Gider: Ev hapsi direnişlerin önünü kesmek için veriliyor
İnşaat İş Örgütlenme Sorumlusu Deniz Gider, ev hapsi kararlarına tepki göstererek, "Sokağın sesini kısmak, direnişin önünü kesmek için uyguluyorlar. Bu yasakları tanımamak lazım" dedi.
İnşaat İş Örgütlenme Sorumlusu Deniz Gider, ev hapsi kararlarına tepki göstererek, "Sokağın sesini kısmak, direnişin önünü kesmek için uyguluyorlar. Bu yasakları tanımamak lazım" dedi.
İnşaat İş Örgütlenme Sorumlusu Deniz Gider, İstanbul Başakşehir Belediyesi önünde sendika üyesi inşaat işçilerin haklarını savunmak için eylem yaptığı için ev hapsi cezası aldı. Türkiye’de ilk defa bir sendikacı, sendikal faaliyetlerinden dolayı ev hapsi cezasına çarptırıldı.
AKP’li Başakşehir Belediyesi ve Akar Grup’un ortaklaşa yaptırdıkları Bahçeşehir Yuvam Evleri inşaatında çalışan işçilerin haklarının gasp edilmesinden dolayı Başakşehir Belediyesi önünde eyleme başlayan İnşaat İş Sendikası yöneticileri Deniz Gider ve Yunus Özgür’e ev hapsi cezası verildi.
'TALİMAT İLE KARAR VERDİLER'
İnşaat İş Sendikası Örgütlenme Sorumlusu Deniz Gider, yaşanan süreci ANF’ye değerlendirdi.
Sürecin bir talimat ile yönetildiğini, sorumluların ise AKP’li belediyenin yöneticileri olduğunu belirten Gider, ev hapsine giden süreci şöyle anlattı:
"Başakşehir Belediyesi ve Akar grubu Bahçeşehir Yuvam Evlerinde çalışan üyelerimizin haklarını gasp ettiler. Buna karşın Akar Grubun Başakşehir’de bulunan satış ofisi önünde direnişe başladık. Direnişin üçüncü gününde Başakşehir Belediyesi önüne gittik. Burada polisin engellemesine rağmen yarım saat sonra belediye yetkilileri ve başkan yardımcısı tarafından görüşme talep edildi. Olumlu yanıt verdik. Yapılan görüşmede bizzat başkan yardımcısı 'Akar grubun patronunu tanırım, aramız iyidir, siz burada farklı bir niyetle bulunuyorsunuz. Sizin amacınız ne? Siz demagoji yapıyorsunuz' gibi hakaret ve tehditler savurmaya başladı. Biz de bunlar üzerine görüşmeyi terk ettik. Görüşme masasından kalktıktan sonra da, 'siz bir daha buraya gelemezsiniz, belediye binasında bu şekilde davranamazsınız' tarzında bir tehdit ile karşılaştık. Buna nazaran aşağıya indikten on dakika sonra gözaltına alındık. Bizimle dayanışmaya gelen DGD-SEN üye ve yöneticileri de vardı. Onlar da bizimle beraber gözaltına alındı. Ters kelepçeyle gözaltına alındık ve savcılık tarafından mevcutlu istendiğinden dolayı adliyeye götürüldük. Çıkarıldığımız Küçükçekmece Adliyesinde ise direnişin 3. gününde adli kontrol şartıyla serbest bırakıldık. 4. gün tekrar belediye binasına önüne gittik. Ancak bu defa yoğun bir polis ablukası ile karşılaştık. Polis belediye binasının önüne dahi yaklaşmamızı istemiyordu. Etrafımız sarıldı ve yine ters kelepçe ile gözaltına alındık. Sendika avukatımızda bizimle birlikte darp edilerek gözaltına alındı. Hatta şöyle bir durum ile karşılaştık, polis etrafta bulunanlara 'eylemciyseniz gelin sizi de gözaltına alalım' dedi. Böyle bir keyfiyet ortamında gözaltına alındık."
Karakol ifadelerinden sonra savcılık tarafından tekrar mevcutlu olarak adliyeye çıkartıldıklarını, burada da savcılığın ev hapsi talep ettiğini belirten Gider, ev hapsi istenecek bir durumun yaşanmadığını, gözaltı sırasında polise yönelik bir mukavemet ya da 2911’i ihlal yaşanmadığını belirterek, bu ev hapsinin bir talimat sonucu geldiğine dikkat çekti. Ev hapsi kararının bir gün önce belediye yetkililerinin kendilerini tehdit etmesiyle bağı olduğunu söyleyen Gider, kendilerine ev hapsi verilen direniş ile ilgili de, gözaltı sırasında firma yetkilileri tarafından arandıklarını ve sonra yaptıkları görüşmeler sonucu direnişin kazanımla sonuçlandığını sözlerine ekledi.
