HBDH: Özgürlük ve demokrasi mücadelesini büyüteceğiz

HBDH, "50 yılı bulan Kürt özgürlük mücadelesi PKK ve Önderliği öncülüğünde yeni bir aşamaya taşınmaktadır. HBDH olarak bizler Kürt halkının ve Türkiye emekçi halklarının kazanımlarıyla sonuçlanacak her mücadele evresinin ittifakı olacağız" dedi.

HBDH AÇIKLAMA

Halkların Birleşik Devrim Hareketi(HBDH) Yürütme Komitesi açıklaması şöyle:

“Kapitalist sistem yapısı gereği kriz üreten ve bu krizlere sözde çözüm reçeteleri ile yol alan bir gerçekliğe sahiptir. Egemenlik, tahakküm ve sömürü üzerine kurulu sistemin kendisini bu yapısallık üzerinden var etmeye çalışması, bu krizli gerçekliğe içkin bir neden olarak bize göstermektedir. Bu gerçeklik kriz yaşamadan ve yaşatmadan işleyemez. Tüm kriz aşma çabaları yeni toplumsal krizlerin yaşanmasını beraberinde getirdi. Geri de bıraktığımız 20.yy ve ilk çeyreğini yaşadığımız 21.yy devasa toplumsal krizlerin deneyimlendiği emperyalist savaşlarla birlikte büyük acı ve katliamların gerçekleştiği bir dönem olarak tarihe kaydedilirken, Ekim Devrimi gibi dünya halklarına, kadınlara umut veren devrimde bu yüzyılda tarihe kaydolmuştur. Bu acımasız Kapitalist emperyalist sistem tarihi ve yapısal gerçekliği şunu açık göstermektedir ki; gelinen aşamada varoluşsal bir kriz yaşamaktadır. 20.yy krizlerini dünya savaşları ile aşmaya çalışırken yeni durumda bir üçüncü dünya savaşının atmosferini yaşamaktayız. 20.yy’a ait planlama, anlaşma ve yapılar büyük oranda etkisini yitirmiş durumdadır. Yeni yüzyıl yeni planlama ve düzenlemeler gerektirmektedir. Bundandır ki hegemonya kurma mücadelelerinin geldiği düzey kritik ve tehlike durumunun en üst seviyelerine varmıştır. Bu sistem içi hegemonya mücadelesi iki eksen arasında yoğunlaşarak devam etmektedir. Bir ekseni ABD, AB, İngiltere, İsrail ve çeperi oluştururken diğer ekseni Çin, Rusya, İran ve çeperi devletler oluşturmaktadır. Her iki eksen kendi içlerinde de problemler yaşasalar da bu şekilde bir belirginlik ve hegemonya mücadelesi yürütülmektedir. Bir yeniden dizayn arayışının ve planın olduğunu hem açıklamalardan hem de bu iki eksenin konumlanış ve pratiklerinden görebilmek mümkün. Kapitalist emperyalist sistemin mevcut haliyle daha fazla devam edemeyeceği, mevcut hegemonya mücadelesinin bir rekabet mücadelesi olmasının yanında aynı zaman da krizden çıkma arayışı olduğu da bir gerçektir. Ortadoğu’dan Pasifiğe Ukrayna’dan Afrika ve Kafkasya’ya geniş dünya coğrafyası bu tekelci küresel sermaye sisteminin hegemonya mücadelesine sahne olmaktadır.

ABD EKSENİNDE DAĞINIKLIK

Tekelci küresel sermaye sisteminin iç hegemonya mücadelesinin ABD öncülüğünde gelişen ekseni bir yandan saldırı diğer yandan anlaşma arayışları ile hükmünü icra etmeye çalışmaktadır. Her iki eksende içte tam bir uyumla hareket edemese de ABD öncülüğünde gelişen hat son dönemlerde daha fazla dağınık bir görüntü vermektedir. Kendi iç planlamalarını ve çekişmelerini dizayn etme çabaları daha fazla yoğunlaşmış durumdadır. Bu durumun ABD ve Avrupa ülkeleri arasında bir anlaşma gereği mi yoksa bir çekişme mi olduğu tam olarak belirginleşmese de yeni durumlara gebe olduğu aşikardır. Hal böyle olsa da bu eksenin temel hedefi Çin öncülüğünde gelişen ekseni dağıtma ve bu ekseni oluşturan güçleri en azından tekil hareket eden bir pozisyona taşımaktır. Çin devletini çeperleme, daraltma faaliyetleri bu anlamda devam etmektedir.

