekçesiyle mahpusların infazlarının yakılması, her türlü denetimli serbestlik hakkının geri alınması, sağlık hizmetlerine erişim, iletişim yasakları bunlardan sadece birkaçı. Cezaevlerinde yaygın olarak uygulanan çıplak arama ve sayım uygulamaları gibi araçlarla işkence ve kötü muamele gündelik hayatın bir parçası haline gelmiştir.
İMRALI’DA BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR TECRİT VAR
- Tecridin eşi benzeri görülmemiş bir örneği İmralı Adası Cezaevi’nde yaşanıyor. Son üç yıldır Sayın Abdullah Öcalan’dan haber alınamıyor. Kürt toplumu, hukuk ve demokrasi güçleri açısından kaygı verici olan bu ağır tecrit uygulaması, aynı zamanda Kürt halkına yönelik inkar ve imhayı da içeren yoğunlaştırılmış saldırının bir boyutudur. Tecrit ve Kürt halkını hedef alan savaş, aynı siyasi yaklaşımın farklı boyutları olarak tezahür etmektedir. İnsan onurunu yüceltme bağlamında sistematik olarak yürütülmesi gereken tecride karşı mücadele, özellikle İmralı Adası Cezaevi bağlamında barış ve demokrasi mücadelesinin en önemli dinamiklerinden birini oluşturmaktadır.
ÇAĞRILAR: TECRİDE KARŞI KOLEKTİF HUKUKİ VE SİYASİ MÜCADELE
Konferans bileşenleri, Avrupa genelinde giderek kötüleşen insan hakları durumu karşısında, özellikle cezaevlerindeki tecrit ve işkence sistemine karşı kolektif bir şekilde hukuki ve siyasi mücadele yürütülmesi gerektiğine karar verdi.
Bu bağlamda konferans katılımcıları, başta Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi mekanizmalarına olmak üzere şu çağrılarda bulundu:
- Türkiye’deki cezaevi koşullarındaki insanlık dışı uygulamaların, siyasi mahpusları hedef alan keyfi infaz rejiminin ve tecrit işkencesinin birincil adresi haline gelen İmralı Adası Cezaevi’nin sonlandırılması için daha aktif bir tutum ve somut adımlar atılması,
- Macaristan’daki cezaevi koşullarının izlenmesi ve iyileştirilmesi için gerekli adımların atılması,
- Bask Bölgesi, Türkiye ve diğer ülkelerdeki ayrımcı infaz rejimlerine ve diğer yasalara karşı somut müdahalede bulunulması.
CPT SORUMLULUĞUNU ETKİN BİR ŞEKİLDE YERİNE GETİRMELİ
-Ayrıca, CPT’ye, özellikle İmralı Adası Cezaevi ile ilgili olarak, Avrupa cezaevlerinde derinleşen sorunların izlenmesi ve ele alınması konusunda sorumluluklarını daha etkin bir şekilde yerine getirmesi çağrısında bulunulmuştur.
GÖRÜŞ VE ÖNERİLER
Konferans katılımcıları, sunumlar ve tartışmalar sırasında somut görüş ve önerilerini dile getirirken, şu alanlarda ortak mücadele yürütme kararı aldı:
1. Tecrit ve işkenceye karşı ortak hukuki mücadeleyi sistematik ve etkin bir şekilde yürütmek üzere, başlangıçta konferans katılımcılarından oluşan ve genişlemeye açık bir ağ kurmak.
2. Tutsakların maruz kaldığı işkence ve kötü muameleyi daha geniş bir bağlamda tartışmak üzere konferansa katılan avukatlar ve hukuk örgütlerinin öncülüğünde kapsamlı ve geniş katılımlı iki günlük bir konferansın düzenlenmesi. Böylesi bir konferans, farklı ülkelerdeki mevzuat ve uygulamalara ilişkin tartışmaları kolaylaştırabilir ve öznel görüşlerin de dinlenebileceği bir ortam sağlayabilecektir. Bu konferansa hazırlanmak üzere bir çalışma grubu oluşturulacaktır.
3. Ocak 2024’te 1.330 avukat tarafından Türkiye’deki Adalet Bakanlığı’na sunulan ve İmralı Adası Cezaevi’nde devam eden tecridin sona erdirilmesi ve avukat ziyaretlerinin sağlanması çağrısında bulunan dilekçeyi desteklemek amacıyla, Avrupalı avukatlar tarafından benzer bir imza kampanyası düzenlenmesi.
4. Konferansa katılan tüm avukatlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, kendi barolarını ve uluslararası insan hakları ve hukuk örgütlerini cezaevlerinin sorunlarına duyarlı hale getirmek için çalışması kararları alınmıştır.