Duran Kalkan: İşgalcinin süpürülmesi süreci başlıyor

"2023'te gerçekten halk olarak, kadınlar ve gençler olarak büyük direndik" diyen PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, son gerilla eylemlerini işgalcilerin süpürülmesi sürecinin başlangıcı olarak nitelendirdi.

Duran Kalkan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için başlatılan hamleye en büyük katılımı gerillanın yaptığını ifade ederek, son eylemlerin, devrimci-demokratik güçlerin umutlarını arttırıp yüreklerine su serptiğini söyledi.

“2023 yılına son noktayı yine gerilla koydu. Ne dedi? Her şey benden sorulur dedi. Bu işin inisiyatifi bende dedi artık. Yani zaten şimdiye kadar kilitlendi, çıkmaza girdi diyorduk. Şimdi yeni bir çözüm başlıyor o da işgalcinin süpürülmesi süreci. İşgal edilen yerlerin kurtarılması sürecidir. Mevcut gerilla eylemi bu düzeyde bir ezme eylemidir, süpürme eylemidir” diyen Kalkan, HPG ve YJA Star gerillalarını kutladı.

Medya Haber televizyonunda yayınlanan özel bir programa katılan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan’ın değerlendirmeleri şöyle:

HALK OLARAK BÜYÜK DİRENDİK

2023 yılında sonuna geliyoruz. Biz bu yılı umut ve direniş yılı olarak tanımladık daha önce. Gerçekten de büyük bir mücadele yılıydı. Bütün cephelerde topyekun bir direniş yılıydı. Bir de deprem yaşandı tabii. Yılın ikinci ayında, 6 Şubat'ta. Bu anlamda acıları da olan bir yıldı. Ben öncelikle başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların, halkımızın ve dostlarımızın miladi yeni yılını kutluyorum. 2024 yılında özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten herkese üstün başarılar diliyorum.

Yıl boyu büyük direndik ve şehitler verdik. 2023 yılının büyük şehitleri Leyla ve Axîn yoldaşlar şahsında tüm kahraman şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.

2023 yılı büyük mücadele yılı oldu. Büyük kazanımlar, birikimler de sağladı. Bu temelde 2024 yılına giriliyor. İnanıyoruz ve umut ediyoruz; 2024 yılı daha geniş, daha büyük, daha kapsamlı bir mücadele yılı olacak. Bütün alanlarda, tüm cephelerde özgürlük ve demokrasi mücadelesi çok daha yayılacak, büyüyecek, derinleşecek, daha büyük kazanımlar elde edecek. 2024 yılı devrimci zafer yılı olacak. Özgürlük mücadelesinin zafer yılı olacak. Bu anlamda 2023 yeni yıla önemli bir miras devrediyor. Bunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu da tüm cephelerde oluyor. 2023'te gerçekten halk olarak, kadınlar ve gençler olarak büyük direndik.

2023 BİR NETLEŞTİRME YILI OLDU

2023 her şeyden önce Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü için büyük mücadele yılı oldu. Tüm cephelerde direnme yılı oldu. Bu direnişlerin yarattığı gelişmeler umutları da tazeledi, yeşertti. Eşit, özgür ve demokratik yaşamın mümkün olduğu, bunun her alanda gelişebileceği, böyle bir yaşam temelinde yeni bir dünya yaratmanın imkan dahilinde olduğu 2023 yılı mücadelesinin sonuçlarıyla net bir biçimde ortaya çıktı. Bu anlamda 2023'e bir netleştirme yılı da diyoruz. Somutlaştırma yılı yani. Dost kim, düşman kim, doğru kim, yanlış kim, gerici kim, ilerici kim; bunlar açığa çıktı. Mücadeleyle büyük kazanımlar elde edilebileceği net bir biçimde görüldü. Bütün karamsarlık, kötümserlik, umutsuzluk kırıldı, yıkıldı. Onun yerine direnişin, mücadelenin her zaman büyük kazanımlar yaratacağı, zaferler ortaya çıkartacağı umudu, inancı, iradesi, iddiası daha çok gelişti ve pekişti. Devrimci iddia ve irade yılı oldu, devrimci inanç yılı oldu. Bütün kötümserliklerin, karamsarlığın yıkıldığı, yeniden bir toparlanma, umut edinme, bilinç edinme ve özgürlük ve demokrasi bilincini daha derin edinip mücadeleye daha güçlü sahip çıkma yılı oldu. Bunu herkes değerlendiriyor kendi açısından. Ama tabii en çok devrimci demokratik güçler değerlendirmeli, halkımız ve dostlarımız değerlendirmeli, kadınlar ve gençler değerlendirmeli. Çünkü yılı doya doya onlar yaşadılar. Yıla damgasını onlar eylemleriyle, bilinçleriyle, yaptıklarıyla vurdular. Dolayısıyla yılın sonuçlarını en iyi anlayan onlardır. En doğru değerlendirme yapacaklar onlardır.

Biz inanıyoruz, en güçlü değerlendirmeleri Önder Apo yapıyor. Kesinlikle yılı en iyi O  tanımlıyor. Şimdi bunu böyle yüreğimizde, bilincimizde hissediyoruz, anlıyoruz. Fakat tabii işte zaten kimse duymasın diye İmralı'daki uygulama biliniyor. Bütün insanlık, halkımız, herkes bu doğru ve derin düşüncelerden mahrum kılınmak için İmralı, işkence, tecrit ve soykırım sistemi yürütülüyor. Ama biz de anlayabiliriz, hissedebiliriz. Biz de mücadele yürütüyoruz. Dolayısıyla yaptıklarımıza, yaşadıklarımıza anlam verebiliriz. Buna nasıl anlam vereceğimizi, anlam verme gücünde olduğumuzu bize gösterdi, Önderlik bunu bize öğretti. İyi öğrencileri isek eğer biz de tam bir anlam vererek yılı tanımlayabiliriz, kazanımlarını görebiliriz. Gelecek yıl için de 2024 yılı için de doğru ve yeterli öngörülerde bulunabiliriz.