RUSYA UKRAYNA

Ukrayna savaşının geldiği tıkanma düzeyini Rusya ile anlaşarak aşma ve aynı zamanda bu anlaşma yoluyla olabiliyorsa Rusya’yı Çin’den ve İran’dan uzaklaştırmak istemektedir. Diğer yandan Ortadoğu’da geliştirilen İbrahimi anlaşma ile İsrail, Suudi ve diğer Arap Devletleri'ni de dahil ederek enerji yolu kapsamında geliştirdikleri kapsamlı projelerle dizayn çabalarını sürdürmektedir. 

Çin aktif savaş pozisyonlarına dahil olmasa da enerji ticaret ve teknolojik atılımlarla ciddi bir rakip olarak hegemonya sahnesinde yerini almaktadır. Hemen her kıtada bu imkanlarıyla ve yetenekleri ile önemli bir rol oynamaktadır. Ortak eksenin önemli bir üyesi olarak Rusya ise Suriye’de kaybettiği imkan olanaklarını yıllardır Ukrayna ile süren savaşta yakaladığı düzeyden geriye düşmeden sonuca bağlayarak kazanarak çıkmak istemektedir. Yeni Amerika'n yönetimiyle bu yönlü daha iyi ilişkiler yakalayarak bir anlaşma ile kazanan pozisyonunu resmileştirmek istemektedir. Bu amaç için Çin ile arasına bir mesafe koyacağı beklentisi yüksek bir ihtimal olmasa da netleşmiş bir durum da değildir. Diğer bir boyut ise İran, bu eksenin neresine konumlandırılacak ilişkiler hangi düzeyde sürecek.

Yeni dizayn durumunun ve güç dengesinin en fazla belirginlik kazandığı alanların başında Ortadoğu gelmektedir. 20.yy dizaynı artık çatırdamakta ve hatta yıkılmaktadır. Ortadoğu bu durumun en belirgin yaşandığı alandır. Bu dizaynın Ortadoğu ayağında temel rolün askeri olarak İsrail'e, beraberinde Suudi'lere verildiği görülüyor.

ORTADOĞU’DAKİ DURUM

7 Ekim 2023 Filistin'li örgütlerin İsrail’e yönelik eylemleri ve İsrail’in Filistin’e yönelik soykırım saldırısı bu dizayn hareketinin önemli bir eşiğidir.Akabinde İsrail’in Lübnan saldırıları BAAS rejiminin yıkılışı bu sürecin devam eden ayakları olarak geliştirildi. BAAS rejimi yıkıldı yerine ikame edilen HTŞ çetelerin BAAS’tan aşağı kalır yanları yok. Alevi toplumuna karşı bir soykırım saldırısı başlattılar. İktidar değişti ancak katliam ve soykırım uygulamaları, yok sayma siyaseti halen sürüyor. Suriye halkları bu haliyle çatışmalara, ölümlere daha fazla yüz yüze kalabilir. Daha büyük saldırı hareketlerinin gelişeceği bir kehanet değildir. Aksine yaşananlar yaşanacak olan saldırıların büyüklüğünün göstergesidirler.

Bu gelişmeler çerçevesinde oluşan durum tehlikenin İran ve Türkiye’nin kapısına dayandığını göstermektedir. 

İran’ın dair durumunun nasıl gelişeceği netleşmese de mevcut haliyle devam edemeyeceği hem iç durumu hem de dış faktörler belirginlik kazanmıştır. Ya içten yaratılacak bir değişim dinamiği ile iktidar değişikliği devreye konulacak ve bunun çabası geliştirilecek ya da bu yöntemle başarılmazsa askeri müdahale gündeme gelecektir. İran’ın kendi sınırları dışında oluşturduğu savunma hattı ve ittifakları ciddi darbeler aldı. Kalan güçlere yönelikte saldırılar artarak devam edecektir. Yakın durum olarak görünen; dışta destek güçlerini yıkma içte baskı ve daraltma yöntemiyle bir değişikliği zorlama olmaktadır.

