Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanıp cezalandırılması için polis bariyerleriyle abluka altında tutulan Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, 12 Haziran 1994 tarihinde Mardin’e bağlı Derik ilçesinde gözaltında kaybedilen Vejdin Avcıl’ın akıbetini sordu.
İNSANLAR BAYRAM TELAŞINDAYKEN, BİZ POLİS BARİYERLERİ ÖNÜNDEYİZ!
Bu haftaki açıklamayı okuyan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan, insanlar bayram telaşındayken, kendilerinin Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları uygulanmadığı için Galatasaray’daki polis bariyerlerinin önünde olduklarını hatırlattı. Devletin bu hukuksuzluğunun yalnız kendilerini sınırlamakla kalmayıp, onarılamaz sosyal, siyasal, toplumsal ve ekonomik sonuçlara yol açtığını vurgulayan Arcan, “Bugün bir kez daha haykırıyoruz: Türkiye’de güvenlik güçlerinin vatandaşa yönelik işkence, öldürme, gözaltında kaybetme gibi uygulamaları söz konusu olduğunda idari ve yargı mekanizmaları etkin biçimde çalışmıyor” dedi.
GÖZALTINDA ALINDIĞI İNKAR EDİLDİ
1003. haftalarında yargılama faaliyetinin sonuçsuz kaldığı Vejdin Avcıl dosyasını kamuoyu ile paylaşan Arcan, Avcıl’ın kaybedilme hikayesini şöyle anlattı: “Mardin’in Derik ilçesindeki Adakent Köyü’ne, 12 Haziran 1994’te Derik İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı askerler ve korucular tarafından operasyon düzenlendi. Operasyonda beş köylü gözaltına alındı. 25 gün içerisinde dört köylü serbest bırakıldı. 30 yaşındaki beş çocuk babası Vejdin Avcıl’ın ise gözaltına alındığı inkar edildi. Olayla ilgili Derik Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen (1994/141 sayılı) soruşturmada, dosya (21/6/1994 tarihli) görevsizlik kararıyla Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.
ÇATIŞMA SÜSÜ VEREREK GÖZALTINDA KATLETTİLER
Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 Temmuz 1994’te Derik İlçe Jandarma Komutanı Musa Çitil tarafından düzenlenen belgeyi esas alarak içinde Avcıl’ın da olduğu ‘ölü ele geçirilen toplam dört şüpheli hakkında terör örgütüne üye olma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı verdi. Evraklar daha sonra imha edildi.
Derik İlçe Jandarma Komutanı Musa Çitil tarafından düzenlenen belgede, Vejdin Avcıl’ın çatışmada ölü ele geçirildiği yazılıydı. Ancak Vejdin’in otopsi raporuna göre kafasından aldığı tek kurşun ile ölmesi bu iddiayı sarsıyordu. Ailesi, Vejdin Avcıl’ın gözaltına alındığını ve gözaltı sırasında operasyon bölgesine götürülerek ön safa sürülüp, bilerek ölümüne sebebiyet verildiğine inanıyordu.
AVCIL’IN KEMİKLERİNE KİMSESİZLER MEZARLIĞINDA ULAŞILDI
Olaydan 17 yıl sonra 22-23 Kasım 2011 tarihlerinde Derik Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen bir başka soruşturma kapsamında Derik Kimsesizler Mezarlığı’nda açılan toplu mezarda Vejdin Avcıl’ın giysi parçalarına ve kemiklerine ulaşıldı.
DERİK JANDARMA KOMUTANI MUSA ÇİTİL BERAATLE ÖDÜLLENDİRİLDİ
Dönemin Derik Jandarma Komutanı Musa Çitil hakkında 2012’de, içlerinde Vejdin Avcıl’ın da olduğu ‘13 sivil insanı gözaltına alarak keyfi ve kısa yoldan infaz ettiği’ iddiasıyla kamu davası açıldı ve 13 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi.