2023 İMRALI DİRENİŞİ ÖNCÜLÜĞÜNDE BİR UMUT VE DİRENME YILI

2023 yılını boydan boya zaten. İmralı direnişi öncülüğünde bir umut ve direnme yılı olarak tanımlıyoruz. Her alanda da boydan boya İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı onu yıkmak üzere, Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü amacıyla büyük bir direnme yılı oldu. Dört parça Kurdistan'da, yurt dışında, gerilla, halk, kadın, gençlik, dostlarımız, tüm yurtsever ve demokratik güçler bu direnişe katıldılar. Bunun zirvesi 10 Ekim Küresel Özgürlük Kampanyası oldu. Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa çözüm sloganıyla geliştirilen kampanya bu direnişin finali oldu. Şöyle de diyebiliriz; 2023 yılının en anlamlı önemli eylemsel çıkışı 10 Ekim Küresel Özgürlük Kampanyasıdır. Yıla damgasını vuran çıkış da diyebiliriz aslında. 2023 yılının en büyük anlamlı devrimci demokratik eylemi olarak görebiliriz. Neden? Çünkü bir kararlılık var, kapsamlı bir amaç var. Bir de bütünlük var, iddia ve irade güçlü. Zafere inanç güçlü. Bu hamleyle kesinlikle sonuç alacağız. İddiası ve kararlılığı tüm yurtsever halkımızda, eyleme öncülük eden kadınlarda ve gençlerde tüm demokratik dostlarımız da net olarak görülüyor. En küçük bir zayıflık, karamsarlık yoktur. Herkes kilitlenmiş bu eyleme ve onun başarısına. “İmralı işkence ve tecrit sistemi yıkılacak, Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü sağlanacak” diyorlar. İki buçuk ayı geçti. İki buçuk aydır her gün her tarafta eylemler oluyor, yeni katılımlar oluyor, açıklamalar oluyor. İşte geçen süreçte de büyük katılımlar oldu. Tutsakların, devrimci tutsakların açlık grevi direnişleri işte ilk ayını doldurdu. Geçen 27 Kasım'da başlatmışlardı ki bir güç kattı, motive etti. Yeni bir çıkış gibi oldu. Etrafında herkesi topladı. Diğer yandan yürüyüşler, mitingler her yerde var. Gençliğin ve kadınların kitle eylemleri hiç durmadı. Açıklamalar, katılımlar hiç durmadı.

Bir de 10 Aralık'ta Önderliği daha iyi anlamak için okuma kampanyası gerçekleştirildi. Gerçekten bu ilginç bir eylemdi. Çok önemli ve anlamlı bir eylemdi. Tam da Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü için yürütülecek bir eylemdi. Yani Önder Apo gerçeğine denk düşen bir eylemdi. Neden? Çünkü Önder Apo demek, bilinç demek. Önder Apo demek yeni bir zihniyet demektir. Önder Apo demek yeni bir yaşam tarzı ve yaşam biçimi demek. Yani Önder Apo demek anlam gücü demek. Kendisini anlam gücü olarak tanımladı. Kendi bakış açısını anlamlılık olarak ifade etti. Her şeyden değerli olarak yaşama anlam vermeyi gördü. Böyle bir bakış açısının felsefenin sahibi, yaratıcısı.

Bilinç ve anlam Önderlikte esastır. Her şeyin kapısını açan bir isimdi. Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü için yürütülecek mücadelede Önder Apo'nun kitaplarını okuma, düşüncelerini tartışma, yani kendini eğitme, bilinçlendirme zihniyetini özgürleştirme çabası tamamen Önder Apo gerçeğine denk düşen bir çaba. Bu bakımdan gerçekten iyi oldu, anlamlı oldu. Onu örgütleyenler demek ki Önderlik gerçeğini iyi anlamışlardır. Şunu ekleyebilirim sadece; devamlı olmalı bu. Önder Apo'yu okuma günleri sürekli olmalı, zamanı sürekli olmalı. Herkes zorlandığı her yerde, sıkıştığı her yerde çaresiz, çözümsüz kaldığı her zaman dönemde Önder Apo'yu okumalı, savunmaları okumalı, yeni paradigmayı incelemeli. Her soruna çözümü orada bulur. Doğru çözüm oradadır. Çözümün bakış açısı orada, yol ve yöntemleri orada. O nedenle de bir seferberlik düzeyinde okunmalı. Bütün halkımız okumalı, dostlarımız okumalı. Özellikle de gençliğe çağrı yapıyorum ben.

ÖNDER APO DAHA ÇOK OKUNMALI, İNCELENMELİ

Arkadaşlar eleştirdiler de geçen hafta; niye Türkiye'de zayıf kaldı, Ortadoğu'da zayıf kaldı diye. Haklıydı. Aslında böyle bir yanılgı varsa, arkadaşın belirttiği gibi çok tehlikeli. Önder Apo da Kürt, biz de Kürt'üz. O halde kimse Önder Apo'nun bütün bildiklerini biz de biliyoruz diyemez.  Bu çok yanlış bir bakış açısı. Türkçe yayınlandı, Kürtçeye çevrildi, biz okuduk, herkesten önce öğrendik, yeterince anladık diyen, hiç anlamayandır aslında. Önder Apo bir defa derse başlarken şöyle demişti. "Benim eleştirilerim, en çok bunlar bana değil diyenleredir." Dolayısıyla şöyle düzenleyebiliriz bu sözü. Önder Apo'yu en az anlayanlar, en çok anladığını sananlardır o halde. Yani anlaşılmaz demek istemiyorum. Yanlış anlaşılmamalıdır. Ama öyle kolay bir gözden geçirerek, bakarak da anlaşılmaz. Sürekli bir okuma, inceleme gerekli. Sürekli etüt etmek lazım üzerinde. O bakımdan da okuma, Önder Apo'nun düşünceleriyle bilinçlenme sürekli olmalı. Kimin ihtiyacı varsa onlar daha çok okumalılar. Kadınların daha çok ihtiyacı var. Çünkü en temel özgürlük gücü kadınlardır. Herkesten çok özgürlüğe ihtiyaçları var. Gençler daha çok okumalı. İşte aslında Kürt halkı daha fazla okumalı, anladığını sunmalı. Yoksa yanılır. Bildikleri yetmez. Ortadoğu halkları daha çok okumalı. Gençlik, kuzeydeki halkımız, gençler, gençler daha fazla okumalı. Anlamalılar, çalışmalılar, izlemeliler. Bu bir seferberlik düzeyinde gerçekleşmeli. Özellikle gençler için seferberlik düzeyinde Önder Apo'yu daha derinden anlamak için sürekli okuma çağrısı yapıyorum.

