GÖRÜNTÜLÜ

‘Fransa’da Halk Cephesi çıkış yapabilir’

DEM Parti Avrupa Konseyi Temsilcisi Fayik Yağızay, Fransa’da aşırı sağın yükselişinin Macron hükümetinin yürüttüğü siyasetle bağlantılı olduğunu belirterek, erken seçimlerde Halk Cephesi’nin çıkış yapacağını söyledi.

FRANSA SEÇİMLERİ

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde Fransa'da Marine Le Pen'in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi yüzde 31,5 oyla açık farkla ilk sıraya yerleşti. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un partisi Rönesans ise yüzde 15,2'lik oranla ikinci sırayı aldı. Macron, parlamentoyu feshederek erken genel seçim kararı aldı. Üçüncü Cumhuriyet döneminde birden fazla solcu partinin bir araya gelerek oluşturduğu ve ülkeyi 1936’dan 1938'e değin yöneten bir koalisyon olan Front Populaire (Halk Cephesi) ise seçime sol partileri bir araya getirerek gitme kararı aldı. Fransa seçime doğru giderken Macron iktidarının geleceğini, Halk Cephesi’nin durumu ve aşırı sağın yükselişinin Avrupa Birliği’ne olası etkilerini DEM Parti Avrupa Konseyi Temsilcisi Fayik Yağızay’a sorduk. 

 

Merkez sol ve merkez sağı parçalayarak iktidara gelen Macron erken seçim kararı, iktidarının da intihar girişimi değil mi?

Bir önceki seçimde de Le Pen birinci olmuştu fakat Fransa’da Le Pen iktidar olmasın diye diğer partilerin tümü ikinci parti olan Macron’un arkasında durdu ve onu iktidara getirdi. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa’da liberal sistemi temsil eden bir hükümet kurdu. Siyaseti, Fransa’yı son derece rahatsız eden bir siyaset. Le Pen’in partisi iki katından daha fazla oy aldı. Dolayısıyla Macron’un artık hiçbir şey olmamış gibi siyasetine devam etmesi mümkün değil. Normalde bu halkın mesajı, kendisinin de istifa edip Cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilenmesi anlamına geliyor fakat hem parlamentonun feshedilmesi hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenmesi, Fransa’da çok derin bir sarsıntıya, derin bir krize yol açabilecek bir radikal karar olurdu. Şimdilik sadece parlamento seçimlerini yenileme kararı aldı. 

Neden böyle bir durum yaşandı? 

Fransa, aslında tarihte ulus-devleti temsil eden bir devlet. Çok merkeziyetçi ve ulusalcı bir sistem. Mesela Almanya, İsviçre, İspanya federal ama Fransa o merkeziyetçi yapısını tamamen korudu. Genellikle eski sömürge ülkelerinden gelen milyonlarca göçmen var. Son yıllarda da yoğun bir göçmen akışı oldu. Gelen insanları sisteme entegre etme, onları buradaki yaşama hazırlama ve katmada başarısız, çünkü daha kapalı bir sistem. Fransa’nın yaşlı kesimi, özellikle ulusalcı ve daha çok muhafazakar insanları, göçmenlerden, sistemin dışında kalanlardan rahatsızlığını ortaya koyan bir reaksiyon gösterdi. Milliyetçi, aşırı ulusalcı ulus-devlet için bir alarm söz konusu. Kendilerinin eseri olan bir sistemden dolayı halk böyle bir tepki ortaya koydu. 

Kısa bir süre içerisinde seçimler yenilenecek. Seçimlerde aşırı sağın aynı başarıyı gösterebileceğini sanmıyorum, çünkü Avrupa Parlamentosu seçimleri, ulusal seçimlerden farklıdır. Fransa’da ve bütün Avrupa’da, Avrupa Birliği’ne karşı olan aşırı sağcı partiler var. Onların hepsinin temsili var Avrupa Parlamentosu’nda. Avrupa Parlamentosu’nda yürüttüğü siyaset de Avrupa Birliği’ni yok etmeye dönük. Şu anda o güce henüz ulaşamadılar fakat Fransa’da kendisinden sonraki partiden iki kat daha fazla oy alarak böyle bir tehlikeyi ortaya koydular. 

Bu durumun kapitalist modernitenin yaşadığı krizle de ilgisi var mı?

Merkez sağ aslında kapitalist moderniteyi temsil eden, onu ayakta tutan partiler. Merkez sağ dediğimiz Hristiyan Demokratlar, bir de Sosyal Demokratlar var merkez sol… En büyük iki güçtür Avrupa siyasetinde. Genelde böyledir. Şu an da Avrupa Parlamentosu’nda yine Hristiyan Demokratlar birinci, Sosyal Demokratlar ise ikinci parti konumunda. Bunlar kapitalist moderniteyi ayakta tutan, onu yürüten güçler fakat bazı ülkelerde özellikle bu giderek ortadan kalkıyor. Bu kapitalist sistemin yaşadığı bir krizdir aynı zamanda. Ulus-devletle birlikte kapitalist sistemin de krizini gösteren bir alarm şeklinde değerlendirebiliriz. Fransa’da şimdi değil, aslında bir önceki seçimlerde de merkez sağ ve merkez solun esamesi okunmuyordu. Özellikle Sosyal Demokratlar tümden silinmişti. Dolayısıyla bu seçimlerde farklı ittifaklar yapılarak belli bir sonuç elde edebildi Sosyal Demokratlar. Üçüncü parti olarak tekrar ortaya çıktılar ama Fransa’da Macron’un temsil ettiği liberal siyasetin sonu diyebiliriz. Seçimlerde ne sonuç çıkacak şimdilik bilemiyoruz. Şu an da göründüğü kadarıyla Sol Blok kendi arasında bir ittifak yapmış durumda. 