Savcılık makamı iddianamede, Musa Çitil’in görev yaptığı dönemde ‘şüphe olsun olmasın sivil vatandaşları tamamen keyfi bir şekilde öldürdüğü’, ‘.. ölenleri ise adli tahkikate terörist unsurlar olarak sunduğu ve bu yönde tutanaklar tuttuğu’ kaydını düştü.
Tutuksuz yargılanan Musa Çitil, 21 Mayıs 2014’teki karar duruşmasında beraat etti. Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını 2 Haziran 2015’te onadı. Aileler, kararın kesinleşmesi üzerine 2015 yılında AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. AYM ise başvuruyu “kabul edilemez” buldu. (Başvuru Numarası: 2015/ 16290) Bunun üzerine aileler 2022 yılında AİHM’e başvurdu.”
BABAMI DARP GÖTÜRDÜLER, EVİMİZİ BOMBALADILAR
Açıklamanın ardından Vejdin Avcıl’ın oğlu Yasin Avcıl’ın gönderdiği mektup okundu. Gezi direnişi sırasında polis tarafından katledilen Berkin Elvan’ın ablasının okuduğu mektupta, Yasin Avcıl şunları ifade etti: “Ben 30 yıl önce Mardin Derik’te gözaltına alınarak kaybedilen Vejdin Avcıl’ın oğluyum. 1990’lı yıllarda insanlık onurunun ayaklar altına alındığı bir dönemde, hemen her gün bölgemizde insanlar; kadın, çocuk, yaşlı demeden gözaltına alınıyordu. Ağır işkencelerden geçiriliyor, öldürülüyordu. Köy ve mezralar yakılıyordu. Maalesef bizde bu zulümden nasibimizi aldık.
Babam 12 Haziran 1994’te köy meydanında patozda harman vururken gözaltına alındı ve bir daha kendisinden haber alamadık. 20 yıl hukuk mücadelesi verdikten sonra ancak bir toplu mezarda kemiklerine ulaştık. Düşünün; babanız bir sabah köye baskın yapan kolluk kuvvetleri ve köy koruyucuları tarafından gözlerinizin önünde darp edilerek yaka paça götürülüyor ve eviniz bombayla havaya uçuruluyor. Ne hissedersiniz?
HER ZAMAN BABA KELİMESİNE HASRET KALDIK
Biz aile olarak çok acı çektik ve halen çekmeye devam ediyoruz. En küçük kardeşim daha kırk günlük, biri 1 yaşında, diğeri 3 yaşında, ben 11 ablam 12 yaşındaydık. 20 yıl boyunca her kapımız çaldığında, kapımıza bir araba geldiğinde belki babam geldi diye sevinerek kapıya koşardık. Her telefon çaldığında belki babamdır veya onunla ilgili bir haberdir diye umutlanırdık. Ama her defasında hayal kırıklığına uğrardık. Her zaman baba kelimesine o kadar hasret kaldık ki, anlatılmaz ancak yaşayan bilir.
2014’TE KEMİKLERİNE ULAŞTIĞIMIZDA ONUN EVE DÖNME UMUDUNU KAYBETTİK
Kardeşlerim baba duygusunu hiçbir zaman yaşayamadılar. Hep bir yanımız yarım kaldı. Bir insan, insanlara bu kadar acıyı nasıl reva görür anlamış değilim. 2014’te babamın kemiklerine ulaştığımızda onun eve dönme umudunu kaybettik. Bizi teselli eden tek gerçekse en azından bir mezarının olmasıydı. Türk adalet sisteminin davamızı beraat ettirmesi bizi daha derinden sarsmıştır. Acılarımızı tazelemiştir. Suçlular hak ettikleri cezaları almadıkları sürece hukuk mücadelemiz devam edecektir. Tüm Cumartesi Anneleri’ni saygıyla selamlıyor acılarını ve mücadelelerini paylaşıyorum.”