Bir kumpas davasının anatomisi

Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme açısından dönüm noktası olarak değerlendirilen Kobanê Kumpas Davası, Türk hükümetinin ajandasını da deşifre eden kararlarla sonuçlandı.

KOBANÊ KUMPAS DAVASI

DEM Parti’nin hukukçu vekillerinden Ömer Faruk Hülakü, tekçi aklın intikam hırsının, barış isteyen ve çözümcü siyasetten yana olan herkesi cezalandırma ısrarının, Kobanê Kumpas Davası’nda somutlaştığını söyledi. 

DAİŞ’in Kobanê’yi işgal saldırısına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan protesto gösterileri gerekçesiyle aralarında HDP’nin eski eşbaşkanlarının da bulunduğu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Kumpas Davası'nın karar duruşması görüldü. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, siyasetçilerin ve avukatların olmadığı boş salona 130 sayfalık kararı okudu ve 24 siyasetçiye ceza verdi. Mahkeme, Kobanê protestoları sırasında yıllardır propagandasını yaptığı Yasin Börü'nün de arasında bulunduğu 6 kişinin ölümü ve onlarca kişinin yaralanmasına ilişkin suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraat kararı verdi. Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, yıllardır Demirtaş ve dönemin HDP'li siyasetçilerini suçlamıştı. 7,5 yıldır cezaevinde olan Selahattin Demirtaş'a 10 ayrı 'suç'tan toplamda 42 yıl hapis cezası verildi. Demirtaş'a 2015'te diyalog süreci kapsamında Kandil'de PKK yöneticileriyle fotoğraf çektirmesi de dahil toplamda 32 'suçlama'dan beraat etti. Demirtaş'a bazı konuşmalarından ise "Suç olsa dahi yasama sorumsuzluğu kapsamında kaldığı" gerekçesiyle beraat verildi. Figen Yüksekdağ ise toplamda 30 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ali Ürküt'e 17 yıl 1 ay; Alp Altınörs, Cihan Erdal, Bülent Barmaksız, Pervin Oduncu, Zeki Çelik, Zeynep Karaman, Nazmi Gür'e 22 yıl 6'şar ay; Günay Kubilay, İsmail Şengül ve Dilek Yağlı'ya ise 20 yıl 6'şar ay hapis cezası verildi. Tutuksuz yargılan Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk'e 10 yıl hapis; Mesut Bağçık, Nezir Çakan, Aynur Aşan ve Ayşe Yağcı'ya 9'ar yıl; Emine Ayna'ya 10 yıl; Zeynep Ölbeci'ye 12 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Sebahat Tuncel 12 yıl, Ayla Akat Ata 9 yıl 9 ay, Ayşe Yağcı 9 yıl, Gültan Kışanak 12 yıl, Meryem Adıbelli de 9 yıl hapis cezalarına çarptırıldı; ancak cezaevinde kaldıkları süre göz önünde bulundurularak tahliye edildi. Savcılık, dün tahliye ve beraatlere itiraz etti. 

KUMPAS DAVASI’NIN AMACI

Kobanê Kumpas Davası, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve adil yargılama standartları, iç siyasi dinamikleri, yargı bağımsızlığını açısından tarihe geçen bir dava oldu. Dava süreci, Türk devletin Kürt politikası, Kürt siyaseti üzerinde uyguladığı baskı, Kürtlerin siyasi temsil hakkının hukuk mekanizmalarıyla baskı altına alma hamlesi kapsamında değerlendirilecek bir süreçtir. Kumpas Davası, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP ve Kürt Hareketi’ne karşı yürüttüğü topyekun imha siyasetinin bir parçası olarak açıldı. Siyasi intikam ve cezalandırma aracı olarak hukuk mekanizmaları işletildi. İmha sürecinin hızlandırılması, Kürt siyasetinin siyasi-sosyolojik etki alanların etkisizleştirilmesi, bu siyasetin bir parçası olarak ihtiyaç duyulan milliyetçi kesimleri konsolide etme amacıyla bir yargı tiyatrosu sahnelendi.

