Bakırhan: Türk devleti çetelerle ve JİTEM ittifakıyla yönetiliyor

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Türk devletinin çete devleti olduğuna ve JİTEM ittifakı ile yönetildiğine dikkat çekerek, "Kimse kalkıp bu çete düzenini bize kamu düzeni olarak satmasın" dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. İstanbul’da gerçekleşen 1 Mayıs kutlamaları sonrası tutuklananların ailelerinin de yer aldığı grup toplantısına çok sayıda kurum ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

Bakırhan, 1980 yılında 57 kişinin yaşamını yitirdiği Çorum Katliamı’nın yıl dönümünün yarın olduğunu hatırlatarak, “Çorum Katliamı’nı unutmayacağız. Çorum Türkiye’deki karanlık odakların, kirli ellerin yaptığı katliamlardan sadece biridir. Bu kirli katliamları yapanları da lanetliyoruz” dedi.

İsrail’in Refah’ta sivillerin bulunduğu çadır kamplarına dönük saldırılarını kınayan Bakırhan, şunları ifade etti: “Bugüne kadar hiçbir katliam böylesine canlı yayınlamıyordu. Onlarca insan yaşamını yitirdi. Bu katliamı lanetliyoruz. Filistin halkı yalnız değildir. Uluslararası devletler kınamakla yetindiler. Biz de bunlara çok şahit olduk. Kürtler devrimciler emekçiler defalarca tutuklandığında, katledildiğinde siyasi iradelerine kayyım atandığında da aynı kınama mesajlarını duymuştuk. Utangaç bir şekilde kınamakla bu katliamlar maalesef durmuyor. Dünyada hiçbir hukuk durduramıyor, durdurmuyor ya da durdurmak istemiyor. Katliamlara devam eden Netanyahu yönetimini kınıyoruz. Netenyahu dünya tarihinde bir katliamcı olarak geçecektir. Devletlere çağrı yapmayacağız o utangaç kınama mesajlarını veren devletlerin artık bir şey yapmayacağını bir kez daha anladık. Ben dünya halklarına emekçilerin çağrı yapmak istiyorum lütfen bulunduğunuz ülkelerde Filistinlilerin yaşamış olduğu bu katliamlara itiraz edin, yaşamış olduğunuz ülkelerdeki iktidarlarınızı zorlayın. Yoksa bu utangaç kınamalarla daha çok canlı yayınlarda Filistin halkının katledilmesi hep beraber izlemek durumunda kalacağız. Bir kez daha kınıyor, DEM Parti olarak, Kürtler, emekçiler olarak dün olduğu gibi bugün de Filistin halkıyla dayanışma içerisinde olacağımızı belirtmek istiyorum."

'İKTİDAR DARBECİLERLE KOL KOLA'

Bakırhan, şu değerlendirmeleri de yaptı:

Son yüzyıla baktığımızda darbelerin en fazla gerçekleştiği ülkelerin başında maalesef Türkiye geliyor. Neredeyse her 10 yılda bir neredeyse darbe oluyordu. Son 22 yılda bir biçimde birkaç yılda bir darbe oluyor. Darbeler sadece tank top, asker dipçikleri ve postallar değil siyasi darbeler de oluyor. Bürokratik darbeler de oluyor. Türkiye’de askeri darbelerle birlikte darbelerin sayısı da çok fazladır. Her gün halkın iradesine dönük işlenen hukuksuzluklar bir darbe değil de nedir? Kürt halkının seçmiş olduğu iradesinin yerine kayyım atayıp seçilmiş insanları cezaevinde tutsak etmek bir darbe değil midir? Darbe illa ki postal mıdır, tank mıdır? Darbenin en iyisini 22 yıldır hep birlikte emekçiler, ezilenler, Aleviler, kadınlar, sol ve sosyalist çevreler olarak yaşıyoruz. Dün 27 Mayıs darbesinin yıl dönümüydü. Bu darbede de yine anayasa rafa kaldırıldı, feshedildi, bu ülkede başbakan bir kişi ile iki bakan idam edildi. Bu darbeyi de kınıyoruz. Yine kendimizi Demokrat Parti’nin devamı sayıyoruz diyenler darbe bildirisini okuyup idamların önünü açanlarla bugün kol kola birlikte iktidarda bulunuyor.

