Kobanê Davası’ndan tahliye edilen siyasetçiler halkla buluştu
Kobanê Davası’nda tahliye edilen Kürt kadın siyasetçiler Gultan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata, halkla buluştu.
Kobanê Davası’nda tahliye edilen Kürt kadın siyasetçiler Gultan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata, halkla buluştu.
Kobanê Davası’nın görülen karar duruşmasında tahliye olan Kürt kadın siyasetçiler Gultan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata, DEM Parti Amed İl binası önünde halkla bir araya geldi.
Memleketi Meletî’den gelen Sebahat Tuncel’i aralarında DBP Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır ile Amed milletvekillerinin de olduğu kitle kent girişinde bir petrol istasyonuna karşıladı. Gültan Kışanak ve Aylat Akat Ata’nın ardından Amed İl binası önüne gelen Sebahat Tuncel, burada “Jin jiyan azadî” sloganlarıyla karşılandı.
Daha sonra il binasında ziyaretler kabul edildi. Burada konuşan DEM Parti İl Eşbaşkanı Pınar Sakık Tekin, siyasteçileri ve ziyarete gelenleri selamlayarak, “Mücadelemiz tüm tutsakları çıkarana kadar devam edecek” dedi.
ÖRGÜTLÜ KÖTÜLÜĞE KARŞI ÖRGÜTLÜ İYİLİK
Amed Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gultan Kışanak, Amed’de hep beraber olmanın güzel olduğunu dile getirdi. Beraberliğin halka halka büyüyerek, daha geniş bir halaya dönüşeceğine yürekten inandığını ifade eden Gultan Kışanak, “Çok eksiğiz. Burada 3 arkadaşız ama aklımız, yüreğimiz, duygularımız halen siyasi rehine olan arkadaşlarımızda. Cezaevlerinde siyasi sorunların yüklerini omuzlayan gencecik insanlarda, siyasi tutsaklardadır. Bugün eksiğiz ama inanıyorum ki hep beraber önümüzdeki süreci daha güçlü karşılayıp bu beraberliği buluşturacağız. Yan yana olacağız. Maalesef bize hep yarım kalmak, üzüntüyle mutluluğu beraber yaşamak reva görüldü. Biz bütün herkesin mutlu olmasını istiyoruz. Örgütlü kötülüğe karşı örgütlü iyiliği mutlaka sağlayacağımıza inanıyorum. Bu karar bizler açısından siyasi rehine olduğumuz gerçeğini bilenler açısından kabul edilmemesi gereken, hem de gerçekten de Türkiye’nin geldiği aşama itibariyle olmaması gereken bir karardı” dedi.
‘CEZAEVLERİNİN KAPISINI AÇACAĞIZ’
Son 8 yılda haksızlık, hukuksuzluk adına her şeyin yapıldığını, gözaltılarla binlerce kişinin tutuklanarak, cezaevine konulduğunu hatırlatan Gultan Kışanak şöyle konuştu: “Siyasi kumpas davaları açıldı. Bizler siyasi rehine olduğumuz ilk günden söyledik. Bu kötülük ve haksızlıkların sadece bizleri değil bütün halkları yıprattığını söyleyeceğiz. Bu sürecin artık gelinen aşamada taşınamadığının herkesin farkında olduğun biliyoruz. Bize söyletmedikleri hakikati eminim kendileri de biliyorlar. Çöktürme stratejisinin, bu hukuksuzlukların, kötülüklerin, bu zulmü bu yanlış stratejiyi çökerttiğinin sicilidir. Bu böyle yürümüyor. Bugün kamuoyuna belki konuşmuyorlar ama bu ülkenin ekonomik olarak geleceğe açılabilmesi, uluslararası itibarını koruyabilmesi, ülke içinde demokrasinin yeniden inşa edilmesi içim bu politikalardan vazgeçmesi gerektiğini biliyorlar. ‘Kürt sorununda barış siyasetinin arifesindeyiz’ diye düşünüyorum. Bunun yolunun açılacağını, bununda bizlerin, sizlerin hakikatin peşinde koşanların başarısı olacağını biliyorum. Cezaevlerinin kapısını açacağız, tüm siyasi rehineleri çıkaracağız. Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı, Alp, Dilek, Günay hepsini alacağız, hepsi yanımızda olacak. Demokratik bir geleceği inşa etmek için cezaevlerinin kapıları tümden açılacak.”
