Demirtaş'ı ziyaret eden eş genel başkanlar: 'Normalleşme' yok
Rehin tutulan Selahattin Demirtaş'ı ziyaret eden DEM Parti eş genel başkanları, "Türkiye'de Kürtler ve halklar açısından bir normalleşme yok" dedi.
Rehin tutulan Selahattin Demirtaş'ı ziyaret eden DEM Parti eş genel başkanları, "Türkiye'de Kürtler ve halklar açısından bir normalleşme yok" dedi.
DEM Parti eş genel başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı rehin tutulduğu Edirne Cezaevinde ziyaret etti. 3 saati aşkın devam eden görüşme sonrasında eş genel başkanlar cezaevi önünde açıklama yaptı.
Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:
"Dün Kandıra’da Sevgili Figen Yüksekdağ’ı ziyaret ettik, bugün Edirne’deyiz Sevgili Selçuk Mızraklı ve Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettik. Bütün dünyanın izlediği üzere Kobanî Kumpas Davasında karar açıklandı. Bu kararda arkadaşlarımıza yüzlerce sene hapis cezası verildi. Biz daha önce defalarca kez söyledik, burada bir kez daha söylüyoruz. Kobanî Kumpas Davası, adı üstünde bir kumpas davasıdır ve tamamen siyasi bir intikam davasıdır. Bu davada, geçmiş dönemde Eş Genel Başkanlığımızı yapmış Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ çok yüksek cezalara çarptırılmıştır. Aynı zamanda Kürt halkıyla dayanışan sol sosyalist devrimcilere, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi konusunda ısrarcı olan, birleşik demokratik mücadeleyi savunan devrimcilere ağır cezalar verildi. Her iki eş genel başkanımızı ziyaretimizde de morallerinin çok yüksek olduğunu gördük.
Bugün Sevgili Selahattin Demirtaş ile yaptığımız görüşmede, kendisi bizi her zamankinden daha moralli karşıladı. Vakur ve bilinçli duruşuyla ve bu davayı çok geniş bir biçimde analiz eden bir duruşla bizi karşıladığını bütün Türkiye kamuoyunun bilmesini isteriz. Demirtaş parti eş genel başkanlığını yürüttüğü dönemdeki gibi aynı yerde durmaktadır, aynı moral ve motivasyonla durmaktadır. Arkadaşlarımıza, geçmiş dönem eş genel başkanlığımızı yapmış Sevgili Figen’e ve Selahattin’e bu karar zerre geri adım attırmamıştır, aksine mücadelelerini daha da bilemiştir. Bütün ceza alan arkadaşlarımız ve savunma yapan arkadaşlarımız onurlu bir şekilde 'Kobanê yargılaması bir kumpas davasıdır' dedi. 'Bu kararı alanlar bilsinler ki IŞİD’in ve zihniyetinin ekmeğine yağ sürmüşlerdir' dedi. Arkadaşlarımız bu bilinçle bütün Türkiye’deki demokrasi güçlerine sesleniyor. Demirtaş ve Yüksekdağ başkanlarımız şu mesajı bütün Türkiye’ye veriyor: 'Bizler içeride çok moralliyiz, herkese selam ve sevgilerimizi iletiyoruz. Dışarıdakiler de demokrasi mücadelesinden zerre geri adım atmasınlar, dayanışma içerisinde olsunlar.' Bu mesajı yüksek bir biçimde verdiler. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın selam ve sevgilerini de en içten duygularıyla siz basın emekçilerine ve Türkiye’deki bütün halklara ilettiğinin bir kez daha altını çizmek isterim. Gayet iyilerdi, gayet morallilerdi. Bizler dışarıda, onlar içeride o demir parmaklıkları ve o siyasi amaçla örülmüş duvarları parçalayana dek ortak mücadelemizi sürdüreceğiz."
'DAİŞ'İN YENİLGİSİ BİRİLERİNİ ÜZDÜ'
Tuncer Bakırhan da şunları söyledi:
"Buraya gelerek bizleri, Selahattin Demirtaş'ları yalnız bırakmayan, dayanışma gösteren değerli halkımızı selamlıyorum. Kobanî deyince direniş ve mücadele akla gelir. Kime karşı direniş ve mücadele? Ortadoğu’da gerici, kadın düşmanı, halklar ve inançlar düşmanı IŞİD’e karşı verilmiş ve örnek olmuş bir mücadeleden bahsediyoruz. IŞİD’e karşı verilen mücadelede Kürtler, Türkler, Araplar, Türkiye halkları, emekçiler birlikte mücadele ettiler, ortak bir zafer elde ettiler. Maalesef bu zafer Türkiye’de kutlanması gerekirken, bir yargılama aracı haline getirildi. IŞİD’in yenilgisi belli ki birilerini üzdü. Ortadoğu’da halkların, kadınların özgürlüğüne kavuşması birilerini rahatsız etti. Bir kumpas davası ile de o dönemde Kobanî halkıyla dayanışan ve mücadelesine destek verenler yargılandı, cezalandırıldı. Öncelikle biz bu cezayı tanımıyoruz. Kürtler, emekçiler, kadınlar, Türkiye’de halklar verilen bu cezayı tanımayacaklardır.
