HepsiJET kadın işçileri: Bu kazanımımızı tüm kadınlara armağan ediyoruz!

HepsiJET Esenyurt Deposu’ndaki kölece çalışma koşulları, taciz ve mobbinge karşı yaptıkları direnişi kazanımla sonuçlanan 4 kadın işçi, “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü öncesi elde ettiğimiz kazanımımızı bütün kadınlara armağan ediyoruz” dedi.

İŞÇİ DİRENİŞİ

Hanzade Doğan Boyner’in kurucusu ve eski patronu olduğu ve iki ay önce yüzde 62 hisseyle Kazakistanlı iş adamı Mikheil Lomtadze’ye devredilen Hepsiburada’ya bağlı HepsiJET’in Esenyurt Deposu’nda dayatılan kölelik koşullarına, taciz ve mobbinge karşı haklı fesh yapan ve tazminat hakları gasp edilen 4 kadın işçinin, Emek ve Onur İşçi Derneği öncülüğünde direnişi kazanımla sonuçlandı.

Soğuk, kar demeden 12 gün boyunca depo önünde kararlılıkla direnen kadın işçiler, arabulucu ile yaptıkları görüşme sonrası hem gasp edilen haklarını aldılar, hem tacizcinin cezasız kalmamasını sağladılar hem de depodaki arkadaşlarının çalışma koşullarının iyileşmesine yol açtılar.

ANF’ye konuşan kadın işçiler, 8 Mart Emekçi Kadın Günü öncesi elde ettikleri kazanımları bütün kadınlara armağan ettiklerini duyurdu.

‘YAŞAMAK DİRENMEKTİR DEYİMİNİN ANLAMINI YAŞAYARAK ÖĞRENDİM’

Hem ilk iş hem de ilk direniş tecrübesi olan Viyan Çakır, 12 günlük direnişinin adeta hayatını değiştirdiğini, “Yaşamak direnmektir” deyiminin ne anlama geldiğini yaşayarak öğrendiğini ifade etti.

HepsiJET Esenyurt deposunda ayrıştırma bölümünde 3,5 yıl çalıştığını anlatan Viyan Çakır, iş sözleşmesinde üç vardiya olduğu belirtilmesine rağmen depoda hep en ağır iş yükünün olduğu iki vardiya arasında mekik dokuduğunu belirtti.

Birinci vardiyada sadece seçili olan kişilerin yer aldığını dile getiren Viyan Çakır, “Depodaki işin bütün ağırlığı 16.00-24.00 ve 24.00-08.00 saatleri arasında yaşanıyor ve ben 3.5 yıl boyunca sadece bu iki vardiyada çalıştım. Müdüre sabah vardiyasına geçme talebimi ilettim ama bunu kabul etmedi” diye konuştu. Depoda 30 kadın olarak tek bir lavaboyu kullanmak zorunda kaldıklarına dikkat çeken Çakır, tuvalet sırasını bekledikleri için de amirler tarafından sürekli baskıya uğradıklarını anlattı.

‘TACİZ VE UYUZ VAKASI BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA OLDU’

Viyan Çakır, arkadaşlarının taciz edilmesinin ve tacize yönelik genel müdürün umursamazlığının ve yanı sıra götürüldükleri Beylikdüzü deposundaki çalışma koşullarının bardağı taşıran son damla olduğunu vurguladı. Viyan Çakır, yaşananları şöyle anlattı: “Kasım ayında çok siparişleri olduğu için bizi daha büyük olan Beylikdüzü deposuna götürdüler. Bu depoda daha önce bitlenme olayı olmuş. Bildiğiniz yerde bir kat toz var ve her yer pislik. Oraya günde en az 200 araç geliyordu. Hem egzoz dumanına hem de depo içindeki toza maruz kalıyorduk. Bizi zorunlu olarak 40 gün 12 saat çalıştırdılar. Toz ve pislikten şikayet ettiğimizde, ‘Sabredin’ diyorlardı. Tek bir maske dahi vermediler. Hem iş yapıp hem yerleri temizliyorduk ama yeterli olmuyordu. En sonunda pislikten dolayı yaklaşık 20 işçi uyuz hastalığına yakalandık. Defalarca uyarmamıza rağmen hiçbir şekilde bir iyileştirme yapılmadı. Arkadaşımız taciz edildi, tacizciye dokunulmadı, uyuz vakası da bardağı taşıran son nokta oldu. Üç arkadaşımla birlikte haklı iş feshimizi vermeye karar verdik, haklarımızın gasp edilmesiyle de direnişe başladık” dedi.