Darbenin yararlananları belli. Darbenin zarar görenleri bizleriz. Dolayısıyla her yerde emekçilerle, ezilenlerle birlikte askeri ve siyasi darbelere karşı duracağımızı belirtmek istiyorum. Biraz önce söyledim. Erdoğan dün Türkiye'nin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz diyor. Peki, siz darbe girişimine maruz kaldıysanız biz ne olduk? 12’nci partimiz, insaf. 11 partimiz kapatılmış ya da kapatılmak zorunda bırakılmış, binlerce yöneticisi, eşbaşkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları cezaevlerinde tutuluyor. Cezaevlerinde bizden kaynaklı yer yok, S tipi, Z tipi cezaevleri açmaya devam ediyorlar, beyefendi ‘en fazla darbeye maruz kalan parti biziz’ diyor. Buna gülüp geçmek gerekiyor. Sanırım herhalde farkında değiller ne yaptıklarının. 15 Temmuz Allah’ın lütfu diyenler sanki kendileri değildi.

GEZİ DİRENİŞİ

Kobanê kumpas davası, Gezi davası, HDP’nin kapatma davası bugüne kadar süren bütün rehin davalarının tamamı açık birer darbedir. Biz bunları darbe olarak adlandırıyoruz. Bugün de Gezi’nin yıl dönümündeyiz. Bu vesileyle halkların mücadelesini tekrardan selamlıyoruz. Gezi halkların haklı itirazıdır. Dün olduğu gibi bugün de bu haklı itirazın yanında duracağımızı belirtmek istiyorum. Karanlık gider Gezi kalır diyoruz, karanlık gider mücadele kalır diyoruz. Gezi demokratik bir hak talebidir, bu böyle bilinsin. Gezi yargılanamaz. Bu vesileyle Gezi’de yaşamını yitiren devrimcileri ve yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, Gezi nedeniyle tutsak olan arkadaşlarımıza da grup toplantımızdan selam ve sevgilerimizi yolluyoruz.

'AKP VE MHP HER GÜN DARBE YAPIYOR!'

Tecrit üzerinden Kürt meselesinde çözümsüzlüğü dayatmak da aslında bu darbe mekaniğini canlı tutmaktır. Tecrit kimin işine geliyor, tecritle ne örtülmeye çalışılıyor, bunu da Türkiye halkları çok iyi biliyor. Son 70 yıldaki darbelerin yürütücülerine, bildirilerine ve sonrasına bakıldığında tek bir parti görülecektir. Sürekli bu darbelerde MHP’yi görüyoruz. 1970’lerdeki kriz ve kaosa bakın, yine MHP’yi göreceksiniz. '90’lardaki kriz ve kaosun baş aktörü yine MHP’dir. Çünkü bunlar varlığını krizden, kaostan ve darbelerden alıyor. Bugün de AKP’yi yanına alarak demokratik siyasete ve toplumsal taleplere her gün darbeler yapıyorlar. Emin olun, 2 siyasi partinin genel merkezleri siyasi darbelerin planlandığı, hazırlandığı ve yürürlüğe konulduğu genel merkezler olarak tarihe geçecektir. Genel Merkez değil darbelerin karargâhı haline gelmiş AKP ve MHP genel merkezleri. Eskiden devlet mafya ve çeteleri kontrol ederdi, hiçbir çete ve mafya devletin bilgisi olmadan tek bir çöpü kaldırıp başka bir yere koymazdı. Cinayetler dahil olmak üzere. Bugün Türkiye’sinde mafyalar ve çeteler artık devleti kontrol ediyor. Yargıda varlar, sanatta varlar, sporda varlar, siyasette varlar, medyada zaten haddi var, hesabı yok. Maşallah her yerde çete zihniyeti, Türkiye’nin her yerine sirayet etmiş durumdadır. Düşünün, Tuğgeneral olmuş sınırda insan kaçakçılığı yapıyor. Ve her şey aleni bir şekilde ortada. Yargılanmak yerine emekliye sevk ediliyor. Başsavcı suçları örtbas etmek için daire alıyor. Resmi çakarlı araçlar Türkiye’de katilleri taşıyor. Bunu görmeyen yok ama yargı görmüyor.

Kimse kalkıp bu çete düzenini bize kamu düzeni olarak satmasın. Türkiye toplumu artık buna inanmıyor. Ankara’nın ortasında cinayet işlendi, tüm detayları sonuçlarıyla birlikte ortada. İşlem yapan yok. Buyurun haydi işlem yapın. Tabii yapmazlar. Peki, niye işlem yapmıyorlar çünkü beka dedikleri şey bu çete düzeninin bekasıdır. Onlar beka dedikleri zaman çocuklarımız, gençlerimiz, ülkemizin demokratik geleceği aklınıza gelmesin. Onların beka dedikleri şey tam da bu çürümüş düzeni korumaktır, çürümüş düzenin bekasıdır. Bir yıl öncesine kadar çete ve mafyayı koruyan bir bakanlığımız vardı, oysa gerçek şimdi anlaşılıyor. Bakanın ismi tutanaklarda uyuşturucu işiyle anılıyor. Bunu biz söylemiyoruz, bu bir iftira değil. Bu çeteler ve mafyalar gözaltına alınırken verdikleri ifadelerle bunlar sabittir.

