DEM Parti: Emekçileri 15-16 Haziran ruhuyla direnişi büyütmeye çağırıyoruz
Yıl dönümünde 15-16 Haziran İşçi Direnişi'ni selamlayan DEM Parti, "Tüm emek ve demokrasi güçlerini faşizmin darbelerine karşı direnişi büyütmeye çağırıyoruz" dedi.
Yıl dönümünde 15-16 Haziran İşçi Direnişi'ni selamlayan DEM Parti, "Tüm emek ve demokrasi güçlerini faşizmin darbelerine karşı direnişi büyütmeye çağırıyoruz" dedi.
DEM Parti Emek Komisyonu eş sözcüleri Mehmet Bozgeyik ve Sevtap Akdağ, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi'nin yıl dönümü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada şunlar belirtildi:
"İşçi sınıfının kazanımlarına göz diken, örgütünü tasfiye etmek isteyen sermaye iktidarının karşısında 'gücümüz birliğimizden gelir' şiarıyla bir araya gelen 150 bin işçi, 1970 yılının 15-16 Haziran tarihlerinde emek mücadelesi tarihinin en büyük ve kitlesel işçi direnişini gerçekleştirmişti.
Dönemin siyasal iktidarı, işçilerin yükselen direnişi karşısında 15 Haziran akşamı 60 günlük sıkıyönetim ilan ederek bugünleri anımsatan baskı, şiddet ve zor yoluyla direnişi tasfiye etmeye çalışmıştı. Ancak tüm baskılara rağmen direnen işçilerin kararlı tutumu sonuç vermiş, Anayasa Mahkemesinin 9 Şubat 1971 tarihinde aldığı kararla sendikal hakları yok etmeyi hedefleyen yasa iptal edilmişti.
15-16 Haziran 1970’te işçilerin örgütlü mücadelesi ile korunan sendikal kazanımlara yönelik saldırılar sonraki yıllarda da durmamış daha da çeşitlenip derinleşerek artmıştır. Bu saldırılar sistematik bir hal alarak 12 Eylül faşist darbesi ile birlikte çalışma yaşamında yeni bir dönüşüm başlamıştır. Emekçilerin kazanılmış haklarını yok etmeyi amaçlayan neoliberal politikalarla devam eden bu dönüşüm, AKP iktidarı döneminde zirve yapmıştır. Sendikal örgütlülük, baskı ve zor yöntemleri derinleştirilerek taşeronlaştırma, esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri yaygınlaştırılarak tasfiye edilmeye çalışılıyor.
Bu açıdan, 15-16 Haziran’da yaşananlar günümüzü anlamak açısından da önemli dersler içermektedir. Bugün AKP-MHP iktidarının saldırıları, sadece Partimize yönelik değil başta işçiler, emekçiler olmak üzere toplumun tüm ezilen kesimlerini hedef almaktadır.
15-16 Haziran’da yapılmak istenilen işçi sınıfının sesi olan DİSK’in etkisinin kırılması çabasıydı. Bugün de ezilenlerin ve emekçilerin örgütlü mücadelesi başta kayyım yöntemi olmak üzere çeşitli baskı araçlarıyla zayıflatılmak isteniyor. Dün fiili ve meşru mücadele ile işçi sınıfı nasıl örgütüne sahip çıkmış ise bugün de başta Kürt halkı olmak üzere, bütün ezilenler kurumlarına ve örgütlerine sahip çıkmaya devam edecektir.
Kürt sorununda ısrar edilen çözümsüzlükle birlikte savaşın bütçe, dolayısıyla emekçiler üzerindeki yükü artarken bir yönetim biçimi haline getirilen kayyım politikaları, başta yargı sistemi olmak üzere kamu kurumları üzerinden idari örgütlenmeye, özel sektör üzerinden sermaye birikimine ve hatta üniversitelere kadar tüm ülkeye yayılan bir rejim haline gelmiştir.
Demokratik siyasete yönelik saldırılarla birlikte devlet, mafya ve siyaset ilişkisi '90'ların en karanlık zamanını da aşarak yeniden kurumsallaşmıştır. Tecrit politikaları toplumun her kesimine yayılarak her türlü hak arama girişimi kriminalize edilmektedir. Türkiye'de gerçek anlamda bir demokratik düzen tesis edilmediği sürece iktidar odakları emeğin haklarını, kazanımlarını budamaya, ortadan kaldırmaya devam edecektir.
Dolayısıyla zaman, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplumsal muhalefetin 15-16 Haziran direnişinin açığa çıkardığı fiili, meşru ve ortak mücadele ruhunu kuşanarak yükselen faşizm karşısında demokrasi cephesinde buluşma zamanıdır.
Bu açıdan 15-16 Haziran direnişi hakların, kazanımların masa başlarında değil ancak ve ancak birleşik ve ortak mücadele değerlerinin yükseltilip bir araya gelerek elde edilebileceğine dair tarihi bir örnek olarak karşımızda durmaktadır.
Bu vesileyle, 15-16 Haziran direnişinin 54. yıldönümünde, tüm emek ve demokrasi güçlerini, yan yana gelerek faşizm tarafından demokratik siyasete yöneltilen darbelere, tasfiye girişimlerine karşı direnişi büyütmeye, demokrasi cephesinde buluşmaya davet ediyoruz."