Türkiye’nin de benzer yöntem ve saldırılara maruz kalması da muhtemel bir gerçeklik olarak durmaktadır. Türkiye, uzun bir dönem ABD Rusya pozisyonundan faydalanarak bir denge siyaseti ile yol almaya çalıştı. Ukrayna savaşıyla bu denge durumunu devam ettirdi. Bu denge pozisyonunda yaşadığı avantajı kaybetmeye yakındır. Bundan dolayı yeni güncel durumda ABD, AB arasında ki anlaşmazlıklar ya da sürtüşmeler üzerinden rol ve denge durumu edinmeye çalışmaktadır. Bir yandan bu yöntemle gelişmeleri karşılamaya çalışırken, diğer yandan kendisi açısından kader tayin edici tehlikeleri Kürt Hareketi ile yeni bir süreç başlatma çabasıyla aşmak istemektedir.

Türk burjuva devleti dizayn eden değil dizayn edilmesi gereken bir güç pozisyonundadır. Hindistan zirvesiyle ilan edilen enerji yolu projesiyle Türkiye’nin sistem ve yeni denge durumu  dışında tanımlandığı  ilan edildi. Değişen yeni durumun aktörlerinden değil de ihtiyaç duyulursa zaman zaman değerlendirilebilecek, kullanılabilecek bir araç pozisyonunda tutuldu. Tüm bunlar Türkiye açısında ciddi tehlikelerin olduğunu gösterdi. Beka tartışmaları, İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı gündemleri daha fazla konuşulmaya başlandı.

ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ KAZANACAK

Bu bağlamda Kürt ve Kürdistan meselesi öncü ilerici örgütlü gücü olarak PKK hem etkileyen hem de etkilenen pozisyonuyla önemli bir yer tutmaktadır. Kürtler açısından durum askeri siyasi ve toplumsal olarak yüz yıl önceki gibi değildir. Mevcut örgütlülük düzeyi ile daha güçlü bir pozisyondadır. Emperyalist ve bölgesel güçler bu gerçeği görerek hareket etmektedir. Türkiye Devleti'de yaşadığı beka sorunu ve tehlikeler ekseninde Kürt Hareketi ile yakalayacağı yeni bir süreçle atlatabileceğinin hesaplarını yapmaktadır. Kazançlı çıkmanın bir yolu olarak Kürt'lerle ittifak geliştirmek olduğunu hesap ediyorlar. Gelinen aşamaya Türk Devleti açısından temiz niyetlerle ve demokratik gelişim ve ilerleme anlayışlarına sahip olduklarından ulaşılmadığı bilinen bir gerçekliktir. Burjuva faşist  yapısı ve son on yıldaki savaş-saldırı pozisyonları niyetlerinin ve amaçlarının ne olduğunu bizlere göstermektedir. Meseleyi imha yoluyla sonlandırmak temel düsturlarıdır. Başlayan süreç içerisindeki eylemleri de bir göstergedir. Kendi açısından en az kayıp Kürt'ler açısından da en az kazanımla sonuçlandırma gayretindeler. Hem içteki saldırıları hem de BAAS rejiminin yıkılması sürecinde HTŞ Şam’a yönlendirilirken Türk Devleti ve çeteleri de Rojava’yı yıkmaya ele geçirmeye yönelmeleri ve aynı zamanda Medya Savunma Alanları'na dönük saldırılar bu duruma örnektir.

DİRENİŞ FAŞİZMİN PLANLARINI BOZDU

Tişrîn ve Qereqozax hattında ki direniş bu hayallerini yıktı. Ancak Ortadoğu ve dünya da yürüttükleri ilişki ve diplomasi faaliyetlerini PKK’yi imha ve Kürt'leri daha az kazanımla yüz yüze bırakma hevesleri bitmiş değildir. Bazı çevrelerce Türk Devleti için bu yeni pozisyon konjonktürün bir sonucu olarak görülse de işin esasının yıllardır geliştirilen devrimci mücadele olduğu gerçekliğidir. Son on yıl kıran kırana bir direniş ve mücadele ile geliştirildi. Bütün ileri teknoloji imkanlarına dayalı olarak sürdürdükleri savaşa ve toplumsal  baskılara rağmen ne gerillayı imha edebildi ne de Kürdistan ve Türkiye halklarına emekçilerine kadın ve gençlerine geri adım attırabildi. Bugünün sonucunu yaratan bu direniş gerçekliğidir. Bu aşamaya Türkiye ve Kürdistan halkalarının, devrimcilerinin mücadelesi getirdi bundan sonrasını da bu mücadele gücü ve iradesi taşıyacaktır.

