HDP'li vekiller: Abdullah Öcalan ile hemen görüşme yapılmalı!

HDP'li vekillerKürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak karşı bakanlığa yürüdü. Vekiller, "Abdullah Öcalan'ın sağlığından büyük endişe duyuyoruz, hemen görüşme yapılmalı" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri, İmralı F Tipi Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan ve 21 ayı aşkın süredir haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesi için Adalet Bakanlığı’na doğru yürüyüşe geçti. HDP milletvekilleri Tülay Hatimoğulları, Erdal Aydemir, Ayşe Sürücü, Celadet Gaydalı, Şevin Coşkun, Hasan Özgüneş, Abdullah Koç, Hüseyin Kaçmaz, Mehmet Rüştü Tiryaki ve Kemal Bülbül, “İmralı’da hukuk uygulansın” ve “Tecrit insanlık suçudur” yazılı dövizler taşıdı.

'TECRİT HER YERE YAYILDI'

Meclis Dikmen Kapısı’nda polislerce önleri kesilen milletvekillerinin yürüyüşü engellendi. Burada açıklama yapan HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, İmralı tecrit sisteminin bir yönetim modeli haline geldiğini belirterek, “Türkiye halkları, biz Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri olarak 21 Aralık’ta bir Adalet Nöbeti başlattık. 21 ayı aşkın bir süredir kendisinden hiçbir şekilde haber alınamayan Sayın Öcalan ile birlikte olan tutsaklardan hiçbir şekilde haber alınmadığı için, oradakilerin sağlıklarından kuşku duyduğumuz için, Kürt halkı Sayın Öcalan ve yanındakilerin sağlığından endişe duyduğu için, halklarımızın talebi üzerine bizler bu nöbeti başlattık. Artık tecrit bir yönetim modeli haline gelmiştir. 15 Temmuz askeri darbe girişiminden bugüne kadar yaşamımızın her alanında artık tecritle karşı karşıyayız. Kadınlar kamusal alanlardan tecrit edilmek isteniyor, ekoloji mücadelesi verenlere karşı, doğayı, taşı, toprağı sermayeye, kapitalizme peşkeş çekenler, yine tecrit uyguluyor. Düşünün ki gençlik bilim yuvalarından tecrit ediliyor, akademisyenler bilim yuvalarından tecrit edildi. Siyasetçiler yine 15 Temmuz ile birlikte neredeyse siyaset yapmaktan, tecrit edilmek isteniliyor” dedi.

'KÜRT HALKININ SEÇME-SEÇİLME HAKKI ENGELLENİYOR'

Hatimoğulları, şunları söyledi: “Neredeyse bugüne kadar gerçekleşen, başta partimiz olmak üzere partimizin bileşenleri, müttefikleri ve muhalefete yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda sorulan sorulara baktığımızda, ‘partinize neden gittiniz’, ‘şu tarihte bir basın açıklaması yaptınız’ diye siyasete en ağır şekilde tecrit uygulanıyor. Aynı sistemi destekleyen kayyum rejimi de aynı dönemde başladı. Kayyum rejimi ile birlikte HDP belediyelerine atanan kayyumlar Kürt halkının seçme-seçilme hakkını elinden alan bir uygulamadır. Türkiye seçme ve seçilmeye erken kavuşmuş bir ülkedir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken, ağır tecrit altında siyaset yapmaya çalışıyoruz ve hayatın her alanında kayyum ve tecrit ile karşı karşıyayız. Seçme-seçilme hakkı Kürt halkının elinden fiilen alınmaktadır.”

'KÜRT HALKININ MUHATAPLARI GÖRMEZDEN GELİNEREK ÇÖZÜM OLMAZ'

İmralı tecrit sisteminin Türkiye’de siyasi gelişmelerden bağımsız olmadığını vurgulayan Hatimoğulları, şöyle devam etti:
“AKP iktidarı eliyle bu ülkede bir tek adam rejimi, bir otoriter rejim inşa edilmek isteniyor. Otoriter rejim ‘cumhuriyetin parantezini kapatacağız’ diyerek, 2023’te son noktayı önümüzdeki seçimlerde koymak istiyorlar. Onlarla uzlaşmayan, onların çizdiği çerçeveye itiraz eden bizler, otoriter rejime biat etmeyeceğiz. ‘İstibdatta karşı hürriyeti savunacağız’ diyen herkese tecrit uyguluyorlar, gözaltılar, tutuklamalar, siyaset yapma engeli, aklınıza ne geliyorsa, hatta akla hiç gelmeyecek senaryoların peşinde gitmektedir bu iktidarın. Kurtuluşu burada görüyor, bizler bu iktidara bir kez daha diyoruz ki; sizler böyle kurtulamazsınız, böyle sonunuzu hızlandırıyorsunuz. Kürt halkının muhataplarını görmezden gelerek, siyasi iradelerini görmezden gelerek, yüz yıllık bir tarihe sahip olan Kürt sorununu, son 40 yıllık mücadelesini görmezden gelerek, Kurdistan’daki mücadeleyi, Rojava’yı, Irak’ı, İran’ı görmezden gelerek, asla gelecek olmaz. Bu ülkeyi karanlığa götürüyorsunuz, Kürt sorununda çözümsüzlükte, çatışmalarda ısrar ederek, Kürt anaları beyaz tülbentleriyle sokağa çıktığı halde, ‘hayır’ diyerek onları beyaz tülbentlerinden yerlerde sürükleyerek ne diyorsunuz. ‘Bizler asla Kürt sorununu demokratik yöntemlerle çözmeyeceğiz’ demiş oluyorsunuz."