JİTEM İTTİFAKI

Yıllarca devletin iskeleti bürokrasidir diye anlatmaya çalıştılar. Bürokrasi bürokrasidir. Evet, şimdi bürokrasiye çeteler sızdılar. Bürokrasi çete ve mafyaların eline geçti. İskelet dediğiniz şey çürüdü, çöktü. Şu an bakıyoruz uyuşturucuyla mücadele en büyük amacımız diyor hükümet yetkilileri. O halde buradan İçişleri Bakanlığı’na ve AKP hükümetine sesleniyorum; uyuşturucu ile mücadele etmek istiyorsanız iktidarınızın içindeki çöreklenmiş çetelere dur deyin. Çürümeye son vermek mi istiyorsunuz, JİTEM ittifakını bitirin. JİTEM ittifakı ile bu ülkeyi yönetiyorsunuz. JİTEM ittifakı devam ettikçe çakarlı araçlarla katiller olay yerine taşınacaktır. Rüşvet alan, insan kaçakçılığı yapan yargıçlar yargılanmayacaktır. Çürümeyi önlemenin en önemli yollarından biri bu JİTEM ittifakına son verilmesidir.

MHP ile ittifak bugün AKP’nin işine geliyor olabilir ama emin olun saydığım bütün kaosların, krizlerin baş aktörü olan MHP bir gün biz de şahit olup birlikte göreceğiz, AKP’nin sonunu yavaş yavaş getirecektir. Nereye gidiyorsak sokakta mitingde gezdiğimiz kentlerde ilçelerde gerçek AKP’liler bu ittifaktan rahatsız. Bu rahatsızlıkları hepimiz biliyoruz ama saray bilmiyor çünkü sarayın işine geliyor. Ama AKP nasıl bir sonla karşılaşacak bununla hepimiz şahit olacağız. Türkiye gri listede ve gri listeden çıkmak istiyorsa önce MHP ve AKP’nin kol kanat gerdiği çeteleri tasfiye etmesi gerekiyor. Tüm bu yapılar ve yarattığı çürüme savaşın darbe mekanizmasının ve bundan beslenen siyasetin ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Türkiye bu hakikatlerle yüzleşmezse daha büyük çürüme ile karşı karşıya kalacaktır. Çözüm çok basit. Güçlü demokrasi, gerçek adalet hakikat ve yüzleşme, Kürt sorunun demokratik çözümü, darbe ve vesayet mekanizmasının tasfiye edilmesidir. Bunlar olmadan biraz önce bahsettiğim olumsuzlukların tamamını biz 85 milyon insan birlikte yaşamak zorunda kalacağız.

'KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDEN DEĞİŞMEZ...'

Demokratik bir ülke için Kürt halkının statüsünü tanıyan ve eşit yurttaşlığı esas alan bir model çözüm olacaktır. Demokratik dönüşümün tapu senedi demokratik anayasa olacaktır. Demokratik anayasa ekonomik krizin de uluslararası krizin de yoksulluğun da savaşın da şeffaf bir yönetimin de çözümüdür. Bu aynı zamanda Türkiye halklarının ortak talebidir. Bu ülkenin yeni yüzyılın başlangıcında yapacağı en iyi şey demokratik bir anayasa yapmaktır. 

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Türkiye’de her zaman darbeler sadece direnenleri değil çalışan emekçileri yoksulları emeklileri de engellemiştir. En büyük darbe onlara vurulmuştur. Bakın 12 Eylül darbesi yapılınca biraz da iş verenler gülsün diyenlere 20 Temmuz OHAL’i iş verenler için ilan ettik diyenler aynıdır. Biri asker postalıyla bunu diyor, biri siyasetçi kimliğiyle diyor. Darbeler sermayeye altın çağını yaşattı hep beraber görüyoruz. Açıklanan istatistiklerde de sermayenin karları katlanarak artıyor. Bakın 20 Temmuz’da Türkiye'de emeğin milli gelirden aldığı pay Türkiye tarihinin en düşük seviyesindedir. Peki, sermayenin aldığı pay ne kadardır. Türkiye tarihinin en yüksek seviyesindedir. Dolayısıyla askeri ve siyasi darbelerin kimler için yapıldığı da bu söylediklerimdir. Eğer bugün milyonlarca emekli 10 bin liraya mahkûm edilmişse, milyonlarca asgari ücretli yoksulluk sınırının altında bir ücretle yaşıyorsa, esnaf günü siftahsız kapatıyorsa, çiftçi ya ekemiyor ya da ektiğini tarladan kaldıramıyorsa tam da bu zihniyetinden kaynaklıdır. 