Diğer yandan şunu da görmemiz lazım. Yani Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü hepimiz için gerekli. Bu özgürlük için eylem, yani Önder Apo'ya fiziki özgürlük sağlama eyleminden çok, kendimizi ruh olarak, duygu olarak, düşünce olarak, davranış olarak özgürleştirme eylemi. Kendimizi eğitme ve örgütleme eylemi özgürlük sosyolojisi temelinde özgür kişiliğe ulaşma eylemidir. Bu bakımdan şunu görmek lazım. Engel koyuyorlar, yasak koyuyorlar. İşte bin gündür haber yok. Hiçbir bilgi alınamıyor. Her türlü baskı, işkence, zulüm uygulanıyor. Orası gerçekten de soykırımcı yönetim merkezi. Kürt soykırımı, İmralı sistemi temelinde örgütlendiriliyor, yönetiliyor ve yürütülüyor. Bütün bunlar Önder Apo'ya baskı uygulamak için değil sadece. Ya da böyle bir baskı uygularsak Önder Apo'ya geri adım atarız diye değil aslında. Bütün bunlar aslında Önder Apo'nun düşüncelerine çok fazla muhtaç olduğumuz için, bizi o düşüncelerden mahrum kılmak içindir.

TECRİT ÖNDERLİĞİN FİKİRLERİNE; YANİ HERKESE

İkincisiyse, bizim yetersizliklerimizden dolayıdır bunlar. Eğer bizler yeterli olsak, doğru anlasak, başarılı mücadele etsek bir filozofun, ifade ettiği gibi hepimiz birer Apo olsak İmralı'daki işkence, tecrit uygulamaların hiçbir anlamı kalmaz, sadece kişisel intikama dönüşür. Önder Apo niye Kürt halkını bilinçlendirmeyi, kadınları bilinçlendirmeyi, gençliği bilinçlendirmeyi, insanları bilinçlendirmeyi, neden bu düzene, haksızlıklara, sömürüye, baskıya karşı çıkar hale getirdi diye intikam almaya çalışıyorlar. İntikamcı boyutu var. Bu baskıların anlamı sadece ona dönüşür. Ama hiç de öyle değil. Bizim yetersizliklerimiz aslında bu baskıların uzamasına, daha fazla ağırlık almasına yol açıyor. O halde eksiklik bizde. O halde tecrit bizim üzerimizde uygulanıyor. Baskı aslında bizim üzerimizde uygulanıyor. Her şey biraz da bizim yetersizliklerini, zayıflıklarımızdan zemin alıyor. Bu zayıflığın ve yetersizliğin zemini olmaktan çıkartalım kendimizi. Önder Apo'yu daha doğru anlayalım. Daha doğru katılalım, daha başarılı uygulayalım. Her alanda, ideolojik mücadele alanında propagandada, ajitasyonda, sanatta, edebiyatta, toplumsal eğitimde, toplumu örgütleme ve yönlendirmede, savaşta, savunmada, siyasette, diplomaside, ekonomik sosyal yaşamda her yerde uygularsak ve bütün gericilik şunu görürse herkes bir Apo olmuş… Önder Apo zaten savunmalar neredeyse ben oradayım demişti. Savunmalar her yere dağılmış. Dolayısıyla herkes Önder Apo'yu okuyor, öğreniyor. Yani sen istediğin kadar burada kapıları kapat. Bir küçücük sesin çıkmasını bile engelle. Ne olacak ki? O çoktan aşılmış. Önder Apo, o İmralı tecrit duvarlarını savunmaları ile çoktan kırmış, paramparça etmiş, kendisini dünyanın dört bir yanına çoktan yaymış. Herkes şimdi Önder Apo'yu düşünceleriyle kendini eğitiyor, Önder Apo'yu okuyor. Doğruları, özgür yaşamı, mücadele tarzını Önder Apo'nun düşüncelerinden ediniyor. Dolayısıyla Önder Apo her yerde. Dünyanın dört bir yanında, bütün insanlığın yüreğinde, beyninde, kalbinde. Özgürlük ve demokrasi için yürütülen mücadelelerin ortasında, önünde. O bakımdan Önder Apo'yu engellemek için yapılmıyor bunlar.

Uluslararası komplocu güçler tecrit uygularsak Önder Apo'nun yeni düşüncelerinin dışarıya çıkmasına, devrimcilere, yurtseverlere, halka, kadınlara, gençlere ulaşmasına engel koyarsak mücadeleyi zayıflatır, daraltır, başarıyı sağlarız diye umut ediyorlar. Bizim yapamayacağımızı düşünüyorlar. O halde biz buna karşı büyük bir öfkeyle, tepkiyle yaklaşalım. Biz de yaparız, en iyisini yaparız diyelim. Ve yapalım da tabii. Sadece boş bir iddiada bulunmayalım, yapalım.

