AKP’li Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’na ait Fernas Madencilik’te dayatılan sefalet ücreti ve güvencesiz çalışma koşullarına karşı Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’na üye oldukları için işten atılan maden işçilerinin direnişi kararlılıkla sürüyor.
Soma havzasındaki ortalama ücretin altında ücret alan ve her an ölüm riskiyle karşı karşıya çalışan Fernas maden işçileri, bir Soma katliamına daha geçit vermemek için direnişlerini Ankara’ya başlattıkları yürüyüşle perçinliyor.
Direnişteki işçilerden Muhammed İleri ve Eyüp Can, ANF’ye konuştu. Ankara yürüyüşü öncesi İstanbul’a gelip, Nasıroğlu’nun Türkiye-Polonya Dostluk Grubu Başkanı olmasından dolayı Polonya Konsolosluğu’nun yanı sıra, Fernas Holding’in iş ortakları Sabancı Holding ve Koç Holding önünde uyarılarda bulunan İleri ve Can, haklarını alana kadar direneceklerini vurguladılar.
‘MÜDÜR BIRAK ÖNLEMEYİ, TAŞIMAYANI İŞTEN ATIYORDU!’
Fernas Madencilik’te üç yıldır tünelin inşaat bölümünde çalışan Muhammed İleri, madendeki çalışma koşullarını, “Her an toplu ölüm riski var” diyerek özetledi. Yerin altında yoğun miktarda su birikintisi ve su akışıyla mücadele ettiklerini anlatan İleri, bu suyun içerisinde bin volta yakın elektrik kablolarının çekildiği bir ortamda çalıştıklarına dikkat çekti. Suyun içinde çalışan maden işçilerinin, elektriğin suya temas etmemesi için çok büyük bir çaba verdiğini belirten İleri, “Elektriğin suyla temas etmesi demek, bütün işçilerin birkaç saniye içerisinde küle dönmesi demek. Çünkü burada bin voltluk bir akımdan bahsediyoruz. Ancak bu tehlikeli çalışma koşullarını önlemeyi bırakın, biz çalışırken bizzat gelip izleyen maden ocağının müdürü Serkan Güncü, boynuna kadar suyun içinde bin voltluk elektrik kablosu taşımayan işçiye ağza alınamayacak cinsiyetçi küfürler edip, ailesine hakaret ediyor sonra da işten çıkarıyordu” dedi.
‘EGZOZDAN VE KAYA TOZUNDAN NEFES ALAMIYORDUK’
Tünel açtıkları yerin altında sürekli egzoza maruz bırakıldıklarını anlatan İleri, çalışırken nefes almakta büyük güçlük çektiklerini ifade etti. İleri, şöyle konuştu: “Aşağıda tünel sisteminde yapay havalandırma olur. Yani aşağıya oksijen verilir. Bu da fan tüp dediğimiz bir sistemle yapılır. Ama çoğu zaman bu fan tüp kapatılıyor. Aşağıda yoğun miktarda dizel motorlu araçlar var. Ve bu dizel motorlu araçlardan çıkan egzoz dumanlarının yanı sıra, aşağıda iş makineleriyle yapılan kırımlardan çıkan kaya tozu ve kara elektrik jeneratörlerinden çıkan kara dumanla nefes alamaz duruma geliyoruz. Boğazımız, burnumuz, yüzümüz, gözümüz yanıklar içinde çalışıyoruz. Ben mesela suyun içinde çalışmıyorum ve daha çok kaya tozuna yoğun maruz kalıyorum. Ciğerler de kaya tozunu atamıyor. Bu ileride kanser hastalığına yakalanma riskini de barındırıyor.”
‘KARŞI ÇIKAN KENDİNİ KAPIDA BULUYOR’
Bu çalışma koşullarına karşı çıkan ve suç duyurusunda bulunan onlarca işçinin olduğuna ama hepsinin en ağır iş kodlarıyla işten atılarak tazminat haklarının gasp edildiğine işaret eden İleri, “Beş vakit namazında diyebileceğimiz adama uyuşturucu kullanmaktan çıkış verildi. Kendisi İzmir'de, hastanede uyuşturucu kullanmadığına dair hastane raporları aldı. Şimdi mahkeme sürecinde” dedi.
SEFALET ÜCRETİNE ‘HAZIRLIK AŞAMASINDAYIZ’ BAHANESİ!
Diğer maden ocaklarına göre daha düşük maaş aldıklarını da belirten İleri, Soma havzasındaki ortalama maaşlar 45 bin TL iken, Fernas’ta 34 bin TL ücrete çalıştıklarını aktardı. Daha önce defalarca zam talebinde bulunduklarını ancak bu taleplerinin reddedildiğini söyleyen İleri, “Gerekçe olarak da henüz kömür çıkarmadıkları, hazırlık aşamasında oldukları bahanesini öne sürüyorlar. Halbuki bizim çalıştığımız ocağın 6 kilometre aşağısındaki diğer maden de üretim aşamasında ama oradaki işçilerin ücretlerine zam yapıldı. Biz zaten bütün bu genel duruma karşı insanca yaşamak ve insanca çalışmak için sendikalı olmaya karar verdik. Ama bu defa hukuksuzca işten atıldık” diye tepki gösterdi.
