HEDEP eş genel başkanları: Tecrit kalkmalı, Abdullah Öcalan sürece dahil olmalı

HEDEP eş genel başkanları, "Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve çözüm konusunda aktör olduğu da bilinerek sürece dahil edilmesi gerekiyor" diyerek, açlık grevleri için duyarlılık çağrısı yaptı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) eş genel başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırkan, İstanbul’da Mezopotamya Ajansı’nın (MA) da aralarında olduğu bir grup gazeteciyle buluşma gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz hafta HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan’ın   MYK’da yerel seçimlerde her yerde aday çıkarma eğilimi ve aday belirleme sürecinde izlenecek  “kent uzlaşısı” yöntemine dair soruya yanıt veren HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Mayıs seçimleri sonrası binin üzerinde halk buluşmaları gerçekleştirdiklerini ve ne yapılması konusunda tartışmalar yürüttüklerini dile getirdi. Bakırhan, “2015’ten beri tek taraflı bir şekilde muhalefeti destekleyen iktidara kaybettiren bir yöntem denendi. Bir siyasi partiyiz ağır sorunları çözme çabamız var. Yapacağımız ve atacağımız her adım bu sorunların çözümüne olanak ve zemin sağlamalı. 2019 seçimlerinde başarılı olduğumuz bir sonuç aldık. Türkiye’nin demokratikleşmesi için sorunların çözülmesi için tek şimdiye kadar tek taraflı muhalefeti destekleyen iktidara kaybettiren bir yöntemimiz vardı. Şimdi halkımızın da önerileri sonucunda yeni bir şey söylüyoruz. Artık sadece kazan kaybettir değil. Hem bölgede belediyelerimizi kazanmayı hem de batıda tabanımızın yaşadığı yerlerde temsil edilmesini istiyoruz. Tüm çabamız, çalışmamız bunun üzerinedir” dedik

‘DENENMEYEN YÖNTEMLE ADAYLARI BELİRLEYECEĞİZ'

Kurdistan kentlerinde aday başvurularını almaya başladıklarını belirten Bakırhan, batıda da aday başvurusu alma sürecini hızlandırdıklarını dile getirdi. Bakırhan devamla, “Bugüne kadar denenmeyen bir seçim yöntemi ile adaylarımızı belirleyeceğiz. Kentin tüm dinamiklerinin, diğer toplumsal çevrelerin, sendikaların, emek ve meslek örgütlerinin, kadın yapıları, çevre yapıları gençlik yapılarının da tamamının da katıldığı, en az yüzde 2 ve 3’ünün oy kullandığı bir sistemle adaylarımızı belirleyeceğiz. Adaylarımız yakın zamanda bu yöntemle belirlenecek” dedi.

Bakırhan, “Önümüzdeki dönemde kendi adaylarımızla çıkma konusunda bir hazırlığımız var. Bu hem halktan çıkan bir eğilim hem de MYK da yürüttüğümüz tartışmalar sonucunda açığa çıktı. Nihai kararı Parti meclisimiz verecek” diye belirtti. Bakırhan bu tutumun “pazarlık unsuru” olarak algılanmasını veya yorumlanmasını kabul etmediklerini dile getirerek, “Bedel ödeyerek mücadele eden bir siyasi parti geleneğinden geliyoruz. Ne yapacağımızı, nasıl kararlar alacağımızı konuşurken taktik yapalım, pazarlık yapalım amacıyla gütmüyoruz. 2015’ten beri destek verdiğimiz bir biçimiyle ana muhalefet görevini yürütebilseydi, belediyelerimize atanan kayyumlara gerekli tepkiyi koysaydı, 81 yaşındaki Makbule Özer cezaevine gönderildiğinde tepki gösterseydi, bölgedeki ikili hukuka karşı bu konularda bir duyarlılık görmedik maalesef. Demokratik zemin büyüsün, muhalefet büyüsün, iktidarı yenelim yerine daha demokratik bir yönetim olsun hesabı yaparken maalesef bizim yaptığımız her şeye bir biçimi ile hem devlet kodlarını devam ettirdi hem de bölgedeki uygulamalar konusunda bir farkındalık yürütmedi" dedi.

Kent uzlaşısının siyasi partileri aşan ketin en geniş toplumsal uzlaşıyı sağlamak olduğunu belirten Bakırhan, “Halkımız soruyor: Bu faşizan  politikalar hakkında oy verdiğimiz muhalefet ne düşünüyor, ne yapıyor diye. Sağcı bir iktidarı sağcı bir muhalefeti destekleyerek değiştirme gibi bir amacımız yok. Kentin en geniş toplumsal uzlaşısını sağlayan demokratik şeffaf belediyeciliği hayata geçirecek güç birliği arayışımız devam edecek. Bu çağrı herkesedir. Tek bir partiye çağrı yapmıyoruz. Kenti yönetecek demokratik değerlere ve ilkeler sahip çıkıp saygı duyacak bu konuda uzlaştığımız herkese kapımız açıktır. Bu konuda işbirliğine uzlaşıya açık olan herkese kapımız açıktır” dedi.