‘EV HAPSİ KARARI İŞÇİ DİRENİŞLERİNİN ÖNÜNÜ KESMEK İÇİN VERİLDİ’
Ev hapsi kararının sadece bu direniş ile ilgili olmadığını, coğrafyanın her yerinde ortaya çıkan işçi direnişlerinin önünü kesmek için verildiğini sözlerine ekleyen Gider, şöyle devam etti:
“Coğrafyanın birçok noktasında öbek öbek, kendinden patlayan işçi hareketleri söz konusudur. Bunların önüne geçmek, set çekmek ve sokakta hak mücadelesi yürüten, fiili, meşru olan sendikalara, sokak hareketlerine, kadınlara, öğrencilere, bu mücadeleyi yürütenlere gözdağı vermek istiyorlar. Bunlarla çok karşılaştık, karşılaşmaya da devam edeceğiz ama asıl mesele burada taviz vermemek. Haklı olduğumuz bir noktada asla geri adım atmadan bunun ısrarıyla hareket edeceğiz ki bizim yaptığımızda bu tavrın ta kendisiydi ve sonuç olarak ev hapsi verildi. Hukuki olarak avukat arkadaşlarımız, sendikamızın avukatları itirazda bulundular ama sanmasınlar ki biz bu ev hapsinde sendika olarak, işçiler olarak köşemize çekilip beklemeyeceğiz."
'BU YASAKLARI TANIMAMAK GEREKİR'
Son dönemde artmaya başlayan ve kendileri dışında Kürt gazetecilere ve verilen ev hapsi kararlarının topluma verilmek istenen bir gözdağı olduğunu dile getiren Gider, şöyle devam etti “Fakat burada toplumun tüm kesimlerine verilen mesaj şu. Mücadelenin önünü kesmek için ev hapsi kararı veriyorlar. Bugün ev hapsi kararı vermek demek, insanın yaşamının önüne set kurmak, yaşamını bloke etmek demektir. Bir işçiye ev hapsi veriyorsun, bu işçi çalışmadığı zaman aç kalacak. Giderek insanlar sefalete mahkum edildi. Pazarlarda çöpten ekmek toplayan, çürük sebze meyve toplayan insanlar bugün daha fazla olmaya başladı. Bugün en ufak ucuzluk kampanyalarında devasa kuyruklar var. Bir seçim arifesindeyiz ve buna karşı toplumda yükselecek en ufak dinamiğe karşı tırnak içerisinde sıradanlaştırılmak istenen bir karardır. Bu kararın da hukuki bir dayanağı yok, bu karar siyasi bir talimatla verilen bir karardır. Buna karşı da asla teslim olmamak, geri adım atmamak hatta bu yasağı tanımayarak sokakta olmak gerekir. Bu yasağı tanımamak gerekir. Hiçbir dayanağı olmayan suçlamalarla muhalif kesimlerin, sokakta mücadele yürüten sendikaların önünü kesmek istiyorlar. Bizler sarı sendika değiliz, işçinin alınterine uzanan, işçinin emeğine uzanan bu düzene karşı asla geri adım atmayacağız. Ev hapsinde de olsak yarın tekrar sokakta olmaya devam edeceğiz."
Ev hapsi kararlarını adli kontrol kararlarına benzeten Gider, o dönem belli periyotlarla insanların karakollara gidip imza attıklarını, bunun yerinin ise artık ev hapsine döndüğünü belirtti. Gider, şunları söyledi: “Çünkü adli kontrolde de demokratik alanda mücadele eden sendikalar olsun, diğer muhalif kesim olsun, devrimci demokrat siyasi partiler üzerinde denediler ama artık yeni denenmek istenen şey ev hapsidir. Mesele ise sokağın sesini kısmak, sokağın önüne geçmek, bütün mesele budur. Mesela biz o direnişte olduğumuzda şunu da öğrendik; Urfa’da direnen Özak Tekstil işçilerinin, İstanbul Zeytinburnu’nda bulunan holding önüne kurdukları çadırın olduğu noktaya eylem yasağı getirdiler. İkitelli’de fabrikasının önüne de eylem yasağı getirdiler. Hatta biz şunu da öğrendik; belediyenin önüne de kaymakamlık yasağı getirdiler. Yani kamusal alanın olduğu noktaya da sırf bir direniş var diye eylem yasağı koydular. Ama biz bu eylem yasaklarını Emlak Konut önünde de tanımamıştık. Her eylem yasağının olduğu zaman yapılan eylemde gözaltına alındıktan sonra ya 'kovuşturmaya yer yok' denildi ya da o davalardan beraat ettik. Bunun önüne geçmenin tek yolu, fiili ve meşru zeminde asla ve asla vazgeçmemektir. Bunu vurgulamak çok önemlidir. Önümüze bir barikat kurulmaya çalışılıyor. Bu hepimizi maddi olarak yoran bir durum. Bunun önüne geçmek işçiler açısından da, sendikalar açısından da önemlidir. Var olacak şeyleri durdurmak için ev hapsi veriliyor. Bunu ihlal edersen tutuklamaya sevk edilecek ki bunu yaygınlaştırmak istiyorlar. Türkiye’de şunu görmek önemli. Faşizm kurumsallaşıyor ve buna karşı kendi tahakküm alanlarına yanaşmasını istemediği kitlelere karşı hem polis gücüyle hem kendi kararlarıyla, hiçbir anayasal zemine dayanmayan kararlarıyla baskı kurmaya çalışıyorlar."
İnşaat İş Örgütlenme Sorumlusu Deniz Gider, "Sokağın sesini kısmaya çalışanlara karşı, sokakta ses olmaya, güç olmaya, birlikte omuz omuza dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz. Dün ne yapıyorsak bugün de aynısını yapacağız. Ev hapisleri inşaat işçilerin haklı mücadelesinin önüne geçebilecek bir set değildir. Bunu da tanımıyoruz, bu yasakları kıracağız" vurgusunda bulundu.