2024 ZAFER YILI OLMALI

Ne ile olur bu? Eylem kampanyası ortaya konmuştur. Küresel özgürlük kampanyasına tüm gücümüzle katılmakla olur. O halde herkes katılsın, her yerde katılalım. Herkes yeni ve yaratıcı eylemlerle, katılım biçimleriyle özgürlük kampanyasını bütün dünyaya yazsın, daha da derinleştirsin, çok yönlü kılsın. Büyük bir özgürlük devrimi, özgürlük mücadelesi ortaya çıkarsın. Bunu yaparsak bu İmralı, işkence, tecrit, soykırım sistemi yerle bir olur. Hiç anlamı da kalmaz. Bunu ısrarla sürdürmek isteyenler bunu yapamazlar. Demek ki yapmamız gereken bu. Şimdi bunları bu yıl sonu vesilesiyle bir kere daha değerlendiriyoruz. Kendimizi bu temelde yeniden, yeniden sorguluyoruz. Daha doğru anlıyoruz.

O halde miladi 2024 yılına Önderlik gerçeğini daha doğru anlamış olarak ve daha başarılı uygulamaya hazırlıklı olarak giriyoruz. Ne olacak o zaman? 2024, Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için eylem kampanyasının çok daha büyüdüğü, geliştiği, İmralı, işkence, tecrit ve soykırım sistemini parçalayarak büyük zaferler kazandığı bir yıl olacak. Şimdi 2023 en anlamlı etkili stratejik eylem yılıydı. 2024’te de zafer eylemi olacak. Kesinlikle hedef Önder Apo'nun fikir özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için yürütülen kampanyayı zafere taşımak olacak. Bunun gerisinde bunun dışında bir hedefi kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bunun gerçekleşeceğine de tüm benliğimizle, beynimizle, yüreğimizle inanacağız, bu temelde mücadeleyi geliştirdiğimiz ölçüde de kesinlikle zafer kazanacağız. Buna herkes inanmalı, güvenmeli. 2024’ü Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü temelinde yürütülen mücadelenin zafer yılı yapmalı. Büyük bir inançla herkesi ve mücadeleyi bu temelde büyütmeye çağırıyor, eyleme kalkan herkesi de selamlıyorum.

GERİLLA EZİCİ DARBE VURDU

2023 gerilla yılı dedik. Gerçekten de öyle oldu. 2023'e girişte en zor koşullara rağmen görkemli çıkışlar vardı. 6 Şubat depremi ardından bir ateşkes dönemi, daha doğrusu eylemsizlik dönemi yaşandı. Gerilla toplumla ne kadar bağ içinde, toplumsal yaşamın nasıl temel bir parçası, bunu eylemsizlik kararıyla ve tutumuyla herkese net bir biçimde gösterdi. Fakat birçok çevre bunu dikkate almadı. Yani eylemsizlik olsa, ateşkes olsa biz şöyle destek ederiz, şunu yaparız, bunu yaparız diye gizli açık sözler söyleyen birçok çevre vardı. Böyle bir konuma girince hareketimiz ve gerillamız bunlardan hiçbir ses çıkmadı. Hiçbir ciddi çaba görmedik. Zaten AKP-MHP faşist yönetimi de bunu bir fırsatmış gibi bir bizden yana bir zayıflıkmış gibi algılayarak saldırılarını arttırıp güya gerillayı ezme amacı yönünde sonuç almak istedi. Buna karşı da gerilla Zap, Avaşîn, Metîna başta olmak üzere bütün Medya Savunma Alanlarında ve Kuzey Kurdistan'ın dört bir yanında büyük bir direniş gerçekleştirdi. 2023'te eyleme kalkmayan, direnmeyen hiçbir gerilla bölgesi kalmadı, hiçbir gerilla birliği kalmadı. Kuzey Kurdistan'ın dört bir yanı Serhat’tan Dersim'e. Mardin'den Botan’a, Amed’den Garzan’a her yer gerilla eylem alanı oldu. Sadece dağda sınırlı kalmadı şehirlerde de YPS güçleri ve milisleri tarafından büyük eylemler gerçekleşti. Düşmanı ciddi biçimde zorlayan AKP-MHP faşizmine can alıcı darbeleri vuran eylemler ortaya çıktı.

Bir ay önce hikayenin 45'inci yıl dönümünü selamlamak, kutlamak üzere AKP-MHP faşist sürülerine ezici darbeler vuran bir eylemliliği gerilla ortaya çıkardı. Bir de şimdi gerçekten 23 - 25 Aralık arasında Türk ordusuna ezici darbeler vuran büyük bir eylemlilik yaşandı. Önce Xakurkê’de ardından daha sonra Kurojahro’da, sonra batısındaki Tepê Amediyê’de. Adeta belini kıran, ezen, Türk ordusunu ezen bir eylemlilik ortaya çıktı. Yani ilk günde Xakurkê ve Metîna’da altışar asker öldü diye kabul ettiler. Ardından Tepê Amediyê ve Kurojahro’nun büyük eylemleri de gelince bu sefer hemen sınır koydular, onunla kapattılar. Birkaç gündür basın da veriyor; Hakkari'deki morglar cenaze dolu diyorlar. Ne kadar yaralı var? Geriye kalanlar ne oldular bu karda kışta?

Bu nasıl oldu biliyor musunuz? Geçen yıl kışa girerken değerlendirme yaptılar. Bazı yerlerden çekildiler. Şimdi bu yıl sözde kendini abartan bir komutan gelmiş. "Kışın kalacağım ve savaşacağım, şöyle darbe vuracağım, böyle darbe vuracağım" diye çıkıp basında söylüyordu. Bu geçen yıl çekilen alanlara girdi. Bunu Merkez Karargah Komutanlarımız hep ifade etti. "Çekin" dedi, "yoksa sonunuz kötü olacak. Çekilmezseniz ezileceksiniz" dediler. Dinlemediler, anlamak istemediler. Sonuç Merkez Karargah Komutanımızın söylediklerinin doğrulanması oldu. Şimdi telaşa düşmüşler, per perişan olmuşlar. Hepsi sınıra gelmiş moral vermeye çalışıyorlar. Savunma Bakanlığı sözde komutanlar ise durumu kurtarmaya çalışıyorlar.