Bakırhan, “Bölgede, atama falan olmayacak, kent uzlaşısı ile belirlenen aday tercih edeceğiz. Batıda kazanma arayışımız da seçimin bir yöntemidir. Batıda kısa sürede böyle bir şansımız yok. Batıda iş birliği güç birliğine kapı aralıyoruz. Burada başka bir şey olabilir. Kürt meselesi Türkiye’nin meselesidir. Yeni dönemde sürekli aynı şeyleri yapmak bizi de yoruyor. Bir kuşatma var ve bu sadece bizim sorunumuz değil. AKP’nin vaatlerine kanacak bir parti değiliz. Kuru, boş vaatlere kanacak bir doğrultuda strateji belirleyecek bir parti değiliz. Hükümet yeni anayasa tartışıyor. Ama sorunlar çözülecekse, Türkiye’nin temel sorunlarını masaya koyup konuşacaksa konuşur, tartışırız. Bu ülkenin bir gerçekliğiyiz. Ebedi ilelebet hükümete kapalı kalıp, CHP’ye mahkum bir siyasi parti değiliz. Türkiye kazanacaksa demokrasi kazanacaksa görüşürüz, konuşuruz her şeyi tartışırız. Yeni anayasa tartışmalarına katılabiliriz düşüncelerimizi söyleriz. Türkiye’nin temel partilerinden birisi olarak seçimlerden bağımsız olarak her masada düşüncelerimizi konuşmaya varız. Bu iş birliği yapacağımız anlamına gelmiyor” diye belirtti.

HEDEP’in Adalet Bakanlığı ile yaptığı görüşmeye dair soruyu yanıtlayan Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları ise daha önce yaptıkları açıklamaların geçerli olduğunu vurguladı. Tülay Hatimoğulları, “Kapalı kapılar ardında herhangi bir siyasi parti ile yerel seçimlere dair görüşme yapılmadı şu ana kadar. Ama bu şu anlama da gelmiyor. Bizler demokratik bir zeminde ilkeleri konuşulmuş kent uzlaşı ile sağlanmış olan kapılara açık olduğumuzu söylemiştik. Biz kapalı kapı ardında geçmiş dönemde de görüşme yapmadık. Tek adama kaşı bir tutum belirledik. Bizim bir araya gelerek yaptığımız bir protokol yok. En büyük eleştirimizde kapalı kapılar ardında gerek iktidar olsun gerek muhalefet olsun protokol imzalayanlaradır. Bakanlıkla yapılan görüşmede cezaevleri sorunu görüşüldü. Şimdi de olmalı ve olacaktır bu tür görüşmeler. Bunları seçimle ilgili olarak okumamalı. Seçimle ilgili olanları biz zaten duyururuz” diye belirtti.

'İSTANBUL BİZİM İÇİN DE ÖNEMLİ'

Yerel seçimlerde İstanbul için nasıl bir yol izleneceği konusundaki soruya da Bakırhan, “İstanbul bizim için de önemli bir yer. Yoğun Kürt halkı yaşıyor ve tabanımızın da yaşadığı bir kent. Bizim için de önemlidir. Kıymetlidir, ama biz genel bir çerçeve ortaya koyduk. İstanbul da bunun içindedir. Şeffaf, kentin en geniş dinamikleri ile birlikte oluşabilecek bir zeminde oturulur konuşulur. İstanbul için özel bir parantezimiz yok. 2019 da yanlış yaptığımızı söylemiyoruz. Ama sürekli siyasi partiyi destekleyen bir durumda olmayacağız. Ret, kabul ölçülerimiz var. Irkçı olmayacak ve demokrat olacak, kapsayıcı olacak adaylar. Meseleleri meselesi sayacak gibi ölçülerimiz var. Sağcı, milliyetçi, ırkçı bir adaya kesinlikle partimizin tabanının oy vereceğini düşünmüyorum” şeklinde konuştu. Bakırhan, kayyum gasplarına karşı da önlemlerini aldıklarını sözlerine ekledi.