Aşırı sağın bu yükselişi karşısında Fransa’da solun durumu nedir, parçalı sol bir araya gelip buna ‘dur’ diyebilecek mi?

Sol çok parçalı. Komünist Parti ve Sosyal Demokratlar var. Sosyal Demokratlara yakın Cumhuriyet Meydanı adında yeni bir oluşum ortaya çıktı. Bunları dışında Boyun Eğmeyen Fransa bulunuyor. Bütün bunlar dağınık olduğundan tabii ki sonuç almaları mümkün değil. Aşırı sağın bu kadar yükselişi, solun bu dağınıklığından da kaynaklanıyor. Fransa’da her zaman sol genelde güçlü olmuş, bazen iktidarda olmuş; iktidarda olmasa dahi sendikal hareketlerle, grevlerle, eylemlerle kendisini hissettiren bir harekettir. Dolayısıyla Fransa solunun bir araya gelmesi halinde bu gidişata ‘dur’ diyebileceğini düşünüyorum.

Fransa genelinde aşırı sağa karşı eylemlilikler gelişti. Bu aynı zamanda dipten gelen bir dalga olara siyasetçileri etkiliyor. Şu anda solun bir araya gelmesi, birlikte bu seçimlere katılması, aslında bu dipten gelen halkın talebi ve baskısıyla oluşan bir şey. Yoksa genellikle Komünist Parti’yi yanına almak istemeyen sol hareketler var. Bir yandan kendi aralarında çok fazla anlaşabildiklerini söyleyemeyiz. Bir tehlike var ve alttan gelen halkın isteği, talebi, tepkisi var buna karşı. Dolayısıyla aynı zamanda bu eylemlilikler, sol siyasetin daha derli toplu bir şekilde birlikte hareket etmesini sağlayacaktır.

Nüfus oranına göre son yıllarda Fransa’ya mülteci ve de göçmen akışı en düşük seviyede. Mülteci ve göçmen karşıtlığının gelecekte Fransa siyaseti üzerindeki etkileri olacak mı?

Mülteciler ya da dışarında gelen insanlar, bu seçimlerin sonucunu en fazla etkileyen etken diyebiliriz. Farklı nedenler de var ama en fazla, gözle görülen nedeni bu. Aşırı sağın yükselmesini gören merkez partiler, siyasetlerini değiştirmeyi düşünüyor. Göçmenlere açık kapı politikalarını gözden geçirip daha sağcı bir yol izleme; yani onların da göçmenlere karşı bir siyaset geliştirmesi söz konusu. Fransa’da ya da genel olarak Fransa’da yaşayan yabancıların aşırı derecede bir baskı altına alınması ve saldırılara maruz kalması veya geri gönderilmesi durumu bazı yerlerde ufak tefek bazı şeyler ortaya çıkabilir ama yakın zamanda bunların oluşabileceğini sanmıyorum. Bundan sonra gelebilecek insanları önleme yönünde sol hareketler ve merkez sol da politikasını bu yönde değiştirme eğiliminde. Dolayısıyla bundan sonra mültecilerin gelmesi, yabancıların Avrupa’ya gelmesi ve burada oturum alıp iş imkânına sahip olması, daha zor olacak diye düşünüyorum.

Halk Cephesi’nin bu seçimde bir başarı elde edeceğini düşünüyor musunuz?

Halk Cephesi bu seçimlerde birinci parti olarak ortaya çıkacağını düşünüyorum, çünkü bir tarafta aşırı sağcılar, diğer sağcılar, liberal Macron var. Dolayısıyla onlar şu an da parçalı gözüküyor. Belki Macron ile merkez sağın birlikte hareket etmesi söz konusu olabilir. Merkez sol ittifakın bu seçimlerde – şu anda görünen – birinci parti olarak çıkabileceğini düşünüyorum. Bu şekilde devam etmeleri halinde önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanlığını da alma imkânı olabileceğini düşünüyorum.

Aşırı sağın yükselişinin Avrupa Birliği üzerine etkisi ne olacak?

Fransa’da Avrupa seçimleri böyle oldu. Almanya’da ikinci parti oldular. İtalya’da birinci partiydiler ve güçlerini giderek arttırdılar. Avrupa Birliği’nin en büyük üç ülkesinde aşırı sağın yükselişi, Avrupa Birliği’nin geleceği açısından bir işaret veriyor. Dolayısıyla Avrupa devletleri siyasetlerini gözden geçirmezlerse ileride Avrupa Birliği’nin kendisini sürdürmesi açısından zor bir dönem olacağını söyleyebilirim fakat Avrupa Parlamentosu’nda aritmetik ciddi anlamda bir değişim göstermedi. Avrupa’nın öncülüğünü yapan büyük devletlerde aşırı sağ yükseldi fakat Avrupa Birliği’nin genelinde mesela merkez sağ 13 civarında sandalyesini arttırdı. Sosyal Demokratlar birkaç sandalyesini kaybetti. Hristiyan Demokratlar en fazla sandalyesi olan partiydi. Şu anda da öyle. Yeşiller ve liberaller ciddi anlamda sandalye kaybetti. Sol bir sandalyesini kaybetti. Aşırı sağcılar ve muhafazakârlar yükseldi. Merkez sağ gücünü korudu. Hatta sandalye sayısını 13 arttırdı. Dolayısıyla şu anda Avrupa Parlamentosu aritmetiğinde çok ciddi, radikal beklenen korkular olmadı. Avrupa Parlamentosu’nda aşırı sağın birinci grup olabileceği tehlikesi konuşuluyordu daha önce. Bu tehlike yaşanmadı. Sadece Avrupa’ya öncülük eden ülkeler Fransa, Almanya ve İtalya’da bunun yükselişi, yine büyük bir tehlikedir.