Başaran: AKP cunta ve savaş iktidarıdır, püskürtelim!

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, AKP'nin savaş ve cunta iktidarı olduğunu belirtti. AKP döneminde çocuğa tecavüzün arttığını belirten Başaran, "İktidara değil, kadınlara çağrı yapıyoruz; saldırıları püskürtelim" dedi.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partisinin sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Başaran, Çerkes Soykırımı’nın yıl dönümü vesilesiyle katledilenleri anarak konuşmasına başladı.

'AKP DÖNEMİNDE ÇOCUĞA TECAVÜZ ARTTI'

AKP-MHP iktidarının koronavirüs salgınının fırsata dönüştürmeye çalıştığını; halkın iradesini gasp etmek ve kadın kazanımlarını yok etmek üzere siyaset yürüttüğüne dikkat çeken Başaran, "Çocuklara tecavüz edenler salınarak çocuğa koca olarak gönderiliyor" diye ekledi.
"Çocuklar ömür boyu kendilerine tecavüz edenlerle yaşamak zorunda bırakılacak" vurgusunda bulunan Başaran, "Çocuk istismarı yasasıyla beraber henüz kendi kararını veremeyecek, olgunlaşmamış, uluslararası hukuka göre çocuk sayılan kız çocukları aslında bir biçimde evlere kapatılacak, eğitimden, toplumsal alandan uzaklaştırılacak" dedi.
Çocuk istismarında Türkiye'nin dünya üçüncüsü olduğunu kaydeden Başaran, "Türkiye’deki davalar AKP’nin iktidar olduğu son 10 yılda 3 kat arttı. Cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara karşı geliştiriliyor. 2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yapmış. Yine 15 yaşın altında 15 bin 937 çocuk doğum yapmış" diye kaydetti.
Başaran, "Hukuk devleti olsaydı çocuk istismarını meşrulaştıranlar hakkında soruşturma başlatılırdı" dedi.

'CUNTA İKTİDARI, SAVAŞ BAKANLIKLARI'

Başaran, AKP'nin meşru bir hükümet olmadığını söyleyerek, şöyle devam etti:
"Toplumsal ihtiyaçları, çocukların, kadınların, yoksulların ihtiyaçlarını karşılamak için çaba sarf eden bir iktidar değil AKP iktidarı. 7 Haziran’dan bu yana sivil görünümlü bir darbe iktidarı, bir cunta iktidarıdır artık.  Bütün bakanlıklar savaş ve propaganda bakanlığı haline gelmiş durumda. Bu bakanlıklar televizyon ve medya gücünü kullanarak yarattıkları milis güçlerle toplumun bütün kesimlerine saldırı geliştiriyorlar, Kadının tüm kazanımlarını yok etmek için zemin oluşturmaya çalışıyorlar, nefret söylemlerini bütün televizyon ve sosyal medya araçlarıyla yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Savaş bakanları da bunun uygulamasını gerçekleştiriyorlar. Savaş bakanları oluşturulan milis güçlerle, polislerle, askerlerle topluma biat ettirme, geri adım attırma siyaseti yürütülüyor. En son Ankara il binamıza yapılan saldırı bu yaklaşımın bir göstergesidir.

'FETİH POLİTİKASI!'

Bunun bir örneği de pandemi sürecinde özellikle halkçı, şeffaf, kadın özgürlükçü, ranttan uzak belediyelerimize karşı yürüttüğü saldırıyla bir kez daha göstermiş oldu. Daha salgının ilk günlerinde 8 belediyemize kayyum atandı, geçen hafta da 5 belediyemize daha kayyum atandı. Bunun daha önce gerçekleşen darbelerden bir farkını görmüyoruz. Darbeciler 28 Şubat’ta tankları caddelerde yürütmüşlerdi. 80 Darbesinde seçilmiş hükümet yerinden edilmişti, 27 Mayıs'ta başbakan asılmıştı ama bugün iktidarın yürüttüğü kendine göre 'mücadele' dediği ama halkı karşısına aldığı bu darbe rejimi 5 belediyemizi işgal etti. İşgal görüntüleri apaçık ortadaydı. Fetih politikasını yürüttükleri ortadaydı. Astıkları bayraklarla, belediyelere giriş biçimleriyle işgal ettiklerini tasdiklemiş oldular. Kayyumların ilk yaptığı da tek adam rejiminin simgesi haline gelen Erdoğan’ın fotoğrafını asmak oldu. Bununla halkın taleplerini yerine getireceklerini iddia ediyorlar. Mesele gerçekten mücadele olsaydı bu kurumların kapatılması nasıl açıklanacak?
Kayyum rejimi ile kadın özgürlükçü siyaset yok edilmeye çalışılıyor.
Hiçbir biçimde uygulanmayan kadınların seçilme hakkı, eşbaşkanlık ile yerine getirildi."

'KADINLARIN EVE KAPANMASINI İSTİYORLAR'

Başaran, AKP'nin kadın düşmanı politikalarına da değinerek, şunları ifade etti:
"Kadınların toplumsal alanda olmasını istemediğini çok iyi biliyoruz. İstemiyorlar, kadınların mücadeleden uzak kalmasını, kadınların yerel yöneticilikte bağı olmasını istemediklerini çok iyi biliyoruz. Onun içindir ki mağduriyetleri, emekleri üzerinde yükseldikleri kadınları, bir çırpıda tekrar evlerin içerisine kapatmaya, temsiliyetten uzaklaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Ortaya konulan sistemden uzaklaştırma çabalarının ne kadar aleni bir biçimde olduğunu görüyoruz hep beraber.
Bu iktidarın darbe siyaseti bin yıl sürmeyecek çünkü karşısında kadınlar var."

'ÇAĞRIMIZ İKTİDARA DEĞİL, KADINLARA'

Kadınlara seslenen Başaran, şunları kaydetti:
"Biz çağrımızı iktidara değil, kadınlara yapıyoruz; biz daha önce mağduriyetimizle de gücümüzle de bir araya geldik. 28 Şubatlarda baş örtülü kadınlar darp edilirken, bizler bütün kadınlar tek ses olup, kadınların giyimine, yaşam tarzına, kadınların siyasette var olma hakkına kimsenin dokunamayacağını ifade ettik. Bugün de bütün kadınların bir arada olması gereken günlerdir. Çünkü bu saldırı sadece HDP’ye değil, HDP’li kadınlara değil, Kürtlere değil, Kürt kadınlara yönelik değildir. Bütün kadınlara, mücadele eden, direnen, kadın varlığını savunan, kadın siyasetini savunan bütün kadınlara saldırıdır.
Kadınlara karşı tek yerden gelen bu saldırıya karşı biz de tek ve güçlü bir ses çıkarmalıyız
O yüzden iktidara değil, kadınlara seslendiğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Gelin, bizi ayrıştırma siyasetine karşı kadın kimliğiyle bir araya gelelim. Gelin 'mağdur et yönet' siyasetine karşı birbirimizle dayanışalım. Dayanışmayı büyütelim. Bununla en kısa zamanda bu iktidarı, gasp ettiği, işgal ettiği bütün alanlardan püskürteceğimize inanıyoruz. Daha önce başardık, yine başarabiliriz. Geleceğe gerçekten kadın özgürlükçü, demokratik bir ülke bırakacağımıza inanıyorum."