‘ARTIK HİÇBİR KADIN EZİLMESİN’

Direniş sonucunda gasp edilen haklarının yanı sıra tacizcinin işten ayrılmasını ve depodaki arkadaşlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesini sağladıklarını anlatan Viyan Çakır, “Direnişimizin 12. gününde hukuk bürosunda ara buluculuk görüşmesi yaptık. Görüşmede HepsiJET’in avukatı bir de arabulucu vardı. Sonra hak edişlerimiz hakkında anlaştık ancak HepsiJET ile ilgili artık herhangi bir eylemde bulunmayacağımıza dair imza attırdılar. Sonra iş arkadaşlarımızdan depodaki iş koşullarının düzeltildiğini de öğrendik. Depoya ısıtıcı getirilmiş, atkılar dağıtılmış işçilere, İnsan Kaynakları gelmiş tüm kadın işçilerle özel görüşmüş, yemekler düzeltilmiş, lavabolar boyatılmış, tadilata girmiş. Gerçekten eylemimizin çok etkili olduğunu düşündük” dedi. Direnişlerinin 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü öncesi kazanımla sonuçlanmasının da ayrıca bir anlam taşıdığını vurgulayan Çakır, “Biz bu kazanımı bütün kadınlara armağan ediyoruz ve kadınlar mücadele ettiği takdirde başaramayacakları hiçbir şey olmadığını da görmeli. Bu direniş bana büyük bir tecrübe oldu, hiçbir kadın artık ezilmesin” diye konuştu.

‘MÜDÜRLER, AMİRLER OFİSTE ISINIRKEN BİZ ISINMAK İÇİN ÇUVALLARLA ÇALIŞIYORDUK’

Ailesini geçindirmek için 13 yaşından beri çalışan HepsiJET işçisi Esra Yılmaz’ın da ilk direniş tecrübesi. Bu direnişin kendisine çok şey kattığını ifade eden Esra Yılmaz, bundan sonra çalışacağı hiçbir yerde haksızlıklara karşı sessiz kalmayacağını vurguladı. Çocukluktan beri çalıştığını ama HepsiJET deposundaki kötü koşullara başka bir yerde rastlamadığına dikkat çeken Esra Yılmaz, şunları kaydetti: “2 yıl 2 ay bu depoda ayrıştırma bölümünde, bant sisteminde çalışıyordum. Ayrıştırma yapıyorduk, yeri geliyordu kolileri istifliyorduk. Kamyonlardan aldığımız kolileri taşıyorduk. Bazı koliler ağır olduğu için çok zorlanıyorduk kadın işçiler olarak. Depo kışın çok soğuk, yazın ise cehennem gibi sıcak oluyordu. Kış aylarında kendimizi ısıtmak için ayaklarımıza ve belimize çuvallar sarıp çalışıyorduk. Şeflerimiz, amirlerimiz, müdürlerimiz ofislerinde ısınarak çalışırken biz çuvallarla ısınıp çalışıyorduk.

‘BİZİM SAYEMİZDE KÂRLARINA KÂR KATANLAR BİZE BİR TAKSİ PARASINI ÇOK GÖRDÜLER’