DEMOKRASİ DEVRİMCİ EYLEMLE MÜMKÜN

Faşist otoriter devletler-yapılar kendi kendine değişmeyecek ve dönüşmeyecektir. Burjuva Türk devlet gerçekliği ve mevcut iktidar yapısı da kendiliğinden bir demokratikleşme sürecine girmeyecektir. Değişimi ve dönüşümü gerçekleştirecek olan devrimci dinamikler, toplumsal direniş güçleri ve demokratik halk hareketleridir. Türkiye ve Kürdistan coğrafyası gerçekliği ciddi toplumsal siyasal ve ekonomik krizlerle yaşamaktadır. Tüm politik özgürlük talebi faşist baskı, şiddetle karşılanıyor. Yaşam emekçi kitleler açısından artık dayanılmaz bir düzeye varmış bulunuyor. Toplumun hemen tüm kesimleri açısından durum benzerdir. Bir yandan ‘süreç’ tartışmaları diğer yandan şiddet, tutuklama kayyum uygulamaları devam etmekte. Kadınlara dönük şiddet ve katliam saldırıları, Alevi halkına karşı gelişen saldırılar, genç kesimde oluşan gelecek kaygısı, ekolojik kıyımlar, rezerv alanları adı altında emekçi halka yönelik toprak ve mülk gaspı, işçi emekçi sınıfın hak taleplerinin şiddet baskı yoluyla bastırılmaya çalışılması, basın emekçilerinin tutuklanması vb. uygulamalarıyla toplum bir cendereye alınmak isteniyor. Yürütülen faşist savaş ve işgal saldırılarının sonuçları emekçi halklara fatura edilmektedir. Bu saldırılar dünde vardı, bugün de devam etmektedir. Kapsamı artarak sürmekte burjuva muhalefet bile saldırılarla yüz yüze kalmakta. Diğer yandan  iktidar kliği egemen sınıflar açısından durum hiç te iç açıcı değildir. Tüm bu uygulamalar sadece güç olduklarından kaynaklı gerçekleştirilmemekte altta yatan gerçeklik yaşadıkları korkudur, kaybetme korkusudur. Çelişkiler daha da derinleşmektedir. Var olan bu gerçeklik kadınlar, gençler, emekçi halk kitleleri öncülüğünde büyük değişimleri yaratacaktır. Bundandır ki şimdi daha fazla mücadeleyi büyütmek gerekmektedir. Anın gerçekliği büyük değişimlere hazır bir durumdadır.

HBDH'NİN DEVRİMCİ MİSYONU SÜRÜYOR

Bu kapsamda Kürt Hareketi ve Önderliği’nin deklere ederek başlatmış olduğu süreç yeni bir mücadele zeminine çağrı olarak görülmelidir. 50 yılı bulan Kürt özgürlük mücadelesi PKK ve Önderliği öncülüğünde yeni bir aşamaya taşınmaktadır. HBDH olarak bizler Kürt halkının ve Türkiye emekçi halklarının kazanımlarıyla sonuçlanacak her mücadele evresinin ittifakı olacağız. Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesi, Türkiye emekçi halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle iç içe geçmiştir. Bu gerçeklik bizlere ortak mücadeleyi daha da büyütme sorumluluğu yüklemektedir. Mücadeleyi geniş bir toplumsal zemine yayma fırsatları oluşmaktadır. Şovenizm ve faşist propaganda ile perdelenmeye çalışılan toplumsal gerçeklikler ve çelişkiler daha da belirginleşecektir. Şoven, faşist propaganda ve baskı zayıfladığında, zemin kaybettiğinde emekçi halkların toplumsal gerçeklikle nasıl daha fazla buluşma imkanı bulduğunu deneyimleyen bir pozisyondayız. Bunun için toplumsal mücadele dinamiklerini daha fazla harekete geçirebilme fırsatlarıyla karşı karşıyayız. Bugüne kadar her kazanım mücadele ve direnişle elde edildi bundan sonra da öyle olacaktır. Kadınlar, ezilen emekçi sınıflar, halklar ve işçiler olarak ortak mücadeleyi daha da büyüterek kazananın bizler olacağını göstereceğiz.

Sonuç olarak esas eksenin tüm bu değerlendirmeler ve gelişmeler ışığında kapitalist emperyalist sisteme alternatif olan, halkların özgür geleceğinin, sosyalizm ve demokrasi mücadelelerinin olduğu kuşkuya yer vermeyen bir gerçekliktir.”