Avukat Newroz Uysal, Öcalan ile görüşmeyi anlattı

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlardan Newroz Uysal, İmralı Adası’ndaki görüşmeyi anlattı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşen avukatlardan Newroz Uysal, ANF'nin sorularını yanıtladı...

Sağlık durumu nasıl?

Genel olarak görünümü iyi, moralli ve güçlüydü. Sağlık sorunları olup olmadığına dair sorularımız karşısında ayrıntılara girmedi ve toplumsal sorunları merkeze aldığını, bu durumları ikinci plana attığını ifade ederek, kendisini genç hissettiğini, zihnen ve ruhen güçlü hissettiğini dile getirdi. Düşünce olarak güçlü olduğunu, zihnen kendini daha da güçlü hale getirdiğini ifade etti.

Karşılaştığınız ilk izlenimler neler?

Arama prosedürlerinden geçtikten sonra bekleme salonunda beklerken avukat görüşme odasından Sayın Öcalan’ın güçlü sesi geliyordu. Avukat görüşme odasına geçtiğimizde ise hazırdı. Ayakta bizleri karşılayıp selamladı. Elinde de kamuoyuna paylaştığımız duyuru metni bulunmaktaydı.

8 sene sonra ilk kez görüştünüz, nasıl bir prosedür izlendi?

21 Temmuz 2016 tarihinden bu yana kesintisiz olarak mahkeme kararları ile hukuka aykırı yasak kararları alınıyordu. En son 13 Mart 2019’da alınan yasak kararına yaptığımız itirazdan sonra, Bursa Ağır Ceza Mahkemesi yasağı kaldırdı. Ve bu yeni karar bize 22 Nisan’da tebliğ edildi. Devam eden başvurularımız neticesinde, 2 Mayıs’ta görüşme başvurusu yapan dört avukattan yalnız ikisinin görüşme yapabileceği tarafımıza bildirildi. Görüşme başvurusu kabul edilen iki avukat olarak Gemlik’e gittik. Aramalar ve adaya geçiş sonrası saat 15:00 gibi görüşmeye başladık. Yaklaşık olarak bir saat sürdü. Görüşmede belge alışverişi olmadığı gibi, not alma olanaklarımız da bulunmuyordu.

Öcalan’a özel bir tecrit sistemi uygulanıyor, kendisi bunu nasıl değerlendiriyor?

8 yıla yakın bir süre müvekkilimizin avukatı ile görüşmesine izin verilmiyor olması hukuki haklarından yoksunluğunun anlaşılması açısından emsali bulunmayan bir örnektir. Müvekkilimiz, savunmalarında İmralı tecrit sisteminin kendi şahsında Kürt halkına uygulanmakta olduğunu defalarca vurgulamış, kendi şahsında bir halkın bir ada içerisinde dört duvar arasına hapsedildiğini ifade etmişti. Son üç yılda kardeşiyle iki aile görüşü yapabilmişti. Son aile görüşünde de bu istisnai görüşmelerin tecridi ortadan kaldırmadığını, ağır tecrit koşullarının devam ettiğini belirtmekteydi. Ancak toplumun da ağır tecrit koşullarında olduğunu gözlemlediğini biliyoruz. Buna göre toplumun, devletin, herkesin ayağında prangaların olduğunu dile getiriyordu.

Son üç yılda gerçekleşen iki aile (11 Eylül 2016 ve 12 Ocak 2019) ve bir avukat görüşmesinin (2 Mayıs 2019) her üçünün de açlık grevleri sürecinde mümkün olabildiğini görüyoruz. Bu durumlar uygulanmakta olan tecrit sisteminin anlaşılması için çarpıcı örneklerdir.

Fiziki koşulları nasıl? Ortak alan, havalandırma, gazete, TV ve iletişim durumları nasıl? Kütüphane ve kitaba erişim olanakları ne düzeyde?