DAVA SÜRECİ VE İHLALLER

* 3 bin 500 sayfa ve 324 klasörden oluşan kumpas davasının iddianamesi ,Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde bir hafta içinde incelenerek, kabul edildi. İddianamenin bu kadar kısa bir süre içinde incelenmesi, hukukçuların yoğun tepkisine neden oldu. Talimat alan mahkeme heyeti, adil yargılama ilkesini hiçe sayarak “jet hızıyla” iddianameyi kabul etti. Bu kadar kapsamlı bir dosyanın bu kadar kısa sürede incelenip kabul edilmesi, hukuk süreci açısından olağan bir süreç değildi. Savunma avukatlarının, iddianamenin detaylı ve adil bir şekilde değerlendirilmesinin zorlaştığı, savunma haklarının kısıtlandığı ve bu durumun adil yargılama ilkesiyle bağdaşmadığı talepleri ise mahkeme tarafından dikkate alınmadı.

* İddianame, HDP’nin sosyal medya paylaşımları, demokratik eylemler, basın açıklamaları ve gizli tanık beyanları esas alınarak hazırlanmıştı. İddianamenin kapsamı ve delil yetersizliği dikkate alınmamıştı. Avukatların, dosyaya erişim kararı kısıtlanarak, savunma hakkı ihlal edildi.

* Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere diğer HDP’li siyasetçilerin uzun süre tutukluluk halleri, AİHM tarafından eleştirilmiş ve AİHM, Demirtaş’ın tutukluğunun siyasi saiklerle yapıldığını, serbest bırakılmasını hükmetmişti. Türk hükümeti, AİHM kararlarına uymadığı gibi tahliye kararının hemen başka suçlamalarla Demirtaş ve diğer siyasetçilere yeniden tutuklama kararı verildi. Yargı, tümüyle AKP-MHP militan kadroların siyasi intikamının denetimine girdi.

* Duruşmalar aralıksız yapılarak, avukatlara savunma hakkı tanınmadı. Avukatların savunma için süre talepleri ve mazeretleri “duruşmayı uzatmak” gerekçesi olarak, mahkeme tarafından sürekli reddedildi. Mahkeme başkanlarının sık sık değişti. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine aykırı ve tarihe kara bir leke olarak geçen kumpas davasında hızlı yargılıma ve savunma hakkının kısıtlanmasının nedeni, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemekti.

* Mahkemede ortaya atılan iddialara karşı avukatların otopsi talepleri de zamana yayılarak kabul edildi. İddianamede yer almayan otopsi raporlarının duruşmaya kısa bir süre kala mahkeme tarafından talep edilmesi, hukuk çevrelerinde savunma sürecinin işletilmemesine dönük bir manevra olarak eleştirildi. 

HUKUKÇULARIN DEĞERLENDİRMESİ

Davanın hukuki ve siyasi boyutlarını değerlendiren avukat Cemal Demir, sürecin başından itibaren bir kumpas şeklinde geliştiğine dikkat çekerek, iddianamesinin hazırlanması ile Kobanê eylemleri arasında 6 yıl geçtiğini hatırlatarak, bu sürecin adil yargılanmanın temel prensiplerine aykırı olduğunun altını çizdi. Demir, HDP’nin etkili bir muhalefet yürütmesi ve ortaya koyduğu siyasi başarısının, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından HDP’ye karşı bir intikam hamlesine dönüştüğünü söyledi. Demir, bunun tamamen siyasi bir operasyon olduğunu vurgulayarak, savcılar ve mahkemeler aracılığıyla yürütülen bu operasyonun temelinde HDP’yi tasfiye etme ve muhalefeti susturma amacının yattığını söyledi. 

