Küçükbalaban: Diyalogla çözüm sağlanabilir

Türk hükümetinin 2015’ten beri sürdürdüğü savaşın insani, siyasi ve ekonomik maliyetine işaret eden İHD Eşbaşkanı Küçükbalaban, halbuki meselenin diyalogla çözülebileceğini söyledi.

“Kiminle savaşı ya da çatışmayı yürütüyorsanız onlarla görüşmeniz lazım” diyen İHD Eşbaşkanı Hüseyin Küçükbalaban, “Elbette bu meselenin, sadece bir insanın ailesiyle, avukatıyla görüşmeme meselesi olmadığını biliyoruz” dedi. 


İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Hüseyin Küçükbalaban, tecrit ve açlık grevlerine ilişkin ANF’ye konuştu.

DEVLET DE ETKİSİNİ BİLİYOR

Türkiye’de tutsakların tanımlanmış hakları olmasına rağmen cezaevinde bu hakların uygulanmadığına işaret eden Küçükbalaban, “Abdullah Öcalan ve arkadaşları, 2019’dan beri avukatları ve aileleriyle görüşemiyor. Bu, insan hakları bakımından zaten ciddi bir sorun. Öte yandan İmralı Hapishanesi zaten özel bir hapishane, özel bir yönetime tabi. Dolayısıyla burada kalan insanlar da Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda ciddi etkileri olan insanlar. Abdullah Öcalan, önemli bir aktör. Kürt meselesinin demokratik yollardan çözümü konusunda sözünün hem silahlı örgüt üzerinde hem de Kürt halkı üzerinde etkisinin olduğunu biliyoruz. Devlet de bunu biliyor” dedi.

ZİYARETE İZİN VERİLMESİNİ BEKLİYORUZ

Türk cezaevlerinde 27 Kasım’dan beri devam eden açlık grevinin sonuçları ağırlaşmadan görüşmenin gerçekleşmesi gerektiğini kaydeden Küçükbalaban, şöyle devam etti: “2012’de de benzer şeyler yaşanmıştı. O dönem bir görüş sağlandı ve 2013’te çözüm süreci başladı. 2015’e kadar aslında bizim de destek verdiğimiz bir süreçti. Gönül isterdi ki hani bu süreç hakkaten sağlıklı mekanizmalarla devam ettirilsin ama bu devam ettirilmedi. 8 yıldır bu çözümsüzlük politikası devam ediyor. 2016’da OHAL ilan edildi ve 2018’de yasal olarak bitmiş olsa bile halen uygulamalarını görebiliyoruz. OHAL yetkileri neredeyse il valiliklerine verildi. İl valilikleri o günden beri eylem etkinlik yasaklarını uygulamakta, güvenlik bölgeleri ilan edebilmekte. Kürt meselesinde de bu politikadan kaynaklı, demokratik ortam ciddi bir baskı altına alındı. İfade özgürlüğü konusunda, yargı süreçleri konusunda, cezasızlık konusunda, basın özgürlüğü konusunda bütün bunlar yaşandı. İHD olarak da İmralı’daki tecridin, bu meseleden kaynaklı bir tecrit olduğunu düşünüyoruz. 27 Kasım’dan hemen sonraki gün Adalet Bakanlığına bir başvuruda bulunduk. Hem bu bütün cezaevlerinde başlamış olan açlık grevleri hem 33 aydır oradaki dört hükümlünün ailesiyle ve avukatlarıyla görüşememesi durumunu yarattı. Toplumsal gerginliğin aşılması için orada ne olup bittiğini en azından bağımsız ve tarafsız bir heyetle ziyaret etmek istediğimizi söyledik. Böyle bir başvurumuz oldu ama henüz bu saate kadar bu başvurumuza bir cevap verilmedi. Bu açlık grevleri daha da olumsuz bir noktaya gitmeden Adalet Bakanlığı gerek İHD, gerek aile, gerek de avukatlık bürolarının buraya gitmeleri konusunda bir izin vermesini dileriz ve bekleriz.”

