DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı için yayınladığı şiddetle mücadele programında başlık olarak ele alınan birçok sorunun yaratıcısının, esasında devletin kadına bakışı ve kadına yönelik geliştirdiği politikalar olduğunu söyledi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2024 yılı kadına yönelik şiddetle mücadele programını açıkladı. 1 Ocak'tan itibaren yürürlüğe giren program kapsamında tedbir kararlarının takibinden kolluk kuvvetlerinin eğitimine, yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyete duyarlı hale getirilmesinden şiddet dili ile mücadeleye kadar birçok hedef var. DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz, bakanlığın 2023 icraatları çerçevesinde 2024 için oluşturulan kadına yönelik şiddetle mücadele programına dair ANF'ye konuştu.
İNSANIN AKLI BU PİŞKİNLİĞİ ALMIYOR
350'den fazla kadın cinayetinin işlendiğini, faillere ceza indirimi uygulandığını hatırlatan Boz, bakanlığın şiddetle mücadele planını insan aklıyla dalga geçen bir ibret vesikası olarak tanımladı. Sümeyye Boz, "Sanırsınız ki tüm bu olanlar uzayın farklı bir boşluğunda yaşanıyor. Hakkında defalarca tedbir kararı çıkartılmış kadınlar, o kararlar sadece kağıt üzerinde kaldığı için, kaderlerine terk edildiği için güpegündüz sokak ortasında öldürülüyor. Bu ülkenin polisi, arkasında devletin mutlak desteği ile 25 Kasım'da meydanlarda kadınlara şiddet uyguluyor, tek bir soruşturma açılmıyor. Yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyet konusunda duyarlı hale getirilmesi deniliyor, seçilmiş kadın belediye eşbaşkanlarımızın yerine kayyum atladılar, belediyelerimiz bünyesindeki kadın müdürlüklerini kapattılar. Bu iki yüzlülüğü, bu pişkinliği insanın aklı almıyor" dedi.
SORUMLULUĞU BELİRSİZLEŞTİREN DİL
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı için yayınladığı şiddetle mücadele programında başlık olarak ele alınan birçok sorunun yaratıcısının, esasında devletin kadına bakışı ve kadına yönelik geliştirdiği politikalar olduğunu dile getiren DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz, erkek egemen zihniyetin yarattığı ve devlet aklının derinleşmesine sebep olduğu sorunları, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kendini dışında tutan ve sorumluluğunu belirsizleştiren bir dille ele almasının büyük bir samimiyetsizlik olduğunu vurguladı. Boz, şöyle devam etti: "Planda insanın dikkatini iki husus çekiyor;
* Bunca cinayet ve şiddet dünyanın başka bir yerinde yaşanıyormuşçasına kendini tenzih eden edilgen bir dil kullanımı
* Sert tedbirler gereken hususların eğitim ve seminerlerle bilgilendirme çalışmaları ile geçiştirilmesi. Örneğin 'Koruma Tedbiri Kararlarının ve 6284 Sayılı Kanunun Kolluk Kuvvetlerine Anlatılması' denmiş. Anlatmak yetecek mi? Geçtiğimiz yıl bu devletin polisleri şiddet vakalarında 'Barışırsınız' diyerek kadınları evlerine gönderdi.
Oluşturulan sistemle kadına dair kaç koruma tedbiri olduğunun görüntülenecek olmasından bahsediyorlar ama 2023'te işlenen cinayetlerin birçoğu defalarca koruma tedbiri çıkartılmasına rağmendi. Siz usulen o tedbir kararını çıkartırsanız, o kararlar kağıt üzerinde kaldıkça, failler o kadınlara elini kolunu sallayarak yaklaşır ve devlet olarak suç ortağı olmaktan başka bir fonksiyonunuz olmaz. Katilden farkınız olmaz. Ne etkili bir yargılama, ne caydırıcı bir cezalandırma var. 'Kadın cinayetlerinde indirimi kaldırdık' diyorlar ama hala 1/6 oranında indirim yapılıyor. Sadece bir ayda üç cinayet dosyası indirim kararı ile kapatıldı. Amacınız gerçekten engellemekse samimi olursunuz ve yaptırım uygularsınız. Bunlar yalnızca göstermelik tedbirlerdir."