Selahattin Demirtaşlar, Figen Yüksekdağlar Türkiye halklarının gönlünde zaten özgürdür. Asla cezaevinde olarak görmüyoruz. Onlar cezaevinde mücadelelerine devam edecekler, bizler de bugün burada olduğumuz gibi haklarımızla birlikte cezaevindeki bütün siyasi tutsak yoldaşlarımızı özgürleştirinceye kadar ve Türkiye’yi demokratikleştirinceye kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. Selahattin Başkan da aynısını söyledi. Birlikte dayanışma içerisinde olarak ve daha güçlü bir şekilde, onlar cezaevinde biz dışarıda emekçilerle ve halklarla birlikte bu mücadeleyi yükselteceğiz. Bu haksız hukuksuz davanın önümüzdeki dönem aşamalarında bozulması ve arkadaşlarımızın beraat etmesi için elimizden gelen bütün mücadeleyi kararlılıkla ortaya koyacağız. Demirtaş partimize, halklarımıza ve Türkiye’deki diğer siyasi parti ve kurumlara teşekkürlerini iletti. Kobanî Kumpas Davasındaki dayanışma, ortak mücadele ve sahiplenmeden dolayı selam ve sevgilerini yollamıştı. Biz de bir kez daha şu sözü veriyoruz: İçerideki arkadaşlarımızla ve dışarıda mücadele eden halklarımızla birlikte siyasi tutsaklar özgürleşinceye kadar, Türkiye demokratikleşinceye kadar, bu tür siyasi kumpas davaları olmayıncaya kadar kararlı bir şekilde mücadele edeceğiz."
SORULARI YANITLADILAR
Tülay Hatimoğulları, "Davadan hemen sonra Demirtaş verdiği bir demeçte 'AİHM kararları örnek alınsaydı bugün beraat etmemiz gerekiyor. Sözlerimden dolayı 42 yıl hapis cezası aldım' demişti. Buna ilişkin bir şey söyledi mi" sorusu üzerine şöyle dedi:
"AİHM ile ilgili alınmış olan karar zaten bizler tarafından da defaatle Türkiye ve dünya kamuoyu ile paylaşılmıştı. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf bir ülkedir ve AİHM’in aldığı kararları harfiyen yerine getirmekle mükelleftir. Fakat ne yazık ki Türkiye’de şu an yargı işlemediği için ve tamamen Saray’ın ve küçük ortağının güdümünde olduğu için AİHM kararı göz önünde bulundurulmadan bu tutuklama kararı verildi ve kararlar bu şekilde ortaya çıktı. AİHM kararına göre zaten bütün Türkiye ve dünya kamuoyunun vicdanında arkadaşlarımız suçsuzdur. Siyasi sebeplerle yargılandıkları çok açık ve bellidir. AİHM kararları da bunu ispatlamıştır. Dolayısıyla AİHM kararları derhal uygulanmalıdır. AİHM Büyük Dairenin 2-3 kere almış olduğu kararların uygulanmaması büyük bir suçtur ve bu da ayrıca bir yargı yolunun açılmasına sebebiyet verecektir. Arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır."
Bakırhan da "Özellikle siyasette son dönemde yumuşama ve normalleşme dönemi konuşuluyor. Bu durumu ve verilen cezayı nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Hükümet bir seçim kaybetti, büyük kaybetti. Şimdi bu seçim sonuçlarında ortaya çıkan durumu telafi etmek için bir normalleşme, yumuşama söyleminde bulundu. Biz de anlamaya, izlemeye çalıştık. Ama Kobanî Kumpas Davasında verilen cezalar varken, 83 yaşındaki Makbule Anne, Hatice Yıldız sedyeyle cezaevinde yatıyorken paşaların bırakılması aslında bu yumuşama ve normalleşme sürecine Kürtlerin, emekçilerin, devrimcilerin dahil olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Gerçek bir normalleşmeden yanayız. Gerçek bir normalleşme için hukukun eşit işlemesi gerekiyor. Kürtler hariç, devrimciler, direnenler hariç denmemesi gerekiyor. Ama şu anda bizler açısından, Türkiye’de yaşayan halklar açısından bize yansıyan bir normalleşme yok."