SAVAŞ POLİTİKALARI

İktidarın derinleştirdiği savaş politikalarının çözüm olmayacağının altını çizen Hatimoğulları, “Çatışmalar ve savaş denendi. Hala bütçede savaşa, çatışmalara, güvenlikçi politikalara ayrılan pay ortada iken, sizler ne söylemeye çalışıyorsunuz? Türkiye halklarına, Türkiye’de yaşanan açlık ve yoksulluk, evimizde kaynamayan tencereler insanlarla alay eder gibi arttırılan asgari ücretlerin bir nedeni de bilelim ki Kürt sorunudur. Burada başta Türk halkı olmak üzere, bizler Türkiye’de Kürtler dışında bulunan bütün halklar olarak, ‘Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü, bizim de kurtuluşumuzdur’ dediğiniz zaman, bu sorun gerçekten çözülecek. Bizler yaşanan bu açlık ve yoksulluğa karşı, bu ekonomik krizin daha fazla derinleşmesine karşı aynı zamanda barış diyerek bir çözüm de üretmek istiyoruz” diye seslendi.

'SAĞLIĞINDAN BÜYÜK ENDİŞE DUYUYORUZ'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözüme dair sunduğu önerileri hatırlatan Hatimoğulları, “Bugün Sayın Öcalan barış sürecinde yürütülen görüşmelerde bu sorunun çözülebileceğine dair çok önemli emareler sunmuştur. Dönüp soralım herkese, dönüp soralım; bu alanda çalışma yürütmüş olan sosyologlara, akademisyenlere, bu sorunlar üzerinde çalışma yürütmüş insanlara: Çatışma varsa bu sorun nasıl çözülür? Bu sorun diyalogla çözülür, muhatapları ile masaya oturarak çözülür. Üçüncü göz bir araya gelerek çözülür. Bunun denemesi yapıldı ve bu ülke o tarihlerde rahat bir nefes almıştır. Diyoruz ki Türkiye halkları olarak bu sorunun çözümünde hepimiz elimizi taşın altına koymaya hazırız. Bu iktidar bu sorunu çözmeden uzaklaştıkça, kendi sonuna bir kez daha yaklaşmış olacaktır. Daha önceki iktidarlardan alınacak dersler vardır ama bu iktidar 40 yıllık devlet geleneğini sürdürerek, çözümsüzlüğü dayatarak, sorunların derinleşmesini, ortak yaşam duygusunun ortadan kalkmasına neden oluyor. Biz Kürt kardeşlerimizle aynı ülkede, aynı topraklarda yaşamak istiyoruz. Onların anadillerinde eğitim görmesini hak olarak görüyoruz. Bu mücadeleyi verenlere ağırlaştırılmış bir tecrit uygulamak yerine, tam tersine bir diyalogla, tıpkı barış döneminde inşa edilmeye çalışılan diyalogun oluşturulmasını istiyoruz. Bir an önce tecridin ortadan kalkmasını istiyoruz. Bakın bugün CPT’yle görüşmemiş olmasının basına yansıması başta ailesi, Kürt halkı olmak üzere, bölgedeki bütün halklar ve demokrasi güçleri Sayın Öcalan’ın sağlığından artık büyük endişe duymaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a seslenen Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu konuyla ilgili açıklama yapmak başta Adalet Bakanı olmak üzere, aslında sarayın görevidir. Adalet Bakanı kendi görevini yapamamaktadır, çünkü Adalet Bakanlığı’nın üzerinde o kararları veren bir saray rejimi vardır. Bu saray rejimine bir kez daha diyoruz ki Sayın Öcalan ve arkadaşlarının yaşamları ve sağlıklarıyla ilgili haberdar olmak istiyor kamuoyu ve bu talebe kulak verilmelidir. Aynı şekilde ‘umut hakkı’ denilen durumu hatırlatmak isteriz. ‘Umut hakkı’ cezaevlerinde ağırlaştırılmış müebbet ya da müebbet hapis cezası alan bütün insanlar için AİHM’in ve tarafı olduğumuz sözleşmelerin uygun gördüğü bir haktır. ‘Umut hakkından’ yola çıkarak, Sayın Öcalan başta olmak üzere İmralı’da uygulanan tecridin ortadan kalkması ve anayasal bir hak olan avukatlarıyla, aileleriyle görüşmelerin bir an önce gerçekleşmesini istiyoruz. Bu talepler gerçekleşene kadar bizler bu nöbeti engellemelere rağmen devam ettireceğiz.”