TECRİT MERKEZİ İMRALI’DIR
Ülkenin siyasi sorunlarının cezaevleriyle değil doğru yol ve yöntemlerle çözülebileceğinin altını çizen Gültan Kışanak, “Gencecik insanların sırtına bu ülkenin bütün sorunlarını yüklemek ve onların üzerinden bu sorunu sanki çözüyormuşuz gibi yapmak haksızlık. 30 yıldır cezaevinde olan ve halen tahliye olamayanlar var, haksız hukuksuz yargılamalar sonucunda verilen kararlar nedeniyle tahliye olmayan arkadaşlarımız var. Tecrit giderek, ağırlaştırılıyor. Bu tecrit siyasetin önemli merkezlerinin biri de İmralı’dır. İmralı’da kurdukları tecrit sistemini ülkenin her yerinde bir şekilde ördüler. Dışarıda bu kadar kutuplaştırma tecrit sistemidir. Sosyal diyalogun, birbirini anlamanın önünü kapama tecrit siyasetinin dışarıdaki versiyonudur. Sorunlarımız çözmek için her birimiz kendi aklımızı, beceri ve yeteneğimizi bir araya getirip bu ülkenin ortak iyiliği için yol yürüyeceğimize inanıyorum” diye konuştu.
KARARI TANIMIYORUZ
Söz alan Sebahat Tuncel de “Jin, jiyan azadi” sloganlarıyla uğurlandıklarını ve cezaevinden tutsakların selamlarını getirdiklerini belirtti. Tahliye olmalarına rağmen gerçek bir özgürlükten bahsetmenin mümkün olmadığını dile getiren Sebahat Tuncel, “Ancak hep birlikte özgür olabiliriz. Kürt sorununun, kadın, ekolojik özgürlüğü çözdüğümüzde gerçek anlamda özgür olabiliriz. Bu tahliye bu nedenle özgürlük ifade etmiyor. Bizler koğuş arkadaşlarımızı, yargılandığımız arkadaşları içeride bıraktık. Kobanê Kumaps Davası’nı hepinizi biliyorsunuz. Mahkeme kararı bir kez daha dayanışmayı cezalandırdı. AKP-MHP-Ergenekon DAİŞ’e karşı sosyalistleri, Kürtleri, cezalandırdı. Bu sonucu tanımıyoruz. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’Yİ KORKU CUMHURİYETİ’NE DÖNÜŞTÜRDÜLER
Kobanê Davası’nda tahliye edilmeyen tutsakların isimlerini tek tek sayan Sebahat Tuncel, şunları ifade etti: “Yüzlerce, binlerce tutsak cezaevinde ve bu sadece ailelerin sorunu değildir. Özgürlük haktır ve bunun bir gün daha elimizden alınması suçtur. İnfazı bittiği halde cezaevinde tutulan yüzlerce arkadaşımız var. Bu kabul edilebilir değil. Faşizm uygulamaları, şiddet ve baskı uygulamalarını kabul etmiyor. Bu sadece onların sorunu değil. Düşünce ve ifade, örgütlenme özgürlüğü yok. Türkiye’yi korku cumhuriyetine dönüştürdüler. Biz bunu demokratik cumhuriyete dönüştürmeliyiz. Kürt halkına demokrasi güçlerine, kadınlara karşı örgütlü kötülük var. Bizler örgütlü iyiliği yaymalıyız. Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan şahsında bütün Türkiye halkları ve Kürt halkı karanlığa mahkûm ediliyor. Türkiye’nin barışı, demokrasisi ve özgürlüğü oraya kilitlenmiş. Oradaki uygulamalar her yere yayılmıştır. Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecridin kaldırılması yeni bir yol açısından önemli. Televizyonda Newroz’u da izledik herkes barış istiyor. Barışın yolu İmralı’dan geçiyor. İmralı tecridi sistemini yıkmaktan geçiyor. Biri Gezi biri Kobanê davası var. İkisinin de gerçekleştiği süreç aynı süreçtr. Biri Türkiye biri Kurdistan cephesinde. Bu ikisinin kardeşliğini birleştirmek hepimize kazandıracaktır. Bu iki dava Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Can Atalaya, Osman Kavala meselesi değil. Bu Gezi ve Kobanê kardeşliğini geliştirmek gerekiyor. Bu ülkeyi birlikte barışa, demokrasiye ulaştırmış oluruz.”