KÜRTLER ÜZERİNDEN DEVLET İÇİ HESAPLAŞMA

2000’li yıllardan itibaren devlet sistemine yerleşen çeşitli çete yapılanmalarının, özelikle Fethullah Gülen Grubu sonrası dönemde, yargı ve emniyet gibi kritik kurumlarda etkin olduğunu kaydeden Demir, Erdoğan’ın söylemlerinden ve iktidar kanadının açıklamalarından bu yapılanmaların varlığının açıkça gözlemlendiğini savundu. Demir, devlet içindeki bu tür yapılanmaların, yine Kürtler üzerinden hesaplaşma içinde olduğunu ve bu bağlamda MHP’nin arka planında olduğu iddia edilen ‘Ötüken’ çetesinin yargı içindeki etkinliğini bu dava sürecinde kullandığına ikna olduklarını belirtti. 

MAHKEME USULLERİNE UYMADILAR

Demir, yargılama sürecinde yargıya dair hiçbir işlemin düzgün bir şekilde yapılmadığını, savunma haklarının kısıtlandığını ve yargılamanın aceleyle usulsüz bir şekilde yürütüldüğünü kaydetti. Demir, 108 kişinin yargılandığı bu dosyada, yargılama sürecinin gerektirdiği hiçbir kuralla uyulmadığını ve savunma haklarının ihlal edildiğini, normalde bu kadar kişinin olduğu bir davanın sağlıklı yürümesi açısından yıllarca sürecek bir yargılamayı gerektiğini ifade etti.

TASFİYE SÜRECİNİN PARÇASI

DEM Parti’nin hukukçu milletvekillerinden Ömer Faruk Hülakü de verilen kararın, Türkiye’de adalet ve hukuk sisteminin yokluğunu bir kez daha gözler önüne serdiği söyledi. Hülakü, bu kararın hukuk ve yargı tarihine kara bir leke olarak geçtiğini ve Kürt siyasetini demokratik zeminden tasfiye etme girişiminin devam olarak okunması gerektiğini belirterek, aynı zamanda tüm muhalif kesimlere de göz dağı verme amacının da güdüldüğünü vurguladı.

YARGI TETİKÇİ YAPILDI

Ömer Faruk Hülakü, bu davanın nihayetinde kazananının, direnmekten asla vazgeçmeyen ve onurlu bir barış için mücadele eden Kürt halkı, temsilcileri ve dostları olduğunu söyledi. İktidarın bu mücadele karşısında yenildiğini ve ancak intikam alma çabasının sürdüğünü kaydeden Hülakü, iktidarın başta Kürtler olmak üzere sosyalistler, devrimciler ve muhalif olan herkesin cezalandırılması çabası içinde olduğunu; bu intikam duygularıyla Kürt siyasetçilerin cezalandırıldığını söyledi.

Milletvekili Hülakü, davanın hukuksuzluklarla dolu ve adaletin araçsallaştırıldığı, Kürt düşmanlığının somut olarak ortaya çıktığı bir kumpas olduğunu belirtti. Tutuklanan kişilerin arkasında delil üretildiğini, dosyaya dahil edilen tanıkların, davanın doğrudan kumpas olduğunu somutlaştırdığını vurgulayan Hülakü, dosyadaki tanıklara nasıl ulaşıldığı ve nasıl ifade verdiklerine dair iddianamede, kolluk fezlekesinde ve soruşturma klasörlerinde herhangi bir bilginin olmadığını hatırlattı. Hülakü, bu durumun, davanın siyasi bir baskı aracı olarak kullanıldığının somut kanıtlarından biri olduğunu dile getirdi.

KARANLIK BİR DÖNEMDE ISRARCILAR

Adaletin ve toplumsal barışın sağlanması için hukukun işler kılınması ve hukuksuz davaların sonlandırılması gerekliliğine işaret eden DEM Parti Milletvekili Ömer Faruk Hülakü, demokratik bir sürecin ve normalleşmenin başlaması açısından bu davanın önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Hülakü, tekçi aklın intikam hırsının, barış isteyen ve çözümcü siyasetten yana olan herkesi cezalandırma hareketiyle bu coğrafyayı karanlıkta bırakma ısrarının bu davada somutlaştığının altını çizdi.