21. yüzyıldaki en büyük değişim aslında basının ulus devletler eliyle yürütülen savaşlar ve buna karşı toplumların özgürlük uğruna verdikleri mücadeleler üzerindeki rolünün daha fazla anlaşılması ve önem kazanmasıdır. Eskilerde geliştirilen propaganda birlikleri, ordunun levazım işleri gibi önemliydi ve ordunun başarı kazanması için sürekli bir propaganda faaliyeti yürütmekteydi. Tabii o dönemlerde halkın büyük çoğunluğunun kırsal kesimlerde yaşıyor olması ve teknolojinin daha tarih sahnesine pek çıkmamış olması, yapılan propagandalara kitlelerin koşulsuz bir şekilde inanmalarını sağlıyordu. Çünkü ordu demek, güç demekti ve güç sahibi olanın yenilmesi mümkün değildi. Toplum bu şekilde bir anlayışa mahkum edilmişti diyebiliriz. 20. yüzyılın son çeyreğiyle birlikte teknoloji daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. İletişim kanallarının gelişim göstermesi ve toplumların yaşamına basın kavramının yer edinmesi epeyce zaman aldı.
Zaman içinde gerek istenilen düşüncenin oluşturulması gerekse de bu düşünce temelinde verilmek istenilen yönün tayin edilmesi üzerine basının önemi katlanarak arttı. Özellikle savaşlarda basın en fazla önem atfedilen alan olmaya ve kullanılmaya başlandı. Günümüzde basın alanı en temel rol olarak kamuoyu oluşturucu işlevinin yanında oluşturulan kamuoyunun bir ifadesi olarak birbirini tamamlayan ve güç dengelerini istenilen yönde evriltmeye odaklanmış bir işlev kazanmış durumdadır. Yani kapitalist sistemin baştan beri kullandığı temel alan olması hasebiyle böylesi bir rol biçilmiştir basına.
HALK MÜCADELESİ AÇISINDAN DA BASININ ROLÜ
Halk mücadelesi açısından basının rolü daha büyük bir öneme sahiptir. Bütün coğrafyalarda süregelen baskıcı ve sömürücü düzenlere karşı geliştirilen halk mücadelesi sesini duyuramamış ve toplumlar üzerinde yürütülen imha savaşında gerçekler görmezden gelinmiştir. Latin Amerika direnişleri, yine Afrika kıtasında Avrupa devletlerinin sömürgesine karşı olan halk hareketleri bütünüyle izole edilerek seslerinin duyulması engellenmiş ve işlenen insanlık suçlarının büyük bir bölümü belki bugün dahi insanlığın yüzdece önemli bir bölümü tarafından bilinmemektedir.
KÜRT ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ VE BASIN
Günümüzde bu durum artık tamamen değişti. Kürt Özgürlük Hareketi yıllardır toplumun bilgi alma hakkını büyük bir hassasiyetle gözetmekte ve yaşanan mücadelenin bütün dünya halkları tarafından görülmesi ve Kürt halkının haklı özgürlük mücadelesine karşı işgalci Türk devletinin işlediği insanlık suçlarını herkesin görmesi için çaba sarf etmektedir. Bugün her ne kadar devletler halen görmezden gelmeye devam etseler de birçok toplum, Kürt halkının mücadelesinden haberdardır ve manevi açıdan destek sunmaktadır. Özellikle basın araçlarının hızla gelişimi ve internetin artık insanların hayatında kopmaz bir parça olarak yer edinmesi bilgi edinme şartlarını toplumlar lehine hızlıca değiştirdi. Devletler topluma karşı işledikleri suçları her ne kadar saklamaya ve toplumları her açıdan büyük bir izolasyona tabi tutmaya çalışsalar da dijital medyanın gelişimi bunu büyük oranda boşa çıkarttı.
TÜRK DEVLETİ GERÇEKLERİ SAKLIYOR
Bugün bunun geldiği noktayı işgalci Türk devletinin geliştirdiği imha konseptine dayanan kirli savaşında görmek mümkün. Savaşın gerçeklerini toplumdan saklamak ve iktidarın oluşturduğu milliyetçilik rüzgarına herkesin kapılması için Özel Harp Dairesi eliyle topyekun savaş yürüten Erdoğan rejimi toplum aklını tam anlamıyla esir almış durumdadır. Son üç yıldır medya savunma alanlarında yürüttüğü kirli işgal harekatlarında tek bir kare fotoğraf bile yayınlanmaması için toplumu faşizm cenderesine almış durumdadır. Çünkü iktidar toplumun tamamı tarafından sorgulanmaya ve yaşanana hezimetler görülmeye başlandı mı aslında o zaman mevcut Erdoğan iktidarı ömrünün sonuna gelmiş demektir. Yıllardır tek gayeleri toplumun bu gerçekleri görmemesini sağlamaktır. Bu temelde özellikle MİT bünyesinde oluşturulan basın faaliyetleri başkanlığı bunun öncülüğünü yapmaktadır. Asker ölümlerinden tutun da bütün her şeyi tersi bir psikoloji temelinde topluma kavratmak ve algıyı kendi üzerlerinden çekip karşı tarafın üzerine yönlendirmek için çok büyük uğraşılar verdikleri aşikardır. Bunun için özel seçilmiş Özel Harp Dairesi elemanları, basın çalışanı ve gazeteci sıfatıyla faaliyet yürütmekte ve savaşın psikolojik yönlendirmesini yapmak için çaba göstermekteler.
