İşkencenin bir sindirme aracı olarak sistematik hale geldiği Türkiye’de, açığa çıkarılıp cezalandırılması gereken işkenceciler, bizzat yargı tarafından korunmaya devam ediyor. Bafra T Tipi Hapishanesi’nde kaldığı tek kişilik tecrit hücresinde defalarca işkence gören Emir Karakum’un, işkencenin kamera kayıtlarını istediği cezaevi savcısı tarafından önce Adalet Bakanlığı izni olmadığı gerekçe gösterilerek reddedildiği, daha sonra da “Cezaevi güvenliği ihlali” öne sürülerek kayıtların verilmediği ortaya çıktı. ANF’ye konuşan Karakum, bu keyfi uygulamalarla el birliğiyle işkencenin üstünün kapatılmak istendiğine dikkat çekti.
BAFRA T TİPİ’NE GİRER GİRMEZ SALDIRI
Emir Karakum, 6 Aralık 2021’de tutuklanıp götürüldüğü Samsun T Tipi Hapishanesi’nde hem hukuka aykırı bir biçimde tek kişilik tecrit hücresine konuldu, hem defalarca gardiyanların işkencesine maruz kaldı. Burada tek kişilik hücrede 25 gün boyunca ağırlaştırılmış müebbet koşullarında kaldığına işaret eden Karakum, sadece 3 defa, o da 1 saatlik süreyle havalandırmaya çıkarıldığına dikkat çekti. 31 Aralık 2021’de ise apar topar Bafra T Tipi Hapishanesi’ne sürgün edilen Karakum, hapishaneye girer girmez çıplak aramaya maruz bırakıldığını anlattı. Karakum, “Bafra T Tipi Hapishanesi’ne girer girmez 2 metrelik kutu gibi bir odada 3 gardiyanın çıplak aramasına maruz kaldım, çıplak arama yapılırken gardiyanlar boğazımı sıktılar, yüzümü, vücudumu yumrukladılar. Daha sonra kayıt işlemleri odasına gittiğimde yine gardiyanların saldırısına uğradım. 10 dakika boyunca yüzüme, karnıma, bacaklarıma tekmeler, yumruklarla vurdular, postallarıyla üzerimde tepindiler. Zorla hazırolda İstiklal Marşı söyletmeye çalıştılar” dedi.
‘HAPİSHANENİN REVİRİNİ İŞKENCE MERKEZİ OLARAK KULLANIYORLARDI’
Bafra T Tipi Hapishanesi’nde de tek kişilik hücreye konulduğuna dikkat çeken Karakum, arama adı altında defalarca darp edildiğini söyledi. Karakum, yüzde 54 engelli Batuhan Satık isimli adli tutsağın gardiyanlar tarafından işkence uğramasına tepki gösterdiği için üzerindeki baskıların giderek arttığını vurguladı. Hapishanenin 1. Müdürü Kübra Bakaç'a bu işkencenin peşine bırakmayacağını söylediği ve konu hakkında gazetelere mektup yazdığı için 30 gardiyanın işkencesine maruz kaldığını anlatan Karakum, şunları kaydetti: “Adli tutuklulardan sık sık hapishanenin revirinin işkence merkezi olarak kullanıldığını duyuyordum. Bunu 25 Nisan’da bizzat yaşadım. Bana sataşan bir gardiyana tepki gösterdiğim için kalabalık bir gardiyan grubu tarafından saldırıya uğradım.
‘BENİ DOKTORUN ÖNÜNDE DAKİKALARCA DÖVDÜLER’
Beni 150 metre yerde sürükleyerek revire götürdüler. Orada kurumun revir doktoru Ferdi Arar vardı. Ondan beni muayene etmesi için gardiyanları revir odasından çıkarmasını istedim. Sadece birkaç gardiyanı çıkardı, çoğu odada kaldı. Muayene olmak üzere paravanın arkasına geçtiğimde tekrar gardiyanların odadan çıkarılmasını talep ettim. Ama kabul etmedi ve gardiyanlar doktorun önünde paravanı açarak bana saldırdılar. Dakikalarca durmadan dövdüler. Doktor Ferdi Arar hiç sesini çıkarmadı. Sonra beni yarı baygın bir biçimde revir odasından çıkarıp Bafra Devlet Hastanesi’ne götürdüler. Ring aracına binmeden önce bana ağız içi araması dayattılar, kabul etmedim. Götürüldüğüm hastanenin acil bölümünde kelepçeli muayene dayatıldı. Kabul etmedim. Beni muayene eden doktora hapishanede gördüğüm işkenceyi anlattığımda odadan çıktı. Onun yerine uzman bir doktor olan Erdem Aydın geldi. Ancak bu değişim sırasında askerler bana tekrar kelepçe taktı. O nedenle de muayene olamadım. Apar topar geri getirildiğim hapishanede 2 gün boyunca burun kanamalarım durmadı. 26 Nisan’da ailem kapalı görüşe geldiğinde halimi görüp dehşete düştüler.”