Kendisine kitap, dergi ve günlük gazeteleri ay içinde düzenli ve toplu olarak gönderiyoruz. Ancak görüşme esnasında örneğin Yeni Yaşam gazetesinin verilmediğini öğrendik. Diğer bazı gazeteler ise veriliyor ancak düzenli olup olmadığını şu aşamada bilemiyoruz. Televizyon izlediğini ancak yedi-sekiz kanal olduğunu belirtti. Kendisine gönderdiğimiz çok sayıda mektuptan sadece 2-3 tanesinin verildiğini öğrendik. Bizlere yazdığı mektup konusu geçtiğinde tarafımıza ulaştırılmadığını da kendisine belirttik.

Oradaki diğer üç müvekkilimiz ile görüştüğünü söyledi. Spor ve ortak alanda görüşebildiklerini düşünüyoruz. Günün bunun dışında kalan 23 saatini zaten tek başına geçirdiğini bilmekteyiz.

Kütüphanesinin odasında olup olmadığını da şu aşamada bilmiyoruz. Ancak okumalarına devam ettiğini biliyoruz. Şu an bir örneklendirme yaparken Cizre beyliğini, mir ve beylerini okuduğunu ifade etti. Örneğin aşk hikayesi olarak söylenen Mem u Zin’in esasen demokratikleşme sancısını anlattığını belirtiyordu.

Türkiye'deki siyasi gidişatı nasıl değerlendiriyor?

Sayın Öcalan şu an geçmiş yoğunlaşmaları da içeren daha derinlikli bir tartışma yürütmektedir. Özal döneminden bugüne 24-26 yıldır aynı tartışmayı yapmakta, aynı mücadeleyi yürütmektedir. Sayın Öcalan’ın yapmış olduğu değerlendirmelerin herhangi bir idare ile siyasi parti ile ilgili olarak anlaşılmaması veya siyasi gelişmelerile sınırlı yaklaşılmaması gerekmektedir. Bunlar daha derin, daha tarihi tartışma ve değerlendirmelerdir.  Devlet ve demokrasi ile ülke ve bölge ile ilgili tartışmalardır. Kendisi değerlendirmelerinde 7 yıl önceki yoğunlaşmasından daha ileri bir aşamada olduğunu ifade etmektedir. Bu tartışmayı daha tarihi daha derin sonuçlara yol açacak şekilde yürütmeye çalışmaktadır.

Toplumun durumunu derinleşen ayrışma ve kutuplaşma hali olarak okuyup gözlemlemektedir. Korkunç şeylerin yaşandığı son 3-4 yılda, siyasettekilerin de çözüm üretemediklerini vurgulamaktadır.

Sayın Öcalan’ın kamuoyuna paylaştığı duyuru da bu tartışmalar ile birlikte ele alınmalıdır. Kamuoyu duyurusu yedi başlıkta, her bir paragraf ayrı bir başlık olmak üzere birlikte değerlendirilebilir.

Bu açıdan Sayın Öcalan’a göre, gelinen noktada toplumsal anlamda demokratik siyasi uzlaşıya ihtiyaç vardır. Ayrıştıran, kutuplaştıran değil; bir uzlaşma olmalı ki bunun anlamı Türk-Kürt uzlaşması, toplumsal uzlaşma, siyasal uzlaşma, kültürel uzlaşma ve benzeridir.

Demokratik müzakere yönteminin altını ısrarla çizmektedir. Bir demokratik müzakere örneği olarak Avrupa Birliği’ni ve Habermas’ın bu konudaki yaklaşımını önemsiyor. Eski hataların tekrarlanmaması, yapılan hatalardan ders çıkarılıp benzer hatalar yapılmamasını önemli buluyor. Sorunlar demokratik müzakere yöntemi ile çözülebilir. Sayın Öcalan tam bir demokratik müzakereci olarak netliğinin, yönteminin belli olduğunu ifade etmektedir. Siyaset yürüten, siyasetle ilgilenen herkesin, her zaman hazır olması gerektiği, yenilenmesi gerektiği, aksi takdirde çözüm üretilemeyeceği kanaatindedir.

Türkiye’de ulus kavramının, anayasal vatandaşlık kavramının, devlet ile vatandaş arasındaki ilişkinin sorunlu olduğuna dair görüş ve önerilerini koruyor.

Duyuru metninde de ifade edildiği gibi Sayın Öcalan’a göre yumuşak güç; akıl, politika ve kültürdür.