PSİKOLOJİK HARP BÜYÜK DARBE YİYOR
Yürüttükleri psikolojik harp bugün Kürt Özgürlük Hareketi’nin ideolojik mücadelesi ve ahlaki-politik ilkeleri sayesinde büyük bir darbe yemiş durumda. Bunun nasıl olduğunu soracak olursanız eğer söyleyeyim; Türk ordusu yabancısı olduğu bir arazide tamamen teknik gücüne dayalı savaş yürütüyor. Teknik gücünün, Kurdistan Özgürlük Gerillasının geliştirdiği profesyonellik düzeyine karşı boşa düştüğü bütün netliğiyle ortaya çıktı. Türk ordusu, savaşın başından beridir her gün onlarca gerilla şehit edilmiş gibi basına servisler veriyor ama tek bir gerillanın bile nasıl şehit edildiğini veyahut yürüttüğü bu kapsamlı işgal saldırısında tek bir kare görüntü paylaşmıyor. Bunu her ne kadar güvenlik nedeniyle yapmadıkları yalanını uydursalar da aslında sahada kendi askerlerinin gerilla gibi bir savaş yürütemediğinin farkındalar. Asker sahada savaşamıyor, sadece teknik donanımıyla tutunmaya çalışıyor. Başında keşif uçakları, her türlü teknik malzeme olmadan sahaya adımını bile atamıyor. Kendileri bunun tersini iddia edebilirler ama görüntüler her şeyi anlatmaya yetiyor. Hal böyleyken bir de kendi askerini kara kışın ortasında nasıl ölüme terk edercesine zorla orada konumlandırdığını da bu görüntüler sayesinde herkes görüyordur umarım. Ellerinde sadece teknik donanım kaldığından ve buna karşı da gerilla güçlerinin yıllar içerisinde büyük tecrübeler kazanmasından dolayı sonuçsuz kalan Türk ordusu, savaşın gerçeklerini kendisi bile görmezden geliyor. Komuta kademesi, savaşmak istemeyen askerleri zorla gerilla güçlerinin üzerine yolluyor. Savaş meydanında yaşanan gerçeklerin üstünü her yönüyle örtmek için büyük bir özel savaş yürütmektedirler. Bu temelde yazılan köşe yazıları, yapılan programlar, toplum üzerinde yürütülen algı propagandası tamamen bunun içindir.
GERİLLA KAYIT ALTINA ALIP PAYLAŞIYOR
Bunun karşısında gerilla güçleri, bütün bu saldırılara rağmen ahlaki ve politik ilkeleri temelinde kamuoyuna karşı büyük bir şeffaflık gösteriyor. Süren savaşın her kesitini imkanları temelinde kayıt altına alıyor ve toplumun takdirine sunuyor. Bunu yaparken kendi kayıplarını, verdiği bedelleri toplumdan gizlemiyor. Aksine bunu açıklamayı en temel ahlaki yükümlülük olarak görüyor ve gereğini layıkıyla yerine getiriyor. Özelikle son üç yıldır işgalci Türk devletinin gerilla güçlerine karşı işlediği insanlık suçlarını ve kirli savaş yöntemlerini, kendi askerlerinin cenazelerini nasıl yaktıklarını, nasıl kendi ölülerini kimse bilmesin diye uçurumlardan atarak sahip bile çıkmadıklarını tek tek kayıt altına aldı ve toplumun vicdanına sundu. Erdoğan rejimi, gerilla güçlerini savaşacak kabiliyeti kalmamış, tasfiye aşamasına gelmiş gibi yalanlarla küçük düşürmeye çalıştı. Her gün sayılar vererek bu yalanlarıyla halkı kandırmaya ve kendisine verilen desteği süreklileştirmek istiyor. Ne için ve ne şekilde ölüme gönderdiğini ve ölüsüne bile sahip çıkmadığını açıklamıyor. Her yeni darbede ağızlarından salyalar saçarak hakaretler ve tehditler savuran tipler çıkıyor ortaya ama kimse esas soruyu sormuyor; bu kadar güçlü olduğu söylenene ordu neden yeniliyor, bu savaş kim için veriliyor? Bu kadar başarı elde edildiği söyleniyorsa bunun kanıtı nerede? Türkiye toplumu bu soruları sormadığından dolayı savaşın faturasını en ağır şekliyle ödemeye devam ediyor.