Zaten hasta olduğumuz zaman bize tolerans göstermiyor, hemen primlerimizi kesiyorlardı. Bir gün işe gitmesem hemen tutanak tutuluyor, primim kesiliyor, günüm kesiliyor. Rapor götürürsem eğer sadece tutanak tutulmuyor. Biz de hasta olmamak için elimizden geleni yapıyorduk. Sonuçta ekmek kapısı. Ama resmen bize köle muamelesi yapılıyordu. Koskoca depoda kadınlar için tek bir lavabo var ve tuvalete gittiğimiz zaman sıra beklemek zorunda kalıyoruz. Bu bile sorun oluyordu. Şef gelip, ‘Sen 15 dakikadır neredesin’ diye bağırıyordu. Bu baskı nedeniyle kimi zaman üç kişi birden tuvalete girmek zorunda kalıyorduk. Daha sonra gönderildiğimiz Beylikdüzü’ndeki depoda pislikten uyuz olduk. Zaten asgari ücretin biraz üstünde bir maaş alıyorduk ve o maaşlar da eksik yatırılıyordu. Uyuz olduğum zaman hastane paramı bile vermediler. Yani bizim sayemizde 2024 yılında kârlarına kâr kattanlar bize taksi parasını bile çok gördüler.”

‘BU DİRENİŞ BİZİ GÜÇLÜ KILDI, ‘YAPAMAZSINIZ’ DİYENLERE DERS OLDU’

Bu kötü şartlarda bir de arkadaşlarının bir erkek işçi tarafından taciz edilip sözlü hakarete uğramasının kendilerini çok sarstığını anlatan Esra Yılmaz, sabah detektörden geçerken bir erkek işçinin gözlerinin önünde defalarca prezervatif çıkardığına dikkat çekti. Bu erkek işçinin özellikle bir kadın arkadaşlarını sürekli bu şekilde taciz ettiğini belirten Yılmaz, durumu genel müdüre anlatan kadın arkadaşlarının söz konusu erkek işçi tarafından bir de cinsiyetçi küfürlere maruz kaldığını anlattı. 12 günlük direnişleri sonucunda daha önce dokunulmayan bu erkek işçinin de işten atıldığına işaret eden Yılmaz, “Bu direnişimiz gerçekten etkili oldu ve beni de dört kadın işçi arkadaşımı da çok güçlü kıldı. Kendi başımıza bir şeyler yapabileceğimizi gördük bu direniş sayesinde. Bize ‘Yapamazsın, edemezsin’ diyenlere bence ders oldu. Kadınları istedikleri zaman her şeyi yapabileceklerini göstermiş olduk. Bence bunu bütün kadınlar yapabilir ve bizim gibi başarabilir. 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nde bu da bizim kadınlara bir armağanımız olsun” vurgusunda bulundu.

‘DİRENİŞLE BİLİNÇLENDİK’

HepsiJET Esenyurt Deposu’nda 2 yıl 2 ay çalışan Meryem Yılmaz, direnişlerinin zafer ile taçlanmasının kendisine bilinç kattığını vurguladı. İlk direniş tecrübesi olan Meryem Yılmaz, başta ne yapılması gerektiğini bilmedikleri için süreci gözlerinde büyüttüklerini ancak direnişe başladıktan sonra daha da bilinçlendiklerini vurguladı.

‘YAZIN BAZI ARKADAŞLARIMIZ 4-5 KERE TİŞÖRT DEĞİŞTİRİYORLARDI’

Depoda çok zor şartlarda çalıştıklarını kaydeden Meryem Yılmaz, bu direniş sayesinde kendilerine dayatılan kölece koşulları kendi özgüçleriyle bertaraf edebileceklerini öğrendiğini söyledi. Depodaki çalışma koşullarına değinen Yılmaz, “Ben normalde ayrıştırma bölümündeydim. Eldiven yasak olduğu için ayrıştırmada bant üzerinden okutma yapıyordum. Kolileri ben taşıyıp sepete koyuyordum. Çok zorlanıyordum. Kışın depo aşırı soğuktu. Ayaklarımıza çuval geçiriyorduk üşümemek için. Yazın ise çok sıcak oluyordu ve bunalıyorduk. Bazı arkadaşlarımız günde 4-5 tişört değiştiriyorlardı. Hiçbir şekilde hijyen yoktu. Ne tuvaletlerde ne de yemeklerde. Yemeklerin içinden kıl çıkıyordu, bazen de bozuk geliyordu. Bu hijyenik olmayan koşulların sonucunda 1 aylığına çalışmak için götürüldüğümüz Beylikdüzü deposunda uyuza yakalanmamız son nokta oldu. Zaten o depoda daha önce işçiler pislikten dolayı bitlenmiş. Yani işçiyi düşünmüyorlardı hiçbir şekilde, tek dertleri bizim üzerimizden kârlarına kâr katmaktı” dedi.