Bir de tabii bir sorgulama gelişiyor Türkiye'de bu niye böyle oldu diye. Bu alanlara niye girdi bu güçler? Niye kış ortasında böyle tutuluyorlar? Doğrudur. Aslında Türkiye'nin daha fazla tartışması lazım. Bu insanlar Zap’ta, asker adı altındaki para ile tutulmuş faşist sürüler ne geziyorlar? Diyorlar ki gerilla vurmuş. PKK vurmuş? Elbette sen işgal ediyorsun. Gelip onu vurmak istiyorsun. Vurmak isteyen vurulmaya da hazır olmalı. Sen onun yurduna geliyorsun. Sen ne arıyorsun ki orada, ne işin var? Seninle ne alakası var Zap’ın, MetÎna’nın, Kurojahro’nun, Rojava Kurdistanı’nın? Hiç bunu sorgulamıyorlar.  Böyle bir şeye nasıl sürülüyor insanlar; hiç onu sorgulamıyor. Ama herhalde artık mızrak çuvala sığmadı.

SUÇLU TAYYİP ERDOĞAN VE DEVLET BAHÇELİ'DİR

Ezildiler; daha fazla da eğer ısrar ederlerse, sonunun ne olacağı ortaya çıktı. Bütün bunların sorumlusu nedir? İşte mevcut AKP-MHP politikaları, Tayyip Erdoğan yönetiminin politikaları. Bilakis hala ısrar ediyor. Diyor; savaş baronlarına, terör baronlarına fırsat vermeyeceğiz. Senden daha fazla terör uygulayan mı var? Senden daha fazla savaşı yapan mı var? Çıkıp yüz binlerin önünde, "Bir mermi kaç kuruş, biliyor musunuz?" Bilmem "şu silah ne kadar, biliyor musunuz" diyen. Yaptığın silahların, ki yaptığın meçhuldür; oradan buradan alıyor. Türk toplumunu da kandırıyorlar yerli ve milli diye. Hiçbirisi yerli ve milli değil. Hepsi oradan buradan satın alınıp monte edilmedir. İncelesin bilenler. Gerçeğin böyle olduğu görülecek. Onları reklam ediyorsun bu kadar. Niçin? Kürt öldürmek için. Sadece kendisini Kürt düşmanlığında, Kürt katliamında, soykırımında kilitlemiş böyle bir faşist, sömürgeci, soykırımcı zihniyet var. Mevcut Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı sorumlu bunlardan. Merkez Karargah Komutanımız bunları açıkça ifade etti; "Buradan çekilmezlerse ölecekler, ölümlerinden biz sorumlu olmayacağız" dedi. Şimdi ölenlerden biz sorumlu değiliz, Tayyip Erdoğan yönetimi sorumlu. Gerçekten de Türkiye'de demokrat olan, yurtsever olan, o insanları seven, gençlerini seven kim varsa bilsinler ki suçlu Tayyip Erdoğan'dır, Devlet Bahçeli’dir. Tutsunlar yakalarını.

Bir de seçim kazanmak için cenaze edebiyatı yapıyorlar. Cenaze törenlerini seçim kazanma mitingine dönüştürdüler. Toplumun evlatlarını gönderiyor, öldürüyorlar, ölüleri üzerinden de seçim propagandası yapıyorlar. Bu kadar ikiyüzlü, menfaatçi bunlar. Her şeyi kendi çıkarlarına alet yapıyorlar, insan ölüsünü bile. Bir de şehit diyorlar. Şehide öyle mi yaklaşılır? Şehit senin seçim propagandan mı olur?

Gerilla gerçekten de 40'ıncı yılında, 15 Ağustos direnişi temelinde kendini yenileyerek düşmana ezici darbeler vurmaya devam ediyor. Özgürlük mücadelesini en ileri düzeyde sürdürüyor.

GERİLLANIN AŞKINA HERKES GÜVENSİN

Özgürlük kampanyamıza en büyük katılımı, en büyük gücü gerilla yapıyor. Bu eylemler düşmanı kahretti, devrimci demokratik güçlerin umudunu artırdı, yüreğine su serpti. Şunu söyleyeceğim ben. HAMAS’ta gerillacılık arayanlar gelsin Zap’a, gerçek gerillayı, gerçek gerilla eylemi nasıl olur görsünler, öğrensinler. Yani öyle başka yerlerde yanlışlar içerisinde aramasınlar. Gerçek gerillacılık nedir? Nasıl savaşır, vuruş tarzı nedir, hedefi nasıldır; bunları görsünler. Mevcut eylemler bunu ortaya koydu, net bir biçimde gösterdi. Gerçekten de 2023 yılına son noktayı yine gerilla koydu. Ne dedi? Her şey benden sorulur, dedi. Bu işin inisiyatifi bende artık, dedi. Zaten şimdiye kadar kilitlendi, çıkmaza girdi diyorduk, şimdi yeni bir çözüm başlıyor. O da işgalcinin süpürülmesi süreci. İşgal edilen yerlerin kurtarılması sürecidir. Mevcut gerilla eylemi bu düzeyde bir ezme eylemidir, süpürme eylemidir. Bunu herkes görmeli, anlamalı. O halde hani derler ya, perşembenin gelişi çarşambadan belli olur; 2024 yılının gelişi 2023 yılından belli oluyor diyelim. Bu belirginliği en iyi ve en net bir biçimde ortaya koyan Kurdistan Özgürlük Gerillası oldu. Ben bu temelde bu eyleme katılan, emeği geçen herkesi, tüm HPG'nin ve YJA Star’ın komutan ve savaşçılarını, Merkez Karargah Komutanlarımız şahsında da PKK yönetimi adına selamlıyorum. Bu büyük başarılarını herkese heyecan veren ve umudu yeşerten, zafer umudunu yeşerten bu büyük başarılarını kutluyorum. 2024 yılında daha büyük başarılar elde etmelerini diliyorum. Başarılı olacaklarına da inanıyorum.

