Kuzey ve Doğu Suriye'de Tişrîn Barajı’nda yaşanan 51 günlük direniş, YPJ ve QSD savaşçılarının gösterdiği cesaret ve kararlılıkla tarihe geçiyor. 8 Aralık 2024’te işgalci Türk devleti tarafından başlatılan yoğun saldırılar, bölgedeki savaşçıların ve halkın direnişiyle karşılandı. Gazeteci Dilovan Asmîn, bu direnişe tanıklık ederek, son nefeslerine kadar direnen savaşçıların çelikten iradesini gözler önüne serdi.
8 Aralık 2024’te işgalci Türk devletinin Tişrîn Barajı’na yönelik saldırıların başlamasıyla Dilovan, bu cesur direnişi sonuna kadar takip etti. 21 Ocak 2025'te yaralanana dek Tişrîn ve çevresindeki direnişe tanıklık etti. Savaşın ortasında, YPJ ve QSD savaşçılarının azimle sürdürdüğü mücadeleyi ve insanlığa karşı işlenen savaş suçlarını kaydetti. Ayrıca, barajda nöbet tutan halkın coşkulu sloganlarını ve halaylarını da kaydederek, devrimci halk savaşının ve direnen halkların sesi oldu.
TIŞRÎN BARAJI’NIN ÖNEMİ
Dîlovan Asmîn, Tişrîn Barajı’nın taşıdığı kritik öneme dikkat çekerek şunları aktardı: “Tişrîn ve kırsalına yönelik çok yoğun saldırılar oluyor ve bu saldırılara karşı tarihi bir direniş sergileniyor. YPJ ve QSD savaşçıları, en zorlu koşullarda bile güçlü bir iradeyle bu saldırılara cevap veriyor. Savaşçılar, yalnızca aileleri için değil, tüm halklar için direniş mevzilerinde mücadele veriyor. Bu mücadelenin temelinde ise halkın sahip olduğu su ve enerji kaynaklarının korunması yatıyor. Baraj, milyonlarca insanın su ve enerji ihtiyacını karşılıyor ve bu nedenle buradaki direniş, bir varlık mücadelesine dönüşüyor. Dolayısıyla Tişrîn Barajı, halkın kimliği ve geleceği için kritik bir semboldür.”
HALKIN DAYANIŞMASI
8 Ocak’tan bu yana baraja ulaşan halk konvoyları, işgalci saldırılara rağmen büyük bir azimle nöbet tutmaya başladı. Dilovan Asmîn, bu konvoyların büyük bir inançla baraja ulaştığını belirterek şunları söyledi: "Halklar, suyunu, enerjisini ve toprağını korumak amacıyla Tişrîn Barajı’nda nöbet tutmaya başladı. Baraja ulaşan halklar, varlık ve yokluk savaşının merkezinde yer alıyor. Barajı korumak için nöbet tutan halk, havadan ve karadan gelen saldırılara maruz kalıyor. Yaşanan katliamlara rağmen direnişlerine devam eden bu insanlar, halklarının geleceği için sonuna kadar mücadele kararlılığını gösteriyor.”
‘HAKİKATİN IŞIĞI SÖNMEYECEK’
Tişrîn’deki gazeteciler, halkın ve savaşçıların sesini duyurmak, direnişi belgelemek için büyük bir fedakarlıkla çalışıyor. Dilovan Asmîn, gazetecilerin yaşadığı zorlukları da dile getirerek, “Savaşın en yoğun olduğu alanlarda gazetecilik yaparken şehadeti de yaralanmayı da göze alıyoruz. Gazetecileri hedef alarak hakikat ışığını söndüremezler” dedi.
Dilovan Asmîn, 21 Ocak’ta işgalcilerin saldırıları sonucu yaralandığını ve meslektaşları Cihan ile Nazım’ın da 28 Aralık 2024’te hakikatin peşinden giderken şehit düştüklerini belirtti. “Onlar şehit düştü ama kalemleri ve kameraları yerde kalmadı. Tişrîn direnişi, hakikati duyurmaya devam ediyor” diyerek, direnişi gazetecilik perspektifiyle halka ulaştırmanın önemini vurguladı.
‘ULUSLARARASI TOPLUM, KATLİAMLARA KARŞI SESSİZ’
İşgalci Türk devletinin saldırıları, yerel halkın yanı sıra gazetecileri de hedef alırken, uluslararası güçlerin sessizliği dikkat çekiyor. Dilovan Asmîn, bu duruma ilişkin şunları söyledi: “Gerçekleşen katliamların tümü belgelendi, insanların nasıl katledildiği objektiflerimize yansıdı ve dünyaya duyurduk. Ancak işgalcilerin işlediği savaş suçlarına karşı uluslararası toplum hâlâ sessiz.”