Son olarak söz alan Ayla Akat Ata, “Bunlar dışarıdan çok basit görülebilir ama cezaevindeki mahkumlarda bu konuda önemlidir. Cezaevindeki bu eylem sürecine orada olanlar ve bekleyenler acısından aynı duyguları taşıyan herkesin bu sürece kendisini katması gerekir. Sayın Öcalan avukatları ailesi ile görüştürülmüyor. ‘Bu uygulamalarla barış esaret altında tutuluyor’ dedik ve bu kararı cezaevindeki mahpuslar olarak aldık. Bizzat eylemlerde, alanlarda buluşarak, sesimizi dayanışmak noktasında yükselteceğiz. Kobanê Davası’nda tutsak siyasetçileri selamlıyorum” dedi.
YARGILANAN DEMOKRATİK ÇÖZÜM MÜCADELESİDİR
Sincan Cezaevi’nde İdare Gözlem Kurulları tarafından tahliyesi engellenen tutsaklara dikkat çeken Ayla Akat Ata, şöyle devam etti: “1997’de İnsan Hakları mücadelesine gençken başladım. 2013 yılında Türkiye’de infaz yasası TMK ile ayrımcıydı ama şimdi bunu da aşan bir durum var. İdare Gözlem infaz yakıyor ve arkadaşlarımız cezanın tamamını yatıyorlar. İmralı’daki tecridin kırılması için hukuk mücadelesini sürdüreceğiz. Bugüne kadar büyük bedeller ödemiş halkım ile beraber bunun mücadelesini vereceğim. Bu dava Kobane Kumpas Davası çözüm sürecinden intikam alan bir davadır. Hakkımızda verilen kararlarda bunu açığa çıkardı. Siyasi partimiz hakkında kapatma davası açacak, bir davanın yargılananı olduk. Bizim gördüğümüz yargılanan demokratik çözüm mücadelesidir. Burada davanın arkasında yatan çözümsüzlüktür. Biz ancak çözümle yaşanabilir ve yaşatabiliriz, diyenleriz. Bizler İstiklal Mahkemelerinden, Cumhuriyetin son 100 yılına bakarsan DGM, özel mahkemelere, bizlerin yargılandığı özelin özeli mahkemeye biz yargılanıyorsak onlarda yargılanacak. Biz ceza aldıysak onlarda ceza alacak. Güven ilişkisi yoktur. Biz iktidarda kim varsa Türkiye halkları kime yetki verirse onları demokratik çözüme götürecek gücüz.”
ABDULLAH ÖCALAN BAŞMÜZAKERECİ
Ayla Akat Ata, sözlerine şöyle sürdürdü: “Biz, bize yetki veren halkların sözcüleri olarak çözümün, barışın, demokratik çözümün mücadelesini vereceğiz. İnanıyorum ki bu aradan geçen 9 yıllık zaman süreci birilerini düşünmesi için fazlasıyla zaman verdi. Demokrasi olmadan ekonominin, şiddetin hiçbir alanında düzelme olamayacağını göstermiştir. ‘Kürdüm, Kurdistanlıyım, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ı baş müzakerecisi olarak görüyorum. Kürt kadın hareketi durmuyor, duraklamıyor. O duraklamadığı sürece de o düşünce hep canlı kalıyor.’ Biz keşke 5 cümleyi günlerce anlatmak zorunda kalmasaydık. Türkiyeli bir Kürt olarak anayasal anlamda bu kabul edilmiyorsa, ‘hala Kurdistan, demokratik çözüm’ dediğimiz için yargılanıyorsak, ‘beni var eden Kürt kadın hareketi vardır, en dinamik güçtür’ dediğimizde yargılanacaksak, da biz varız. Çıkıyoruz giriyoruz, kısmi bir özgürlük yaşıyoruz ama yaşadığımız süreçler sahte olmaya devam ediyor. Benden önce alınmış bırakılmış arkadaşlarımız var. Bu sürece, bu yanlışa son vermek bizim boynumuzun borcudur. En büyük gücü halkımızdan, annelerimizden aldık. ‘Karanlığın en zifirinde aydınlık vardır biz oraya yürüyoruz’ diyen halkımızdan aldık.”
Açıklama “Jin jiyan azadî”, “Bijî berxwedana zindanan” sloganlarıyla son buldu.