Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır ile Parti Meclisi (PM) üyeleriyle 5 Mayıs 2024’te Amed’de yaptığı toplantıların sonuç bildirgesini açıkladı.
Toplantıda 31 Mart Yerel Seçimlerinin sonuçları, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecrit, Kobanê Kumpas Davası, egemen güçlerin Ortadoğu coğrafyasında derinleştirmek istedikleri savaş politikaları, AKP-MHP iktidarının Başûrê Kurdistan ve Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik yayılmacı işgal planları, halka dayatılan yoksulluk, yüksek enflasyon ve siyasi iktidarın içinde bulunduğu siyasi kriz hali gibi konuların derinlikli bir şekilde değerlendirildiği ve demokratik siyaset mücadelesinin yükseltilmesi temelinde çözüm yollarının tartışıldığı belirtildi.
Bildirgede “Parti Meclisimiz, 31 Mart yerel seçimlerinde halkımızın sandıkta ortaya koyduğu iradeyi ve kayyum denemesine karşı Wan halkının onurlu direnişini selamlamış, önümüzdeki süreçte demokratik mücadelenin büyütülmesi gerektiğini yüksek bir kararlılıkla ortaya koymuştur” denildi.
‘ABDULLAH ÖCALAN ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞMALI’
Bildirgenin devamında “Parti Meclisimiz, toplumsal ve siyasal barışı inşa etmenin temel koşullarından biri olarak barışı kurmayı kendisine misyon edinmiş Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğüne kavuşması gerektiğini bir kez daha dile getirmiştir. Parti Meclisimiz, siyasi bir kumpas davası olduğu tüm delilleriyle ortada olan, demokratik siyaseti hedef alan ve karar duruşması 16 Mayıs’ta görülecek olan Kobanê kumpas davasının düşürülmesinin ve siyasi tutsakların tümünün serbest bırakılmasının toplumsal barışın sağlanması yönünde önemli bir adım olacağına inanmaktadır“ ifadeleri yer aldı.
Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak iletişimsizlik halinin dayatılarak devam ettiği kaydedilen bildirgede şöyle denildi: “Kürt sorununun demokratik çözümünde bir şans olan Sayın Abdullah Öcalan, 25 yıldır İmralı Adası’nda bir insanlık suçu olan tecrit altında tutulmakta, son üç yıldır 3 yıldır avukatları ve ailesiyle görüştürülmemektedir. Sayın Abdullah Öcalan’dan hiçbir şekilde haber alınamamaktadır. Bu durum Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye halklarını tedirgin etmekte, kendisinin sağlığına ilişkin endişeleri büyütmekte, en önemlisi de ülke ve bölge barışını tehdit etmekte, bir arada yaşama umudunu öldürmektedir. 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinin sonucu da göstermiştir ki AKP-MHP iktidarının tecrit ve savaş politikaları çökmüş, halklar iktidara karşı barış iradesini ortaya koymuş ve Sayın Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğini bir kez daha dile getirmiştir.”
BARIŞIN ÖZNESİ ABDULLAH ÖCALAN’DIR
“Demokratik Bölgeler Partisi olarak Kurdistan coğrafyasında Kürt halkının açığa çıkardığı siyasi iradeyi esas alacak, demokratik, eşit, onurlu bir barış için mücadelemizi yükselterek sürdüreceğiz” denilen bildirgenin devamında, “AKP-MHP iktidarının Ergenekon artıklarıyla birlikte Kürt halkına karşı yürüttüğü politik, askeri, ekonomik, sınıfsal savaş yenilmiştir. Kürt halkı tüm baskılara rağmen tecridin bir insanlık suçu olduğunu söylemiş, barışın öznesinin Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan olduğu mesajını net bir şekilde vermiştir. Bu temelde Sayın Öcalan ile avukat görüşmelerinin başlatılması, diyalog ve müzakere sürecine girilmesi gerekmektedir” ifadeleri kaydedildi.
‘SEÇİM SONUÇLARI ÇÖKTÜRME PLANININ TASFİYESİDİR’
Bildirgede seçimlere ilişkin ise şöyle denildi: “AKP ve MHP faşist iktidarı, devletin tüm imkanlarını kullanarak, kimi yerlerde taşımalı seçmen, kimi yerlerde devletin zor aygıtlarını kullanarak Kürt halkının iradesini gasp etmek istese de Kürt halkı kayyum zihniyetine karşı sandıkta güçlü bir yanıt vermiştir. Başta faşist iktidar koalisyonu olmak üzere ırkçı, cinsiyetçi, tekçi politika yürüten tüm siyasi partiler özgürlük mücadelesi yürüten kadınların iradesiyle sandığa gömülmüştür. Faşist iktidar aldığı seçim yenilgisini kadınlara, gençlere ve Kürt halkının kazanımlarına saldırarak gizlemeye çalışmaktadır. Cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan ve hiçbir zaman başarıya ulaşmayan politikalar diğer hükümetlerin olduğu gibi AKP ve MHP faşist iktidarının da sonunu getirecektir.
