Kobanê Kumpas Davası: Soyut bir tehlike suçuna ‘yardım’ diye bir şey olamaz

Kobanê Kumpas Davası'nın avukatları kararın siyasi olduğunu vurgularken, 302’den verilen cezaların soyut bir tehlike suçuna işaret ettiğini, buna yardımın söz konusu olamayacağına dikkat çekiyor.

KOBANÊ DAVASI

DAİŞ'in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gerçekleşen eylemler gerekçe gösterilerek, olaylardan 7 yıl sonra açılan ve 4 yıl devam eden Kobanê Kumpas Davası'nda karar açıklandı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve 18’i tutuklu, 108 ismin yargılandığı davada tutuklu bulunan 5 kişi hakkında tahliye kararı, 15 kişi hakkında beraat verildi. Dava kapsamında 13 kişinin tutukluluğunun devamına hükmedildi. Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’a 42, Figen Yüksekdağ’a ise 30 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Mahkeme heyeti Demirtaş dâhil 36 sanığı, çeşitli kentlerdeki protestolardaki can kayıplarından sorumlu bulmayarak beraat kararı verdi. Davanın avukatlarından Sezin Öney ve Veysi Eski, kararı ANF’ye değerlendirdi.

ZORLAMA KARAR VERDİLER

Kobanê Davası avukatlarından Veysi Eski, karara ilişkin olarak şunları söyledi: “Mahkeme 302'den ceza veremeyeceğini biliyordu. Özellikle bu eylemlerle bir illiyet bağı kuramadı. Sizin de bildiğiniz gibi karar siyasi olduğu için zorlama bir karar verdiler. Normalde 302 dediğimiz, soyut bir tehlike suçudur. Soyut bir tehlike suçuna yardım diye bir şey söz konusu olamaz. TCK 39 üzerine yardımdan, yani 302 suçuna yardımdan cezaları verdiler MYK üyelerine. İnanılmaz derecede zorlama bir yorumla verdiler. Hukuken bunun olması mümkün değil; çünkü araç suçlarına dair siz beraat verdiğiniz zaman 302'den de beraat vermeniz gerekiyor. 302'den suç oluşmamış ama biz o zaman cezayı yardımdan veriyoruz, diyorsunuz. Böyle bir karar olamaz. Biz bu kararın Sincan'da yazılmadığını düşünüyoruz. Bu karar başka bir yerde yazıldı. Neticede bu şekilde en baştan itibaren söylemiş olduğumuz kumpasın devamı niteliğinde bir karar bu.”

DEMOKRATİK HAKKIN KULLANMASI ÇAĞRISINI YAPANLAR CEZALANDIRILDI

Avukat Sezin Öney de, davanın sadece bugünkü kararlarla anlaşılmayacağını ,dahası yargılama boyunca devam eden hukuksuzluklara bakmak gerektiğini vurguladı: “Bugün kamuoyunda Kobanê Kumpas Davası olarak bilinen HDP'li bir önceki dönem Eş Genel Başkanları, MYK üyeleri ve pek çok siyasetçinin yargılandığı davada yerel mahkeme aşılması tamamlanmış oldu. Yargılanan siyasetçilerin 5'i hakkında tahliye kararı verildi, 15 kişi hakkında da beraat kararı verilmiş oldu. Ancak beraat kararı verilen kişiler dışında yargılananlara çok yüksek oranda hapis cezaları verildi. Bunların büyük bir kısmı Türk Ceza Kanunu'nun 102. maddesinden verilen süreli hapis cezaları, bir kısmı örgüt üyeliği, örgüt propagandası ve 2019-11 sayılı yasaya muhalefeti nedeniyle verilen cezalar oldu.

Bu davayı sadece bugün görülen karar duruşmasına bakarak değerlendirmek çok doğru bir sonuç olmaz. Evet, çok yüksek cezalar verildi ama bu aslında geride kalan sekiz yıllık sürecin de bir özeti niteliğindeydi. Anayasal demokratik hakkını kullanan siyasetçiler, topluma demokratik haklarının kullanması için çağrı yapan siyasetçiler yargılanmış oldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin vermiş olduğu kararlar, bu yargılamada uygulanmadı. Bugün hakkında beraat kararı verilen Aysel Tuğluk, çok özel bir zulüm politikasının bir parçası oldu bu yargılama içerisinde. Siyasetçiler, hapishanede özel tecrit politikasına maruz kaldı ve en temel haklarını kullanmaktan dahi yoksun bırakıldı.”

İKTİDARIN TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ BİR KEZ DAHA TEYİT EDİLDİ

Sezin Öney, verilen cezaların iktidarın, Kürt halkının ve emekçilerin ortak mücadelesine karşı duyduğu tahammülsüzlük olduğunu da ekledi: “Bu siyasi soykırım operasyonu aslında devletin DAİŞ yenilgisi karşısında duyduğu hazımsızlığın bir göstergesiydi. Kobanê devrimi, aynı zamanda bir kadın devrimi olan Rojava devrimine karşı hazımsızlığın, Gezi direnişi ile Kobanê serhıldanını birleştiren halkların birliği, Kürt Hareketi ve emekçi solun birliğinde karşılık bulan HDP programına dair bir tahammülsüzlüğün de göstergesiydi. Ama aynı zamanda tüm bu zulüm politikasına karşı halklarda umudu yeşerten, direnen, doğru bildiğini söylemekten vazgeçmeyen siyasetçilerin de öne çıktığı bir yargılama oldu. Bu bir ilk etap. Bunun elbette istinaf ve başka aşamaları da olacak ama yerel mahkeme aşaması bu şekilde tamamlanmış oldu. Mevcut siyasi rejimin hem Gezi davası hem Kobanê direnişi nezdindeki tahammülsüzlüğü, Kürt halkına, emekçi halklara dönük tahammülsüzlüğü verilen cezalarla bir kez daha teyit edilmiş oldu.”