Herkes inansın, halkımız inansın, dostlarımız inansın. Diyordu ya Ozan, “dağlarının aşkına güven”. Gerillanın aşkına herkes güvensin. Bu güvene sonuna kadar layıktırlar. Onun için başka yerde herhangi bir şey beklemesin. Bu temelde bir kere daha kutluyorum tüm gerilla güçlerimizi. Yeni yılda başarılar diliyorum.

İŞGALCİLERLE YAN YANA DURANLARIN YENİLGİSİ

Enerji yolu kavgası, bu yılın en büyük kavgalarından birisi. Tayyip Erdoğan yönetimi, Irak yönetimini ortak bir enerji yolu oluşturmak için zorluyor diyorlar. O da eski, yani 1900'lerin başında İngiltere tarafından geliştirilen, daha sonra da Almanya-Osmanlı ittifakı temelinde uygulamaya koymaya çalışan ama Birinci Dünya Savaşı'yla önü kesilip başarısız kılınan yolu yeniden Irak üzerinden örgütlemek istiyorlar. Öyle bir çabanın olduğu söyleniyordu. Bunun için güya görüşmeler oluyormuş. Eğer böyle şeyler varsa bu boşa çıktı. Çünkü savaş var ve bu savaşı da TC devleti yapıyor. Kürt düşmanlığıyla, Kürt soykırımcılığıyla AKP, MHP yapıyor. Bunun sorumlusu Kürtler değil, PKK değil. Böyle anlayanlar yanlış anlıyorlar. Doğru değildir anlayışları. Mevcut TC devleti bu zihniyetle siyasette kaldıkça buralar hep savaş alanı olacak. Savaş alanında enerjiyi yolu olmaz. Eğer öyle bir plan vardıysa hepsi tuz buz olmuştur. Herhalde Irak devleti bunları anlar. Böyle olamaz. Hem sen savaş ilan edeceksin, BM salonuna gideceksin, 30 kilometreyi ele geçireceğim diyeceksin, ondan sonra da gelin burada kar edin diyeceksin. Yani bu sermayedarlar bu kadar akılsız mı? Akılsız olsalardı bu kadar dünyayı ele geçirmezlerdi. Demek ki bunu bekleyen kendisi akılsız. Aslında anlamamış sermaye sisteminin mantığını. Eğer başka saldırı planları vardıysa herhalde kırıldı. Biz umut ediyoruz; Irak devleti de, yani Irak'taki siyasi güçler de çok iyi mesaj alırlar bundan. Tayyip Erdoğan'ın ve TC devletinin ipiyle hiç kimse kuyudan çıkamaz. Hiçbir şey kazanamaz. Dolayısıyla aldanmamalılar. Biz inanıyoruz, böyle bir aldanma olmayacak. Irak yönetimi tarafından baskılar, şu bu ne olursa olsun. Ama ondan sonra Irak'tan bir açıklama oldu. TC devleti, 22 bin defa ihlalde bulundu dediler. Savaş kurallarını ihlal etmiş. Girmiş Irak devletine, izinsiz sınırlarından geçmiş. Yani Irak kendi bir devlet ise kendi egemenliğini korumalı. Suyumuz kalmadı diyorlar. Böyle olmaz. Bu su da Kürtlerin suyu. Kürt'ün suyu ile Kürt'ü yok etmek için pazarlık yapmak ahlaki de değil, vicdani de değil. Yani öyle olmamalı. Öyle olmayacağı inancındayız.

TAYYİP ERDOĞAN'IN ATINA BİNEN, SEÇİMLERİ KAYBETTİ

Türkiye'nin öyle yerim, tutarım, şöyle güçlüyüm demesinin çok da anlamının olmadığı ortaya çıktı. Çökmek üzere aslında. Çöküş sürecinde sağa sola saldırarak, vahşi katliamlar yaparak herkesi korkutmaya, ayakta kalmaya çalışıyor. Ama kalamaz. Çok da şaşmamak gerekli. Dolayısıyla artık geri sayım başlamıştır Tayyip Erdoğan yönetimi için. Çöküş sürecidir bu süreç. Zaten alamadı da yani. Seçimde gördük işte. Geçen gün seçim oldu, sonuçlarını gördük. En iyi ölçü neredeydi? Kerkük'tü. Kerkük'te ne ortaya çıktı? Zap’taki savaşın sonuçları ortaya çıktı. Sen bu kadar saldırır, Kurdistan'ı işgal etmeye, Kürtleri yurtlarından sürmeye çalışırsan Kürtler de tepki verirler. Kerkük o tepkiyi verdi. Hem katılımıyla hem de ortaya çıkardığı yurtsever sonucuyla. Kerküklülerin hepsini kutluyorum başarılarından dolayı. Şengal'de de benzer durum oldu. Bu sonuçlar, aslında bu işgalci saldırılara karşı sonuçlardır. Tepki sonuçlardır. İyi irdeleyelim sonuçları. Herkes ders çıkarsın. Kim kaybetti? KDP kaybetti. Niye kaybetti? Tayyip Erdoğan'ın atına binmiş, onun için kaybetti. Tayyip Erdoğan'ın bu işgalci, sömürgeci, soykırımcı zihniyet ve siyasetin atıyla bir yere gidilemez. Herhalde KDP içindekiler de bunu görüyordur. Anlayacaklar başlarına bunun niye geldiğini? Kendilerini bu kadar abartıyorlar, meydanda bile bu kadar şey kaybettiler. Hepsi izledikleri politika sonucunda değişti. Ortaya çıkan ne oldu? TC'ye boyun eğenler, işbirlikçilik yapanlar, hizmet edenler kaybettiler. Irak genelinde de, Kürt bölgelerinde de TC işgaline karşı çıkanlar, karşı duranlar büyük zaferler kazandılar. AKP-MHP yönetiminin saldırılarla ezmeye çalıştığı alanlar, kesimler seçimde büyük başarılar elde ettiler. Bu sonuçların böyle olduğu net biçimde ortada. Herkes bunu görmeli o halde. Gerçeği herkes görmeli. Bu iyi bir tepki. Biz onu anlıyoruz.