GÖRÜNTÜLERE RAĞMEN İŞKENCE ADALET BAKANLIĞI TARAFINDAN İNKAR EDİLDİ
Olayın kamuoyuna yansıtılmasıyla Adalet Bakanlığı sayfasında yazılı açıklama yapıldığını belirten Karakum, görüntüler olmasına rağmen işkencenin inkar edildiğine işaret etti. Bu gelişme sonrası bu kez de hücreden alınarak tuvalet bölümünün dahi kamerayla izlendiği bir koğuşa alındığını anlatan Karakum, insan onuruna aykırı olan bu uygulamayı kabul etmediğini, kamerayı kırdığını ve tekrar revire götürülerek aynı doktorun önünde işkenceye uğradığını söyledi. Karakum, buna rağmen işkencecilere değil, kamerayı kırmaktan kendisine kamu davası açıldığına işaret etti.
AÇLIK GREVİNE BAŞLAMASIYLA BASKILAR DAHA DA ARTTI
Siyasi tutsakların bulunduğu bir hapishaneye sevk edilmek ve işkence yapanların yargılanmasını sağlamak için defalarca dilekçe veren Karakum, hiçbir sonuç alamadığını belirtti. Son çare olarak 6 Haziran 2022 tarihinde açlık grevine başlayan Karakum, üzerindeki baskıların daha da arttığını, hapishanenin 1. Müdürü Kübra Bakaç’ın katıldığı koğuş aramalarında gazetelerine ve milletvekillerine gönderdiği mektuplara keyfi biçimde el konulduğunu, açık görüşe giderken saatini bahane eden gardiyanlar tarafından yine saldırıya maruz kaldığını anlattı.
İŞKENCENİN İZLERİ HÂLÂ VAR AMA YARGILANAN YOK!
23 Eylül 2022 tarihinde, açlık grevinin 113. gününde tahliye edilen Karakum’un adalet mücadelesi sürüyor. Gördüğü işkence izleri hâlâ vücudundan silinmeyen ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda (TİHV) tedavileri süren Karakum, gardiyanlar ve doktor hakkında defalarca suç duyurusunda bulunduğuna ancak dosyaların hep kovuşturmaya yer yok denilerek kapatıldığına dikkat çekti. İşkenceyi izleyen doktor Ferdi Arar hakkında Samsun Tabip Odası’na başvurduğunu belirten Karakum, ancak gerekli incelemeler yapılmadan, sadece doktorun ifadeleri alınarak soruşturmanın kapatıldığını söyledi.
‘YARGI MERCİLERİ İŞKENCE YAPANLARI ALENEN KOLLUYOR!’
Hapishanedeki işkencelerin görüntülerini almak için en son 12 Eylül 2023 tarihinde Bafra Adliyesi’ne giden Karakum’a, bu defa da “cezaevi güvenliği” gerekçesi öne sürülerek görüntüler verilmedi. Karakum şunları belirtti: “Bafra T Tipi Hapishanesi’ne sürgün olduğum gün maruz kaldığım çıplak arama ve işkencenin kamera kayıtlarını almak için dilekçemi müracaat savcılığına verdim. Müracaat savcısı bana kamera kayıtlarının ve dosyanın bir örneğini alabileceğimi söyleyerek, öğleden sonra gelmemi istedi. Öğleden sonra tekrar adliyeye geldiğimde bilgi işlemdeki memurla birlikte dosyamın bir fotokopisini çektirmek için kantine çıktık. Ortada hiçbir sorun yokken nöbetçi savcının kalemi birden panik oldu ve kamera kayıtlarını bana veremeyeceğini söyledi. Daha sonra nöbetçi savcıyla görüştüm. Savcı bana kamera kayıtlarını cezaevini içerdiği için veremeyeceklerini belirtti. Ben de takipsizlik verilen soruşturmada çıplak aramaya maruz bırakıldığım ve işkence gördüğüm kamera görüntülerini almanın hukuki hakkım olduğunu ve savunma hakkımın kısıtlandığını söyledim. Nöbetçi savcı, yetkisini aştığını söyleyerek beni cezaevi savcısına yönlendirdi. Cezaevi Savcısı Faruk Tamer ile görüştüğümde ise Adalet Bakanlığı’nın izni olmadan kamera kayıtlarını veremeyeceğini, buna ilişkin itiraz dilekçesi yazabileceğimi söyledi. Dilekçemde, cezaevi savcısının Adalet Bakanlığı’nın izni olmadan kamera kayıtlarının verilmeyeceğini belirttiğini yazınca, savcı memnun olmadı ve tekrar dilekçe yazmamı istedi. Tekrar yazdığım dilekçede soruşturmanın kamera kayıtlarının tarafıma verilmesini istediğimi belirttim. Ancak Cezaevi Savcısı Tamer bu defa da Bafra T Tipi Cezaevi’nin iç kısmına ilişkin görüntülerin kurumun güvenliğini ihlal edeceğini öne sürerek talebimi reddetti. Cezaevi Savcısı görevini kötüye kullanarak bana yalan söyledi. Böylece bir kez daha yargı mercilerinin işkence yapanları kollamaya devam ettiğine tanık oldum.”
16 OCAK’TAKİ DAVAYA KATILIM ÇAĞRISI
16 Ocak’ta kendisine işkence yapan gardiyanların değil, kendisinin gardiyanlara hakaret etmekten yargılanacağına dikkat çeken Karakum, “Aylarca sistematik işkenceye ben uğramışken, Bafra T Tipi Hapishanesi’nin, savcılığın, Adalet Bakanlığı’nın işkence suçunun üstünü örtmek için hakkımda 10’a yakın dava açıldı. İşkenceye karşı olan herkesi 16 Ocak 2024 tarihinde 3. Asliye Mahkemesi’nde saat 9:05’te yapılacak duruşmama çağırıyorum” dedi.