KADIN SIĞINMA EVLERİ GİZLİ TUTULMUYOR
Eylem planının 3/3 ve 3/4 kısımlarında geçen kadın sığınma evlerine yönelik iyileştirme çalışması hedefinin, realiteden uzak olduğuna dikkat çeken Sümeyye Boz, tamamen gizlilik esasına uygun bir şekilde hizmet vermesi gereken sığınma evlerinin birçok yerde bilindiğini ve bu durumun sığınma evlerinde kalan kadınların tehlikeye soktuğunu, bakanlığın öncelikle bu soruna bir çözüm bulması gerektiğini kaydetti. Boz, şunları söyledi: "Kadın sığınma evlerine dair üç bakanlığın ortaklaşacağı çok büyük bir çalışma yapılacak gibi bir durum lanse edilmiş. Bakıyoruz neler yapılacağına; kurumsal kapasite arttırımı, ihtisas ve nüfusu 100 bini aşan yerlerde konuk evi açılması hedefi var. Bu kadar büyük bir ortaklaşma, üç cüce hedef. Bir kere var olan kadın sığınma evlerinin gizliliğini sağlayamamışsınız. Muş'ta kadın sığınma evi nerede, çalışanları kimler, herkes biliyor. Geçtiğimiz yıl defalarca dile getirdik bunu. Eşleri burada kalan erkekler kurumun önüne gidip bekliyor, kadınları sığınma evinden bir şekilde çıkarana kadar orada duruyor. Siz gizliliğini sağlayamadığınız, ek güvenlik tedbirine gitmediğiniz için kapısında fail kocaların beklediği yerler varken personel sayısı arttırma hedefini hangi mantığa hizmetle koyarsınız? O kadınların can güvenliği gerçekten önemli olsa öncelik bu konuya verilirdi."
İSİMLENDİRME BİLE PATRİARKAYI KUTSUYOR
Bakanlığın, projede isimlendirmelerinin devlet nezdinde çok derin boyutlara ulaşmış bir toplumsal cinsiyet kabulü anlamı taşıdığını vurgulayan Sümeyye Boz, 'Aile ve Evlilik Okulu' ile 'Baba Okulu' isimli projelerin, herhangi bir içerik belirtilmese dahi neye hizmet edeceğinin açık olduğunu şu sözlerle ifade etti: "Aile ve Evlilik Okulu adı altında bir projeleri var önümüzdeki yıl için. Aileyi yalnızca evlilik hayatı ile birlikte tanımlıyorlar. Bu çok tehlikeli bir yaklaşım. Hem linguistik hem sosyolojik hem de psikolojik açıdan. Dünyada ailenin tanımı uzun zamandır değişti. Kolluk kuvvetlerine böyle bir eğitim vermenin amacı nedir? Geleneksel aile tanımlanacak ve bu tanımın dışında kalan dışlanacak. Zaten bu tanımın içinde kalanları da ne kadar korudukları ayrı bir tartışma konusu. Birlikte yaşayan insanların partnerlerinden, flörtlerinden ve kadınların ayrıldıkları sevgililerinden, onları bir saplantı haline getiren erkeklerden gördükleri şiddeti kapsam dışı mı bırakacağız o zaman? Yine Baba Okulu diye bir proje hedefi var. Ailede merhametin mimari olarak baba figürüne yükleniyorlar. Buradaki projelerin, modüllerin tehlikesini görebiliyor musunuz? Geleneksel ailenin kutsanması zaten hep var ama merhamet temsili olarak, çoğu zaman o geleneksel ailede şiddetin temel faili babanın kutsanması var. Patriarka bu kadar meşrulaştırılamazdı."