Sorunların çözümünün eskisi gibi ve demokratik müzakere yöntemi olmaksızın mümkün olmayacağını belirtmektedir. Ki demokratik müzakere yönetiminin hedefi de kuşkusuz onurlu bir barış olmalıdır.

Sayın Öcalan Kuzey Suriye’de Kürdü de Arabı da Süryani’yi de içermekte olan SDG’nin, Suriye Demokratik Anayasasında en az merkezi sistem kadar güvenceye kavuşmasını önemli görmektedir. Suriye’nin bütünlüğünü de önemsemektedir. Anayasal güvence konusunda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, demokratik özerklik, federe sistem ve diğer tartışmaların olabileceğini söylemektedir. Aynı şekilde bölgesel çözümler ile birlikte siyaset ve diplomatik görüşmeleri önemsemektedir. Türkiye’nin de hassasiyetlerine duyarlı olunması gerektiğini vurgulamıştır. Efrîn gibi, İdlib gibi yaklaşımların olmaması gerektiğini belirtip çözüm olarak Süleyman Şah meselesi ile birlikte 2014 Newroz bildirgesinde belirtmiş olduğu Eşme Ruhu’nu örneklendirmektedir. Sorunların siyasi uzlaşı yöntemi ile çözülebileceğini ifade etmektedir. Olası Suriye Demokratik Anayasasından sonra Avrupa’dan, her yerden, Türkiye’den bile Suriyeli mültecilerin topraklarına geri dönmelerinin mümkün hale geleceğini belirtmektedir.

Açlık grevleri ile ilgili olarak saygı duyduğunu ve '82 döneminden bu yana tavrının bilindiğini ifade etmektedir. Kamuoyuyla paylaştığı duyurunun ortaya çıkmasında etkili bir sebebin de grevler olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte hepsine teşekkür ettiğini, kendi bedenlerine zarar vermemelerini, tahribat ve ölüm sınırına gelmelerini istemediğini de belirtmiştir.

Öcalan, 2013 Newroz bildirisine atıfta bulunarak, İmralı duruşundan söz ediyor. Bundan ne anlamalı?

Sayın Öcalan kamuoyuna duyuru metninde yer alan iki paragrafta İmralı duruşu ve 2013 Newrozu’na vurgu yapmaktadır. Kendilerinin İmralı duruşunu merak edenlere cevabı; politik bir özne olduğunu ve bu politik özne halinin demokratik bir çözüm ve onurlu barış çabası için esas olduğunu vurguluyordu. Sayın Öcalan’ın asıl özne olarak politik gücü bilinmektedir. 2013 Newroz bildirgesinde demokratik siyasi çözüm ve onurlu barış konusunda bir atıf söz konusudur. Demokratik müzakere ve onurlu barış konusunda defalarca söylediği gibi bir kez daha 2013 Newrozu'nu hatırlatmaktadır.

Adadaki diğer siyasi tutsakların durumu nasıl? Bu özel tecrit durumlarından nasıl etkileniyorlar ve onların sağlıkları nasıl?

Sayın Öcalan ile birlikte İmralı’da olan diğer müvekkillerimiz de aynı tecrit koşullarında kalmaktadır. Ada hapishanesine nakledildikleri Mart 2015 tarihinden bu yana tek bir sefer dahi avukat görüşmesi gerçekleştirmelerine izin verilmemiştir. Mektup, telefon gibi iletişim haklarını da kullanamamışlardır. Aile bireyleri ile de İmralı’da hiçbir şekilde görüşme gerçekleştirememişlerdir. Televizyon izleyip izleyemediklerini bilemiyoruz. Avukat görüş yasağının kaldırılması onlar için de geçerli olmasına rağmen, 2 Mayıs’ta onlarla da görüşme başvurumuz kabul edilmedi. Durumlarını Sayın Öcalan’a sorduğumuzda, Sayın Öcalan diğer üç müvekkilimizin de sağlık durumlarının iyi olduğunu, ailelerine selam söylediklerini bizimle paylaşmıştır.

Son olarak tüm kadınlar başta olmak üzere, kendilerini merak eden, tavır koyan herkese selam ve teşekkürlerini iletmiş olalım.