Kürt halkının seçimlerde verdiği mesaj, bizlere her alanda demokratik siyaseti büyütme cesareti ve kararlılığı vermiştir. Kürt halkı kayyımlara karşı belediyelerini sonuna kadar savunacağını Wan direnişinde ortaya koymuştur. Seçimlerden hemen sonra başlatılan kirli özel savaş propagandası ile belediyelerimiz üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılmak istenen kayyım tehdidine karşı halkımızın siyasi iradesini sonuna kadar savunacağı ve kayyım pratiklerine azla izin vermeyeceği bilinmelidir. Belediyeler bizimdir, gasp ve talandan medet umanlar Kürt halkının yenilmez iradesini karşılarında bulacaktır.
Şimdi önümüzde, demokratik yerel yönetimler paradigmamızı hiçbir engel tanımadan ete kemiğe büründürmenin mücadelesi durmaktadır. Meclisler ve komünler temelinde demokratik konfederalizmi halklarla beraber inşa edeceğiz ve mutlaka başaracağız.”
‘KAZANAN KÜRT HALKI OLACAKTIR’
Bildirge şöyle devam etti: “Demokratik uygarlığın beşiği olan Kürdistan, Ortadoğu ve coğrafyası kadim zamanlardan bu yana savaşların, katliamların, fiziki ve kültürel soykırımların merkezi olmuştur. Bu saldırılar karşısında ezilen halklar da büyük bedeller ödeyerek insanlık değerlerini savunmaya devam etmişler, var olma mücadelesinden asla taviz vermemişlerdir.
Savaş, egemen güçlerin varlık nedenidir. Egemenler kaybedeceklerini anladıkları her kriz döneminde savaş çıkartmışlar, savaşı derinleştirerek siyasal krizleri aşmaya çalışmışlardır. Egemen güçlerin savaşları canlı ve sürekli tutmalarının amacı budur. Kürdistan coğrafyasında devam eden sorunların demokratik çözüme kavuşmamasının temel nedeni de budur. Yeni pazar alanlarını, çizilen ticaret yollarını, demografik yapısından yönetim biçimine kadar kontrol etmek isteyen sömürü sistemi bölgemizde her alanda savaşı derinleştirmenin planlarını yapmaktadır.
Savaşta kazanan egemenler olurken kaybeden halklar, doğa ve bir arada yaşam umudu olmaktadır. AKP-MHP iktidarı aynı zamanda bir savaş hükümetidir. İktidarını Kürt halkına karşı kesintisiz savaş ve düşmanlıkla sürdürmektedir. Kürdistan coğrafyasının dağlarında kimyasal gazlar, bombalar kullanılmakta, suikast eylemleriyle cinayetler işlenmekte, Türkiye’ye yönelik hiçbir saldırı olmadığı halde Rojava’daki yer altı-yer üstü enerji kaynakları, iletişim, ulaşım, aydınlatma tesisleri, gıda ambarları, su şebekeleri, inanç kurumları, okullar, üniversiteler ve hastaneler gibi yerler bombalanmakta, sivil insanlar katledilmekte, özetle Kürt halkının kazanımları hedeflenmektedir.
BAŞÛRÊ KURDISTAN’DAKİ SAVAŞ
Türkiye, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile birlikte Kürdistan’da savaş alanını genişletmek istemekte, Başurê Kürdistan’da kalıcı üs bölgeleri oluşturmaya çalışmaktadır. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik periyodik saldırılarla işgal girişimlerini devam ettirmektedir. Kürt düşmanlığı ile kendini var etmeye çalışan ve devletin tüm kaynaklarını savaş için seferber eden bir siyasi iktidar gerçekliği Türkiye halklarını uçuruma sürüklemekte, halkın her geçen gün daha fazla yoksulluk ve sefalet içinde yaşamasına neden olmaktadır.
BARIŞ İRADESİNİ YÜKSELTECEĞİZ
DBP olarak savaşı derinleştirmek isteyen iktidara karşı halkların barış iradesini yüksek sesle dile getirmeye devam edeceğimizi, savaşa karşı direniş içinde olacağımızı herkesin bilmesini isteriz. 100 yıllık baskı ve işgal girişimleriyle birlikte 10 yıldır çöktürme politikası uygulayan devlet aklı son seçimlerde görmüştür ki özgürlük mücadelesi bitmeyecek, güçlenerek büyümeye devam edecektir. Devlet aklı bu hakikati görmeli ve idrak etmelidir. Partimiz ölüm siyasetine karşı yaşam siyasetini büyütecek, örgütlü bir direniş içinde barışın sesini haykırmaya devam edecektir.”