40 BİNİN ÜZERİNDE İNSAN HAYATI

Hem Türkiye'nin ceza infaz sisteminden tanımlanmış bir takım haklar olduğunu hem de uluslararası hakların varlığına işaret eden Küçükbalaban, “Bütün bunlara rağmen orada dört mahpusun ailesiyle ve avukatlarıyla görüşememesinin temel sebeplerinden bir tanesi Kürt meselesi konusunda bir görüşün dışarıya çıkabileceği ya da işte bir mesajın verilebileceği kaygısıdır. Orası zaten 24 saat bütün görüşmelerini kayıt altına alındığı bir yer. Devlet zaten bunu 2013 ve 2015 yıllarında da oraya heyetler göndererek sağlamıştı. Kürt meselesi konusunda, artık devletin demokratik bir çözüme doğru evrilmesi gerekir. Güvenlikçi politikalar, Milli Güvenlik Kurulu'nun bir takım kararları üzerine yürütülen bu savaş ve çatışma durumu, aslında toplumsal bir gerginliği de ortaya çıkartıyor. Milli Savunma Bakanı’nın açıkladığı verilere göre;2015’ten sonra 40 binin üzerinde insan hayatını kaybetmiş. 2013 ve 2015 yılları arasında neredeyse insan kayıpları sıfır düzeyde” şeklinde konuştu. 

SAVAŞTIĞINLA GÖRÜŞMEN LAZIM

Ekonomik maliyetine de dikkat çeken Küçükbalaban, şunları kaydetti: “Irak’ta asker bulunduruyorsunuz, Suriye'de asker bulunduruyorsunuz, teskere çıkarıyorsunuz ve ciddi operasyonlar yapıyorsunuz. Dolayısıyla bütün bunlara güvenlik politikalarıyla açıklamak mümkün değil. Bu bir konsept. Türkiye'nin hem demokratik hayatını hem de toplumsal barışına ciddi zarar verdiğini, artık herkesin görmesi lazım. Velev ki Abdullah Öcalan'la görüşüldü ve Kürt meselesini konuştu, demokratik bir çözüme kendisinin hazır olduğunu söyledi. Türkiye buradan bir şey kaybetmez ki, aksine kazanır. Toplumsal barış kazanır, Irak'ta, Suriye'de bulundurduğunuz askerleri belki hiç bulundurmazsınız. Mesele, diyalog ile çözülebilir. Kiminle savaşı ya da çatışmayı yürütüyorsanız onlarla görüşmeniz lazım. Elbette bu meselenin, sadece bir insanın ailesiyle, avukatıyla görüşmeme meselesi olmadığını biliyoruz.”

BAŞVURULARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ

Adalet Bakanlığı başta olmak üzere tüm kurumlara tecrit ve hapishanelerdeki ihlaller için başvurularda bulunmaya devam edeceklerini söyleyen İHD Eşbaşkanı Hüseyin Küçükbalaban, şunları dile getirdi: “Kongremizde aldığımız kararlarımız doğrultusunda hem bütün hapishanelerde yaşanan tecrit, izolasyon, mutlak iletişimsizlik durumu ve özel olarak da İmralı Hapishanesi’ndeki durum konusunda ulusal, uluslararası, idari bütün bakanlıklara başvurularda bulunma kararı aldık. Biz de bu yönlü Adalet Bakanlığına başvurumuzu zaten 28 Kasım’da yapmış olduk. Gerekse bir daha yapacağız. Bütün bu süreçleri yürütmek istiyoruz. Bizim buradaki temel kaygımız bu toplumsal gerilimin, önümüzdeki seçim süreçleriyle birlikte yeni bir aşamaya gelmemesi. Demokratik bir ortamda yerel seçimler yürütülmesi, Kürt meselesinde de en azından ilk etapta hiç olmazsa çatışmaların durdurulması. Seçimden önce siyasi partilerin işte bu konudaki tutumların açıklamalarını istiyoruz. Kürt meselesi konusunda neyi düşünüyorlar, ne yapmak istiyorlar, en azından çatışmaların durması, silahlı şiddet ortamının bitmesi noktasında bir beklenti içerisindeyiz.”