İMRALI TECRİDİ VE AÇLIK GREVLERİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dair nasıl bir mücadele yürüteceklerine dair Bakırhan, şöyle yanıtladı: "Tecrit bu ülkenin bir gerçekliği. Partimizin bu konuda net bir tutumu var. Türkiye’nin temel sorunu Kürt sorunu ise yaşanan sorunların kaynağı ise bu tecridin kaldırılması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın çözüm sürecinde  Türkiye toplumu için çok önemli düşünceler ortaya koydu. Demokratik ulusu, demokratik cumhuriyet, eşit yaşam düşüncesi çok kıymetlidir. Maalesef o süreç rafa kaldırılınca Türkiye’de başka şeyler olmaya başladı. Yolsuzluklar, tek adam rejimi, açlık, yoksulluk dünya kadar sorun yaşanıyor. Bu  sorunun çözülmesinin aslında Türkiye toplumuna ne kazandırdığı çok açık duruyor. Bu sorunun çözümünde çok önemli bir muhatap var. Çözüm iradesi var, çözmek istiyor. Bu iradenin 3 yıldır ailesi ile avukatlarıyla görüştürülmemesi Türkiye toplumu için olumsuzdur. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve çözüm konusunda aktör olduğu da bilinerek sürece dahil edilmesi gerekiyor. Aksi halde yeni anayasa dedikleri şey tek adam rejiminin daha da kurumsallaştırılması olabilir. AKP anayasası olabilir. Yeni anayasa tartışmalarının olduğu bir süreçte Kürt sorunu tartışılmıyorsa, çözümün aktörü devreye sokulmayacaksa kuşkuyla bakılır.  Nitekim uygulama da onu gösteriyor.

Cezaevlerindeki açlık grevi toplumumuzun ayıbıdır. Dışarıda olanlar anti demokratik uygulamalar karşısında sesini çıkaramıyorsa, örgütlenemiyorsa, geriletemiyorsa bu cezaevindeki insanalar kalıyorsa, bizim yani demokratik muhalefetin oturup düşünmesi tartışması lazım. Önümüzdeki günlerde açlık grevlerinin bir daha olmaması için, toplumun bu konuda daha duyarlı olması için tutsakların özgürleşmesi için yoğun bir çabamızın olacağının bilinmesini istiyoruz. Bu konuda zaten duyarlıydık ama daha da önümüze koymamız gerekiyor.”

'ÇÖZÜM İÇİN HERKESLE GÖRÜŞÜRÜZ'

Bakırhan, şunları da belirtti: “Halkımızda şöyle bir rahatsızlık var: Durduğumuz yer ne kadar dayanışıyor, ne kadar yanımızda ve ikili hukuka karşı ne kadar itiraz ediyor. Acaba doğru yerde miyiz? Yaptığımız şey gerçekten Kürt sorununu çözmek için Türkiye’nin demokratikleşmesi için, tecridin kaldırılması için, hasta tutsaklar için işe yarıyor mu sorusunu soruyor kendisine. Protokol sonrası bölgede ciddi bir rahatsızlık var. Kürdü redden devlet kodları ile hazırlanmış, yüzyıllık politikanın ikinci yüzyılda da devamı olan bir belgeden bahsediyoruz. Bunun rahatsızlık yaratması düşünülemez. İttifak politikalarımız, eksikliklerimiz, yetmezliklerimiz tartışıldı. Ama bizde seçim sonrası bir özeleştiri sürecine girdik. CHP’de seçim sonrası bu gelişti. Bu protokol bir utanç belgesidir. Bu protokolü unutmayacağız. Önümüzdeki dönemlerde yapacağımız iş birliği, güç birliğinde bir kırgınlık yarattı ama engel değil tabi. Çözüme katkı sunacaksa, kayyumcu zihniyeti, tecridi kaldıracaksa demokratik katılımcı yeni bir anayasa olacaksa otururuz, konuşuruz. Bu ilkelerimizden taviz vereceğiz anlamına gelmiyor. Çözüme hizmet edecekse biz herkesle görüşürüz.”

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI

Emek ve Özgürlük İttifakının geleceğine dair soruya Tülay Hatimoğulları ise şu yanıtı verdi: “Emek ve Özgürlük İttifakı’nı genel seçimlerin arifesinde oluşturduk. Amacımız mücadele ittifakı oluşturmaktı. Seçim ittifakı olarak tarif etmedik. Ama seçimden önce kurulduğu için böyle anlaşıldı. Emek Özgürlük İttifakı’nın mevcut halinin yeterli olmadığını düşünüyoruz. Henüz bunu yeterli bir biçimde ittifak üyeleri ile detaylı görüşmedik. Konferans kararlarımızda açığa çıkan en geniş yelpazedeki siyasi ve toplumsal güçlerle bir araya geleceğimiz, demokratik bir Türkiye’yi nasıl inşa edebileceğimizin mücadelesinin koşullarını nasıl oluşturabileceğimizi konuşmak, cumhuriyetin demokratikleşmesi için nasıl adımlar atılabilir nasıl mücadele yürütülebiliri konuşmak olacak. En geniş yelpazede mücadele ittifakına ihtiyacımız var. Kürt sorunu Alevi sorunu, işçilerin emekçilerin sorunu, kadına yönelik şiddet sorunu bunları nasıl tersine çevirebiliriz konusunda en geniş ittifaka ihtiyacımız var."