‘BU KAZANIM KADINLARI CESARETLENDİRECEK’

8 Mart Emekçiler Günü öncesi direnişlerinin kazanımla sonuçlanmasının kendilerini çok mutlu ve umutlu ettiğini ifade eden Meryem Yılmaz, “Gasp edilen tazminatlarımızı almamız dışında arkadaşlarımızın koşullarının düzeltilmesini ve en önemlisi de kadın arkadaşımızı taciz eden tacizciyi o depodan göndermeyi de başardık. Bu kazanım en azından kadınları cesaretlendirecek ve bundan sonra böyle bir tacize maruz kaldıkları takdirde bizi de örnek alarak susmayacaklar” diye konuştu.

‘HİÇBİR İŞÇİ ÇARESİZ DEĞİLDİR’

Depoda 1 yıl 2 ay ayrıştırma bölümünde çalışan Meryem Arslan, zaferle sonuçlanan direnişleri sayesinde direnmenin gücünün farkına vardıklarını ve hiçbir işçinin çaresiz olmadığını öğrendiklerini kaydetti. Depoda üç vardiya olmasına rağmen sürekli iki vardiya döndüklerini anlatan Arslan, şöyle konuştu: “Özellikle ikinci vardiya çok yoğun geçiyordu. Dış hatlar geliyor, kamyonları boşaltıyoruz, kat kat bant geliyor. Biz de illere veya ülkelere göre gelen kolileri ayrıştırıyorduk. Kolileri de taşıdığımız günler oluyordu. Kolileri tutamadığımız zaman banttan kaçak bölümüne gidiyor ve bantla tekrar geri geliyordu. Aynı havalimanlarındaki valizler gibi düşünün. Kolilerin kaçak bölümüne gitmemesi için sürekli şefler bize, ‘Haydi haydi’ diye bağırıyordu. Saat akşam 22.30-23.00 arası dış hatları bitirmek zorundaydık, bitmediği zaman gece vardiyasına kalıyorduk. O kolileri ayrıştırmadan bizi bırakmıyorlardı. Fazla mesai parası da almıyorduk. Müdür sürekli deponun yukarısında bulunan ofisinin camından bize bakıyordu, çalışırken hep o baskıyı üzerimizde hissediyorduk. Yemekler çok kötüydü. Yemeklerin içinden kimi zaman kıl, çamur çıkıyordu. Bazen çiğ geliyordu ya da bozuktu. O yüzden yemek yemeden çalıştığımız günler oluyordu. Hijyen zaten yok depoda. Her yer toz içinde, lavabolara bile sabun koymaya tenezzül etmiyorlardı, deterjan koyup öyle bırakıyorlardı. Ne zaman biz burada direnişe başladık, denetim korkusundan harıl harıl temizlik yapmışlar. Taciz olayı oldu, bir de uyuza katlandık, daha sonra haklı fesih hakkımızı kullandık ama bu defa tazminat haklarımızı vermemeye çalıştılar ve yaptığımız direniş sonucunda hem haklarımızı aldık hem de arkadaşlarımızın daha iyi koşullarda çalışmasına vesile olduk.”

‘KADINLAR KORKMASIN, HAKLARINI SÖKE SÖKE ALSIN’

4 kadın işçi olarak tüm kadın işçiler adına direndiklerini vurgulayan Meryem Arslan, elde ettikleri kazanımın bütün kadın işçilerin kazanımı olduğunu kaydetti. Kadınların birlik olup mücadele ettiklerinde hem kendileri için hem de herkes için kazanım elde edebildiklerinin bir kez daha ortaya çıktığını ifade eden Arslan, “Kadınlar kendilerini ezdirmesin, korkmasın, haklarını söke söke alsın” dedi.