‘ÇÖZÜME ULAŞMADAN VAZGEÇMEYE NİYETİMİZ YOK!’
Sendikalı olma ve insanca çalışma hakları için sonuna kadar direneceklerini kaydeden İleri, “Biz gerekirse defalarca İstanbul'a geliriz, defalarca Ankara'ya gideriz, defalarca Muğla'ya gideriz, gidebildiğimiz her yere gideriz, ulaşabildiğimiz herkese ulaşırız ama bu iş çözüme ulaşmadan bundan vazgeçmeye niyetimiz yok” vurgusunda bulundu.
‘YERİN ALTINDA OLMAMASI GEREKEN İŞ MAKİNELERİ VAR!’
Madendeki katliama davetiye çıkaran çalışma koşullarına karşı çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan direnişteki maden işçilerinden Eyüp Can, 21 senelik madenci olduğunu ve üç senedir de Fernas Madencilik’te çalıştığını belirtti. Emekli olan ancak emekli maaşı geçinmeye yetmediği için çalışmak zorunda kalan Can, üç kızı olduğunu ve onları okuttuğunu ifade etti. Yıllarca maden ocaklarında çalışan Can, Fernas Madencilik’teki koşulların büyük risk barındırdığını vurguladı. Soma Katliamı’nda birçok arkadaşını kaybeden Can, “Burada yerin altında olmaması gereken mikser, manito iş makineleri var, çünkü bu iş makineleriyle ilerleme yapıyoruz. Ama normalde madencilikte iş makinesi yoktur. Madencilikte konveyör bantlar falan vardır. Ama burada iş makineleriyle çalıştığımız için bunların egzoz dumanlarına maruz kalıyoruz. Bu da Fernas Madencilik’te çalışanların 5-10 yıl sonra pnömokonyoz hastalığına yakalanacağı anlamına geliyor” dedi.
‘SU FAYLARINDAN BİRİ PATLARSA ÖLÜM RİSKİ YÜZDE YÜZ’
Bu madende çoğu maden işçisinin bütün gün su içinde çalıştığını da hatırlatan Can, bunun da ayrı bir tehlike anlamına geldiğine işaret etti. Bulundukları yerin altında çok büyük su fayları olduğunu belirten Can, “Bu faylardan birinin patlaması demek çalışan arkadaşların orada kalması demek. Şimdi ilerleme yapıyoruz ve ilerleme esnasında zaten bir taraftan da suyu sıkıştırıyorsun betonla. İlerlediğimiz tünelin etrafını çimentolarla kaplıyoruz. Yani kabuk oluşturuyoruz. Böylece suyun geçiş yerini engelliyoruz. Su bizimle beraber aşağı doğru gidiyor. İlk başladığımızda fayın içinde dört bar, yani 40 metre olan su seviyesi şu anda 15 bara, yani 150 metreye yükseldi. İlerleme yaparken fayın en zayıf noktasına geldiğin takdirde bir anda fay patlar ve olay felakete dönüşür. Ölme riskimiz yüzde yüz. Biz daha önce bu tehlikeyi iki kere yaşadık orada ama su fazla değildi. O zaman 3 ay su çekmek zorunda kaldık” diye konuştu.
‘MÜDÜR GÜNCÜ MADEN MÜHENDİSİ DEĞİL’
Bu koşulların düzeltilmesi için çok uyarı yaptıklarını ama hiçbir uyarının dikkate alınmadığını belirten Can, bu nedenle de işten kaçınma haklarını kullanarak, Bağımız Maden-İş’e üye olduklarını anlattı. Fernas Madencilik’te İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) önlemlerinin alınmadığını vurgulayan Can, “Mesela madenin müdürü Serkan Güncü maden mühendisi değil, inşaat mühendisi. Bu ocaklarda maden mühendislerinin çalıştırılması lazım. Çünkü işi onlar biliyor. Bilmeyeni getirdiğiniz zaman olmaz ve zaten de olmuyor” dedi.
‘ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI DENETLEME YAPSIN!’
Taleplerinin basit ve karşılanabilir talepler olduğunu hatırlatan Can, her ne kadar Fernas patronu bugün işçilerin sendikadan dolayı atılmadığını iddia etse de bunun yalan olduğunu vurguladı. 6 arkadaşının sendikalı oldukları için işten atıldığının altını çizen Can, şunları kaydetti: “Ben şahsen Ferhat Bey’in Serkan Güncü tarafından kandırıldığını düşünüyorum; o yüzden de onunla her platformda konuşabileceğim çağrısını yineliyorum. Sendikalı olmak anayasal bir haktır ve istediğimiz sendikaya üye olabiliriz. Ama bu hakkı kullandığımız için işten atılıyoruz. Burada yasaları tanımayan patronun kendisidir. Burada normalde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın devreye girmesi lazım. Gelip denetleme yapması lazım. Gelip denetleme yapsın, sorun olmadığını söylesin, biz işimize dönelim, sendikalı olarak işimizi dönelim.”
Verdikleri mücadelenin bütün maden işçilerinin mücadelesi olduğunu belirten Can, maden işçilerine de, “Gelin birleşelim, birleştikçe güçlenelim” çağrısını yaptı.