Şimdi de tasarruf adı altında bir paket açıkladılar. Tam bir şov ve aldatma paketidir bu. Açıklanan tedbirlerin adı tasarruf değil hak gasplarıdır. Açıklanan tasarruf paketinin toplamı bütçe açığının 26’da 1’dir. Onlar da bununla bütçe açığını kapatamayacaklarını çok iyi biliyorlar. 

Aldatma algı oluşturma konusunda her zaman çok mahir oldukları için sanki tasarruf ediyorlarmış gibi toplumu aldatmaya çalışıyorlar. Erdoğan geçen gün ‘servet eşitsizliği tarihi bakımından en yüksek seviyelere çıktı’ diyor. Fakirden zengine doğru artan bir servet transferi var diyor. Bunu kim diyor 22 yıldır Türkiye'yi yöneten iktidarın başı diyor. Gören de zannedecek ki DEM Parti Eş Genel Başkanı konuşuyor. Bir demokrat sol partinin lideri konuşuyor. E günaydın. Servet eşitsizliğini yaratan senin 22 yıllık politikalarındı. Emekçiyi, işçiyi yoksullaştıran senin politikalarındı. Lütfen birisi iktidar olduğunu söylesin. Sanki iktidar olsa bu sorunları çözecekmiş gibi anlıyor. 

Tasarruf vergi ve ekonomideki tercihleri değiştirmekle mümkün olur. DEM Parti olarak kapsamlı bir vergi reformu öneriyoruz. Az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınsın. Dolaylı vergilerin vergi geliri içerisindeki payı azaltılsın, Dolaylı vergi cebimizden emekçinin maaşından kesilen vergidir. Sermayeye yapılan vergi kıyaklarına son verilsin. O zaman gerçekten AKP-MHP iktidarının tasarruf için bir şeyler yaptığın anlarız. Ama böyle bir şey yok. Tasarruf diyorlar ama tasarruf yok. Tasarruf şov yapmakla, asgari ücret ve emeklilere hakları olan zammı vermemekle olmaz.

DEM Parti olarak Temmuz ayına kadar asgari ücretin emekli maaşlarının iyileştirmesi için bir kampanya yürüteceğiz.

'YASA TEKLİFİNDE HAYVAN HAKLARI YOK, KATLİAM VAR'

Bildiğiniz üzere son günlerde hayvanlar sokak hayvanları gündemi var. Gariptir, yasa tasarısının ismi ne biliyor musunuz? ‘Hayvan Hakları Yasa Teklifi’. Şimdi gören bunu hayvan haklarını koruyacak, genişletecek bir yasa tasarısının hükümet tarafından Meclis’e sunulacağını anlar. Bak burada da bir aldatmaca yargı var. İçeriğinde hayvan hakları yok. Hayvanları katledecek teklifler var.

Buna göre sokak hayvanlarını toplayacaklar, barınaklarda 30 gün boyunca misafir edecekler, ilana çıkacaklar, sahiplendirilen hayvanları sahiplerine verecekler, gerisini de uyutacaklar. Birileri daha uyutmanın ne olduğunu bile bilmiyor. Sanıyorlar ki öyle hayvanlar uyutulacak, gece uyandırılacaklar. Oysa uyutma dedikleri hayvanları katletmektir. Doğaya, insana, canlıya düşman pratikleriyle kalıcı bir çözüm üretmekten yoksun bu iktidar çareyi yine yaşamı yok etmekte, sokak hayvanlarını katletmekte buluyor. Sokak köpekleri diye bir sorun yarattılar. Allah aşkına barınaklar açsaydınız. Barınaklardaki hayvanların yaşam koşullarını iyileştirseydiniz. Kısırlaştırmak için gerçek bir plan program hayata geçirseydiniz bugün sokak hayvanlarının bir sorun olduğundan bahsetmeyecektiniz. DEM Parti olarak doğanın ve tüm türlerin yaşam hakkı savunuyor ve savunmaya devam edeceğiz bu hakların güvence altına alınması için de bu yasa tasarısına karşı olduğu gibi mücadele etmeye devam edeceğiz.”