BELEDİYELERİMİZE KAYYUM ATADILAR
'Kadın Erkek Eşitliğine Duyarlı Planlama Bütçe Projesi' ile yerel yönetimlere yönelik 'Kadın Dostu Kentler Buluşması' hedeflerinin samimiyetsiz olduğunu belirten Boz, yerine kayyum atanan HDP'li kadın belediye eşbaşkanlarını hatırlattı. Boz, kayyum atanan HDP'li belediyelerin tamamen bu gündemlerle kurulmuş birimlerini kapatan devletin, kendi planlamasına bu maddeleri almasının trajikomik olduğunu dile getirdi. 2023 planlamasında yer almamasına rağmen seçimlere yönelik bir hamle olarak yılın sonunda alelacele çıkartılan evlilik fonunyla çocuk evliliklerinin önünün açıldığını vurgulan Boz, şöyle konuştu: "Tüm belediye başkanlarının davet edileceği kadın dostu kentler buluşması planlanmış, kadın kenti ilan edilen Nusaybin'in eski belediye eşbaşkanı Ayşe Gökkan hala cezaevinde. Yerine kayyum atanmış birçok kadın belediye eş başkanı arkadaşımız var. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme eğitimleri ile ilgili kısımda, bütün kurumlara yönelik bir çalışma yapılacağından bahsediliyor. Ancak bizim belediyelerimizde doğrudan bu faaliyetin yürütücüsü olan kadın müdürlükleri, kadın çalışma merkezleri kapatıldı. 2023'e yönelik planlamaları içerisinde evlilik fonu yoktu. Fonun çıktığı süreçte şu konuya özellikle dikkat çektik; 2024 yılının bütçesi tartışılırken neden ayrıca bir fona ihtiyaç duyuluyor? Eğer bir çalışma yapmak istiyorsanız bütçenin konuyla alakalı kalemini arttırırsınız. Beş bakanlığın ortaklaşa yürüteceği bir iş söz konusu ancak o kadar hantallar ki bir araya gelebilecek kabiliyetleri yok. Ayrıca fonlarda denetleme mekanizması daha zayıf olduğu için seçime yönelik hamlelerini bunun üzerinden geliştirdiler. Nerede cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçe? Bana hizmet eden aileye evlilik fonu veririm diyen bir devlet var."
DİYANET'E GENİŞ YER AYRILMIŞ
Kadına yönelik şiddetle mücadele planı kapsamında Diyanet ile ortaklaşa faaliyetlere geniş bir yer ayrıldığını; 'manevi danışmanlık' adı altında şiddet gören kadınların çocuklarına da değer eğitimi verileceğini söyleyen Boz, şunları ifade etti: "Kadına şiddetle mücadele kapsamında danışmanlık merkezi hizmetinden bahsediliyor, yine bizim bütün belediyelerimizdeki kadın danışma merkezleri kapatıldı. Ne kadar iki yüzlü bir politika sergilendiğini görmek mümkün.Şiddet mağduru kadınların sosyal ve ekonomik açıdan güçlendirilmesi için yalnızca bir el kitabı hazırlığı ön görülüyor. Yani sadece nerelere başvuracaklarına dair bir el kitabı, bu kadınlara ekonomik olarak nasıl destek olunacağına, nasıl istihdam sağlanacağına dair herhangi bir şey yok. Yine sosyal hizmet kuruluşlarında şiddet mağdur kadınlara yönelik manevi destek verilmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığının devreye girdiği çok fazla alan görüyoruz. Bu kurumlarda kalan kadınların 6 yaş altındaki çocuklarına da manevi destek adı altında değer eğitimi verilecek. 4-6 yaş grubundan bahsediyoruz, soyut düşünebilme yeteneğini geliştirmemiş çocuklar bunlar. Manevi destek nedir? Bu yaş grubu için ön görülen manevi destek nedir? Bunu pedagogların yapması gerekmez mi?
ŞİDDET DİLİNİ ÜRETEN DEVLETTİR
İletişim Başkanlığının dahil olacağı Kadına Yönelik Şiddette Haber Dili' konulu bir başlık var. Zaten kadın odaklı bir habercilik yok, cinayeti, şiddeti, tacizi meşrulaştıran bir sistem haberciliği var. RTÜK buna hiçbir şekilde müdahale etmezken İletişim Başkanlığı hangi doğrultuyu verecek? Şiddet ve fail aklama dili, devlet tarafından RTÜK eliyle desteklenen bir olgudur. Yeni bir dizi baslayacak Yılmaz Erdoğan'ın dizisi, korkunç bir tanıtım fragmanı vardı ve buna kadın örgütlerinin tüm çağrılarına rağmen müdahale edilmedi. Yayındaki dizilerde kadına yönelik fiziki ve psikolojik şiddet barındırmakla kalmayıp meşrulaştıran birçok sahne var, hiçbirine müdahale edilmiyor. Bununla alakalı bir eğitim çalışması yapılması iki yüzlülükten başka bir şey değil. Sinema sektöründe kadına şiddete dikkat çekmek, farkındalık yaratma başlığı da aynı. Son örneğini 'Kanun Hükmünde' filminde gördük. Yönetmeni kadındı. KHK''lileri konu alan bir filmdi. Ödül alması, festivallere katılması bile engellendi. Jüriyi etki altına almaya çalıştılar."