Sonuçta ne olabilir? Tabii bu daha örgütlü hale gelsin isteriz. Daha net olsun isteriz. Herkes bundan cesaret alsın artık. Korkulacak bir şey yok. TC devletinin Ortadoğu'daki hükümranlık devri geçmiştir. Geçmişte evet bir gücü vardı, bir de dünya arkasındaydı. Sistem TC'ye Ortadoğu'yu denetim altında tutma görevi vermişti. Jandarma yapmıştı. Buna göre de destek veriyordu. Artık o destek yoktur. TC devletinin stratejik konumu ortadan kalkmıştır. Ortadoğu'da artık hiçbir fonksiyonu, rolü kalmamıştır. O nedenle Kürt siyaseti de bunu iyi görsün. Bütün diğer partiler, örgütler, Irak siyaseti de iyi görsün, herkes iyi görsün. O eski devir geçti artık. Yani korkmaya gerek yok. Var olan gücün de ne durumda olduğu hezimetle ortaya çıkıyor zaten.

ARKALARINA BAKMADAN KAÇACAKLAR

Daha fazla da çıkacak önümüzdeki süreçte göreceğiz neler olacağını. Arkalarına bakmadan doludizgin kaçacaklar. Ya da geçen günlerdeki gibi ezilip gidecekler. Onlar için çare yoktur, yol yoktur. Bunu Merkez Karargah Komutanımız net söyledi. O halde herkes bundan ders çıkarmalı. Bunlar boş sözler değildi. O bakımdan da daha güçlü olalım, daha iradeli davranılmalı, daha cesur olunmalı. Bu sömürgeci, soykırımcı, işgalci, Irak egemenliğini tanımayan saldırılara karşı daha etkili tutum alalım. Toplum daha etkili tutum alsın. Ben Güney (Başûr) halkımızı buna çağırıyorum. Güney'in kadınlarını, gençlerini çağırıyorum. Özellikle de gençlik, Güney'deki devrimci yurtsever duruş daha dinamik, daha etkili olmalı. İşgalcilerin üzerine gitmeli.

Bu direnişin şehitleri oldu. İşte Helmet, Welat, Memyan ve Hüseyin yoldaşları saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. Helmet yoldaş, Başûr halkının yiğit evladıydı. Tepê Amediyê’de işgalci en ağır darbeyi vurdu. Çizgi budur. Yurtseverlik çizgisi budur Güney'in. Doğru çizgi bu. O halde özellikle Başûr gençliği bir bütün kendisine örnek olarak Helmet yoldaşı almalı. Bu temelde mücadele etmeli, korkusuzca, örgütlü olarak işgalci, soykırımcıya karşı çıkmalı. Böyle olacağına da inanıyoruz. Bu gelişiyor. Giderek sadece Başûr’dan değil tüm Kurdistan'dan TC devletinin kovulacağı zaman geliyor. Adım adım o sürece doğru gidiyoruz. Herkes bunu görmeli. O halde bunları Başûr’dan temizlemek için herkes yurtseverlik görev ve sorumluluğuna sahip çıkmalı. Çağrımız bu temeldedir. Bütün bu direnişçi güçleri de selamlıyoruz.

TÜRKİYE SALDIRILARINA BAHANE ARIYOR

Gerilla eylemlerinden sonra Rojava’ya saldırdı şeklindeki belirleme doğru değil. Zamanlama olarak öyle olmuş olabilir. Ama Medya Savunma Alanlarındaki gerilla savaşının Rojava ile bir alakası yok. Bu savaş oldu. Gerilla eylem yaptı da Türk ordusu onun için Rojava'ya saldırıyor, yakıyor, yıkıyor demek doğru değildir. Her Kürt'e düşman, her yurtsever Kürde düşman. Gerilla vuruyor diye az saldırıyor. Gerilladan korkmasa sadece Efrîn işgaliyle kalmaz, Qamişlo, Hesekê her tarafı işgal ederdi. Korktuğu için yapamıyor. Bu nedenle gerilla eylemleri yüzünden saldırılar olmuyor. Zaten planları var. Fırsat bulsa, gücü yetse işgal saldırıları yapacak. Gerillanın korkusundan gücü yetmediği için hava saldırıları yapıyor. Bir defa bunu doğru anlamalıyız. Doğru yaklaşmalıyız. Düzeltme gerekli. Yani zaten bunu Rojava, Kuzey Doğu, Suriye halkı da anladı. Gerilla eylemleri olunca sokağa döküldüler. Gerillayı kutladılar. Gerillanın eyleminin kendilerini en güçlü savunma eylemi olduğunu çok iyi biliyorlar. Gerillaya ruhları ile her şeyleri ile bağlılar. Bir bu bunu görelim böyle. Diğer yandan, fırsat buldukça TC devleti Rojava'ya, Kuzeydoğu Suriye'ye hayasızca saldırı yapıyor. Bu Hakan Fidan denen adam çıktı zaten açıkça söyledi Her şeyi vuracağız, kıracağız. Bütün yaşam alanlarını, hizmet alanlarını, alt yapısını da üst yapısını da yok edeceğiz dedi ve fırsat buldukça saldırıp yok ediyorlar. Bu saldırılar tamamen bu temellidir. Biz bunu görüyoruz, anlıyoruz.