SON GÖRÜNTÜLERDEKİ BÜYÜK GERÇEKLER
Başa dönecek olursak Kurdistan Özgürlük Gerillası bu mücadelede ortaya çıkan bütün gerçekleri düşmanını iyi tanıdığı için belgeliyor ve topluma sunuyor. Gerilla güçleri her türlü askeri eylemselliğini ve düşmanın saldırılarını belgeleyerek toplumun nasıl bir savaşın faturasını ödemeye mahkum edildiğini herkese göstermek istiyor. Özellikle son günlerde kamuoyu ile paylaşılan devrimci operasyonlara ait görüntülerde büyük gerçekler yatıyor.
* Bunlardan birincisi; özel savaş yoluyla savaşamaz duruma geldiği söylenen gerilla güçlerinin nasıl bir performansa ve profesyonellik düzeyine ulaştığının en net ve en yalın haliyle görülmesidir. Burada zorlu kış şartlarında gerilla güçlerinin askeri taktiklerini nasıl bir yetkinlik düzeyine kavuşturduğunu da görüyoruz. Nitekim kullandıkları malzemelerden tutalım giyimlerine ve düşmanın elindeki silahları da profesyonelce düşmana karşı kullanmaları bunun kanıtıdır.
* İkincisi ise; Türk ordusunun ve askerlerinin tabiri caizse düştüğü bataklık durumudur. Hareketli olan ve alan inisiyatifini elinde bulunduran gerilla güçlerine karşı her an ölüm korkusuyla sabit bir tepeyi tutmaya zorlanan askerlerin psikolojisi, bu savaşın Türk ordusu tarafından kaybedildiğini zaten gösteriyor. Asker sabit ve ölümcül darbenin nasıl ve ne şekilde geleceğinden habersiz bekliyor ama gerilla her bir adımı bile en ince ayrıntısına kadar hesap ederek atıyor ve istediği sonucu elde ediyor. İşte bu en büyük gerçektir ve işgalci Türk devleti ve yere göğe sığdıramadıkları ordusunun kaybetmeye mahkum olduğunun ispatıdır.
BÜTÜN GERÇEKLER FAZLASIYLA MEVCUT
Bugün bunları gerilla güçleri yayınlamamış olsaydı Erdoğan rejimi üstünü örtmek için elinden geleni yapacaktı. Tabii yaptı da. 61 askeri sadece 12 Ocak tarihinde Batı Zap bölgesindeki Girê Amediyê alanında gerçekleştirilen devrimci operasyonda ölmesine rağmen bunun beşte birini bile topluma açıklamadı. Gerilla güçleri bu operasyonun bütününü kapsayan 70 dakikalık bir görüntüyü kamuoyu ile paylaştı. Sadece bu 70 dakikalık görüntüde bile bahsettiğim bütün gerçekler fazlasıyla mevcuttur. Bu görüntüler yılların tecrübe ve birikiminin nasıl bir sonuç açığa çıkardığının en temel göstergesidir. Birkaç gün bağırıp hakaretler ettiler ama sonra herkes unuttu zaten. İktidar birkaç ölüsünü açıklayarak toplumu milliyetçilikle coşturarak desteğini arttırmak ve var olan gündemi kendi lehine değiştirmek istedi. Bunu her zaman yapıyor. İstediğini alınca da havuz medyası eliyle hemen istediği başka bir gündemi devreye soktu, çünkü toplum aklı esir alınmış durumdadır.
ERDOĞAN BİR NUMARALI TOPLUM DÜŞMANIDIR
İşte bilmemiz gereken şey, basının hayatımızdaki rolüdür. Düşman bunu kendi menfaatleri için sonuna kadar kullanırken toplum da gerçekleri görmek için kullanmalı ve hakikatlerin farkına varmalıdır. Gerilla güçlerinin yayınladığı her bir belge ve görüntü bu amaca hizmet etmekte ve gerçeklerin görülmesini sağlamak istediği içindir. Aksi halde işgalci Türk devleti toplumu kandırmaya ve milliyetçilik rüzgarını estirerek kendi iktidarının ömrünü uzatmaya devam edecektir. Her zaman dediğimiz gibi; artık bu savaşın faturasını tüm Türkiye halkları ödemektedir. Kendi evlatlarının ne için ölüme yollandığının bile farkında olmayan bir toplum gerçeği var ortada. Halkın evlatlarını kendi iktidarı için ölüme yollarken hamaset nutukları atan faşist şef Erdoğan, toplumun bir numaralı düşmanıdır. Bundan tek bir an bile şüphe duyanların bakması gereken yer, gerilla güçlerinin yayınladıkları belgelerdir. Kurdistan Özgürlük Gerillası’nın yayınladığı her yeni görüntü ve belge, düşmanın yenilgisini derinleştirmekte ve yürüttüğü özel savaşı boşa çıkartmaktadır. Gerçek, her şart ve koşulda kendisini mutlaka gösterir. Yeter ki görecek gözler olsun.