Şehitler verdi Rojava halkımız, Kuzeydoğu Suriye halkı. Saygıyla anıyorum şehitlerini. Halk sokağa döküldü, sahip çıkıyor özgür yaşama, demokratik sisteme. Direniş geliştireceği büyüyeceğini açıkça ifade ediyor. Doğru tutum da bu zaten. Ama şunu görmek lazım. Mevcut AKP, MHP yönetimi yurtsever tüm Kürtlere düşman nerede bulursa imha etmek için saldırı yapıyor. Bunu herkes iyi bilmeli. Mevcut saldırılar tümüyle toplumun yaşam alanlarına dönük, hizmet alanlarına dönük. Hastaneyi vuruyor, tren yolunu vuruyor, okulu vuruyor, işyerini vuruyor, üretim merkezlerini vuruyor, yolları vuruyor. Ne kadar yaşam ve hizmet alanı varsa hepsini vurarak aslında toplumsal yaşamı çökertmek istiyor. Bu kadar vahşi, saldırgan bir soykırımcı bir tutum. Gücü yetse girip işgal de edecek. Bunu herkes görmeli.

Dikkat edilirse çok kınayan olmuyor, fazla ses çıkmıyor. İsrail'in Gazze'deki saldırılarına o kadar karşı çıkanlar var. Böyle bir işgal soykırım sürüyor diye. Doğru, biz de karşıyız. Peki ya Rojava'daki durum? Hakan Fidan vuracağız diye açıklama yaparken niye hiç birisinden çıt çıkmadı? Niye şimdi Kuzeydoğu Suriye toprakları halkı bu kadar bombardıman edilirken sus pus oturuyorlar. Bu konuda gerçekten de yani Türkiye'nin duyarlı insanları bu durumu daha iyi teşhir etmeliler buna. Demokrat olanlar bu saldırılara ortak olamazlar. Demokrasinin ölçüsü bu. İmralı'daki tutum, soykırımcı saldırılar karşısında tutum, Kürt halkının özgürlük hakları karşısında tutum turnusol kağıdıdır dedik. Demokrasinin turnusol kağıdı. Gerçek olan bu. Dolayısıyla bunlara karşı çıkmadan asla demokrat olunamaz. Bunu herkes bilmeli. O bakımdan bu faşist, sömürgeci, soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı büyük bir demokratikleşme mücadelesini geliştirmek gerekli. Türkiye devrimcileri, demokratları bunun üzerinde çok durmadılar. Herkes bunu anlatmaya çalışmalı. Bunun öyle yenilir yutulur yanı yoktur. Çok aşağılık bir durum. Sivil toplumu katlediyor. Bundan daha ağır bir insanlık suçu yok. Çünkü bunların hepsi soykırım saldırıları, soykırım uygulamaları.

ROJAVA’NIN DİRENİŞÇİ TUTUMUNU SELAMLIYORUM

Ben Rojava halkımızın, Kuzeydoğu Suriye halklarının acılarını paylaşıyorum tabii. Yani zorluklar var, baskılar var. Fakat şunları söylemek isterim; başka türlü de özgür ve demokratik yaşama ulaşmanın imkanı yok. Karşımızdaki düşmandır. Herkes iyi bilmeli. TC devleti faşist, sömürgeci, soykırımcıdır. Kürt düşmanıdır, halklara düşmandır, özgürlüğe ve demokrasiye düşmandır. Nerede Kürt varsa kendini özgür ve demokratik yaşatmak isteyen halklar varsa onlara saldırır, katliam yapar. Gerçek bu. O halde bunu herkes bilmeli, anlamalı. Bu tür saldırılar bizim gözümüzü korkutmamalı, yıldırmamalı. Özellikle de hiç kimse toprağını terk etmemeli. Yani zaten kaçırmak için yapıyorlar, boşaltmak için yapıyorlar. Sonra da getirip başkalarını, çeteleri yerleştiriyorlar. Topraklarımızda bunu gördük. Herkes ders çıkartmalı. Oradan bir milim bile gerileme, toprağından çıkma olmamalı. Ama tabii ki böyle de durulmaz. O halde tüm bu savaşın, saldırıların gereklerine göre kendini hazırlamalı, bir eğitmeli, örgütlemeli. Yani buna göre bir yaşam tarzı, yaşam sistemi geliştirmeli, altyapısını geliştirmeli, tedbirlerini geliştirmeli. Kısacası hem direnişi geliştirmek, misilleme yapmak, gerçekten intikam almak gerekiyor. Böyle saldırılar cevapsız kalamaz. Yurtseverlik ve devrimcilik, saldırıların cevapsız kalması kabul edilemez. Tedbir gerekir. Herkes tedbir alsın, tedbir alınabilir. Yoktur dememek lazım. Demek ki özgür ve demokratik yaşam, kendimizi her türlü saldırıya karşı savunma temelinde olacak. Savunma sistemimizi geliştireceğiz. Öz savunmamızı yerleştireceğiz. Her Kuzey ve Doğu Suriye insanı kadını, genci, çocuğu, yaşlısı bir özgürlük savaşçısıdır. Bir savunma gücüdür. Kendisini, yerini, yurdunu savunmakla yükümlü. Bilinci böyle olmalı. Bu temelde kendini eğitmeli örgütlemeli, bunun için eğitim ve örgütlenme adına ne gerekiyorsa onu yapmalı. Doğru olan bu. Böyle olursak bu saldırıların hepsi kırılır. Bir kere daha ben Kuzey ve Doğu Suriye halklarımızın şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. Direnişlerini, tutumlarını, direnişçi tutumlarını selamlıyorum. Kendilerini daha güçlü örgütleme ve savunmalı kılmaya da çağırıyorum.